BEHDÎNAN – KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, KDP’nin saldırılarına ilişkin yaptığı açıklamada şunları belirtti:
KDP bir gerilla alanından başka bir gerilla alanına geçmek için hareket halinde olan 7 kişilik bir gerilla grubuna Xelifan alanında pusu atarak saldırıda bulunmuştur. Daha önce 3 kişilik bir gerilla grubuna da pusu kurarak saldırmıştı. Hala bu 3 gerillanın akıbeti konusunda bir açıklama yapmamıştır. HPG Xelifan’da saldırıya uğrayan 7 gerillanın şehit edildiğini açıklamıştır. Ayrıca Metina’da 7 Zendura direnişçisi de KDP’nin alanı kuşatmasından yararlanan işgalci güçler tarafından katledilmiştir. KDP bu tutumuyla açıkça Türk devletinin yanında gerillaya karşı savaş içine girmiş bulunmaktadır.
KDP, HPG’nin yaptığı açıklamaya karşı gerillanın Xelifan’da ne işi var, diyerek bu saldırıyı üstlenmiştir. KDP, 2020 bahar aylarından itibaren gerilla alanlarına yönelik kuşatma harekatı yapmaktadır. Bütün yol hatlarını keserek gerillanın bir alandan diğer alana geçmesini önlemeye, hareket alanını daraltmaya çalışmaktadır. KDP’nin gerillanın Xelifan alanında ne işi var, demesi aslında gerilla güçlerinin etrafındaki kuşatmayı ve gerillalar arasındaki ilişkiyi koparma adımlarının itirafı olmaktadır. Zaten daha önce 3 gerillanın pusuya düşürülmesi, yine 7 gerillaya aynı alanda pusu kurularak saldırıda bulunulması bu kuşatma ve gerillaların hareketini önleme amacının sonuçları olmaktadır. Gerillanın Xelifan’da ne işi var, diyerek aslında gerillaya karşı yürüttüğü saldırıları meşrulaştırmak istemektedir. Bundan sonra da gerilla alanları kuşatılarak, hareket halindeyken pusular atılarak Türk devletinin Kürt Özgürlük Hareketini tasfiye etme saldırılarına destek verileceği anlaşılmaktadır.
KDP KÜRT ÖZGÜRLÜK HAREKETİNİ TASFİYE KONSEPTİNE ORTAK OLMAKTADIR
HPG yaptığı açıklamada KDP’nin şimdiye kadar dayattığı çatışma durumundan kaçındıklarını özellikle vurgulamış; gerilla çatışmadan kaçınıp KDP’nin savaş çıkarma amacını boşa çıkarınca da bu defa KDP’nin tek taraflı olarak saldırıları geliştirdiğini belirtmiştir. HPG, KDP’nin bu tutumunu Kürt halkının vicdanına ve adaletine bırakıyoruz, diyerek Kürt halkına ve kamuoyuna bu tutuma karşı harekete geçme çağrısı yapmıştır.
Gerilla dört buçuk aydır Türk devletinin işgal saldırısına karşı tüm Kürt halkı için direnmektedir. Türk devleti girdiği alanlarda çıkmaza girmiştir. Soykırımcı sömürgeci Kürt düşmanlığında öncü Türk devleti içine girdiği bu bataklıktan çıkmak için Şengal, Maxmur, Pencevin, Şehrazor alanlarıyla Rojava’ya askeri saldırılar yapmaktadır. Bu saldırılarda onlarca Kürt katledilmiş ve yaralanmıştır. Türk devletinin kimyasal gazlar kullanarak işgal saldırısını sürdürdüğü ve Kürdistan’ın her tarafına saldırdığı bir dönemde KDP de gerillalara yönelik kuşatma harekatını ve saldırılarını artırmış bulunmaktadır. Bu saldırılar açıkça Türk devletini rahatlatmak ve işgal saldırılarına yardımcı olmaktır. Kürt Özgürlük Hareketini tasfiye etme konseptine ortak olmaktır.
