HABER MERKEZİ –
- Tehdit edilen Mexmûr halkı tüm insanlığın ve Kürdistan’ın onurunu temsil ediyor. TC soykırımının doğrudan mağduru olan bu halka tüm insanlığın sahip çıkması gerekir.
2017 yılıydı. Komşu iki köy arasında kavga çıkmıştı. Mesele ağaçlardı. Birkaç ağaç kesilmişti. Kalaşnikoflar, biksiler devreye girmişti. 14 yaşındaki Şilan Qasım biksi silahıyla vurulmuştu.
Birkaç ağaç, biksi ve Şilan! Her şey bu kadar acımazsızdı!
Aynı günlerde Kerkük şehri 16 kasaba ve 44 nahiyeyle birlikte Irak güçlerine teslim edilmişti. Bir MİT teşkilatı olan “Irak Türkmen Cephesi” o sırada Kerkük’te Hogır yoldaşı vahşice katletmişti. İşgal tamamlanırsa tüm Kürtlerin karşılaşacağı akıbeti gösteren olaydı. Bunlar unutulur mu? “ITC” Türkmenleri asla temsil edemez. Türkmen adını kullanarak Başûr işgalinde rol oynamaktadır.
Kısacası Kerkük gibi kentler elden giderken silaha sarılmayanlar birbirini birkaç ağaç için öldürebiliyordu. Birkaç ağaç önemsiz değildir, fakat birbirini öldürme vesilesi yapılabiliyor.
Ondan önceki yıl benzer bir olay, bazı Rojhîlat peşmergeleri halktan izinsiz ağaç kesince yaşanmıştı. İki yurtsever köylü silahlarla katledilmiş, bunun üzerine halk onların “makar” denilen kaldıkları yerleri ateşe vermişti.
Şimdi bir de Türk devletinin yaptıklarını düşünelim!
Türk askerinin Êfrîn’de kestiği zeytin ağaçlarının dünya çapında bir örneği daha bulunamaz. Hesabının da bir gün aynı ağırlıkta sorulacağından kuşku yoktur.
Bugün işgaller sayesinde uluslararası oyunda yer alma fırsatını ele geçirdiğini düşünerek sevinen Türk devleti, gün gelecek tarihinin en büyük hatasının Êfrîn’i işgal etmek olduğunu görecek, en büyük pişmanlığı yaşayacaktır. Bu pişmanlığı ona yaşatmak boynumuzun borcudur. Bu temelde yeni saldırı hesapları da kursaklarında kalacaktır.
Günümüz dünyasında bir devlet için “ne kadar acizlik o kadar şiddet, ne kadar şiddet o kadar çöküş” formülü geçerlidir. Türk devleti bu örneklerin başını çekiyor.
Gerilla karşısında aciz kaldıkları her defasında Erdoğan’ın ilk işi sivil halka saldırı emrini vermek olmuştur. Şimdi yaşadıkları dünya kadar sorun ve krizin sebebi de Mexmûr halkıymış meğerse! Çetelerle çevirdikleri işlerin açığa çıkmaması için gündemi bu şekilde değiştirmeye çalışıyorlar.
DAİŞ Mexmûr’a saldırdığında gerilla dünyanın gözleri önünde mültecilerin savunmasını yaptı. Bunun dışında dünden bugüne her şey BM, Irak ve Federe Hükümetin sorumluluğunda olmuştur. Bunların sorumluluklarını hatırlatmak gerekir. Türk devletinin şimdiye dek defalarca saldırıları oldu, BM, Irak ve Federe Hükümetin bu saldırı ve tehditlere sessiz kalması insanlık tarihine kara leke olarak düşmektedir. TC’nin Mexmûr’a yaptığı saldırılar ve bugünkü tehdit söylemleri uluslararası bir suçtur. BM, Irak Hükümeti ve Federe Hükümet sorumluluklarını yerine getirmek ve bu tehditlerin önünü almak zorundadır.
Aynı durum Başûr işgali karşısında da geçerlidir. Özal zamanından beri “bir koyup üç almak” için bir sürü hesap yaptılar, sonuç ortadadır! Bugün ise “sınır genişletme” çalışmasıyla dörtte dört yapmak isteyen Türk devleti yeni faturalarla karşılaşacaktır.
Rojava ve Başûr’da asker-çete bulundurmalarının içteki ekonomik faturası görünür haldedir. Dolar ve Euro uçup gitmiş! Dıştaki tavizler de zirve yaparken ellerinde kalan tek şey tüm Kürtlerin ebedi düşmanlığını kazanmaktır!
Kim ne derse desin, Türk devleti tüm Kürtleri katletse bile yaşadığı krizden kurtulamayacaktır. Onların başına ileride neler geleceği bellidir; böyle giderse bu kriz TC’nin çöküşüyle sonuçlanacaktır. Fakat ileride değil hemen şimdi, yakıp yok ettikleri doğamızın hesabını sormamız gerekiyor.
Rojava’daki ağaç ve arazi yakmalarında olduğu gibi Başûr ve Bakur ormanları da Türk devletince sistematik şekilde yakılıyor. Kürt’ün doğası kökten yok edilmek isteniyor.
Kürdistan bir ağaçtır. Kesildikçe kökü üzerinde yeşeren Meşe gibi olsa da onun kökünü de kurutmak isteyen bir soykırım saldırısıyla karşı karşıyayız.
Kesilen ağaç kesilen Kürtlüktür! Türk işgalinin hedefleri böylece daha farklı boyutlarıyla da açığa çıkıyor. Baştan beri hepimiz söylüyoruz; işgalin gerekçesi ne olursa olsun işgal edilen yerin Kürdistan olduğu açıktır!
Tehdit edilen Mexmûr halkı ise tüm insanlığın ve Kürdistan’ın onurunu temsil ediyor. TC soykırımının doğrudan mağduru olan bu halka tüm insanlığın sahip çıkması gerekir.
Kürdistan bir ağaçsa, hepimiz onun dallarıyız. Birlikte bu işgale, katliama ve tehditlere son verebiliriz.
Nurettin Demirtaş/Yeni Özgür Politika