HABER MERKEZİ –
Kürdistan somutunda gerçekleştirdiğimiz düzey rahatlıkla Ortadoğu somutuna taşırılabilir
“Benim sosyalistliğime de baktığımızda, parti içinde sosyalist bir parti yaratmak için ne kadar büyük bir savaş verdiğim ve Kürdistan’da PKK öncülüğünde bir sosyalist gelişmeye yol açmak için kendimle birlikte ne kadar atbaşı götürdüğüm görülecektir. Sosyalizmin gereği böyledir. Mesela ben de bürokratik bir sosyalist olabilirim! Tümüyle bürokratik olan Türk solu gibi iki laf söyler, gerisini bırakırım veya bir klik olabilir ve gerisini sürü gibi de idare edebilirim! Ama sosyalizm anlayışım bunu kabul etmediği için bunlara kendimde asla yer vermem. Sosyalizm genel olarak bütün bir partinin sosyalist düzeyini ifade eder. Bir partinin sosyalist düzeyi, kitlenin özgürlük düzeyini yansıtmalı ve bunu uluslararası alana da böyle taşırmalıdır. Ben de kendimi böyle bir sosyalist tanımlamaya bağlı olarak ele aldığım için doğru ve yetkin bir sosyalist olabildim. Bütün bürokratik sosyalistler yıkılırken, hatta bütün devlet başları bile yıkılırken, benim kendimi nasıl güçlendirdiğimden alınacak çok fazla ders vardır. Zaten herkes “klasik sosyalizm yıkıldı, Stalinizm yıkıldı ama sen son sosyalist olarak ayakta nasıl kaldın?” diye soruyor. Halbuki bizim nasıl bir sosyalist olduğumuzu anlamıyorlar. Biz reel sosyalistleri, bürokratik sosyalistleri, feodal sosyalistleri, küçük-burjuva sosyalistleri hiç tanımıyoruz bile veya onlarla uzaktan yakından alakamız yoktur. Tam tersine PKK bünyesinde onlarla çok şiddetli bir mücadele yürütüyoruz. Sosyalist geçinen bir sürü PKK ağası, küçük-burjuvası, köylüsü var. Biz hepsine karşı amansız bir mücadele verdik. Sonuçta gerçekleşen PKK sosyalizmidir. Nitekim bu da yaşıyor. Çözümleme düzeyiyle, gerçekleşme düzeyiyle PKK’nin neredeyse uluslararası rol oynayan bir güç durumuna geldiğini herkes biliyor; bunu gerçekleştirdik. Doğru bir sosyalist anlayışla önderlik temsili, halk temsili, parti temsili, demokrasi temsili mükemmel yapıldı. İnsanın temel sorunlarına, kapitalizmin dayatmalarına doğru karşılık verildi. İşte bu da bir gelişmedir.
Çözüm düzeyimiz ve onun gerçekleşme düzeyinin bir anlamda sosyalizmin zaferini teşkil ettiğini çok rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunu ne siz ne de düşman inkar edebilir. Çünkü; bunu nasıl gerçekleştirdiğim ortadadır, ispatlıdır. Bu anlayışlarla, bu tutum ve davranışlarla, bu mücadele tarzıyla gerçekleştirdim. Ben de bir insanım, ama nasıl bir insan? İdeolojik bağlantısı, pratik politikayla bağlantısı, kapitalizmle mücadele bağlantısı, ezilen insanları yüceltmeyle bağlantısı, yani düşünebileceğiniz kadar düşünün, birçok bağlantısı olan insan. Sonuçta gerçekleşen sosyalizmi çözümleme PKK somutunda, Kürt halk gerçekliği içinde, giderek bölgede de etkili olabilen, uluslararası alanda da yankısı olan bir gelişmedir. Kısaca uluslararası politik durum ve PKK’de çözümlenme ve gerçekleşme düzeyine ilişkin de bunlar söylenebilir.
Biz ne eskisi kadar kurulan sosyalizmden sarhoştuk ne de çözüldüğünde moralimiz düştü. Tam tersine kendi yolumuza daha iyi ve anlamlı yüklendik. Çözümlemelerimizin değerinin yüksek olduğuna, bunun daha da gerçekleşmesi gereken bir sosyalizm olduğuna hem inandık hem bildik ve hem de ısrar ettik. Sonuçta; sahte veya bürokratik solculuk da, reel solculuk da aşıldı ve bir daha kendini toparlayamadı. Ama biz her gün gelişme üzerine gelişme kaydettik. Bu hızla gidersek, gerçekten beş-on güçlü sosyalist bizim önderlik tarzını esas alırsa ne Türk faşizmi kalır, ne Ortadoğu gericiliği kalır. Hatta daha da iddialı sosyalistler çıkarsa, aynı tarzı ve tempoyu onlar da döneme ve yere göre uygulayıp, uygun mücadele tarzlarıyla yürütürlerse, bu da kocaman bir enternasyonal olur.
