BEHDÎNAN – Stêrk TV’de yayınlanan özel programa katılan KCK Yürütme Konseyi Üyesi Sabri Ok, Kürdistan ve Ortadoğu’da yaşanan gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Halklar Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin sona ermesi için cezaevlerinde başlayan direnişin 10. ayına girdiğine dikkat çeken KCK Yürütme Konseyi Üyesi Sabri Ok, Mexmûr ve Yunanistan’da da eş zamanlı bir direnişin gerçekleştiğini hatırlattı. Türk devletinin tecridi ağırlaştırarak Halklar Önderi Abdullah Öcalan’a geri adım attırmayı hedeflediğini belirten Sabri Ok, “En önemlisi de Önder Apo ile halkımız ve hareketimiz arasındaki ilişkiyi bitirmekti. Bunu yaparak halkımızı umutsuz, hareketimizi perspektifsiz bırakıp sürece cevap olamaz duruma getirmeye gayret ediyorlar. Verilen mücadele ve işgalci devletin saldırıları yıllardan beridir sürüyor. Fakat 2015 yılından bu yana yaptıkları saldırılar her alanda aralıksız devam ediyor.
Önder Apo’ya yönelik tecrit ise 23 yıldır var. Bu normal bir durum değildir, tam aksine olağanüstü bir süreçtir. Bizim de tepki ve yaklaşımımız bu çerçevede olağanüstü olmalıdır. Bunun yol ve yöntemleri ise iyi yoğunlaşmak ile alakalıdır. Bu açıdan başta hareketimizin kadroları ve halkımız günlük bir yoğunlaşma ve arayış içinde olmalıdır. Halk meydanlara çıkıp serhildanlar geliştirebilir ya da 90’larda olduğu gibi yaşamı durdurabilir. Hayatın tüm akışını durdurabilirler. İşe gitmeyebilir, sokaklara çıkmayabilir ve tüm Kürdistan’da hayatı durdurabilirler.
İlk günden bu yana Kürt halkına yaşatılanlar normal şeyler değildir. Bir kimlik, bir yaşam, bir gelecek, bir dil yok sayılmıştır. Ve böyle bir örnek dünyada yoktur. Durum böyle olunca, verilecek cevap da en yüksek düzeyde olmalıdır. Yani düşmanın bu saldırılarına karşı bir intikam, ret ve kabul etmeme durumu olmalıdır. Eğer bu ruh diri tutulursa yol ve yöntemler bulunabilir. Bu açıdan 10 aydır devam eden zindan direnişi ve Önder Apo üzerinde var olan tecrit durumu göz önünde tutularak halkımız, gençler kendine bir yol yöntem dahilinde planlama çizmelidir. Dediğimiz gibi alanlara dökülebilirler ya da hayatı durdurabilirler. Bu şekilde şüphesiz düşmana geri adım attırabiliriz ” ifadelerini kullandı.
AKP-MHP REJİMİ SON NOKTAYA GELDİ
Başûr, Rojava ve Şengal’e yönelik saldırıların aralıksız devam ettiğine değinen Sabri Ok, AKP-MHP faşist rejimin iktidarını korumak için gün geçtikçe daha fazla baskı ve zulme başvurduğunu ifade etti. Türk devletinin İran, Irak, Suriye ve farklı birçok ülkeye saldırdığını, kimsenin de buna ses çıkarmadığını belirten Ok, bunun iki sebebi olduğunu vurguladı. Birinci sebebinin NATO olduğunu kaydeden Ok, ikinci sebebinin ise Türk devleti olduğunu belirterek, “Türk devleti 1925 yılında Şark Islahat Planı ile Kürt halkına yönelik soykırım ve katliamları devreye koydu.
Bu saldırı ve katliamlar günümüze kadar devam etti. Geçmişte Türk devletinin soykırım politikalarına sessiz kalan uluslararası güçler, bugün de aynı siyaseti yürütüyor. Herkes biliyor, faşist rejimlerin en saldırgan olduğu dönemler, iktidarlarını kaybetmek üzere olduğu dönemlerdir. AKP-MHP rejimi de böyle. Artık son noktaya gelmiş durumdalar. O yüzden hem içeride hem de dışarıda saldırgan bir tutum sergiliyorlar. Fakat artık AKP-MHP faşizminin sonu geldi. Kendileri de bunun farkında” diye konuştu.
