HABER MERKEZİ –
2020 pratiği daha etkili bir pratik haline gelmiş durumda
Dikkat edelim, bu saldırı alanlarında gerilla bir direniş hattı tutturdu. Çok kayıp verdik. Aslında baştan yeni saldırıların amacının böyle olduğunu göremedik. 2016’da da biz bunları tartıştık. Temmuz ayında, yine Eylül ayında tartıştık. Avaşîn’e dönük, Zap’a dönük böyle saldırılar başlarken bunlar karşısında tutumumuz ne olmalı diye tartıştık. Çünkü yeni bir saldırıydı ama konsepti bu düzeyde tam anlayamadık. Dolayısıyla bir tutumumuz oldu. Var olan imkanları direnişte kullanmayı öngördük. Temel hedefimiz ezilmemekti fakat öyle dar bir alanda yoğun bir güçle saldırıp işgal etmeyi hedeflediklerini tam kestiremedik. Dolayısıyla direnişlerde olması gerekenden fazla şehit verdik. Ama her alan direndi. Direnmesiz hiçbir yer teslim edilmedi. Eksiklikler gösterdik, bundan dolayı zorlandık ama eksikliklerimiz temelden gelişen eksiklikler değildi. Direnmemezlik gibi bir durum olmadı. Direnme içinde tarz hataları oldu. Şimdi onları daha iyi görüyor, düzeltiyoruz. Gerilla bir direniş hattı tutturuyor, yürütüyor. Özellikle bu bahardan yana, 2020 pratiği daha etkili bir pratik haline gelmiş durumda. Demek ki tarz eksiklikleri, hataları giderilmiş.
Diğer önemli nokta da tabi düşman bizi dağa, sınıra sıkıştırmak, bir hat üzerinden üzerimize gelmek istedi. Buna düşülmemeliydi. Bunun için de ovaya ve şehre yayılmak önemliydi. Özsavunma savaşını geliştirmek önemliydi. Bunda da başta eksiklikler gösterdik. Ama giderek bu işin önemi anlaşıldı. Dolayısıyla direnişi dağdan ovaya ve şehre yayma, Kürdistan’dan Türkiye’ye yayma, bu nedenle Türkiye’nin devrimci, demokratik güçleriyle, gençleri ve kadınlarıyla ilişki ve ittifaklar kurma yönünde önemli adımlar attık. Bu Halkların Birleşik Devrim Hareketi temelinde belli bir gelişme de gösterdi.
Şimdi AKP-MHP yönetimi sınırda vurup ezeceğim, sonuç alacağım diyor. Oysa gerilla cepheden bir hattı savunma temelinde savaşmıyor. Bütün Kürdistan’da, hatta Türkiye’ye, Karadeniz’e, Akdeniz’e yayılmış halde. Sadece dağda değil, ovada ve şehirde olmayı da önemli ölçüde başarmış durumda. Yani ‘Çöktürme Eylem Planı’nın başarısını önlemek için önemli bir pratik direniş bu biçimde gelişmiş bulunuyor. Bir direniş de vardır ve o doğru bir tarza doğru geldi. Savaşı iki cepheden, dağdaki direnişten ova ve şehre yayma, her alanı direniş alanı haline getirme bu planı önemli ölçüde boşa çıkarmış durumda. Fakat onlar da saldırdılar. Bazı yerleri işgal ettiler, bazı yerleri ezdiler, boşalttılar. Özellikle Cizîr, Sûr katliamları, yine Efrîn’den Serêkanî’ye kadar ki işgal saldırıları benzer özellikleri taşıyor. Ağır oldu ama yine de başarısı önlendi.
Bunu artık toplumda anlıyor. Topluma yayılan bir direniş de var. Bakur’da var. HDP-HDK-DBP, demokratik siyaset partileri belli bir rol oynuyorlar. Çeşitli toplumsal kesimler direniyor. Rojava’da toplumun zaten bir direngenliği var. Yurtdışında halkın direnişi önemli. Başûr’da da önemli bir duyarlılık ve direniş gelişiyor. Mevcut saldırılar daha çok gerçekleri görür hale getirdi. Başûr gençlerini, kadınlarını, aydınlarını harekete geçirdi, yönetimin dar, tutucu yaklaşımına rağmen toplumda bir bilinç açıklığı, yeni gelişmeler var. Dolayısıyla tutum alma vardır. Daha fazla geliştirilebilir. Aslında Şeladizê Direnişi-Serhildanı gösterdi ki büyük bir potansiyel de var. Benzer bir biçimde daha fazla geliştirilebilir.
