HABER MERKEZİ –
Önemli tarihi bir süreçten geçiyoruz. Önder APO’un başlatmış olduğu Kürt sorunun çözümü konusundaki adımlar tüm dünya kamuoyununun gündemindedir. Böylesi tarihi süreçte hepimizin rolünü oynaması bizler için önemli olmaktadır. Bu rolü oynamak için ilk başta; nasıl bir zihniyet, nasıl bir bakış, nasıl bir düşünce ile Demokratik Kurtuluş, Özgüryaşamı inşa edeceğiz.
Toplum üzerinde oluşturulan ataerkil zihniyetin günümüzde yarattığı kaos, stres, savaş, şiddetvb. soykırım politikaları devam etmektedir.Geliştirilen politika günümüzde toplumun ahlaki ve politik çöküşüne neden olmaktadır.Dünyada ezilen tüm halklar özelde de Orta Doğu halklarının kültürü, dili ve geleneği sömürülmeye devam etmektedir. Ataerkil zihniyete karşı güçlü mücadele yürütecek olan ve bu dönemin barış öncülüğünü yapacak olan elbetteki kadının kendisi olacaktır. Olmak durumundadır. Çünkü savaş erkeği, barış kadını güçlendirir.
Tarihimizi hakikat gerçekliği ile tekrardan ele alıp değerlendirirsek; yapılan araştırmalara göre, insanlığın günümüz toplumuna göre doğal toplumda çok daha özgür, adil, demokratik bir yaşamı sürdürdüğü anlaşılmaktadır. Doğal toplum, toplumsallığımızın kök hücresidir.Kadın emeğinin biricikliğin kaynağında bu toplumsallığı yaratma gücü vardır. Kadının toplumsal emeği yaşama anlam ve güzellik katmıştır. Bu emek yaşatan, yaşamı güçlendiren bir emektir. Bunun için anlam vermenin kendisi ise adalet, vicdan ve toplamında özgürlük olmaktadır.Oysa egemen zihniyet, kadını sadece biyolojik bir cins, evinin kadını olarak değerlendirmektedir. Kadını politikadan, ekonomiden kültürden hukuktan yok saymaktadır. Oysaki kadın sadece bir cins değil, bir birey değil, toplumsal ve ulusal bir olgudur. Tarihsel olarak yaşam akışı iki yönlü ola gelmiştir. Bunun bir yönü egemenlik, diğeri ise direniş olmaktadır.
Toplumun ahlaki ve politik inşasına öncülük edecek olan kadının önü açılmazsa(ki bunu gerçekleştirecek olan kadının özgürlük mücadelesidir) yaşanan sorunlar devam edecektir. Nasıl ki, toplum ahlak ve politika olmadan yürüyemeyecekse ya da politikasız toplum başı kesilmiş bir tavuğa benziyorsa, kadınsız toplumun da inşası olamayacağı kesindir. Bunun için, zihniyet ve vicdan devrimi hepimiz için önemli olmaktadır.Toplumsal yaşamın her alanına sinmiş eril kodlamalara karşı güçlü mücadele gerektiği kadar ahlaki ve politik toplumun inşasının nasılına ve nerelerden başlangıç yapılmasına dair biz kadınların da güçlü hazırlıklı giriş yapmamız önemli ve özgür yaşamı kazanmak için şarttır. Bunun politik alanından ekonomisine, eğitiminden sanatına kadar her alanda kendi olarak örgütlenmek, yaşamı daha da özgürleştirecek, güzelleştirecek, daha adil ve barışçıl kılacaktır.
Barış hem özgür yaşamın yeniden inşasının koşullarını yaratır hem de bunun eylem gücünü ve tarzlarını açığa çıkarmanın fırsatıdır. Bu açıdan da biricikliği vardır. Kaçırılması tarihsel anlamda büyük veballeri getireceği gibi örgütlendirilmesi, özgür yaşama girişin merhabası olacaktır.
Özgür yaşamın örgütlendirilmesi için, toplumumuzun her alanının da parçasında, dağında, ovasında barış için, üzerine düşen rolün gerçekleşmesi için ciddi tartışmalar ve eylemsellikler yürütülmektir. Temelleri sağlam toplumsal barışın yolu, aynı zaman da ahlaki toplumdan geçer. Bu süreci geliştirecek, ilerletecek güç katacak, her düşünce, söz ve eylemin ahlaki niteliği vardır. Nihayetinde, barışın kendisi ahlaki ve politik niteliktedir.
Ahlaklı yaşam, ahlaklı insan, ahlaklı toplum demektir. Tekrardan ortak platformlar, sempozyumlar, tartışma ve paylaşımı yaratmak sorunları çözüm gücüne kavuşturmak anlamına gelecektir. Bunun için güçlü emek ve çaba gerekmektedir. Bedelsiz hiçbir şey olmaz. Nasıl ki, güzelliğin kendisi özgürlükse, özgürlüğün kendisi de bedelsiz olmayacaktır. Yani anlayacağımız böylesi bir tarihi süreçte çok çalışmamız gerekiyor. Özgürlüğün kendisi bedel istiyorsa, öyleyse zorlanmalardan korkmamak ve üzerine yürümek başarıya kilitlenmek hepimizin hedefi olmaktadır.
Zilan Tolhildan/PAJK Online