Biz son derece alçakgönüllü olma gereğini duyuyoruz ama bazıları bu gerçekleşen biçime bile bağlı olmayı bilirlerse, bir enternasyonal değer ifade etmemesi düşünülemez. Bizim Kürdistan somutunda gerçekleştirdiğimiz düzey rahatlıkla bir Ortadoğu somutuna taşırılabilir. Zaten Türkiye’ye hemen taşırılabilir. Sonuçta bu da uluslararası alanın sarsılması demektir. Bir Bolşevik deneyiminden daha fazla tarihte yerini bulabilir. Ama şimdi biz bir ulusal düzeyle, hatta partimizin içiyle uğraşıyoruz. Bırak diğer ulusların bünyesini, hatta Kürdistan’ın diğer çeşitli politik düzeylerini, biz kendi iç düzeyimizi geliştirmekle uğraşıyoruz ve doğrusu da budur. Hatta PKK içinde ben bir kişiyle uğraştım, kendimle uğraştım, militanla uğraştım. Nitekim bu en doğrusu ve en sonuç alıcısı oldu.
Çözümlemeler son derece bireye indirgenmiştir; neredeyse bireyin en ince detaylarına kadar inilmiştir. Bunun doğru bir tarz olduğu ortaya çıkmıştır. Zaten sosyalizm en çok insanla ilgilenen, dogmalardan uzak ve insanı bütün yönleriyle görülmesine olanak sağlayan bir ideolojidir. Biz de buna böyle anlam verdik ve uyguladık. Sonuçta, kördüğüm olan, hayvanlaşmanın eşiğine getirilen bir insandan, giderek yücelen, çözüm kabiliyeti haline gelen bir insana PKK içinde ulaşılmıştır. PKK içinde bu insana ulaştıkça ulusal düzeye ulaşma, eyleme ulaşma, en gaddar faşist özel savaşı aşma gerçekleşmiştir. Bu büyük bir gelişmedir. Bunun ispatı yapılmıştır. Uluslararası büyük değeri de buradan ileri geliyor. Çünkü; dayatılan Türk özel savaşının arkasında Avrupa, Amerika, Ortadoğu gericiliği var ve bunlar saat be saat bu kirli savaşın başarısını beklediler. Dolayısıyla bizim PKK içinde yürüttüğümüz savaş büyük bir enternasyonal savaştır. Hem ulusal hem enternasyonal yönü vardır. Ulusal yönü sömürgeciliğin ulusal imha yönüne, enternasyonal yönü de faşist özel savaşı besleyen bütün güçlere yöneliktir. Tabii ki bu, büyük bir enternasyonal değerdedir.
İnsan içimizde aynı zamanda üretim sağlar. Bu insanın ideolojik, politik üretimi, partinin yeniden üretimidir. Çünkü; partimizin temel aşamalarında yaratıcı yaklaşım vardır. Her dönemin gerçekçi değerlendirmesi, görevlerin belirlenmesi, ona göre insanımızı eğitip yetiştirme ve savaştırma söz konusudur. Sonuç; PKK’yi yenilmez kılan bir örgüt veya bir parti olarak gelişiminin süreklileşmesidir. İçinde doğru militan anlayışı, doğru önderlik anlayışı var; bu giderek doğru bir komutanlık anlayışına, askeri anlayışa götürür. Eğer bu yaklaşım tüm bu yönleriyle derinden sürdürülürse çok büyük bir orduya da yol açabilir.
Kürdistan’da gelişecek büyük bir halk ordusu, Ortadoğu’yu sarsacak bir halk ordusudur. Bu ordu demokrasiyi, sosyalizmi ve sonuçta enternasyonalizmi getirir.
Bunlar gelişiyor; önemli olan bunun bizim tarafımızdan ispatlanmasıdır. Mesela ben kendimi büyük bir ispat olarak da görüyorum. Sosyalizme bağlılığım, kendimi böyle ispatlamamdır. Sosyalist insan, kendini böyle ispatlarsa bu büyük bir cevaptır. Nitekim yalnız kendi ulusal gerçekliğimiz içinde değil, uluslararası gerçeklik içinde de herkes bizi gerçek sosyalist olarak tanımlayabiliyor. Kapitalistlerin hepsi bütün çabalarına rağmen gelişmemizi, bizzat bizim şahsımızda yürütülen mücadeleyi engellemeye güç yetiremiyorlar. Hani sistem dağılmıştı, sosyalizm gözden düşmüştü! Eğer bu doğruysa beni niye önleyemiyorlar? Çünkü ben, kendimi doğru üretiyorum, doğru yaşatıyorum, doğru mücadele ettiriyorum. Daracık bir yerdeyim ama önemli olan benim kendimi doğru yetiştirmem, kendimi ideologlaştırmam, politikleştirmem, halklaştırmam, insanlaştırmamdır. Bunun sonucu hiç kimsenin önleyemeyeceği bir gelişmedir.
