HABER MERKEZİ –
Silêmanî havaalanı açılmış diye Kürtlükten de özgürlükten de vazgeçiyorlar
Bu daraltıcı yaklaşım biraz da Başûr’dan gelişiyor. Çelişkili ve çatışmalı durum sadece Suriye’de değildir. Irak’da da benzer durum var. Irak’ın iç yönetimi de daha doğru dürüst bir hükümet kuramadı. Başûrê Kurdistan da bir hükümet kuramadı. KDP olumsuz durumunu TC ile ittifak halinde, ona hizmet eden pozisyonda sürdürüyor. Fakat Bakur ve Rojava’daki demokratik yaklaşımlar o uzantılarının düşmanla birleşmesini biraz ortadan kaldırdı. Ama Başûrê Kurdistan’daki o yaklaşımlar devam ediyor. YNK’yi de o çizgiye çekmeye çalıştılar. YNK de dolu dizgin o çizgide yürüyor. Güya PKK zorda, sıkışmış durumdadır ve onlar saldırıp sonuç alacaklarını sanıyorlar! Yanlış hesap yapmamaları konusunda yeterince uyarı yaptık. Zayıflayan PKK kendilerinin de zayıflaması sonucuna götürür. Bugünkü güce ulaştılarsa PKK mücadelesi sayesinde ulaştılar. Ama menfaatçilik, maddi yaşam dürtüsü o kadar güçlü ki; MİT’den biraz para alıyorlar, Silêmanî havaalanı açılmış, Türkiye’den uçaklar gelebilecekmiş diye Kürtlükten de, özgürlükten de vazgeçiyorlar. TC’ye her şeylerini veriyorlar. ‘Tevger’i yasaklıyorum,’ diye başladılar, her yerde PKK düşmanlığı yapıyorlar. Sara arkadaşın belgeselini de yasakladılar. Paris Katliamı’nı protesto edenleri tutukladılar. Tam bir işbirlikçi-ihanet çizgisi içinde kulaç atıp gidiyorlar. 2017’de Kerkûk’ü, diğer alanları bıraktılar. Efendileri olan ABD ne derse ona göre hareket ediyorlar. ABD’den esen rüzgarlara göre yön alıyorlar. Güya bu biçimde biraz menfaat sağlıyor, çıkar sağlıyorlar. Durumları bu noktadadır. KNK’deki bir tartışmayı dile getirdiler ama onun bir bahane olduğu ortaya çıktı. Yani PKK zorda, gerileyecek, YNK de geç kalmak istemiyor. PKK’nin yenilgisinden pay kapmada, tıpkı 2000’de yaptığı gibi İran ile anlaşıp komplo sürecinde nasıl PKK’nin üzerine gelmeye, PKK’yi teslim almaya çalıştılarsa, şimdi en azından Başûrê Kurdistan düzeyinde benzer bir tutumu sürdürmek istiyor. Kötü bir tutum, olumsuz bir tutum, onursuz, işbirlikçi bir tutumdur. Bunun öyle başka bir biçimde izah edilebilecek, savunulabilecek hiçbir yanı yoktur. Öyle anlaşılıyor ki toplumu bastırdılar. Efrîn direnişinde Başûr halkı ayağa kalktı, büyük destek verdi. Bakurê Kurdistan’da gelişen direnişi, Leyla Güvenlerin direnişini en çok destekleyecek yerlerden birisi de Başûr’du. Bu biçimde bastırıyorlar; TC’ye söz vermişler, Başûr toplumu bunun için çok harekete geçemiyor. Bu işbirlikçi siyaseti teşhir etmek lazım. Ufak bir havaalanı karşılığında adeta Kürt varlığını ve özgürlüğünü satan zihniyet ve siyaseti teşhir etmek lazım.
Rojhilat’da da durum çok farklı değil. İran yönetimi Suriye’de, Irak’da çatışarak kendini koruma siyasetini sürdürüyor. TC ile kısmi bir anlaşmaları var. Türkiye-İran-Rusya ittifakı ile ayakta kalmaya çalışıyor. İçteki halk hareketini bastırma çabası içerisinde. Kürdistan’da da özel savaşı, toplum üzerindeki egemenliği en ileri düzeyde geliştirme çabasında; onun dışında da pek bir şey yoktur. Hazırlıkları var, askeri hareketliliği var, yurtseverleri tutukladılar, legal örgütlenmeleri kapatmışlar, baskıyı geliştiriyorlar fakat daha açıktan bir şey gelişmedi. ABD karşısında biraz daha dikkatli davranıyorlar. Ortadoğu çapında mücadele böyle çelişkili ve çatışmalıdır. Herhalde o konuda biraz daha önünü görerek hareket etmek istiyor. Çok yönlü hareket etmezse tehlikeli duruma düşebilir. İçteki örgütlülüğü dağıtarak, bastırarak içerde tam hakimiyet kurarak güvenliğini sağlamak istiyor. İran, Suriye’deki etkinliğini geliştirerek, savaşı oralarda tutarak güvenliğini sağlamak istiyor. Bunun için de biraz dikkatli, duyarlı fakat Kürtleri en büyük tehlike olarak gördüğü tartışma götürmez bir gerçektir. Böyle bir görüşe göre de hareket ediyor. Eskiye göre, Kürdistan üzerindeki askeri hazırlıklarını geliştirmiş durumda. Gelişmelere göre hareket edeceği anlaşılıyor. İran’dan her türlü hareket gelişebilir.
