HABER MERKEZİ –
Önderlik, sizden daha fazla size yakın, sizden daha fazla sizi yürüten güçtür
Biz kimsenin sırtına kaldıramayacağı yükü yüklemiyoruz. Ama herkesin de yapabileceği bir iş vardır. Hepinizi bu işi görmeye ve gereklerini yerine getirmeye çağırıyorum. Bunu yapacaksınız, bunun şakası yoktur, bunun ucuz tartışması da yoktur; iş iştir ve gerekleri yerine getirilecektir. Yani oligarşik rejimin size yakıştırdığı ad, sizi içine sürüklediği kargaşa ve laçkalık bitsin. Bu kadar özüne, insanlığa ters, kimliğine ve cinsiyetine ters yaşam bitsin.
Daha fazla kendiniz için olan, halkımız ve ülkemiz için olan ve dolayısıyla insanlık için olan yaşam layığımız olsun. Bizi bu teskin edebilir, rahatlatabilir. Bunun dışında hiçbir yaşam, hiçbir para, pul, hiçbir çıkar asla bizi tatmin edemez. Böylesi bir yaşamı elimizin tersiyle itmeliyiz. Biz böyle yaptık ve gördüğünüz gibi bu gerçekliğe ulaştık. Yine böyleyiz; yani başka türlü değerlendirilmem ve kullanılmam mümkün değildir. Önderlik, sizden daha fazla size yakın, sizden daha fazla sizi yürüten güçtür. Bugün farkında olmazsanız, yarın veya mezarda farkına varırsınız. Önderlik deyip geçmemek gerekiyor. Akıllı olun, iyi anlayın ve zamanında karşılık verin, bu sizin çıkarınızadır ve kişiliğinizin zaferi olur.
Görüyorsunuz, biz halk gerçekliğimize karşı etkili, tepkili ve eleştirel olmaya çalışıyoruz. Bu gereklidir. Bunun yanında doğru yolu çok net olarak çizmeye çalışıyoruz. Zaten katılmışsınız, bizim istediğimiz bundan sonrasının kesin zaferini ve sağlam tarzını yakalamanızdır. Bu zafer mümkündür. İlk ve son defa bu bir zafer imkânıdır. Onu elden bırakmamaya büyük özen gösterin. Bunun için her şeyimizi ortaya koyalım, kesin başarıdan başka hiçbir şeye fırsat vermeyelim. Bütün bunlara benden daha fazla sizin ihtiyacınız vardır. Belki şimdiye kadar istediğiniz gibi katılamadınız, kendinizi yargılayamadınız ama bundan sonra da bu başarı şansınız var. Onu mutlaka müthiş bir şekilde ve asla tarihte yapılamadığı gibi yapacak ve sizden her şeyin çalınıp çırpılmasına bundan sonra dur diyeceksiniz. Bundan sonra kendimiz için düşünürüz, çalışırız, var ederiz, koruruz, geliştiririz ve biliriz.
Bütün bunlar önemli, umarım bunlarla kendinizi yeniden büyütmeye çalışırsınız. Kalan ömrünüzün bu dönemini, bu büyük doğruların hizmetine verebilirsiniz ve vermek için de büyük çaba gösterin. Düşünün ki, kimse emretmiyor, herkes kendi tutkularıyla kendini bu işe veriyor. Zaten üstten emir ve dayatma oldu mu, orada bürokrasi ve ağalık olur. O yok, tamamen özgürlük var. Özgürlük bu anlamda en büyük otorite ve en büyük emreden kuvvettir. Sizde özgürlük tutkusu oldu mu duramazsınız, dünya birleşse sizi durduramaz. Bizi durdurabildi mi? Ama sömürgeci ve işbirlikçi egemenlik içine girdin mi, gücün ne olursa olsun bitersin. Bunun etkisini yaşayan kadromuz, militanımız kesin başaramıyor ve bela oluyor ama birisi özgürlük yoluna girdiğinde ve bunun yöntemini tutturduğunda kimse onu tutamaz. Örneğin; ben tekim ve kesinlikle hiç kimse beni durduramıyor.