Toplumsal hareketle birlikte Heftanîn, Zap, Avaşîn ve Xakûrkê’nin silahlı olarak savunulması biçiminde de Başûr gençliğinde ve toplumunda bir seferberlik durumu geliştirilebilirdi. Onun önü önemli ölçüde açılmış durumda fakat hali hazırda ona tam ulaşamadık. Kısaca böyle bir mücadele gerçekliği var. Dikkat edilirse, yurtdışında, Ortadoğu’da birçok halk çevresi bu gerçeği anlıyor, özellikle Kürt-Arap ilişkilerinin ve ittifakının geliştirilmesi için zemin açık. Bunu hem Irak-Suriye zemininde, hem de Lübnan’dan Mısır’a, Libya’ya kadar olan zeminde kesinlikle geliştirebiliriz. Arap toplumu da tıpkı Başûr toplumu gibi son saldırılar karşısında rahatsızdır. Bir uyanma yaşıyor, gerçekleri görüyor. Örgütlendirilip daha fazla eyleme çekilebilir.
Politik eğilimler dış dünyada çok belirgin değil
Tabi Türkiye toplumunu aydınlatmak bizim için çok çok önemlidir. Çünkü zayıf halka AKP-MHP faşizmi, büyük tehlikedir. Özellikle de taşıdığı işgalci-soykırımcı zihniyet ve siyaset itibarıyla Türkiye mücadelenin temel sahasıdır. Türkiye’de demokratik mücadele kadar, anti faşist direnişi silahlı-silahsız biçimleriyle geliştirebilmek, Türkiye toplumunu AKP-MHP’nin kendisini sürüklediği felaket karşısında uyarmak, bilinçlendirmek, anti faşist bilinci ve direnişi Türkiye’den geliştirmek çok çok önem taşıyor.
Devletler düzeyinde de AKP-MHP, TC sıkışık durumda. Rusya ve ABD arasında mekik dokuyarak şimdiye kadar bazı şeyleri yapmaya çalıştı. Sanki çok yaratıcı davrandı gibi görünüyor ama ne kadar kendileri yaptılar, ne kadar dıştan yönlendirildiler bu tartışma konusu. Sanki dış çevrelerin yönlendirmesi daha fazlaydı. Rusya bu konuda rol oynadı, ABD rol oynadı. Şimdi Libya üzerinde, yine İdlıb üzerinde ciddi bir karşıtlık var. Fransa’dan, Mısır’a birçok güç karşı çıkıyor. Yine Kürdistan’daki planını da iyi ortaya koyar, ikna edersek birçok gücü bu düzeyde destek veremez hale getirebiliriz. Çünkü hepsi için tehdittir. DAİŞ çetelerini nasıl kullandı? Şimdi onlarca DAİŞ yaratıp kullanmak istiyor. Bu bütün insanlığı aslında bütün rejimleri tehdit ediyor. Nasıl Hitler askeri saldırıyla, terör tehdidi ile herkesi dize getirmek istedi, şimdi AKP-MHP-Ergenekon yönetimi de terör tehdidi ile aynı şeyi yapmak istiyor. Bu şimdi daha iyi anlaşılıyor. Daha fazla da anlaşılır kılınabilir.
Politik eğilimler dış dünyada çok belirgin değil. Bazıları ‘sağ eğilim çok gelişiyor’ diyor. Öyle değildir. Mevcut durumda eski sağ-sol tanımlamaları da çok gerçekçi görünmüyor. TC’de temsil edilen, yine Ortadoğu’yu bölüp-parçalama anlamında küresel sermayenin ulus devlet diktatörlüklerini geliştirmesinde temsil edilen anlayışlara karşıtlık ya da onu destekleme biçimindeki ayrımlar artık doğru ayırımlardır. O nedenle Avrupa’da da bazı gelişmeler oluyor. Amerika’da da seçimler var.
Mevcut durumda virüs saldırısından da yararlanarak 2020 baharı ve yazında PKK’ye karşı bir saldırı planı yürütmek için herkes TC’ye imkan vermiş, şans tanımış durumda. Bazıları ‘dört ay, bazıları altı ay’ diyor. Mevcut AKP-MHP faşizmi ‘terörü yok etme’ adı altında PKK’yi yok edeceğim garantisini vermiş, onay ve destek almış durumda.
İçinde bulunduğumuz mücadele düzeyi 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi’ne denk bir direniştir
14-15 Haziran gecesi Şengal’e, Mexmûr’a, Medya Savunma Alanlarına dönük hava saldırısı ve ardından geliştirilen Heftanîn’i işgal saldırısı böyle daha güncel bir planının uygulaması oluyor. Artık güze kadar, kışa kadar düşman yoğun bir planlı saldırı içerisinde olacaktır. Bunu bilmemiz lazım. Birçok örgütlü güç karşı çıkıyor gibi görünse de aslında herkes onay vermiş durumda, engelleyici durumda değiller. Hiç kimse öyle bir şey beklememeli. O halde direnerek, doğru, politik tutumlar geliştirerek, direnişi her tarafa yayarak bu planı kırmak lazım. Kuşkusuz bu önemli ölçüde zayıflatıldı. Heftanîn Direnişi bunu önemli ölçüde kırdı. Hareketini zayıflattı, hızını kesti.
