HABER MERKEZİ –
Ortadoğu’daki gericiliği esas olarak Türk devleti ayakta tutuyor
Gerilla mücadelesi sadece Kürt halkının özgür ve demokratik yaşam mücadelesi de değildir. Gerilla aynı zamanda tüm Ortadoğu halklarının demokrasi ve özgürlük mücadelesidir. Ortadoğu’yu demokratikleştirme mücadelesidir. Ortadoğu’da demokratikleşme önünde en büyük engel Türk devletidir. Türk devleti hem Kürtleri soykırıma uğratmayı hedefliyor hem de tüm Ortadoğu’daki gericilik adına savaşıyor. Ortadoğu’daki gericiliği esas olarak Türk devleti ayakta tutuyor. Türkiye demokratikleştiği takdirde tüm Ortadoğu’nun demokratikleşmesinin önü açılacaktır. Tüm Ortadoğu halklarının özgürleşmesinin önü açılacaktır. Bu açıdan gerillanın direnişi tarihsel önemdedir. PKK’nin yürüttüğü mücadele bugün Ortadoğu’da kutsallık düzeyindedir. Bu mücadele Önderlik çizgisinde yürüdüğü için ezilmiyor, tasfiye olmuyor. Önderlik çizgisinde yürüdüğü için ne kadar saldırı olursa olsun, ne kadar baskı olursa olsun, direnildiğinde daha büyük kazanımlar ve imkânlar ortaya çıkıyor. Günümüzde de direnildiğinde bu saldırılar kırılacak, Kürtler ve demokrasi güçleri daha büyük kazanma imkânlarına kavuşacaklardır. Gerillanın mücadelesi bugün bu değerde ve anlamdadır. En küçük eylemi bile değerlidir. Belki Türk devletinin tekniğinden dolayı şu anda gerilla bir tarzdan başka bir tarza geçme sürecini yaşıyor. Bu yönüyle eskisi gibi çok büyük eylemler ortaya çıkmıyor. Ama sürekli eylem yaparak, sürekli Türk devletine darbe vurarak, sürekli bu saldırıları boşa çıkararak hem Kürt halkı açısından hem demokrasi güçleri açısından geçmiş dönemden daha fazla kazanım yaratmanın koşullarını ve zeminini yaratıyor. Daha büyük kazanmanın süreçlerini yaratıyor. Daha büyük kazanmanın önünü açıyor. Nitekim bugün AKP-MHP faşizmi en zayıf ve en kırılgan dönemini yaşıyor. Buna karşı yürütülen mücadele AKP-MHP faşizmini boşa çıkardığında, onu gerilettiğinde hiçbir dönemde olmadığı kadar büyük gelişmeler ve kazanımlar ortaya çıkacaktır.
Kuşkusuz sadece gerilla mücadelesiyle soykırımcı sistemi yenilgiye uğratmak kolay değildir. Bu açıdan toplumun da mücadeleye katılması önemlidir. Örgütlü demokratik topluma dayalı mücadelenin geliştirilmesi gerekmektedir. Bu açıdan toplumun örgütlenmesi çok çok önemlidir. Örgütlü toplum demek direnişçi halk demektir. Örgütle direniş arasında doğrudan bağ vardır. Kuşkusuz örgütlenme de bilinçle, eğitimle yaratılır. Şu gerçek var: Kürt toplumunun politik olarak gerçekten düzeyi yükselmiştir. Bu yönüyle yurtseverlik eğitimini, demokrasi eğitimini, örgütlenme eğitimini, mücadele eğitimini almış toplumdur. On yıllardır mücadele içinde olması, dostu da düşmanı da tanıması, Önderlik gerçeğini, PKK’yi ve gerillayı tanıması, serhildanları görmesi, demokratik siyasal mücadele yürütmesi gerçeği vardır. Tüm bunlar Kürt halkını diğer halklardan ayırmaktadır. Kürt halkı nesiller boyu mücadele içinde özgür ve demokrasi özlemiyle yetişmiştir. Sadece gerilla değil halk da serhildanlarda büyük bedeller ödemiştir. Gerilla da zaten bu halkın çocuklarıdır. On binlerce Kürt genci kızıyla-erkeğiyle bu mücadelede şehit düşmüştür. Bu yönüyle savaş içinde büyüyen, savaş içinde yetişen, savaş içinde