HABER MERKEZİ –
“Amed zindan direnişinin yarattığı görkemli direniş üzerinden tam 40 yıl geçti. Bu 40 yıllık zindan direniş ve mücadele geleneği bugün tüm zindanlarda 200 günü aşan bir direnişle devam ediyor. Kapitalist sistemin tüm yaşam değerlerini yok saydığı bir dönemde ona karşı ahlaki ve politik bir duruş ortaya koymak bu 40 yıllık Amed zindan geleneğinin ortaya koymuş olduğu direnişle kendisini bir kez daha göstermiştir. Bu vesileyle başta Amed zindan direnişçileri olmak üzere tüm zindan direnişinde yaşamını yitiren şehitleri anıyor anıları önünde saygıyla eğiliyorum.
“Yaşamı uğruna ölecek kadar seviyoruz” sözü bugün bu şehitler gerçeğinde kendisini ifade ediyor. Amed zindan direnişi kadar İmralı direnişi de Önder Apo şahsında tüm alanlarda direnişin aslında nasıl olduğunu 22 yıldır tek başına ve en ağır tecrit koşulları altında bizlere göstermiştir. Ve tüm Türk faşist zindanlarında dün olduğu gibi bugünde hem Amed hem de İmralı direnişinin yarattığı kazanımlarla zindanda bir direniş nasıl olması gerektiğini ortaya koyuyor. Amed zindan direnişi denildiğinde akla ilk gelen Mazlumların, Ferhatların, Hayri ve Kemallerin direnişinden bahsedilir. Önderlikle yoldaş olmanın gereklerini yerine getiren bu görkemli bağlılığın altında yatan değerler nelerdir? Tabi bu ayrı ve uzun bir yazı konusudur. Ama şunu söylemek gerekirse bunca mücadele içinde önderlik neden “Kemal Pir çizgisi “ dedi. Neden “Amed direnişçileri iyi anlaşılsın “dedi. Tüm bu sorulara cevap vermek bizler ve mücadele açısından büyük önem arz ediyor.
Bilindiği gibi Kürt özgürlük hareketinde öncülük, Enternasyonalizm ve halka bağlılık açısından önem arz eden bir kişilik olan Kemal pir bu anlamıyla halkların kardeşliği anlamında sembol bir isim olduğu kadar öncü bir insandı. Önderlik kadro ve parti çalışanlarına sürekli olarak “Onun gibi olun” diyerek değer verdiği isim olan Kemal Pir, yoksul bir köylü ailenin çocuğu olarak Gümüşhane’nin Torul ilçesine bağlı Güzeloluk köyünde 1952 yılında dünyaya gelir. Halkların kardeşliğinin bir sembolü olarak Kürt özgürlük mücadelesinin kurucuları arasında yer alan Kemal Pir, mahkeme salonunda bunu da, “Bu sistemi yıkabilmek için sistem karşıtı hareketleri aradım. Türkiye’de devrimci, komünist hareketleri; Kürdistan’da da ulusal kurtuluş hareketiydi. Türkiye’deki devrimci hareketler 1974 yıllarında parçalanmışlardı. Cezaevlerinden çıkan unsurlar önderlik yapamıyorlardı. Birleşme eğilimlerini değil, parçalanma eğilimlerini temsil ediyorlardı. Ama bu hareket, devrimci çevrelerde toparlayıcılık vazifesi gösteriyordu. 1972’lerde ortaya çıkan ve bugün PKK hareketi olarak bilinen bu hareket, bir örgüt değil, ideolojik-siyasal bir akımdı. Geleceğinde zafer vardı, hala da var, buna inanıyorum. Bunun için bu harekete katıldım. Basit tartışmalarla katılmadım. Ankara’da ADYÖD (Ankara Yüksek Öğrenim Kültür Demeği) vardı. Ben de bu derneğin üyesiydim. Abdullah Öcalan’ı orada tanıdım. Bu hareketin ideolojik şekillenmesinde bulunmadım. Benden önce bu hareket zaten şekillenmişti.