Sosyalizm, çalışmak demek, teori demek, taktik demek, insanlaşmak demektir
İnsanı en doğru yorumlayan bir sosyalist kişilikle biz bu güce ulaştık. Bu büyük bir insanlık zaferidir. Bunun sıradan bir uygulamasını siz yapın, binlerce uygulayıcısı çıksın. Bunun zafer boyutunu varın siz kendiniz düşünün. Ama çalışacaksınız. Sosyalizm çalışmak demek, teori demek, taktik demek, insanlaşmak demektir. Özellikle bizimki gibi hayvanlaştırılmış bir ortamda en büyük insan iddiası, insan çözümü, insanın yeniden kendini gerçekleştirmesi demektir. Bizim modelimizi veya gerçekleştirme tarzımızı biraz uygulama gücünüz olsun, o zaman kazanmanın düzeyinin nasıl geliştiğini göreceksiniz. Ama bu da dediğim gibi bilimseldir, iradedir, düşünce gücüdür, pratiktir, teoridir ve eylemdir. Bunları birlikte ve iç içe olarak kanunlarına çok uygun, stratejik olduğu kadar taktik esaslarına da son derece bağlı olmayı bilerek ele alabilirseniz, siz sağlam bir militansınız ve bu militanı da hiçbir güç durduramaz. Beni durduramadıkları gibi.
İşte ben uluslararası alanda yaşıyorum. Beni neden yerimden bir santim bile geriletemiyorlar? Aksine her gün ben daha da fazla etkinliğimi geliştiriyorum. Çünkü ben, dünya değerlendirmemi, ilişki değerlendirmemi doğru yapıyorum. Gerçekçi bir sosyalistim. Nerede nasıl hareket edeceğimi, nerede hangi taktik geliştireceğimi, nerede nasıl dostluk esprisini dayatacağımı, nerede nasıl ittifak koyacağımı, nerede nasıl karşı koyacağımı gerçekçi yaptım. Ruhumla, bilincimle, uygun adımlarla yapıyorum, başarıyorum; başarıyorum, yaşıyorum. “Sen bir mucizesin, hayalsin” diyemezsiniz. Ben son derece bilimselim, gerçekleşenim. Hepinize göre, Kürdistan gerçekliğine göre, uluslararası gerçekliğe göre oldukça yaşamaya yüz tutmuş birisiyim. PKK de bizimle birlikte böyle olmaya çalışan bir partidir. Eğer bu başarısını geriletmezse, bazıları içte ve dışta onu başarısızlığa uğratmazsa, bizim tarz giderek daha da galebe çalarsa, bu tam bir zaferdir. Eğer bunu bu yönleriyle görebilirseniz, elbette size düşen sorumluluklar olacaktır. İdeolojik-politik ve örgütsel düzeyi gereken neyse, sizden onu isteyecektir. Buna doğru karşılık verdiniz mi, iyi bir katılımcı olursunuz. İyi bir katılımcı da, iyi iş yapar ve başarıyı sağlar. Ama eğer bunları gözardı ederseniz, elyordamıyla sorunları görmeden, çözüm yoluna kendini koymadan kolayca “zafer gelsin” derseniz, bu da mümkün değildir. Eğer bilimsel ideolojiyle, örgütlenmeyle bağınızı koparırsanız zafer şurada kalsın, siz ancak ağır bir yenilginin nedeni olursunuz. Bugün PKK’de ulaştığımız düzey, hem çok yetkin hem de tarihi bir ideolojik-politik gerçekleşme düzeyidir. Özellikle uluslararası gerçeklikle kıyasladığımızda, çözülen reel sosyalizm ve resmi komünist partilerin adeta yok olmasına karşılık büyük güç kazanan ve giderek daha iddialı olan bizim partimiz görülebilecektir. Biz kendimizi abartmayacağız ama herhalde enternasyonalizme uygun ve en iddialı partilerden birisiyiz. Zaten gelişerek başarıya gidecek Kürdistan devrimi bir Ortadoğu devrimidir, Ortadoğu devrimi de uluslararası anlam itibariyle en gelişkin ve en sonuç alıcı bir devrim olacaktır.