yurtseverlik bilinci, mücadele azmi pekişen, özgürlüğü için savaşan bir halk gerçekliği ortaya çıkmıştır. Geçen dönemde, özellikle çatışmasızlık-ateşkes dönemlerinde bu süreçleri doğru anlamama, kolay yollardan mücadeleyi kazanma anlayışı, halkta örgütlenerek değil de mücadele ederek değil de, sanki sadece politikayla, görüşmelerle Kürt sorunu çözülebilirmiş gibi bir yanılgı ortaya çıkarmıştır. Özellikle demokratik siyasal alandaki yanlış anlayışlar ve algılar halka da yansımıştır. Hatta Kürt Özgürlük Hareketi içinde de sanki ateşkes ortamında mücadele etmeden, örgütlenmeden Kürt sorunu çözülebilirmiş gibi bazı yanlış eğilimler ortaya çıkmıştır. Sadece Önder Apo’nun çabasıyla bu sorunun çözülebileceği sanılmıştır. Bu yönüyle de herkes kulağını İmralı’ya vermiş, İmralı’dan bir mucize ve çözüm beklemiştir.
Önderliğin çabaları ancak örgütlü toplumla başarıya ulaştırılabilir
Elbette ki Önder Apo’nun rolü çok çok önemlidir. Önder Apo mücadeleyi başarıya götürmede ve çözümü gerçekleştirmede çok önemli rol oynayacaktır. İmralı koşullarında katalizör rolü görecektir. Ama bunu ancak toplum örgütlüyse, toplum mücadele ediyorsa gerçekleştirebilir, bu mücadeleyi demokratik çözüm konusunda sonuca ulaştırabilir. Nitekim son görüşmesinde ‘Ben Kürtlere yer açmak istiyorum’ demiştir. Tabii bu yer açma Kürt toplumu örgütlüyse, Kürt toplumu mücadele ediyorsa ve gerilla mücadele ediyorsa gelişebilir. Bunlar olmadan da Önder Apo’nun çabalarının başarıya ulaşacağını sanmak bir gaflet olur. Önder Apo bir mücadele ve örgütlenme insanıdır. Tarihte Önder Apo kadar eğitim yapan, bilinç veren ve örgütleyen bir önderlik yoktur. Çünkü mücadelenin ancak bunlarla olabileceğini biliyor. Mücadelesiz Kürdistan’da hiçbir şeyin çözülemeyeceğini biliyor. Mücadele etmeden Kürtleri soykırıma uğratmak isteyen bir sistem geriletilebilir mi? Ya da böyle bir soykırımcı sömürgecilik altında Kürt sorununun çözümü gerçekleşebilir mi? Ancak mücadeleyle Türkiye demokratikleşebilir, Kürt sorunu çözülebilir. Bu açıdan toplumun örgütlenmesi ve mücadelesi önemlidir. Tabii ki bu mücadele çok boyutludur. Demokratik siyasal alanın da bu mücadelede rolü vardır. Türkiye’yi demokratikleştirme ve Kürt sorununun çözümünde demokratik siyasal alanın da rolü vardır. Çünkü Kürdistan’da demokratik siyasal alan kendiliğinden ortaya çıkmamıştır. Serhildanların gerçekleştirdiği demokratik devrim, sosyal, kültürel, siyasal ve ulusal devrim ortamında legal siyasal mücadele süreci ortaya çıkmıştır. Demokratik siyasal partiler Kürdistan’da masa başında kurulmuş, birilerinin kurarak ben de bu mücadeleyi yürüteyim dediği partiler olmamıştır. Gerilla mücadelesi ve serhildanlar gelişmiş, demokratik devrim gerçekleşmiş, bu ortamda da demokratik siyasal mücadelenin önü açılmış ve zemini ortaya çıkmıştır. Bu yönüyle demokratik siyasal mücadelenin de Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt halkının özgürlüğü için rolü vardır. Çünkü o da demokrasi tarihinin, demokratik mücadele tarihinin bir parçasıdır ve mücadeleyle ortaya çıkmıştır. Bu açıdan da Türkiye’de defalarca demokratik siyasal partiler kapatılmasına rağmen onlar yine de örgütlenmiş ve demokrasi mücadelesini sürdürmüşlerdir.
