QAMIŞLO – Gençler toplumun dönüştürücü gücüdür. Büyük tarihsel değişimler her zaman gençliğin öncülüğünde gerçekleşir. Rojava devriminde de öncülük yine gençlerin elindeydi. Bu devrime öncülük eden gençler ajansımızla devrim hakkında konuştular.
Bu devrime öncülük eden gençlerden biri de Harun Apoyî’dir. Harun Apoyî, ABD’nin Türkiye’ye verdiği desteğe atıfta bulunarak, “O dönemde ABD Rojava’da bize açıkça karşıydı. TC için müttefikimiz diyerek ‘Suriye sınırı da müttefikimiz için bir tehdit oluşturuyor” vurgusu yaptı.
Gençliğin ve halkın savaş sürecindeki tutum ve duruşlarına da dikkat çeken Harun Apoyî, “DAİŞ’i yenilgiye uğratan da bu fedaî savaşçılarıyla bütünleşen toplumsal seferberlik ruhu, inanç, emek ve bağlılık oldu.” dedi.
Harun Apoyî’nin konuşmasında devamla şunları belirtti:
“19 Temmuz devriminden sonra 2012’nin sonlarında ABD Dış ilişkiler Bakanı Hilary Clinton Türkiye’ye geçti ve Türkiye’nin esaslı bir çok kurumuyla görüşmeler gerçekleştirdi. Türk Genel Kurmayı, Başbakanı, yine Suriye’dekî çete güçleri sorumlularıyla birebir görüşmeler gerçekleştirdi. O dönemde Hilary Clinton şunları söyledi: ‘’Müttefiğimiz Türkiye’nin sınırında Suriye güçleri geri çekilmiş, Türkiye sınırı PKK’ye teslîm edilmiş ve PKK terörist bir örgüttür. Bu da müttefik gücümüz üzerinde kaygı geliştirmektedir. Bundan dolayı biz Türkiye’ye gelip bazı konuları tartışıp toplantılar yaptık.’’ Bu konuşma artık bir savaş ilanı gibiydi. Bunun üzerine çete saldırıları başladı. Anlaşıldı ki bu karar o toplantılarda netleşmiş. Özel savaş yöntemleri ile engelleyemedikleri Apocu devrimi bu sefer silah zoruyla tasfiye etmek istiyorlardı. Haleb’in Eşrefiyê mahallesinden saldırdılar ve bu saldırı yenilgiye uğratıldı. Bu saldırılarda KDP güçleri de yer aldı. Bu durum esir düşen KDP’lilerin itiraflarında somutlaştı. Bu saldırılardan sonuç alamayınca bu sefer Qestel Cindo’dan saldırdılar. Bu alan Efrîn ve Ezaz arasında kalan bir bölgedir. Bir hafta bu saldırılar devam etti ve direnişle yenilgiye uğratıldı. Karşılaştıkları bu direnişlerden sonuç alamayacaklarını anladılar. Çünkü Efrin ve Halep’ te güçlü bir Apocu halk kesimi vardı.
Efrin’e yaptıkları saldırıda da arazinin dağlık koşullarından dolayı sonuç alamazdı. Öyle tahmin ediyorlardı ki zaten Haleb’in etrafı sarılmış, kuşatmadadır ve böylece rahatlıkla ele geçirebilirler. Fakat saldırdıkları zaman büyük bir direnişle karşılaşıp darbe yediler. Bundan dolayı daha sonra saldırılarının yönünü Cizre bölgesine çevirdiler. 2012’nin sonlarında Türk çeteleri, Suriye çeteleri ve KDP güçlerinin de dahiliyeti ile Mişail Temo grubu, Selahaddin Eyyubî ve Barzani Torunları birlikleri Ceyş EL Hur (ÖSO) güçleri adı altında saldırdılar. Serêkaniyê’de direnişe ilk karşılık veren grup YPG adıyla kurulan ilk gruplardandı. Serêkaniyê’de de yenilgi yaşadılar ve bu saldırılar da direniş ile kırıldı. Burada direnişin ilk süreçlerinde halkta da çok fazla inanç ve cesaret yoktu.