Sabırlı olun ve düşünün. Ben öyle bildiğiniz gibi bir hareket değilim. Düşünce ve duyum gücü çok yüksek, planlama gücü çok olan, ölçme biçme yönü ağır basan bir yürüyüş tarzım var. Üslubu, tarzı ve temposu çok yerinde olan bir yürüyüş tarzım var. Siz de böyle oldunuz mu öndersiniz, hatta ulusal düzeyde bile sürükleyici olabilirsiniz, kendinizi her çevreye sığdırabilirsiniz. Böyle olmak çaba istiyor, bizi kavramayı gerekli kılıyor. Bu anlamda ben size yardımcı olabilirim veya beni anlamanız, yaşamanız size büyük bir yardımdır.
Eskiden halk, ‘Hangi dünya devletleri bize yardımcı olur?’ diyordu. Eğer bütün dünya devletleri yardımcı olsaydı, bu hareket böyle doğmaz ve bu halk böyle yaratılmazdı. En büyük yardım, insanın kendini yetiştirip sunmasıdır. Bunu kendi gözlerinizle gördünüz. Kendiniz de böyle yapın, bu kendinize de ve halkımızın kendisine de en büyük yardımdır ve hatta insanlık bile bu yardımdan nasibini alır.
Beni şu anda belki bir resim gibi görebiliyorsunuz, belki bir film gibi, fark etmez. Ben sizi hiç görmeyebilirdim de. Ama görerek de etkilerim, görmeden de etkilerim ve kuşatırım. Görmeyi şu temelde sağlama bağlayacağım: Bazı temel amaçlarımız var. İşte ülkeden, halkın gerçekliğinden bahsettiniz; mutlak onu çalıştırır, mücadelenin hizmetine sokarım, ona yol aldırırım ama onu birebir tanımam. Seni kesinlikle bir yurtseverlik yoluna, halkın gerçeğini şu veya bu düzeyde tanımış biri haline getirirsem, bu bir tanışma olur ve bunun bir anlamı vardır. Bunun dışında tanışmanın fazla bir anlamı yoktur. Kim olursan ol, nereden gelmiş olursan ol, yine de gel. Tanışmak, sağlam ilkeler gerçeğimizin can alıcı kısımlarıyla olmalıdır.
En güzel dil halkla konuşan dildir
Tabii tanışmak iyi bir şeydir ama en önemlisi bir ömür boyu yaşama geçirmektir. Bunu yaşamın kendisi haline getirmektir, emektir ve çabadır. Ben de dakikası dakikasına böyleyim. Halk bunu bildiği için “ben de veririm, oğlumu kızımı, malımı mülkümü al. Acaba yine beni affeder misin?” diyor, yok diyorum. Vermekle kurtulamazsın. Kaldı ki o kız senin değil, mal mülk de senin değil, sen belki de bir hırsızsın. “Şehitler bizimdir” diyorlar. Sizin öyle şehitleriniz yok, PKK’nin şehitlerine sahiplik yapmayın. Önderlik şahsında partinin şehitleridir diyorum. Bütün bunları da kabul edip, “doğrudur” diyorlar. Tabii bunlar sizin için de geçerlidir, bu kadar doğruların etkisi altında herhalde daha farklı yaşayacaksınız. Eskisi gibi olamaz artık.
Ben biraz yürüttüm. Gördünüz, biraz koordineli yürütüyorum. Sonuç ne kadar çarpıcıdır! Bazıları “Ya biz nasıl edelim, gücümüz var mı, destekleyenimiz var mı?” diyorlar. Oysa en büyük güç siz kendinizsiniz, kendinizi doğru katın. İşte büyük gücü görüyorsunuz. Ne istiyorsan hepsi var, güç ve zenginlik adına hepsi var. Ben bunu buradayken yaptım, sen halkın içindesin, niye yapmıyorsun? “Ağzım bozuk, bilmem nerem eğik” diyorsun. Bunu düzeltecek ve doğru katacaksın, o zaman her şeyi kazanırsın. Bu sanırım oldukça kanıtlanmış bir durum.
