HABER MERKEZİ –
“Önderlik gerçeğini her zamankinden fazla doğru kavramaya, özümsemeye, uygulamaya ihtiyacınız vardır. Bunu benim hatırım için değil, daha başarılı olmanız için yapacaksınız. Önderlik gerçeğini yapıya az yansıtmışsınız. Mümkün olduğunca daha gerçekçi ve tam yansıtmaya çalışın. Bu savaşçıyı da komutanı da yüz kat, bin kat güçlendirebilir ve dolayısıyla siz güçlenirsiniz, siz kazanırsınız. Bunun için doğru kavrayıp uygulamaya kendiniz için özen göstermelisiniz diyorum.
Biz yine temel stratejik-taktik hattı gözeteceğiz, denetleyeceğiz. Hiçbir subjektif yaklaşım içine girmeden, her şeyin, herkesin doğru taktik, stratejik çizgi için olduğu, buna uyana yüksek değer biçildiği, uymayanın sert eleştirileceği, ısrar ederse dıştalanacağı bilinmelidir. Hiç kimse bizden başka bir çizginin uygulanmasını beklememelidir. Duygularla, ahbap-çavuşluk yaklaşımlarıyla çizgi yürütülemez. Bu konuda Kürdistan’ın tarihi nedenleri göz önüne getirildiğinde kesin doğru bir Önderlik uygulamasına ihtiyaç vardır. Asla subjektivizme düşmeden, dönemin temposunun gerisine düşmeden yüksek siyasi değeri olan yaklaşımlar, yüksek askeri değeri olan yaklaşımlar, Önderliğin tümüyle dikkate aldığı hususlardır. Bunu uyguladık, bunu bundan sonra da kapsamlı, yoğun, sürekli uygulayacaktır.
Bütün davranışlar öncelikle siyasi, askeridir, daha sonra bu temelde ulusallık, sosyallik, kültürellik esas alınır. Kişilikler bu temelde hazırlanır. Bütün çabalar, bütün yaklaşımların hem felsefi hem ahlaki temelde böyle ele alındığını hiç kimse göz ardı etmemelidir. Önderliğin ulusal düzeyde ve hatta onu aşan bir kurum olarak işletilmeye çalışıldığı, yine sosyalizmi gözettiği göz ardı edilemez. Buna göre herkesin gücü oranında yaklaşım, bağlılık göstermesi, kendi inançlarına, dünya görüşüne ve başarı yapmasına, çıkış yaptırmasına imkân verdiği için uygulamayı bilmelidir.
Biz bundan sonra bu temelde başaracağımıza eminiz. İlk altı ayımızın başarı oranını ona katlayabiliriz. Güçlü hedefler çizmekten çekinmeyelim. Ölüm her zaman vardır. Düşman, az iş yapsan da çok iş yapsan da vahşice katlediyor, hatta “Kürt diye kimsenin adı bile yoktur. Adını bile ağzımıza almayacağız” diyor, “bir eşkıya grubudur, temizleyeceğiz” diyor. Eğer böyleyse, adımız yoksa, bir eşkıya topluluğuysak, kim bu toprağın, bu kimliğin sahibidir? Bunu da artık göstermek bizim boynumuzun borcu, şerefli bir insan, onur ve namustan anlayan insan olmamızın bir gereğidir. Ona karşı çıkmak ve bu çok haksız, çok alçakça yaklaşımların sahibinin kendileri olduğunu onlara göstermek, onlara bu temelde hak ettiği cevabı vermek de bizim boynumuzun borcudur.
Şehitlerimize verdiğimiz sözlerin gereğini de ancak başarıyla yerine getirebiliriz. 14 Temmuz Direnişçileri başta olmak üzere tüm şehitlerimizin anısına vereceğimiz en iyi cevabın; dayatılan kimliksizliğe, alçaklığa bu kadar büyük bir çalışmayla en büyük şamarı indirmek, bin yıllık lanetli tarihi kan kustururcasına ödetmektir. Böyle bir azimle bu dönemin üzerine yükleneceğiz. Çok haksız oldukları için, insanlık suçu işledikleri için, kesin soykırımdan vazgeçmedikleri için müthiş olacağız. Bu bizim kinimizi, öfkemizi, tutkularımızı belirler. Vuruş tarzımız, tarihten kaynağını böyle alır. Hiç kimse sinikliği, düşkünlüğü kendisine yakıştıramaz. Ölüm her zaman vardır; ama ölümsüzlük, biraz da kahramanca direnmekten geçer. Bunu böyle bileceğiz, böyle yükleneceğiz, böyle kazanılmasının tek yaşam tarzımız olduğunu, her adım atışımızda haykıracağız.
