HABER MERKEZİ –
Yaşamın özünü aramak, o öze doğru koşmak… ‘Yanı başımda dereler akarken, tepelerden su taşıyordum’ diyen bir çocuğun kocaman bir tarihe tepelerden su taşırcasına emeği, alın teri ve coşkusu… Yaşamı oluşturmak için gözyaşları içinde köyü terk edişi o yaşamı oluşturmanın deminde koşuşu ve kendi ardından hakikati arayan önce her bir bireyi sonra bir halkı ve toplumu ardından koşturuşu…
Adı duyulmayalı yıllanmış, hayalleri meftun edilmiş bir halkı canı ve her şeyi pahasına taşta gül yapmayı başarma ile ilk farkına varış sürecini geliştirmesi.
Apoculuk gerçeği açısından birçok değerlendirme yapılabilir. Çünkü Apoculuk yalnız bir düşünce değil, bir paradigma ve felsefedir. Burada en başta olarak var olanı kabul etmeden güzel olanı arayan, yeniliği benimsemesi dikkat çekmektedir. Önder Apo’nun çocukluğunda da görebileceğimiz üzere Önder Apo, hep yaşamın zorlu güzelliklerini aramış ve bu güzelliğe çocukları da çekip toplumsallığı ve derin bir arkadaşlık ilişkisini kurmaya çalışmıştır. Daha o yaşlarda erkek ve kadın tabularını, aşiret düşmanlığını yaratan feodalliğe isyan etmiş, Elif’leri oyuna davet edip, Hasan’larla derin dostluklar kurarak çiğdem toplamaya götürmüş, avcılık yapmış, hep bir dinamizm içinde yaşamı oluşturmaya çalışmıştır. Bu derin dostluk ilişkilerini yıllar sonra Ankara’nın soğuk ayazında kurduğu ilişkilerde de yaratıp o kurduğu dostluk bağları sayesinde bir halk ve coğrafyanın kaderini yeniden yazmıştır.
Önder APO gerçekliği aramak kadar her hakikati bulduğunda ve doğruya vardığında onu pratikleştirme ve yayma ustalığına sahiptir. Bu nedenle 24 saat çalışan ve bu ruhu yitirmeden bulunduğu alanlara dizayn eden bir durum söz konusudur. Zindan koşullarında bizi eleştirmiş olduğu asıl durumda budur. ’24 saat çalışmanız gerekirken 24 saatte 1 çalışıyorsunuz, ama ben öyle yaşıyor muyum’ diyerek aslında Apocu ve devrimci tarzı tekrar tekrar hatırlatmıştır. Gladyo güçleriyle ve faşizm ağıyla oluşturulan İmralı’da Önder Apo her görüşme, değerlendirme, yaşamı, yine bizlere sunduğu onlarca yazı, kitap ve perspektifler Önder Apo’da hiç bitmeyen bir enerjinin var olduğunu ve bu enerjinin de hep yaşamsallaştığını somut olarak gösteriyor. Devrimciliğin esasıda budur; düşüncesini ve ideolojisini özüne yedirmek ve ona denk yaşamak…
Amed zindanının o dayanılmaz koşullarında Mazlum Doğan arkadaş gülümseyerek; ‘Siz PKK’lisiniz, ben ise Apo’cuyum’ der. Çünkü; PKK’ye ruh veren Önder Apo ve özgür yaşam uğruna bedel veren değerli şehitlerdir. Apocu tarz, Mazlum Doğan yoldaş gibi ideolojiyi yalnızca benimsemeyip yaşayan ve her an her yerde fedailikte kuşku duymamaktır. Bundan ötürü Apocuyum demenin de hakkını vermek gerekir. Öyle ki büyük eylem sahibi olan, duruşu olan ve bu uğurda kendini feda eden şehitlerimizin ruhu, Apocu felsefede yetişmiş ve yaşamlarıyla bizlere örnek olmuştur. Bunu Mazlum Doğan örneğinden yola çıkarak bugüne kadar tanıdığımız , isimlerini sayabileceğimiz Haki Karer, Kemal Pir , Zilan , Beritan , Eriş ve Andok , Sema Koçer ve daha birçok büyük eylem sahibi şehitlerimizde somutlaştırabiliriz. Önderlik gerçeği ve şehitler çizgisi, hem PKK hareketine , hem devrimci yapıya, hem de halkta ideolojik ölçülerinin yanında manevi ölçülerde kazanarak asıl olanı göstermiştir. Çünkü Apocu olmak , Apocu felsefeye inanmak büyük eylem sahibi olmaktır. Önder Apo’da bunu şöyle ifade eder ‘Anlamın ve hissin yarattığı insan en güçlü insandır’. Burada anlaşılacağı üzere Apocu yaşamda anlama, hissetme ve bunu yaşamın odağına koyma mevcuttur. Önder Apo’nun ilk ‘Kürdistan Sömürgedir’ belirlemesini ifade ederken yarı baygın düşmesi, gerçeği anlamasının yarattığı o derin hissetme ve ondan sonraki bütün süreçlerde bu gerçeği kavrayıp, buna çözüm olma arayışı anlamın ve hissin yarattığı insan olduğunu bize sunmaktadır.