Kapitalizmin yeni bir sömürü sistemi geliştirilmek isteniyor. ABD’nin “yeni dünya nizamı” adı altında adlandırmak istediği de budur. Fakat ortaya çıkardığı sorunlar ve çözüm yolları hem kapitalistler tarafından ve hem de sosyalistler tarafından yeniden değerlendirilmeye alınmaktadır. Zaten bu konuda yoğun bir tartışma yaşanmaktadır. Sosyalizmin bugünkü evresindeki veya kuruluş dönemindeki reel sosyalizm aşılırken, onun yerine yeni bir sosyalist sistemin nasıl gelişebileceği tartışılmaktadır. Özellikle yeni tehlikeye karşı kapitalizmin insanlığı toptan tehdit eden tekniğiyle, başta nükleer silahıyla ve giderek çevreyi kirletmesiyle, nüfus patlamasıyla birçok yeni hastalık ortaya çıkıyor. Hatta tekniğin neredeyse canavarlaşması gibi bir durumu da söz konusudur.
Eğer insanlık yaşamak istiyorsa, bunlara karşı yeni arayışlar, yeni teoriler, yeni programlar, yeni örgütlenmeler, yeni mücadeleler, hatta savaş biçimleri 21. yüzyıl boyunca gelişmek durumundadır.
Kendimi en zayıf, en iddiasız, en zor koşullarda bir birey olarak nasıl yeniden yaratıp bugüne getirdim? Dikkat edin, işte ben bugüne geldim. Aslında bir kişi olarak ben bugüne gelmedim. Bir halk olarak geldim, bir tarih olarak, hatta enternasyonal bir insan olarak ben kendimi buraya taşıdım.
Ben her insanla anlaşabilirim, savaşabilirim. Bir bireyle olduğu kadar en azgın emperyalist devletlerle de ilişkilerimi ya savaşta ya da savaşın verildiği oranda barışla birlikte iç içe götürebilirim. Belki şaşarsınız ama benim böyle bir tarzım vardır. Başta da vardı. Zaten düşmanla ben nasıl savaştım ve bu düzeye geldim? Hiçbir zaman sizin anladığınız gibi ben savaştan anlamadım. Ben yedi yaşımdan beri düşmanla uğraşır gibi oldum. Şimdi de savaşıyorum. Yarın belki daha büyük savaşacağım.
Diyebilirsiniz, “senin gücün Amerika’ya yeter mi?” Ama benim Amerika ile bir savaşımım olduğunu ama kendime özgü değişik bir anti-emperyalist savaşı yürüttüğümü gidin ABD’ye sorun. Şu anda ABD açısından belki de çözülen Sovyet sosyalizminden daha tehlikeli bir PKK savaşını yürütüyorum. TC çok komünist hareket tanıdı, çok isyan tanıdı ama hiçbiriyle karşılaşmadığı oranda bir savaşımı ben dayattım. Hem de o devlete daha borçluyum. Büyümemi beş-on yıl o devlet sayesinde yürüttüm. Ama onunla da savaştım. Yanlış bir devlet, haksız bir devlet bana göre; ya kendisini değiştirir, dönüştürür ya da yıkılır.
Bu temelde kendimi yetiştirdim; hem de kullana kullana, harcaya harcaya. Akıllı dediğin kişi kendisini böyle ele almayı bilen kişidir. Bu kadar halkı eleştiriyorum, hiç kimse halk gerçekliğini bu kadar eleştirmedi. Ama hiç kimse yine bu kadar halkın desteğini de almadı. Bu nasıl oluyor? Önderlik tarzıdır işte; anlamaya çalışacaksınız. Sizleri bile bu kadar amansız eleştiriyorum ama bir fedai durumundan öteye hiçbiriniz gidemezsiniz. Bunun tarzını tabii önderlik gerçeğine bakarak öğreneceksiniz. Bence önderlik gerçeğine çok susamışsınız. Savaşabilir, başarı ifadesine kavuşabilir kişi haline gelmeniz için müthiş öğrenmek zorundasınız. Yine çok susamışsınız, özümsemek zorundasınız. Başka hiçbir şey sizi kurtaramaz. İyi niyetinize ve dürüstlüğünüze ben bir şey demiyorum fakat bu kendi başına yetmez. Onun bizim gibi ilişkiyi, yaşamı, savaş tarzını esas alması gerekir. O da yetmez, özümsenmesi ve günlük olarak amansız uygulanması gerekir.”
Halklar Önderi Abdullah Öcalan’ın 5. Kongre’ye sunduğu Politik Rapor’dan derlenmiştir