Özellikle de şehirlerdeki direniş eylemleri faşizmi daha çok darbeliyor, korkutuyor. Böyle bir sürecin ortasındayız. Şimdiye kadar AKP-MHP faşizmi bazı adımlar atmaya çalışsa da çok zayıf ve sonuç alamaz durumda. Direnişle hızını zayıflattık, her alandan eylemlerle darbeledik. Biraz bu virüsten yararlanıp ‘evinizden çıkmayın, eylem yapmayın’ söylemiyle çeşitli alanlarda kitleleri, demokratik siyaseti kandırdılar, hatta bizim içimizdeki mücadeleyi bile bir süre zayıflattılar. Onu da şimdi önemli ölçüde aştık. Her alan oyunu gördü. Hileyi anladı, yeniden kendi çizgisinde aktif, etkili mücadele eder hale geldi. Şu an da böyle bir mücadelenin zirvesinde bulunuyoruz.
14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi Kürdistan’da özgürlük için fedai çizgisinde yaşamını ortaya koyarak direnmeye karar vermeydi. Onun için adına ‘Ulusal Onur Günü’ dendi. Burada onur korundu. Direnilmeseydi ulusal onur ve ulusal varlık yok olacaktı. Bir avuç parti militanı yaşamını ortaya koyarak varlık ve özgürlüğü korudu, onuru korudu, ulusal onuru geliştirdi. Bunu 14 Temmuz Ölüm Orucu gibi çok keskin bir eylemlilikle yaptı.
Başlangıçta eylem zirvede oldu. Şimdi de içinde bulunduğumuz mücadele düzeyi 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu direnişine denk bir direniştir. Nasıl ki zindan dışarıya taşırılmış, Kürdistan, Türkiye Diyarbakır Zindanı haline getirilmiş diyorsak, gerçekten de geliştirilen direniş 14 Temmuz direniş çizgisine yakın, onu esas alan, ona ulaşmaya çalışan bir düzeydir. Gerilla bunu sürdürmeye çalışıyor. Heftanîn’de her yerde 14 Temmuz bayrağı gerillanın elinde dalgalanıyor. Gençlik, kadın hareketleri her yerde bu bayrağı yüksekte tutarak direniyor. Demokratik siyaset, Kürt halkı, dört parça Kürdistan ve dünyanın dört bir yanında 14 Temmuz ruhuyla günümüzün 12 Eylül darbecilerinin devamı olan faşist diktatörlüğe karşı 14 Temmuz çizgisinde, 14 Temmuz ruhuyla direniyoruz. Böyle olmak doğru yolda olmayı gösteriyor. Başarının garantisi oluyor. 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu direnişi nasıl zafer kazandı, başardıysa, aynı çizgide gerilla öncülüğünde dört parça Kürdistan’da, yurtdışındaki halkımızın bu 2020 yılı direnişi de kesinlikle kazanacak.
Şimdiye kadar planları yarı yarıya boşa çıkartılmış durumda. Nasıl Newroz direnişi, Mayıs direnişi zindanlardaki saldırıları yarı yarıya boşa çıkardı, 14 Temmuz sonucu getirdiyse şimdiye kadar ki direniş de AKP-MHP faşizminin 2020 planlamasını yarı yarıya boşa çıkartmış durumda. Gerisini de 14 Temmuz zafer çizgisinde gelişecek bundan sonraki mücadelemiz getirecek. Yarım olan başarıyı tamamlayacak. İnanıyoruz 2020 yılında gerçekten de PKK’yi yok etmek isteyen, önüne bu hedefi koyan, ‘bitireceğiz’ diyen AKP-MHP faşizminin kendisi yıkılacak, yok olacak. Zaten kendileri de böyle koyuyorlar. Kazanamazlarsa yok olacaklarını anlamışlar, açıkça ifade ediyorlar. Bize düşen bu yok etmeyi gerçekleştirmek oluyor. Yani faşizmin artık Türkiye’de de yaşamasına izin vermemek lazım. Kürtler için de, kadınlar için de, halklar için de, insanlık için de büyük bir tehdit ve tehlike, zarar verici güçtür. Türkiye’ye de zarar veriyor. Türkiye toplumu da bunu görüyor. Onlarla da birleşerek 14 Temmuz ruhuyla mücadele edip kesinlikle bu faşizmi yıkmayı başarmak lazım. Önümüzdeki hedef budur.
Biz bu 39. direnme yılında bu temelde 14 Temmuz ruhuyla ve zafer çizgisinde mücadele edeceğiz ve mutlaka kazanacağız. Bunu açıkça ifade ediyoruz. Bu temelde bir kez daha 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu direnişini selamlıyoruz, Ulusal Onur gününü kutluyor, kahraman şehitlerini saygıyla anıyoruz.
Duran Kalkan