Şu da bir gerçektir; her kurumun, her yapılanmanın bu mücadeledeki rolü farklıdır. Ne gerilla tek başına bu mücadeleyi yürütebilir ne de demokratik siyasal alan tek başına bu mücadeleyi sonuca götürebilir. Geçmişte demokratik siyasal alanda yanılgılar ortaya çıkmıştı. Sanki ortaya çıkan yumuşama ortamında Türkiye’yi demokratikleştirip Kürt sorununu çözeceklerini sandılar. Bu açıdan da rollerini abarttılar, hatta rollerini karıştırdılar; bu da demokratik siyasal mücadelenin etkisiz kalması, zayıf kalması ve sonra da ağır saldırılarla karşılaştığında mücadele edemez duruma düşmesi durumunu ortaya çıkarmıştır. Bu yönüyle herkesin kendi rolünü bilmesi gerekmektedir. Kendi rolü ekseninde mücadele etmesi gerekmektedir. Hiç kimse kendisini gerillanın yerine koyamaz, PKK’nin yerine koyamaz, koymamalıdır. Kuşkusuz PKK de onların özgünlüğünü dikkate almak durumundadır. Türkiye’nin koşullarını dikkate almak durumundadır. Bu açıdan bütün mücadele alanlarının kendi rollerini bilmesi, rol karmaşasına uğramaması gerekmektedir. Demokratik siyasal alan tabii ki demokrasi mücadelesi verecektir. Mücadelesi Türkiye’yi demokratikleştirme ekseninde olacaktır. Gerillanın mücadelesi, PKK’nin öncülük ettiği mücadele tabii ki Türk devletinin soykırım saldırılarına karşı Kürt halkının var olma direnişi olacaktır ve var olma direnişini sürdürecektir. Çünkü Türk devleti Kürt’ün varlığını hala kabul etmiş değildir. Kürt’ün varlığını kabul etme gibi bir durum yoktur. Bu açıdan da gerilla Kürt halkının varlığı kabul edilene kadar, Kürt halkının varlığı güvencede hissedilene kadar mücadelesini sürdürecektir.
Türk devleti 5 Nisan 2015’te Önderlik üzerinde uyguladığı mutlak tecritten bu yana nasıl bir soykırımcı sömürgeci siyasal zihniyete sahip olduğunu, Kürt sorununa nasıl yaklaştığını ortaya koymuştur. Kesinlikle Kürt sorununda soykırımdan vazgeçilmemiştir. Bu nedenle şehirler yakılıp yıkılmıştır. Bu nedenle milletvekilleri, belediye eşbaşkanları, akademisyenler, sanatçılar, yazarlar zindanlara atılmıştır. Bu nedenle binlerce siyasetçi tutuklanmıştır. Her türlü demokratik örgütlenmeye saldırı olmuştur. Kendisine Kürt diyen, özgür Kürt duruşu gösteren herkes zindanlara atılmıştır. 15 Temmuz darbe girişimi gerekçe gösterilerek yapılan 20 Temmuz darbesi esas olarak Kürtlere ve demokrasi güçlerine karşı yapılmıştır. Bir darbe girişimi bahane edilerek Kürtler soykırıma uğratılmak istenmiştir. Bunun için de demokrasi güçlerine yönelik yoğun bir saldırı yürütülmüştür. Çünkü Kürt sorununu çözmediği müddetçe demokratik imkânlardan, fırsatlardan Kürtlerin yararlanacağını düşünmektedirler. Bu nedenle de demokrasi düşmanlığı yapmaktadırlar. Neden demokrasi güçlerine saldırılıyor denirse, bunun nedeni Kürt halkının demokrasi mücadelesinin varlığıdır. Kürt halkının özgürlük mücadelesinin bastırılmak istenmesi ve Kürtlerin soykırıma uğratılmak istenmesidir.
Cemil Bayık