HABER MERKEZİ –
İçerisinde yaşadığımız doğayı ne kadar hissedebiliyoruz ya da evrende yaşayan tüm canlılara anlam verebiliyor muyuz? Yaşayan her bir canlı kendi dönemini yaşayabiliyorsa insan neden tüm canlıların zamanlarını yaşayabiliyor? İnsanı nasıl tanımlamak doğru olur? İnsanı, bilinçle, sevgiyle ve heyecanla tanımlamak doğru olur mu? İnsanı evrenin bir özeti olarak algılamak ne gibi sonuçları yaratır?
İnsan tüm zamanları yaşar diyoruz; tüm zamanları yaşayan insan açısından zaman nedir? Yaşlı bir bilge bana zaman ne olduğu sorulmadığı sürece zamanın ne olduğunu biliyorum; ama sorulduğunda bilmiyorum demiş.
Zaman, süre olarak süre de “zaman” olarak tanımlanıyor. Zaman, tüm biçimleriyle maddenin ayrılmaz özellikleri olan hareket ve durum değişikliğini ifade etme tarzıdır. Zaman ne gözle görülebilir ne de elle tutulabilir ve ne de duygularımızla algılanamaz bir şeydir. Yaşadığımız evren içerisinde neyin ne zaman yapılacağını belirleyebilmenin ve insanların birlikte yaşamlarını düzenlemelerinin bir aracıdır. Zamana anlam yükleyen insandır. İnsanın olmadığı yerde zaman anlamsızdır. Zamana anlam veren ve anlamlı kılan tanrı ya da mutlak akıl değil insandır. Zaman insan açısından bir gereklilik olarak ortaya çıkar. Zamanı toplumsal ilişkiler içerisinde ele almak gerekir. Zamanı yaratan insandır. Zaman soyut bir kavramdır. İnsan etkinliğinin gelişimiyle birlikte zaman somutluk kazanır ve anlam bulur. Nasıl ki tarih yaşanmışlığın bir göstergesi ise zamanda yaşanmışlığın bir göstergesi ve kanıtıdır. Zaman toplumsal yaşamı ilgilendirdiği noktada anlam bulur.
Evrenin geçirmiş olduğu aşamalar ve ulaşmış olduğu düzey ele alındığında insanda hayranlık uyandıran bir gerçekliği açığa çıkarır. Bu yönüyle evren de dâhil her şeyin değişim dönüşüm halinde olduğunu görürüz. Değişim dile geldiği gibi düz çizgisel bir seyirde de yol almıyor. Her oluşum kendi organizması içerisinde kendi sistemini süreklileştirebildiği kadar evrenin gelişimini farklı aşamalara taşıyor.
Eğer her oluşum kendi organizması içerisinde kendisini süreklileştirerek bu güne geliyorsa evren neden gelişmek istiyor ve bu gelişimini nasıl tamamlayacak sorusu geliyor akla. Evren gelişmek istiyorsa bu da evrenin arayışlarının olduğu ve canlı olduğunu göstermez mi? Canlı olan hep değişim ve dönüşümü yaşayan değil midir? Hareket halindeki canlı organizmalar kendilerini üreterek var olma gerçekliklerini süreklileştiriyorlar. O halde değişim halinde olan her şey canlıdır düşüncesi doğrudur. O zaman evrende canlıdır ve değişim dönüşümü sürekli yaşıyor.
İnsan içerisinde yaşadığı dünyayı ve evreni tanımlayabiliyor mu? Ya da tam olarak anlam verebiliyor mu? Önder Apo bu konuda “Bir defa insanın tüm gezegenleri tespit etme kapasitesi çok sınırlıdır. Sivrisinek ne kadar Dünya’yı yorumlayabilirse, insan da evreni o denli (belki?) yorumlayabilir. İnsanın her şeyi bilebileceği iddiası metafizik düşüncenin bir kuruntusudur. Bu, tanrı yaratımına benzeyen bir yaklaşımdır” dedi. Makro evren ve mikro evren bilinmezlikleriyle kendi mekanizmalarını ve oluşumlarını bize rağmen gerçekleştirmektedir. Doğa bilinmezliklerle kendi evrimini devam ettirirken bilim birçok konu hakkında daha bilgi sahibi değildir. Kuantum Fiziğinin ulaşmış olduğu düzey göz önüne alındığında evrenin daha oluşumunu tamamlamamış canlı bir organizma olduğu düşüncesi vardır. Klasik bilim evrenin cansız olduğunu binlerce yıl insanlığa zihniyet yapılanmasıyla inandırmış ve kendi düşüncesini insanlığa empoze edebilmek için birçok yalan uydurmuştur. Gelişen Kuantum Fiziği klasik bilim anlayışını boşa çıkartmıştır. O zaman doğa da her canlının bir evreni olduğunu söylemek yanlış olmaz. Evren bilinmezlikleriyle tüm canlılara hayat vererek yaşamlarını sürdürebilecekleri bir ortam sağlar.
Rojda Siverek/PAJK Online