TÜRK DEVLETİ SALDIRILARINDA KDP’NİN TUTUMUNDAN CESARET ALMAKTADIR
Türk devleti Şengal, Pencevin, Maxmur ve Rojava’ya yönelik saldırılarında KDP’nin bu tutumundan cesaret almaktadır. KDP’nin saldırılarını kendisine meşruiyet ve saldırıları artırma zemini olarak görmektedir. Zaten Avaşin, Zap ve Metina alanlarına yönelik saldırılarını bir koordinasyon içinde yaptıklarını Türk devlet yetkilileri açıkça dile getirmektedir. KDP’nin Türk devleti ile ilişkileri ve bu çerçevede PKK’ye yönelik ortak saldırıları artık tüm Kürt halkına ve Kürdistan’ın 4 parçasındaki halkın mücadelesine ve kazanımlarına zarar vermektedir. KDP’nin politikaları tüm Kürtleri zayıf düşürecek sonuçlar doğurmaktadır; bu politika sürdürüldüğü taktirde daha fazla zarar verip zayıf düşürecektir.
Kürt Özgürlük Hareketi ve gerillalar KDP ile yaşanacak çatışmaların Kürt halkının özgürlük mücadelesine ve geleceğine çok büyük zararlar vereceğini bilerek böyle bir durumun ortaya çıkmasından titizlikle kaçınmışlardır. Anlaşılıyor ki, KDP bu sorumlu yaklaşımımızı kendince bir zayıflık olarak görüp gerillanın üzerine üzerine gitmektedir. Eğer bu durumun önüne geçilmezse Ortadoğu’da yeni dengelerin kurulduğu mücadele sürecinde Kürtlerin 20. yüzyılın başında olduğu gibi yeni dengelerde etkili yer alamama tehlikesini artıracaktır. Zaten soykırımcı sömürgeci Türk devleti de böyle bir siyasi süreçte Kürtlerin güçlenip kalıcı statüler kazanmaması için her yerde saldırmaktadır. Tüm politikalarını ve diplomatik ilişkilerini de Kürtlerin güçlenmesini önleyip 20. yüzyılda Kürtleri tümden soykırıma uğratma hedefine ulaşmak için yürütmektedir.
AYDIN VE SANATÇILARA ÇAĞRI
Kürt halkının ve kamuoyunun Kürtlerin varlığını, geleceğini, özgür ve demokratik yaşamını ilgilendiren bu durum karşısında tutumunu açıkça ortaya koyması gerekmektedir. Bir Kürt örgütüdür ve belli bir alanda siyasi hakimiyeti vardır, diyerek KDP’nin politikalarına karşı bir tutum konulmazsa sonradan pişman olunacak durumlarla karşılaşılır. KDP’nin TC ile içine girdiği ilişkiler ve bu ilişki temelinde PKK’ye karşı hasmane yaklaşımları ve gerillaya saldırıları karşısında Kürdistan’ın 4 parçasındaki siyasi partilerin yurtsever tutumlarını ortaya koyması gerekmektedir. Kürtlerin siyasi gücünün zayıflamasına yol açacak her durum Kürdistan’ın 4 parçasındaki siyasi güçleri de zayıflatacaktır.
KDP’nin gerillaya saldırarak Kürt düşmanlığında öncü Türk devletinin PKK’yi tasfiye saldırılarına destek vermesi karşısında Kürt halkının, vicdanı olan aydın ve sanatçıların harekete geçerek Kürtlerin varlığına ve geleceğine büyük zarar verecek bu durumların önüne geçmesi de tarihi bir sorumluluk ve görev olmaktadır.
Tüm Kürt halkı ve kamuoyu bilmelidir ki, KDP; politikaları, gerilla alanlarını kuşatması ve yaptığı saldırılarla bir çatışmayı dayatmakta ve bunun zeminini döşemektedir. Hareketimize teslim olma ve soykırımcı sömürgeci Türk devletine karşı verilen mücadelenin bırakılması dayatılmaktadır. Özgürlük Hareketimizin ve gerilla güçlerimizin sabırlı ve sorumlu davranmasına rağmen bu politika ve tutumlar bırakılmamaktadır. Bu açıdan artık gerçeklerin tüm çıplaklığıyla görülmesi gerekmektedir.
Kürt halkının, aydınların, sanatçıların, Kürt siyasi güçlerinin Kürt halkının yüz yıldır yürüttüğü mücadele içinde edindiği derin yurtseverlik bilinci ve Kürt düşmanlarını tanıma gerçekliğiyle Kürt halkının varlığını, geleceğini tehlikeye atan her türlü politika ve tutumların önüne geçeceğine inanıyoruz.”