HABER MERKEZİ –
Türk ordusu ve yobaz çeteleri Efrin’e karşı başlattıkları işgal saldırısının 58’inci gününde yani 18 Mart 2018 tarihinde Efrin kent merkezine yağma ve talanla girdi.
Uluslararası basın ajanslarına düşen görüntülerde kent merkezine giren Türk Askeri ve çetelerinin halkın tavuklarını çaldığı ve işyerlerini yağmaladığı görüntüler Kürd’e ganimetçi bir yaklaşım olduğunu gözler önüne seriyordu. Devşirme Türklük üzerine kurulu faşist TC devleti ve onların da devşirmesi olan etraftan toplatılmış çeteleri ile Efrîn’de bütün insani değerlere saldırmakta ve talan etmektedir. Kendi tarihi talan, yağma ve gaspçılıklarla dolu faşist Osmanlı geleneğinin sürdürücülüğünü yapan faşist TC devleti aynı talancı geleneği Efrin’de sergilemektedir.
Gaspcı, talancı ve soykırım geleneğinin bir gerekliliği olarak güç, gasp edilen coğrafyanın öz değerlerine, tarihsel, toplumsal yaşam biçimine, kimlik, öz benlik ve kültürel varoluşa dayalı yaratım değerlerine saldırıp yok etmekle başlar. Bu mevcut gaspçı ve talancı ve soykırımcı karakter TC faşizmi şahsında tarihten beri hep farklı bir boyutta seyretmiştir.
Soykırımcılığı karakter olarak benimsemiş yeminli faşist TC devleti Kürd’e dair her şeyi yok etmeyi kendisinin temel varlık gerekçesi olarak ortaya koyup o hırsla saldırmaktadır. Efrin’de devşirme çeteler ve ailelerini yerleştirerek soykırım tarihinin gerekliliklerini tekerrür etmektedir. Yani demografyayı değiştirmek en bilinen ve uygulanan soykırım yöntemlerindendir. Faşist karakterli TC devleti şu anda Efrin’de soykırım ve asimilasyonu sistemleştirip tamamen varlık ve temsil ettiği değerleri bitirmenin en etkili biçimi olan soykırım ve asimilasyon kurumlaşmalarını oluşturarak fiziksel olarak bilinçli bıraktıklarını da bu etkili silah ile bitirmeye çalışmaktadır. Tüm eğitim yani ajanlaştırma ve asimilasyon kurumlarını bu temelde örgütleyerek eğitim dilini de Türkçe yapmaktadır. TC soykırımcı rejimin en temel özelliklerinden biri de tecavüzcü bir karakter ve tarihe sahip oluşudur. Bugün Efrin’de yaptıklarını belki bir düzeyde özetleyecek olan bu tecavüzcü zihniyet ve karakterinin gerekliliklerini yerine getiriyor olmasıdır.
Yine toplumu tarihsiz ve belleksiz bırakmak için tüm tarihsel, kültürel yapı ve coğrafyası bitirilip şehrin dokusu ve mimarisini dahi değiştirmeye çalışmaktadır. Bu durum soykırımcılığın karakterini anlatan en temel gerçekliktir. Yani hedeflediği karşıtını bütün var olma zeminini, varlık nişanelerini hatta dinamiklerini bir daha dirilmemecesine ortadan kaldırmak, tümden yok etmek ve bunun için her şeyi mubah görüp yapmak soykırımcılığın karakterinde vardır. Tabi bir de bunun için her şeyi ile seferber olup başaramayan soykırımcının ruh halini de düşündüğümüzde faşist TC’ye bu düzeyde saldırı yaptıran çaresizlik ruh halini anlamak zor olmaz. Bu yüzdendir ki bütün insani vasıflara hakaret edercesine yaşayan ve saldıran bu bozuk ruhiyet cenaze ve şehitliklere saldırarak insan olmanın da gereklerine, vasıflarına meydan okumaya devam etmektedir. Karşılaştığı direniş ve mücadelenin bozduğu bu ruhiyet kendi tükenişini ve bitişini daha da hızlandırmıştır.