Savaşa ve başarılacağına çok fazla inanılmıyordu ilk süreçte. Fakat bu süreçte Serêkaniyê savaşında Ş. Serhed, Ş. Lewend, Ş. Goran, Ş. Hogır gibi kahramanca savaşarak şehîd düşen arkadaşların duruşu bu başarı inancını geliştirdi ve halkta, gençlerde büyük bir inanç ve cesaret oluşturdu. Bu yönüyle önemli bir savaştır. Bu savaş alanı dağ da ova da olsa veya çöl olsa Apocu hareket her yerde savaşabilir ve başarabilir. Bu kadar az bir cephane ve techizatla bu kadar yüksek donanımlı ve imkana sahip bir güç karşısında başarı elde etmek oldukça önemliydi. Burada halk meclisi sözcüleri ve yerel çalışanlar da direnerek şehîd düştüler. Görüşme adı altında çağırarak bu meclis üyelerini öyle katlettiler. 2013 Serêkaniyê’de çeteler teslim olup ateşkes istediler. Bu ateşkesten sonra kendilerini toparlayıp tekrardan saldırdılar. Türk denetimindeki sınır kapılarından saldırıyorlardı. Türkler bu çeteleri İdlib, Humus, Hama, Minbic ve Haleb’ ten getirerek sınırdan içeriye gönderip savaştırıyordu. 2013’te 3 defa saldırılar oldu. Her seferinde de yenildiler. Bu şekilde Hilary Clinton, Erdoğan, çeteler ve KDP anladılar ki bu şekilde saldırılarla da Apocu hereket yenilemez ve devrim engellenemez.
Hatırlatmak gerekir ki Şehid Bawer Derîk’ te şehid düşen gazi bir arkadaştır. Dêrik’i özgürleştirme hamlesinde yer alırken şehid düşen ilk arkadaştır.
2013’te daha sonra ne yaptılar? Amerika’nın Afganistan’da yürüttüğün savaş durduruldu ve oradaki çetelerin çoğu buraya gönderildi. Daiş bu şekilde ilan edildi. Bu sefer Daiş üzerinden Cizre bölgesine saldırılar yapıldı ve bu bölge işgal edilmek istendi. Cizre’yi Efrin ve Kobanê’den kopararak parça parça boğmayı ve bitirmeyi hedeflediler. Yine bu bölgede KDP’den yoğun destek alacaklarına ve bu destekle bitireceklerine inanıyorlardı. Bu yüzden burada saldırılarını daha da yoğunlaştırdılar. 19 Temmuz 2013’te devrimin yıl dönümünde bu saldırıları gerçekleştirdiler ve açıkça anlaşılıyor ki devrimi kendi çıkış gününde bitirmek istiyorlardı. Tüm Kürt halkına ve halklara siz devrim yapamazsınız, yapmaya çalışsanız dahi onu bitiririz mesajını vermek istediler.
Tekardan saldırdıklarında Serêkaniyê ve Dirbêsiyê arasını kestiler, aynı zamanda Rimêlan, Tıl Koçer, Çilaxa, Tirbê Sipiyê, Girkê Legê ye saldırdılar. Yine Hesekê ve TİL Beraq üzerinden saldırdılar. Büyük ve yoğun bir saldırıydı. Bu savaşta birçok arkadaş kahramanca savaşarak şehid düştü. Şehîd Azadî, Ş.Evindar, Ş. Kajîn Efrîn, gençlik örgütünden Şehîd Hogir burada şehîd düştüler. Yine gençlik örgütünden Şehîd Bêrîtan, Ş. Canfeda Çilaxada Ş. Çekdar şehîd düştüler. Bu savaş YPG’nin ilk savaş paratiğiydi. Daha önce askeri eğitimler yapılmıştı fakat pratîk anlamda ilkti. Bu savaşa gençlik örgütü ve halk seferberlikle güçlü katılım sağladılar. Halktan savaşacak durumda olmayanlar küçüğünden büyüğüne birçok farklı görev alarak savaşta seferber oldular. Gençlik hareketi bir yandan da halk serhildanları örgütleyerek halkı ve gençliği savaşa katma seferberliğini yürütüyordu.
