HABER MERKEZİ –
“Kürdistan ve Türkiye’de devrim mücadelesinde halkların kurtuluşu adına emek kahramanlığının en önemli sembolüdür İbrahim Kaypakkaya. İbrahim Kaypakkaya bütün yaşamını, dönemin sancılı süreçlerinde halklara umut olmayı başarabilen, devrimci ısrarından ödün vermeyen bir tarzı kendinde yaratan devrimcilerden biriydi. Kararlı duruşuyla faşizme karşı her zaman mücadele içinde olan Kaypakkaya, yaşının enerjisinden gücünü alıp bunu yaşamının her alanında aktif bir şekilde hissetirmekteydi.
Peki, bu ser verip sır vermeyen devrimci kimdi?
İbrahim Kaypakkaya, yoksul bir ailenin çocuğuydu. İlkokul çağına kadar doğduğu köyde kalan İbrahim Kaypakkaya, ilkokulun birinci ve ikinci sınıflarını Karamahmut Köyü’nde okudu. Daha sonra Ortakışla ve Alacaköy’de ilköğrenimini tamamladı. 1961’de Hasanoğlan Öğretmen Okulu’nun sınavını kazanarak, öğrenimine burada devam etti.
Devrimci düşünceyle ilk kez Hasanoğlan Öğretmen Okulu’nda tanışan Kaypakkaya, bu okulu bitirdikten sonra İstanbul’da Çapa Yüksek Öğretmen Okulu’na başladı. Aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümü öğrencisiydi. Bu yıllarda özellikle devrimci gençliğin anti-emperyalist mücadelesine yakın ilgi duydu. Sosyalist düşünceyi benimseyip, okuldaki arkadaşlarıyla birlikte Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) İstanbul Sekreterliği ile ilişki kurarak, kendi okullarında da örgütlenmek için çalışmalara başladı.
Fikir Kulübü’nün başkanı olan İbrahim Kaypakkaya, 6. Filo’ya karşı bildiri yayınladığı gerekçesiyle Kasım 1968’de okuldan atıldı. Bu dönemde 6. Filo’ya karşı eylemlere, öğrenci örgütlerinin düzenlemiş olduğu gösterilere katıldı. 1972’de arkadaşlarıyla Türkiye Komünist Partisi-Marksist Leninist (TKP-ML) adlı örgütle ona bağlı olan Türkiye İşçi Köylü Ordusu’nu (TİKKO) kurdu. Özellikle Malatya, Elazığ ve Dersim civarında örgütlenen TKP-ML’nin aynı zamanda ideolojik önderliğini de yapan İbrahim Kaypakkaya, 24 Ocak 1973’te Dersim’in Vartinik-Mirik mezralarında güvenlik güçleri tarafından çembere alındı.
Yaralı olarak kaçan ve beş gün köylerde saklanan İbrahim Kaypakkaya, 29 Ocak 1973’te kaldığı köyde bir öğretmenin ihbarı üzerine yakalandı. Yaralı olmasına rağmen yürütüldü. Buradan ayaklan donmuş olduğu halde Amed’e getirildi. Daha sonra hastaneye yatırıldı, bu arada ayaklarının kesilmesine izin vermemesine karşın yemeğine ilaç konularak donmuş olan ayakları kesildi.
İyileştikten sonra günlerce işkenceye maruz kalan Kaypakkaya, sorgusunda hiçbir biçimde kendisini ve örgütünü bağlayacak ifade vermedi. 16 Mayıs 1973’te yeniden sorguya götürüldükten iki gün sonra Amed’e gelen babasına intihar ettiği söylendi ve parçalanmış cesedi teslim edildi.”
Kapitalist modernite, toplumsal özgürlük ve demokrasinin gelişimine öncülük eden veya öncülük edebilecek potansiyeli eritmeye, saptırmaya ve düzen açısından tehlikesiz hale getirmek için her türlü yol ve yöntemi deniyordu. Buna karşın İbo en ileriye, tereddütsüz ateş hattına fırladı ve kırlarda devrim ateşini yakmaya, harlamaya soyundu. İbo, o koşullarda yalnızca devrimci inadı devam ettirmedi, komple bir atakla, o günün koşullarında en ileri noktadan teorik, ideolojik, pratik ve örgütsel inşaya soyundu. Ateş altında, ateşten kızgın ve korkutan parlak görüşleri ileri sürdü.
Genç yaşta arayış içinde olması Kürt sorunu ve Türkiye’nin temel sorunlarında sorumluluk duyup emek harcaması bizlere nasıl bir tutum alınması gerektiğine işaret ediyor. İbo için kim ne yazarsa yazsın mutlaka bazı şeyleri eksik bırakır. Onun yeni genç yoldaşların izlemesi gereken en ileri yanı mütevaziliğidir.
Gençlik her anı devrim ve yeniyi yaratma anıdır denilse yeridir. Çünkü bu çağda duygu, düşünce ve davranışlar en aktif haldedir. Ama 21. yy’da Kapitalist sistem açlık, yoksulluk, cinsellik, sanat vb. yöntemlerle adeta yaşayan ölüler konumuna getirmiştir. Demokrasi ve özgürlük mücadelelerinden uzak tutmak ve onlara karşı kullanmak için her türlü ahlaki değeri ayaklar altına almıştır. Tüm bunlara karşı tutum alıp net olmak gerekir. Bir örnek verecek olursak, İbrahim Kaypakkaya 20-21 yaşlarında önüne koyduğu amaçlar için ser verip sır vermeyen bir öncü oldu. Mücadeleyi zafere taşımada yolunu yolumuz yapacağımız, tarihe damgasını vuran İbrahim Kaypakkaya, Haki Karer ve bütün Mayıs ayı şehitlerinin çizgisini takip etmeliyiz.
İbrahim Kaypakkaya şahsında kendilerini ateş topuna dönüştürerek faşizmin üzerine yürüyen Mayıs ayı şehitlerini anıyoruz. Anısını mücadelemizde yaşatacak ve bunu en yakışır bir şekilde amacına ulaştıracağız.”
Evrim Andok/Komalên Jinên Ciwan