Apoculukta koşullara göre mücadele etme değil , koşul yaratan ve mücadeleyi ne kadar büyütürüm kavgası yoğundur. Çünkü zafere kilitlenen devrimci anlayış hakimdir. Bizde biraz kavga etme arayışı gelişirken ne kadar sonuç alırım kaygısı sonradan gelişiyor. Ancak Apocu tarzda daha çok kazanacağız odaklı pratik ve eylem gerçekleşir. Şuan yürütülen soykırım savaşına yönelik, Apocu gerilla hareketinin direnişi de bu açıdan önemlidir. Günümüzde yaşanan durumda düşman saldırılarına göre hareket etme tarzı kendini gösterirken, Apoculukta faşizm ile savunmasını saldırı ile yapan bir tarz hakimdir. Her zorlukta yeniyi yaratma ve yöntem bulma arayışı derindir. Nasıl ki bütün kapitalist güçler eliyle Partimiz, Önderlik esaretiyle tasfiye edilmek istenirken Önder Apo 3. doğuşu başlatmış ve yeni bir hamle geliştirmişse, bizde gerçekleşmesi gerekende koşulların içinde daha büyüğünü yaratmak esas olmalıdır. Çünkü Önder Apo her şehadet, her saldırı ve her bitirilme uğraşlarına karşılık vermiştir. Haki Karer şehadeti ile, PKK’yi ilan etmiş, Amed zindan vahşetine karşıda bağlılık gereği 84 atılımını gerçekleştirmiştir. Bu konuda birçok örnek verileceği gibi, Önderliğin her defasında nasıl bir inanç nüvesini attığını bilmek gerekir. ‘Bastırılmışlığın ve tıkanmışlığın olduğu yerde büyük çıkışlar ve patlamalar gerçekleşir’ diyen Önder Apo’nun bu belirlemesi bile özelde gençlik, kadın ve mücadele sahasında en belirgin perspektif olmaktadır. Koşullara göre hareket etmek önemlidir, ancak koşul yaratmak Apocu direngenliğin ve devrime olan inancın pekiştirilmesinde önemli bir belirlemedir. Yaşadığımız süreç bizden direnmeyi ve daha çok Önder Apo’yu bilmeyi, yaşatmayı istemektedir. Çünkü, yaşadığımız süreçte bizden istenen ve bize dayatılan Önder Apo şahsında, kimliğimiz ve değerlerimizden vazgeçmemizdir. Buna karşılık ya bu yanlış yaşamı doğruya çevirmek için direneceğiz, ya da yanlış ve ölen bir yaşamda ilerleyeceğiz. Gerilla direnirken gençliğin her alanda harekete geçmesi, gençlerin saflara akın etmesi bu açıdan önemli ve gereken bir çıkıştır.
