HABER MERKEZİ –
“Güneş’e aşık iki özgürlük güvercini…
Güneş’e vurgun iki fedai ruhlu melek…
Onun için çırpınan, onsuz ne savaşçılığın ne savaşın anlamının olmadığının ayrımında iki mayıs kuşu…
Bedenleri, yürekleri ve beyinleri çığlık çığlığa özgürlüğü ve onun yaratıcısı olan Güneş’i arzulayan iki nazlı karanfil…
Zalimin kafesindeki Güneş için, gözleri alev saçan iki intikam yeminlisi…
İki yaşam ve ülke sevdalısı…
Güneş’in biricik aşıkları…
Êriş ve Andok…
Güneş, hapsedilmek, yok edilmek, dilsiz ve türküsüz bırakılmak, havarilerinden koparılmak için bedenini dört duvarlı kafese, kafesi sular ortasına, bir adaya gizlemek, gömmek isterken binyılların Dehakları, çarptılar ateşten barikatlara!
Ateşten duvarlara!
Ateş bedenli aşıklara!
Andok ve Êrîş yoldaşa!
Onlar, o kutsal aşıklar, aşklarından köprüler yapıp ulaştılar Güneş’e…
Onlar, zalimlerin zulüm ormanını tutuşturarak haykırdılar;
“Güneş sığmaz duvarlar ardına
O’nun için savaşmak ne ki,
Binlerce kez koşarız yangına”
Ve onlar yaşamları, mücadeleleri ve eylemleri ile yüzyıllar geçse bile özgürlüğü öğretmeye devam edecekler.
Onlar uzanacaklar Mayıslara
Mayısta yanıp Şubatta yakacaklar!
Şubatı yakacaklar!
Tutuşturacaklar kara kışları.
O aşıkların aşkı ile büyülenecek çocuklar
Mayalanacak sevdalar
Büyüyecek karanfiller
O vakit anlayacağız;
Aşk bu, sevda bu, özgürlük bu
Ölürken yaşamak bu
Budur sosyolojik devrim!
Ve ey büyük Şehîd
Sevgili Andok,
Ruhlarımız tanımsızdı senden önce. Kalıpsız, anlamsız ve sıkılgandı ruhlarımız. Ta ki sen geldin,
sen aydınlattın zifiri geceleri bedeninle,
o zaman anladık; Ruh direniş ruhudur, ruh serhildan ruhudur!
O zaman da hiç kuşku duymadık “kanının son damlasına kadar” bu ruhla yaşayacağından.
Ve ey büyük Şehîd
Sevgili Êrîş,
Çatma kaşlarını,
kızma bize, öfkelenme!
Biliyoruz bu mutlak bilgiyi,
Tıpkı mektubunda dediğin gibi;
“Senin asıl adın Êrîş Avent Gever’dir, ve bu böyle kalacaktır!”