Bu savaş sürecinde de ENKS, İSA HİSO adinda bir yurtsever, devrime öncülük etmiş ve aktif yer almış bu insanı evinin önünde bir patlama ile şehid düşürülmesinde yer almıştır. Bu ihanet ve işbirlik çizgisini daha somut gören halk Apocu harekete daha fazla yakınlaşıp yerini almaya başladı. Bunun üzerine savaş ve mücadele ile verilen bedeller ile elde edilen başarı halk da çok daha büyük bir inaç, umut ve bağlılık geliştirdi. Bu durum halkın seferberlik ruhuyla gönüllü katılımını daha da güçlendirdi. DAİŞ’i yenilgiye uğratan da bu fedaî savaşçılarıyla bütünleşen toplumsal seferberlik ruhu, inanç, emek ve bağlılık oldu. 2013 ün sonlarına doğru Serêkaniyê’ den Til Koçer’ e kadar bütün çevre köy ve mahallelere kadar alanlar özgürleştirildi. Daiş ve Cepet el Nusra çetelerine büyük darbeler vuruldu ve geriletildi. Bu konuda HPG gerilalarının çaba ve pratikleri unutulmamalıdır. Tecrubesi az olan YPG ye oranla daha tecrubeli olan güç savaşın seyrinde belirleyici oldu. Düşmana şu gerçeklik çok yalın bir şekilde gösterildi ki hiç bir çete veya başka bir sömürgeci güç bu devrimi bitiremez. Bu halk devrimi her şeyi ile örgüt olmuş, komun, meclis ve kurum olmuş. Halk uyanmış, gerçeğinin bilincine varmış, devrimin bir parçası olmuş, zafer iradesi ve inancı kazanmış, cesaret almış. Yine fadaî bir ruhla savaşan Apocu gerillası, devrimcisi ve savşçısı vardır. Bununla bütünleşmiş bir halk vardır. Bu zafer böyle kazanıldı, bu devrim böyle örüldü. Bu saldırılar bu ruhla boşa çıkarıldı.
Bu süreçte tabi devrimimizi örgütümüzü tam olarak tanımayan bir halk kesimi, farklı uluslar da vardı. Tam olarak tanımadığı için bütünleşmeyen, sahip çıkmayan, bekleyip izleyen ve çıkarcı yaklaşan kesimler de vardi. Tabi bu da yürütülen yoğun özel savaşın sonuşları olarak karşımıza çıkıyordu. Çünkü hareketimiz dışarıya karşı, diğer uluslara karşı hep ulusalcı ve milliyetçi bir hareket gibi tanıtılıp kara propagandası yapılıyordu. Başka ulusları, halkları bizden uzaklaştırmak için yapılıyordu. Tabi savaş sürecinde gösterilen kahramanlıklar, fedailikler, verilen şehadetler, halkın serhildanları direniş ve mücadele ruhu bu durumu değiştirebildi. Başka halkların katılımını ve sahiplenişini daha da güçlendirdi.
Rojavada yürütülen özel savaşın taraflarından ve faillerinden biri de KDP dir. Bu süreçte insanları devrimden soğutarak, kara propoganda yaparak, toplumda korku pompalayarak halkı devrimden kaçırtan pratikler içine girdi ve halen devam etmektedir. Tıl hasıl ve Tıl Eran köylerinde çete saldırılarına katledilen köylüleri gösterek burada güvenlik olmadığını, katliam olduğunu yayarak halkı kaçırtmaya çalıştı. Daha sonra da kaçırttıkları insanlar üzerinden bu özel savaşı işte orada devrim olmadığını olsaydı bu kadar insanın oradan kaçmayacağını söylemeye başladı. Fakat tüm bunlar da diğer özel savaş yöntemleri gibi sonuç aldırmadı.