BEHDÎNAN – Yazılı bir açıklama yapan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, “Kürdistan’ın doğası Kürt halkının yaşam alanıdır. Ormanları akciğerleridir. Dolayısıyla doğrudan Kürt halkının yaşamına kastedilmektedir. Dersim doğasıyla Kürdistan’ın en önemli yaşam alanıdır; Botan doğasıyla Kürdistan’ın en önemli yaşam alanıdır. Kürdistan’ın cennet alanları olan bu coğrafyalar şimdi soykırımcı sömürgeci Türk devleti tarafından cehennem ateşiyle yok edilmek istenmektedir. Bingöl, Dersim, Amed ve Bitlis de Kürdistan’ın önemli ormanlık alanlarıdır. Vatana sahip çıkmak en başta da coğrafyaya sahip çıkmaktır” dedi.
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı açıklamasında şunları belirtti:
“Bu yıl iklim krizinin yarattığı sıcaklık artışı ve AKP-MHP hükümetinin yangınlara karşı hiçbir tedbirinin olmaması sonucu Türkiye’de çıkan orman yangınları çok geniş ormanlık alanlarını yakıp kül etti. Bu gerçeklik Türkiye’de ekolojik mücadelenin ne kadar önemli ve acil hale geldiğini gözler önüne sermiştir.
Kürdistan’da ise Kürt halkına karşı yürütülen soykırım savaşının bir parçası olarak ormanlar bilinçli olarak yakılmakta, söndürülmesi de engellenmektedir. Kürdistan’da ormanlar her yıl yakılmaktadır. Her uçak saldırısı, her helikopter saldırısı, her top atışı yangınlara yol açmaktadır. Bunun sonucu neredeyse ormanların yakılmadığı Kürdistan coğrafyası kalmamıştır. Akdeniz, Ege ve Marmara bölgesinde yanan ormanlara yetersiz de olsa müdahale edilmekte ve halkın söndürmesine izin verilmektedir. Ancak sıra Kürdistan’da yanan ormanlara geldiğinde söndürülmesine izin verilmemektedir. Bu gerçeklik Kürdistan’da ormanlarda bilinçli olarak yangın çıkarıldığını ortaya koymaktadır.
TÜRK ORDUSU ARAZİYİ BOMBALAYARAK YANGIN ÇIKARIYOR
2021 yılında hem gerillaya karşı hem de Kürdistan halkına karşı her yerde yoğun olarak sürdürülen soykırım saldırılarına paralel olarak orman yangınları da artmıştır. Mayıs ayı ile birlikte başta Botan, Amed ve Medya Savunma Alanları olmak üzere Kürdistan’ın her yerinde savaş uçakları, helikopterlerin saldırıları ve top atışları sonucu yangınlar çıkmıştır. O günden bugüne Kürdistan’da orman yangınları sürmektedir. Son zamanlarda ise Dersim, Bingöl, Amed, Siirt, Şırnak ve Bitlis’te yine Türk ordusunun araziyi bombalaması sonucu yangınlar çıkarılmış ve bu yangınlar günlerdir, hatta haftalardır sürmektedir. Türkiye’de gerçekleşen yangınların yarattığı duyarlılık sonucu Kürdistan’daki yangınlar ilk defa bu kadar gündem olmuştur.
Türk devleti nasıl ki Kürt özgürlük mücadelesini tasfiye etmek için köyleri yakıp yıktıysa, milyonlarca Kürdü metropollere ve Avrupalara göçerttiyse, yoğun baskı ve zulüm yaparak halkı özgürlük mücadelesinden uzaklaştırmaya çalıştıysa, aynı zihniyet ve amaçla ormanları da yakmaktadır. Kürt halkı zaten Türkiye’de ormanlar yandığında müdahale edilirken Kürdistan’da müdahale edilmiyor, diyerek Türk devletinin ormanları neden yaktığını çok iyi bildiğini göstermektedir.
KÜRDİSTAN HALKI, COĞRAFYASI YAKILIP YIKILARAK YILDIRILMAK İSTENİYOR
Son zamanlarda Türk cumhurbaşkanından içişleri ve savunma bakanına kadar şöyle vurduk, şöyle bitireceğiz söylemlerinin bir boyutu da Kürdistan coğrafyasını yaşanmaz hale getireceğiz anlamı taşımaktadır. Kürt halkı bir de coğrafyası yakılıp yıkılarak yıldırılmak istenmektedir. Ancak soykırımcı sömürgeciliğin topyekun saldırıları halkımızı daha fazla öfkelendirmekte, ağır baskılara rağmen soykırımcı sömürgeciliğe karşı mücadele etmesini beraberinde getirmektedir. Halkımızın ve demokrasi güçlerinin mücadelesi sonucu AKP-MHP faşist iktidarı yıkılmanın eşiğine gelmiştir.
Kürdistan’ın doğası Kürt halkının yaşam alanıdır. Ormanları akciğerleridir. Dolayısıyla doğrudan Kürt halkının yaşamına kastedilmektedir. Dersim doğasıyla Kürdistan’ın en önemli yaşam alanıdır; Botan doğasıyla Kürdistan’ın en önemli yaşam alanıdır. Kürdistan’ın cennet alanları olan bu coğrafyalar şimdi soykırımcı sömürgeci Türk devleti tarafından cehennem ateşiyle yok edilmek istenmektedir. Bingöl, Dersim, Amed ve Bitlis de Kürdistan’ın önemli ormanlık alanlarıdır. Vatana sahip çıkmak en başta da coğrafyaya sahip çıkmaktır. Dünyada kapitalist modernitenin endüstriyalizm anlayışı doğayı yok edip iklim değişikliğine yol açarken, Kürdistan’da ise Kürt halkını soykırıma uğratmak, Kürdistan’ı yaşanmaz hale getirmek isteyen soykırımcı sömürgecilik doğayı yok etmektedir. Bu açıdan Kürdistan’daki soykırıma karşı mücadele aynı zamanda doğayı yakıp yıkanlara karşı doğaya sahip çıkma mücadelesidir.
Rêber Apo tüm insanlık açısından özgürlük ve demokrasi mücadelesi için kadın özgürlük mücadelesi ile ekolojik mücadeleyi belirleyici görmüştür. Hem Kürdistan’ın yaşam alanına sahip çıkmak hem de özgürlük ve demokrasi mücadelesini bütünlüklü geliştirmek açısından ekoloji mücadelesini her yerde örgütlemek ve geliştirmek gerekmektedir. Bundan daha meşru ve haklı mücadele olamaz. Bugüne kadar bu yönlü mücadele eksik kaldı. Soykırımcı sömürgeciliğin Kürt halkının yaşam alanlarını bilinçli olarak yok ettiği bilinerek bu mücadele geliştirilmelidir.
Dersim’imizi, Botan’ımızı, Amed’imizi, Garzan’ımızı, Bingöl’ümüzü ve Serhat’ımızı korumak için halkımız hızlı biçimde örgütlenmeli ve mücadeleyi yükseltmelidir. Kürdistan’da böyle bir örgütlenmeyi geliştirecek bilinçli yurtsever insanlarımız fazlasıyla vardır. Kaldı ki tüm halkımız da yaşamına sahip çıkmak için bu mücadeleye katılacaktır.
Kuşkusuz nerede bir yangın varsa halkımız örgütlenip söndürmeye koşmalı; yakanlara karşı da tutumunu koyarak soykırım amaçlı yapılan bu yangınların önüne geçmelidir.”