Demokratik siyaset alanı mücadeleyi tam anlamış değil
Bütün bunları doğru anlamak ve bunun gereklerini, pratik mücadeleyi etkili, çok yönlü geliştirebilmek lazım. Mevcut haliyle 2019 yılının ilk ayında, “Tecridi Kıralım Faşizmi Yıkalım!” hamlesi, direnişi temelinde çok önemli bir inisiyatif, pozisyon tutturulmuş durumda. Son dönemde ilk defa özgürlük ve demokrasi hareketi böyle bir pozisyonu ele geçirmiş oluyor. Tabii günlük, anlık çatışmayla bu durum sürüyor. O nedenle 24 saat gelişmeleri izlemek, uyanık olmak, özel savaş oyunlarına karşı tedbirli olmak gerektiği gibi; yaratıcı eylemlerle cesaret ve fedakarlığı en ileri düzeyde göstererek bu mücadeleyi kararlıca sürdürmek, demokratik çözüm dışında, tecridi kırarak demokratik çözümün gelişmesi dışında hiçbir şeyi kabul etmemek gerekiyor. Bunun yönetilmesi önemli bir durum. Önümüzdeki süreçte daha çok gelişme olabilir, çelişki ve çatışmalar daha çok yoğunlaşabilir. Daha fazla bedel verir duruma gelebiliriz, psikolojik savaş bu durumu kullanabilir, tartışmalı bir durum ortaya çıkartılabilir; uyanık olmamız lazım. Herkes dikkatli, duyarlı olmalı, özel savaşın oyunlarına gelinmemeli. Bedel ödemeyi göze almamız lazım, bedel ödüyoruz da ama anladık ki bu demokratik siyaset alanı dediğimiz çerçeve yaşadığımız mücadeleyi tam anlamış değil, bunda kusurumuz var.
Nasıl yaşıyoruz, parti hareketi 24 saat nasıl bir mücadele içinde, hangi koşullarda yaşıyor, nasıl savaşıyor, sanki bundan çok haberleri yok gibi. Zindanda açlık grevleri ilerleyince, yaşam sorunları gündeme gelince tepkiler oluştu. Halbuki biz her gün 5-10 şehit veriyoruz. Gencecik insanlar Bakur’da, Başûr’da, Rojhilat’da, Rojava’da şehit düşüyorlar. Sanki hiç şehit vermeyen bir toplummuşuz, hareketmişiz, ilk defa karşılaşacakmışız gibi bir hava yaratılıyor. Bu yanlış ve tehlikelidir. Demek ki burada gerillanın hangi koşullarda yaşayıp mücadele ettiğini topluma yeterince özümsetememe, taşıramama, anlatamama var. Şehitler gerçeğini topluma yeterince taşırmama var. Bu konuda gerillanın, Özgürlük Mücadelesi çizgisinin topluma tam hakim kılınmaması var. Bu ciddi bir eksiklik; bunu sadece MİT’in faaliyetleri ya da orta sınıf zayıflığı olarak değerlendiremeyiz. Bunu bizim de faaliyetlerimizin bir zayıflığı olarak görmeliyiz. Mücadele ve yaşadığımız şehadet gerçekliğini yeterince propaganda etme, toplumu bu temelde eğitme, özümsetmede zayıflıklar var.
İdeolojik alan çalışmaları ciddi biçimde zayıflamış durumda. Bu zayıflık tehlikeli. Bütün bu durumların ortaya çıkmasına vesile oluyor. Basın-yayın faaliyetlerimiz, propaganda-ajitasyon çalışmalarımız ciddi yetersizlik içerisinde. Zaten bir yarım saniye bile sürmüyor. Filan şehit düştü; bir gözle bakacak kadar resim bile göstermiyor, bir bardak suyu bile ondan daha uzun zamanda içersin. Gencecik insanın can vermesi, bir bardak su içmek kadar zaman almayacak mı, bu kadar, bitiyor gidiyor, normaldir, zaten böyle olmuş. Bu alışılmış bir durum, çok tehlikeli, bunu aşmamız lazım, bu biçimde olursa kendi çıkarına göre herkes süreci götürmek ister. O zaman mücadele gerçekliğini anlamaz, nasıl bir cesaret ve fedakarlıkla, hangi bedeller ödenerek mücadele yürütülüyor bilemez. Onun için menfaatçi, bireyci, basit yaşam arayışçılığı ortaya çıkar. Orta sınıf eğilimleri, çizgisi böyle bir zayıflıktan yararlanarak kendisini var ediyor, güçleniyor, hatta egemen olmak istiyor. Devrimcilik zayıf olursa elbette ki orta sınıf çizgisi de çıkar. Bu konuda Leyla Güven’in tutumu gerçekten iyi oldu. Öncü, fedai tutumu oldu. Bütün bu eğilimleri bastırdı. Zindanlardaki de, dışarıda gelişen direnişler de belli bir tavır ortaya koydu. Ama daha fazla geliştirmek lazım. Daha çok ilerletmek gerekiyor. En büyük tehlike bu noktada başlıyor. Sürecin doğru bir çizgide yönetilmesi şimdi çok çok önem taşıyor. Öyle ne her şeye kapalı, dar bir tutum gösterilmeli ne de direnişi zafer çizgisinde yürütme konusunda en küçük bir cesaret ve irade zayıflığı yaşanmalı. Bunların ikisi de olmamalı. Bunlara karşı duyarlı olarak direnişi doğru bir çizgide yürütürsek, 2019 yılı özgürlük ve demokrasi çizgisinde önemli değişikliklerin yaşandığı, gelişmelerin olduğu bir yıl olacak; kesinlikle böyle, gidişat bu temeldedir. Böyle bir inisiyatif ele geçirilmiştir. Hata yapılmazsa kesin başarı olur.
Duran Kalkan