En güçlü vuruş döneminin içindeyiz. Her zaman şehitlerimiz olacaktır. Bu, on binleri de bulabilir, ama eğer çizgiyi çok kararlıca uygularsak, zafer de kesindir. Biz, zaferi kesinleştirecek tarzı gündemleştirmişiz. Buna amansız yükleneceğiz. Eksiklik, hata namına bir şey bırakmadan yükleneceğiz. İnsanın en büyük silahı olduğunu bilerek yükleneceğiz. Ve kazanma imkanlarını, zindandan tutalım özellikle en büyük kazanma alanı olan gerillada bütün çalışma alanlarında sağlayacağız.
Sonuçta, haklı davamızda, bunu kolay kazanmadığımız gibi, kolay kaybetmeye de fırsat vermeyeceğiz. İç engel, dış engel, ben dahil kim olursa olsun doğru çalışamıyorsa, doğru yürütemiyorsa, “dur” diyeceğiz. “Kazanmaya mecburuz, bütün yaşamın biricik ifadesi budur” diyeceğiz. Hizmet etmek istiyorsanız, buyurun katılın. Hatta geçmişin bile ne olursa olsun, dürüstçe katılacaksan bu büyük yürüyüşe, görkemli, şerefli yaşama, yeriniz vardır diyeceğiz. Dolayısıyla geçmişte işlediğiniz hata, eksiklik ne olursa olsun, siz bu temelde bu döneme yaklaşırsanız aslında kendinizi affettirebilirsiniz, aklayabilirsiniz, borçlarınızı tam ödeyebilirsiniz. Ben, bunun dışında başka türlü kendimizi aklayacağımızı ve insanlığın içine görkemli bir giriş yapacağımızı düşünemiyorum. Başta da böyle ele aldım, şimdi de böyle ele alıyorum ve haklı olduğumuz, dolayısıyla başarabileceğimiz de gösterilmiş oluyor.
Şimdi kesin zafere yakın bir yürüyüşün içindeyiz. Ülkede yarı kurtuluş, daha şimdiden sağlanıyor. Bunu kesinleştirmeye doğru götüreceğiz. Düşmanla denge durumuna ulaşılmış, bunu daha da arttıracak durumlara getireceğiz. Hayal görmüyoruz, ama sıfırdan yaratmanın ne olduğunu bilen bir hareket olarak mevcut dönemin ne olduğunu da değerlendirip ilerletecek güçteyiz, anlayıştayız. Hepinizin de durumu böyle gördüğüne eminiz.
Tekrar bu bilinçle, bu yüksek kavrayışla görevlerinizin üzerine yürüyorsunuz. Sorumluluk düzeyi en üst düzeydedir. Başarı, karar azminiz, iradeniz en üst düzeydedir. Ustalığınız da gelişmiştir. Bütün bunlarla yürürseniz, bu kadar haksız olan, bu kadar saçmalığın peşinde olan bir düşmanı zorlamak, kahretmek işten bile değildir.
Biz, sayıyla, teknikle yenmeyeceğiz. Başta haklılığımızla yine kendimize özgü savaş tarzımızla ve onun bizden gerekli kıldığı cesaret, fedakarlıkla kazanacağız. Bunların hepsi de bizde var. Tek engel olsa olsa işin gereklerini yerine getirmeyen ve engellikte ısrar eden biz olacağız. Buna da bu dönemde fırsat vermeyeceğiz. O halde, bütün kayıpları da geçmiş dönemlerden fazla da olsa, böyle yürümesini bilenler zaferden başka bir şansa yer vermeyeceklerdir. Her zaman söylerim; yersiz bir tek damla kan dökülmesine karşıyım, ama gerektiğinde zafer için biz her türlü fedakârlık, cesaretle birlikte kanımızı da veririz. Halkımız da buna hazırdır. Bu, zaferi daha da kesinleştirir. Bundan da hiçbir kuşku duyulmamalıdır.
Halk olarak, parti olarak, ordu olarak bu dönemin üzerine böyle yürümeyi önemli bir zafer yürüyüşü olarak değerlendirirken, doğruları söylüyoruz. Hem mecbur olunan, hem de bize en yaraşır olanı esas aldığımızı söylüyoruz. Her şey bu temelde, bu yürüyüşün başarılı olmasını emrediyor. İlk defa derli-toplu, bu emri almış oluyoruz. Hepimiz bu emir dahilinde yürüyoruz, doğru yürüyeceğiz ve sonuçta kazanacağız.
Bu temelde bu dönemin, şehitlerimizin anısına bağlılığın da yine halkımızın beklentilerine bağlılığın da yine ilerici insanlığın umutlarına bağlılığın da bir gereği olarak, kazanmak için ilerleyelim, kazanmaktan başka hiçbir şeye fırsat vermeyelim.
