HABER MERKEZİ –
Bir aile daha katledildi… Evet, Kürt katliamlarının onayını veren faşist Türk devletinin beslediği, doyurduğu, cephanesini eline verdiği faşistler tarafından bir aile daha katledildi. 3’ü kadın, 7 kişilik bir aile hepimizin gözleri önünde katledildi ve katliama uğradıkları evleri ateşe verildi. Hangi birimiz gerçek anlamda onların çığlığını duyabildik? Hangi birimiz bu katliam ve soykırımla, Madımak’ta yankılanan çığlıkları, haykırışları duyabildik? Hatta Dersim’in, Şengal’in çığlıklarını duyabildik?
Bazı cümleler vardır ki henüz yazıldığında bile insanın yüreğini ürpertir. İnsanın yüreğini bile ürperten bu cümlelerin yaşanması nasıldır? Evet cümlemiz bu; ‘bir aile daha Kürt olduğu için katledildi ve yakıldı’. Bu cümle öyle sıradan bir cümle değildir elbette. Sıradan bir olayın basit bir indirgemecilikle oldu-bitti şeklinde ifadesi de değildir. Bu cümle tam anlamıyla tarihimize dönüp cesurca bakabilmenin ve ardından kendi vicdanlarımız sormanın belki de en zor ifadesidir. Yalnızca bu cümle ile, yaşanan acılar, işkenceler ve katliam gerçekliği ile örülü iki yüz yıllık tarihimizi görmek mümkün. Katliam, yakılma, öldürülme ve en acısı da kendi varlığından-özünden uzaklaştırılma… Evet, tüm bunlar Agiri’den Dersime, Şengal’e ve Konya’da yaşanan katliamın da gösterdiği gibi bugün de yaşanmaktadır. Kürtler üzerinde iki yüz yıldır uygulanmakta olan soykırım ve imha politikaları bugün de devam etmektedir. Fermanın yıldönümüne yaklaşmakta olduğumuz Şengal, Kobane bu soykırım politikaları sonucunda, bu vicdansız katilleri yaratan ve tüm Kürdistan’a salan faşist devletin eliyle gerçekleştirildi.
Bu yüzden Konya’da gerçekleşen katliamla da çok açık ve çarpıcı bir şekilde gördüğümüz gibi, ferman yalnızca Şengal değildi, bugün de ferman devam etmektedir. Faşist Türk devletinin kendi varlığının olmazsa olmazı kabilinden gördüğü Kürtlere dönük talan, taciz, tecavüz, öldürme, katliam ve yakma politikaları hala devam etmektedir. Düşman zaten düşmanlığını yapacak elbette. Fakat bizler de dönüp kendimize bir soralım; Kürt halkı olarak biz hala neyi bekliyoruz? Kaç ailenin daha katledilişini sessizce köşemize çekilerek izleyeceğiz? Bu türden tüyler ürperten kaç katliamın daha gerçekleşmesini bekleyeceğiz? Gerçekten, samimi anlamda ölümden öte kendisine hiçbir şey bırakılmamış olan bir ülkede, direnmek ve mücadele etmekten başka varlığını korumanın bir yolu var mıdır?
Öyleyse ben, her ne kadar susturmaya da çalışsak bir kıvılcım gibi vicdanlarımızda yankılanan soruların cevabını vereyim. Hayır. Tarihten günümüze dek, özellikle soykırımın her türlüsünü yaşadığı son iki yüz yılda en büyük acıların da yaşanmış olduğu gibi toprağı, varlığı, dili, kültürü her gün ve her saniye tecavüze uğrayan Kürdistan gibi bir ülkede, mücadele, direniş ve başkaldırı dışında özgürlüğü yaratacak, ülkenin kurtuluşunu sağlayacak hiç bir farklı yol yoktur. Bu konuda hepimiz ikna olalım ve gerçekliği görelim. Özgürlüğe ulaşmak ve özgür bir ülkede varlığımızı elde edebilmek yalnızca devrimci halk savaşı stratejisinin sorumluluklarını yerine getirmekle mümkün olabilir.
Artık dem o demdir. Her bir Kürt, özgürlüğü arıyorum, eşitliği istiyorum diyen herkes kendi öz savunma gücü haline gelmeyi bilmelidir. Görünen o ki bu tür katliamlar yaşanmaya devam edecek. Faşist diktatör konuşmalarında bu tür katliamların yaşanacağını çok açık ifade etti. Açıktır ki Kürt halkı üzerinde daha büyük katliamların hazırlığı yapılıyor.
Halk olarak şu gerçeği çok iyi görebilmemiz gerekiyor; devrimci halk savaşı dışında, kendi öz savunma gücümüzü yaratmak ve gerçekleştirmek dışında özgürlüğe açılacak hiç bir yol yoktur. İnsanlığın düşmanları, alçaklık derecesinde faşistleri silahlandırıp Kürtleri katlettiren ve bu katilleri savunan faşist devlet Kürtleri soykırıma uğratmak istiyorsa; bizler de onlara vereceğimiz tarihi cevapla, kendi öz savunmamız ve birliğimizle onların isteklerini burunlarından getireceğiz. Onlar ölüm, zulüm, katliam ve tecavüzü dayatıyorsa; en başta bilsin ki öyle isteklerini gerçekleştirmek ateşten tarihiyle varlığını yaratan, kazanan, anlamlaştıran özgürlük hareketine sahip bir halkı sindirmeye çalışmak öyle kolay olmayacaktır. Ki zaten karşısında tarihlerinde belki de rastlamadıkları en ağır yenilgiyle yüz yüze kaldıkları gerilla direnişleri, o faşistleri besleyen asıl çetelere, çete devletine bunu çok iyi göstermiştir. Bizler Egidler, Zilanlar, Beritanlar, Delaller ve bugün savaş tünellerinde düşmanın saldırılarını kırabilmek için sonunda şahadet de olsa bir gün daha düşmanı geciktirmek için kahramanca direnen ve direnişleriyle ölümü öldüren kahramanlara sahip bir halkız. Bu yüzden devrimci halk savaşı çizgisinde örgütlenerek ve kendi öz savunmamızı yaratarak Kasım Engin yoldaşın da söylediği gibi düşmana haykırarak şunu söyleyeceğiz; ‘Hûnê me qir bikin, xwelî li serê we be…’
Beritan Zinar/PAJK Online