ÊZİDÎ HALKI GERİ ADIM ATMAYACAKTIR
Geçtiğimiz günlerde Türk devletinin Şengal’e yönelik saldırısında yaşamını yitiren Seîd Hesen’i anan Ok, “Öncelikle Şengal’e ve hastaneye yönelik saldırılarda yaşamını yitirenleri saygı ile anıyorum. Seîd Hesen, ailesi ile, aşireti ile canı gönülden bu mücadeleye katılan değerli bir insandı. Kazimî ile görüşmeye giderken şehit edildi. Birincisi; eğer Irak hükümetinin bu saldırıda parmağı yoksa, buna ilişkin bir açıklama yapmalı, bir kınama mesajı vermeliydi, Êzidî toplumuna başsağlığı dilemeliydi.
İkincisi; KDP’nin tutumudur. Saldırı olduğu ilk anlarda KDP yetkilileri hastanenin PKK merkezi olduğunu söylediler. Birincisi; bu yalan! İkincisi; siz neden böyle bir açıklama yapmayı kendinize görev edindiniz? Bu durum neye hizmet ediyor? Üçüncüsü, Türk devleti Irak topraklarının sahibi değil. İstediği gibi bombalıyor. Dördüncüsü ise Êzidî halkı katliamdan, soykırımdan geçti, büyük bedeller ödedi, büyük mücadeleler verdi. Topraklarını terk etmedi. Bu şekilde direndiler. AB devletleri Êzidî halkına yönelik soykırımı tanıyor ama DAİŞ’in yarım bıraktığını tamamlamaya çalışan Türk devletinin saldırılarına karşı sessiz kalıyor. Êzidî halkı DAİŞ çetelerine karşı direndi, bu saldırılara karşı da direnecektir. Asla geri adım atmayacaklardır.
KDP ULUSAL BİRLİK İÇİN ÜZERİNE DÜŞEN ROL VE MİSYONU YERİNE GETİRMELİDİR
Türk devletinin Şengal ve Güney Kürdistan’a yönelik saldırılarından PKK’yi sorumlu tutan KDP’nin yaklaşımlarına tepki gösteren Sabri Ok, “Her şeyin sorumlusu olarak PKK’yi görmek çok büyük bir hatadır. KDP yetkililerinin bu suçlayıcı dilden vazgeçmesi lazım. KDP düşmanın oyununa gelmemelidir. Ulusal birliğin oluşması için üzerine düşen görev ve misyonunu yerine getirmelidir. Şu an bunun imkanları da var. Kürt halkı da dünyadaki diğer halklar gibi kimlik ve statü sahibi olarak özgür bir şekilde yaşamalıdır. Umut ediyoruz ki KDP de buna uygun bir şekilde hareket eder. Kürt halkına engel olmamalıdır. Kürt kadınları, gençleri, yazarları, sanatçıları işgale karşı çok büyük bir tepki gösteriyor, KDP engel olmak yerine teşvik etmelidir” şeklinde konuştu.
AFGANİSTAN’DA SORUNLAR DEMOKRATİK BİR SİSTEMLE ÇÖZÜLÜR
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Ok, ABD’nin Taliban ile anlaşarak Afganistan’dan çekilmesinin olası sonuçlarını ve Ortadoğu’daki dengeleri nasıl değiştireceğini de değerlendirdi. Sabri Ok, “Afganistan’da uzun yıllardır savaş var. Sovyetlerden tutun ABD’ye kadar hepsi çıkarları temelinde yaklaşmışlar. Bunun faturasını ise Afganistan halkı, özellikle de kadınlar ödedi. Bu durum hala devam ediyor. Maalesef devam edecek gibi de görünüyor.”
Taliban’ın kendisinin de şeriat kurallarını uygulayacağını, demokrasiye karşı olduğunu, kadınların sadece şeriattaki gibi hakları olduğunu söyleyen Ok, şunları kaydetti: “Taliban’ın bütün ulusları, dinleri, mezhepleri, kültürleri kucaklaması ya da demokratik yaklaşması mümkün değil. Önderlik bir çok kez çözümün ancak demokratik toplumla olacağını belirtti. Yani toplumda farklı kültürlerin, kimliklerin birbirini kucaklaması, sevmesi, kabul etmesi ve demokratik bir sistemin oluşması ile sorunlar çözülür. Bu olmadığı taktirde Afganistan’daki sorunlar devam edecektir.”