Önderlik her şeyden önce şehitlerin temsilcisidir. Kimse bunu unutmasın ve bizden de bir şey istemesin. Kesinlikle kabul etmiyorum. Benim istediğim, yaptıklarım şehitlerin isteğidir, diğer şeylerin benim için fazla kıymeti yoktur. Onların amacı, onların vasiyeti, onların yaşamı üzerinde ben söz sahibiyim. Yaptıkları vasiyet temelinde sözüm var, yürütüyorum da. Bu noktayı anlayacaksınız. Anladınız mı bizimle yürürsünüz. Keyfiyetinizle üstümüze yetersizliklerinizi atmayacaksınız, zayıflıklarınızla bize yaklaşmayacaksınız. Çaresizliğinizle, yanlışlıklarınızla, düşkünlüklerinizle bize yaklaşmayacaksınız.
Bu şehitlere yanaşmayacaksınız. Ben her zaman şehitlere söz verdim. Haki yoldaşa söz verdim, Partiyi ilan ettik. Mazlum, Kemal, Hayri yoldaşlara söz verdim, ülkeye büyük dönüşü gerçekleştirdik. İşte Mehmet Karasungur yoldaşa söz verdim, Güney Kürdistan’ı devrime ulaştırdık. Kimse inanmıyordu. Ama biz yaptık. Agit yoldaşlara söz verdik, Kürdistan’ın tamamına gerillayı donattık. Bütün bunlar şehitlere verdiğimiz sözlerdir. Zilan yoldaşa söz verdik, kadın özgürlüğünü yükselttik, büyüttük.
Bunların hepsi sözdür ve yürümüştür de. Kendinizde de saygı ve takdiri görüyorsanız. Kendinizi söz sahibi yapın. Bundan başka sizin için hiçbir şeyin değeri yoktur. Yeme-içme hepsi zafer içindir. Konuşma, yürütme hepsi Partinin büyümesi içindir. Bizde keyfiyet falan yok, bizde her şey insanın büyümesi temelindedir. Her şey büyük direniş içindir. Bunun için Parti içinde başka bahanelere üzerimizde yürütmeyin ve yanaşmayın. Bunu ısrarla söylüyorum, sonra kötü düşersiniz.
Önderlik babanız değil, akrabanız değil, Önderlik Allah’ınız değil, reis ve muhtarınız değildir. Önderlik; her şeyden önce şehitlerin vasiyetidir, her şeyden önce direniştir, her şeyden önce Partidir, savaş çizgisidir. Eğer önderliği böyle tanımak istiyorsanız beraber yürürsünüz. Böyle tanımazsanız yaklaşmayın. Tabi bu da böyle yürümez, kabul edilmez. Biz zayıf insan için yokuz, basit, hafif şeylerle olan insanlar için yokuz. Biz onların düşmanıyız. Biz onların yok olmaları anlamına geliyoruz. Biz kalkmak isteyen bir insanla kendisini çare yapmak isteyen, kendisini direniş yapmak isteyen düşmana karşı kendini büyük silahlandırmak isteyenleriz. Bundan başka bir şey değiliz. Budur benim sözüm, büyük şehitlerimiz için, Parti içindeki böyle büyük kararlara şimdiye kadar yürümüştür ve yürüyecektir de. Eğer akıllıysanız, dürüstseniz siz de söz sahibi olmak istiyorsanız bu çerçeve temelinde bir kez daha en büyük kararı kendi kişiliğinizde verin, kendinize karşı kendiniz için verin. Ben sizden istemiyorum.
Hayır şehitler sizden istiyor. Bu büyük direnişler sizden istiyor, bu temelde vereceksiniz. Eğer bu temelde verdiyseniz dürüstsünüz, kimse sizi durduramaz. Siz geride kalmazsınız, zayıfta kalmazsınız. Bu arkadaşlar zayıf kaldı mı, geride kaldılar mı, çok dar durumlarda büyüklüklerinden taviz verdiler mi? Hayır! Bu büyük direnişten sonuçlar çıkarmak lazım. Hangi sahada altta-üstte hangi şekilde olursa olsun bu Partiden uzaklaşmayı ortadan kaldırmalıyız. 14 Temmuz kararına ulaşana dek bu uzaklaşmaya karşı durup kaldırmalıyız. Bu büyük şehitler, kendilerini tamamen büyük bir direniş yaptılar, sonuna kadar yürüdüler. Çalışmanız böyle olup sonuca ulaşırsa 14 Temmuz sahibisiniz. 14 Temmuz sahipleri her zaman büyüktürler. Bununla böyle yürüyenler bunun savaşını her yanda yürütenler; Sabırla, bilinçle, çalışmayla savaş yürütenler her zaman zafer kazanırlar, başarılıdırlar.”
Halklar Önderi Abdullah Öcalan