Bu devleti, burjuva sınıflarının devleti olduğu için yıkmak istiyorduk. Bu hareket basit bir milliyetçi hareket olsaydı asla katılmazdım. Milliyetçi değilim, milliyetçi düşünce hangi ulustan olursa olsun karşısındayım. 1976 yıllarında bu harekete kesin olarak katılmaya karar verdim. Bu hareket, iddianamede iddia edildiği gibi bir örgüt değildi; bir ideolojik-siyasal eğilimdi, örgütlenmesi gerekiyordu” sözleriyle dile getirmekten çekinmedi. Konuştuğu her insan üzerinde silinmez bir etki bırakan, en devrimci düşünceyi temsil etmenin coşkunluğunu ve güçlülüğünü kendi kişiliğinde yansıtan, arkasından kitleleri sürükleyen bir kişiliğe sahip olan Kemal Pir’in, halkların kardeşliğinin tarihi mirası oldu. Onun doğup büyüdüğü coğrafya deniz görmeyen halkının denizi gören bir çoğrafyadan olmasıydı. O Kürtlerin denizi gören yüzüydü. İyiyi, güzeli kendinde bulup Kürt halkının yanında olduğunu ifade ederek Enternasyonal bir devrimciliğin öncüsü oldu.
Kemal Pir çizgisi aynı zamanda önderlik vasıfları olan biridir. Tartışmayı, hareketi, eylemi ve mücadele etmeyi seven ve onu toplumla paylaşan bir çizgidir.
Kemal pir çizgisi önderliğin sözünü bir talimat olarak algılayan, geliştiren onu kendinde var edip başkasının sözüyle değil tamamıyla önderliği anlayarak anlamlı bir eylemin sahibi oldu. Önderlik çizgisini doğru pratikleştiren, doğru değerlendirip kararlaştıran ve gerekli militan tutumu sergileyen Kemal Pir tarzı ve eylemiyle etkileyici biriydi. Mütevazi bir devrimci olmanın yanı sıra sevecenlik, alçak gönüllülük ve insan sevgisi gerçekten sınırsızdı. Belki de özgürlük hareketinde önderliği anlayan ve ona sahip çıkan söz bizim önderlikle aramızdaki temel bağı ortaya koymaktadır; ”eylemi önderlikle olmayanın bizim ortamımızda ne işi var” demesi aslında bizim nerede durduğumuzun açık ifadesi oluyor.
Bugün Amed zindan direnişi tüm Kürdistan özgürlük dağlarında yankılanıyor. Metina’da, Heftanin’de ve Zagros’larda yankılanan direniş kendisini her anlamıyla büyütmüş ve geliştirmiştir.
Kemal Pir yoldaşın en zor şartlarda, insani ve ahlaki tüm değerlerin yok edilmeye çalışıldığı koşullarda ortaya koyduğu Apocu fedai ruh Kürdistan gençliğinin ve enternasyonalist tüm devrimcilerin önünde keskin bir hedef olarak durmaktadır. Büyük ölüm orucu eyleminde yaşamını ortaya koyabilecek kadar Özgürlük hareketine ve Parti önderliğine bağlı olan Kemal Pir yoldaş bugün anıları ve mirasıyla bir Apocu nasıl olmalı sorusunun en somut cevabıdır. Doğru bir yaşamın ve anlamlı bir şehadetin sembolü olan Kemal pir genç Apocuların nasıl başarması gerektiğinide keskin bir şekilde ortaya koymaktadır. Küresel kapitalizmin özelde Kürdistan olmak üzere genelde tüm insanliğın başına bela olduğu 21. yy’da insani ve ahlaki ölçüleri savunmanın tek yolu Kemal’leşerek Özgür Önderlik, Özgür Kürdistan hedefini zafere taşımaktır. Bu anlamda sürece ve şehadetlere karşı verilecek en anlamlı cevap ‘Sözün değil eylemin zamanıdır’ diyerek İmralı direnişinden gerilla direnişine köprü olabilme cürretini göstermektedir. Bu anlamda Kemal Pir yoldaş şahsında 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucuna karşı verilecek en anlamlı cevap Türk faşizmine karşı enternasyonal zırhı kuşanıp Önderliğe yoldaş olabilmektedir. Bu ölçüler yerine getirildiği takdirde şehitlere layık olunabileceği somut bir gerçeklik ve büyük görev, sorumluluk olarak tüm gençliğimize açık bir direniş çağrısı taşımaktadır.”
Hüseyin Arasan