Apoculuk çözümü ve çareyi en başta kendisinde arayan ve kendine inandır. Bizler açısından dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise Önder Apo’nun her zaman dikkat çektiği üçüncü yol sunumudur. Önderliksel çıkışlar partinin ilkeleridir de aynı zamanda Önder Apo PKK çizgisini yaratmadan önce sosyal şovenizmin ve milliyetçi ideoloji çizgisinin olduğu yerde hiçbir maddi gücü yokken kendi çizgisini oluşturmuştur. Güzel olan 3. yoldur ve oda yolunu çizmiş, yürüyüp yürüttürmüş. Gülü sevdiyse dikenine katlanmayı bilmiş dikenini de sevmiştir. Anlayıp, çözmüş ve kendi yolunu örgütleyip filizlendirmiştir. Yani Apoculukta mekan, zaman yada uygun değil, bu yapılamaz diye bir şey yoktur. Zamanı ve mekanı da güzel olan yol için örgütlemektir asıl olan. Bu nedenle, 3. Yol her zaman zor olandır, yani güzel olandır .
Örnek verecek olursak; Rojava süreci ilk başladığında herkes mücadelenin nerede saf tutacağını tartışırken Önder Apo ‘Kimsenin yanında değil kendimizin yanında olacağız’ diyerek hem çözümün asıl bizde olduğunu, hemde bir iradeyi ortaya koyduğunu belirlemiştir. Bu açıdan çözümsüzlükten , yada belirsizlikten ziyade her zaman kendi yarattığı düşünce temelinde halk özüne inen, ondan aldığı güçle ordular , değerler yaratan bir güç olması dikkat çekicidir. Apoculuğun İrade zaferi de burada belirginlik kazanmakta, her zaman bir çözüm yolu olduğunu söyleyip ve bunu en başta kendinde oluşturmak gerektiğine inanmasıdır.
Bu durumda PKK hareketine ruh veren Apocular ve devrim şehitleridir. Yine inanan halk kesimidir. Kuru bir tahta parçası olduğuna inandırılan bir halk gerçeği karşısında yarattığı hakikatle; Mehmet Tunç’ları yaratmış, katledilen, her yönüyle tecavüze uğrayan kadın gerçekliği karşısında aşk tanrıçası Zilan’ı , teslim olmayan Beritan’ı yaratmış , Beyaz soykırım ile asimile edilmek istenen çocuk ve gençlik karşısında, onunla onun kalbinde mücade eden Dilan Kortak gerçeği oluşmuş, ölü diye anılan Kürt, düşünce mezarlığından çıkarılmış ve tekrar yaşatılmaya başlamıştır. Bu kazanımların oluşumu da kuşkusuz 4 Nisan 1949’da gerçekleşen Önder Apo’nun doğumu sayesindedir. 4 Nisan bu yönüyle yalnızca Önder Apo’nun doğumu değil, bir halkın yeniden dirilişidir. Tıpkı 15 Şubat’ın yalnızca esaret değil bir Kürt Soykırım tarihi olduğu gibi… Özelde Önder Apo ve PKK’ye kapsamlı olarak saldıran TC faşist devleti ve işbirilikçi KDP, her gün Kürdistan dağlarına saldırmakta, teknik ve kimyasal ile elinden geleni ardına koymamaktadır. Buna karşı başlatılan Gare direnişi ve ardından gelen Cenga Xabur ve Bazen Zagrose hamlesi, aylardır muhteşem bir direnişi gözler önüne sermekte, onca saldırı ve tekniğe rağmen gerillanın profesyonel olarak direndiğini göstermektedir. Bununla birlikte zindanlarda başta olmak üzere, Mexmur Kampı ve Lavrio kampında da Önder Apo için başlatılan açlık grevi eylemleri sürmektedir. Özelde Kürdistan ve Avrupa gençliğinin buna karşı her alanı harekete geçirerek direnişi her yere taşırması, yine gerilla saflarına akın etmesi yalnızca gerilla için değil, Kürt halkı ve onun değerleri için, yaşayabilmek için bizlere ‘Werin Cenga Azadiye’ çağrısını yapmaktadır. Bu temelde Kapitalist Modernite’nin yarattığı kirli yaşam karşısında çözümün ve çarenin Apocu tarzı yaymak olduğunu unutmamalı , ‘Werin Cenga Azadiye’ çağrısıyla, Apoculaşma yolunu büyütmeli toplumun başta gençlik ve kadın zemini olmak üzere her yere yaymayı bir sorumluluktan öte yeni bir yaşam yaratma isteğimiz var ise bir zorunlu görmeliyiz.
Feride Tolhildan