Biz partiyle halka ulaşmaya çalıştık. Parti kesinlikle bir araçtır. Halk tam özgürleşince, parti artık parti olmaktan çıkar, parti halk olur; kesinlikle halkın dışında, halka rağmen herhangi bir parti veya önderlik hareketimiz söz konusu olamaz. Özellikle yanlış önderlik anlayışınızı sanırım biraz burada çözmeye çalıştım. Bunları kadrolar itibarıyla, parti ve Önderlik adına hareket edenler için söylüyorum. İşte gördüğünüz gibi bir Önderlik halkla böyle diyalog, temas ve ilişki halindedir, halk için araçtır. Kendileri duygu ve düşüncelerini dile getirdiler. Anlaşılan özgürlük, önderliğe bir kuvvettir ve her şeye gücü yeterlidir. Şimdi bunu siz de gözlerinizle gördünüz ve göreceksiniz. “Anlamadık, kendimizi şöyle ağa gibi dayattık, jandarma gibi dayattık” demeyi bırakacaksınız.
En güzel dil, halkla konuşan dildir. En güzel bağ, halkla kurulan bağdır. Hepsi de mümkündür. Ben yıllardır halkın dışındayım. Ziyaretlerimize gelenler olur. İşte bu kadar iç içe, bu kadar yoğun ve bu kadar candan olabiliyorlar. Hiçbir yerde bu kadar özgür ve anlayışlı olmayı beceremezler ama karşımızda olurlar. Oysa siz gidiyor ve dağıtıyorsunuz. Zor bela bir yaşama güçleri var, onların üzerine yükleniyorsunuz. Ondan sonra da önderlik yaptığınızı sanıyorsunuz. Bu kesinlikle TC’nin jandarma önderliğidir.
Bize biraz saygınız varsa, yine bizim şahsımızda bir halk gerçeğine ilgi duyuyorsanız, anlayışlı olmalısınız. Onun nasıl olması gerektiğini bu vesileyle çok açık ortaya koydum. Siz yoldaş adaylarısınız, yoldaşsınız. Amansız bir biçimde bağlı olmayı ve bizi halka taşırmayı bileceksiniz. Sizin göreviniz budur. Bizim etkinliğimiz halkımızı yeniden yaratırken, ortaya çıkardığımız gelişmeleri fırsat bilip üzerine giderek kendinizi yaşatma durumunda olamazsınız. Bunu yaparsanız, dini açıdan söylersek kesinlikle münafık, zındık olarak değerlendirilirsiniz. Siyaset açısından söylersek, saptırmacı ve boşa çıkaran olursunuz. Tabii böyle yapmanıza da kimse müsaade etmez. Bu Önderlik ve yaratılan bu halk, böyle sahte önderlere fırsat vermez.
Kısaca; bu değerlendirmem yeterlidir, hatta ömür boyu yeterlidir ve öyle de olacaktır. Bu, kadrolar için daha fazla böyledir. Tamı tamına halka ulaştırılan kuvvet, halkı köprüden geçirten kuvvet olacaksınız. Bunu bu vesileyle sizlere eğitici anlamda göstermeye çalıştım. Kesin sonuçlar çıkaracaksınız ve bu aynı zamanda kesin bir talimattır. Bizi oyalamayacak ve uğraştırmayacaksınız, tam tersine adamakıllı uygulayacaksınız. Gördünüz, biz kendimizi burada nasıl bir köprü yapmışız. Nasıl gören göz, duyan kulak, nasıl canlandıran dil haline getirmişiz. En çarpıcı şekilde karşınızdayız. Ayıbı falan yok, ayıp olan sizin durumunuzda başarısız ve yetersiz kalmaktır.
Ekmeksiz, susuz belki olunur ama yaşamsız olunamaz
Şimdi ben kendimi biraz mutlu sayıyorum. Düşmanını tanıyan, kendi gerçeğine bağlanmayı sağlayan kişi olarak değerlendiriyorum. Namusu biraz kurtaran kişi olarak ele alıyorum. Halen de eğer bu hizmetlerim bana bir lokma yemek yediriyorsa yeter, başka bir şey istemiyorum diyebiliyorsam, sizin çıkarmanız gereken bazı sonuçlar var. “Şöyle sigaramızdan vazgeçmeyiz, şöyle uzlaşmacıyız, şöyle ertelemeciyiz, şöyle tembeliz, şöyle laçkayız” diyemezsiniz. Bunlar ayıp laflardır. Bu eyleme ve bu yola giren kişi için bu sözler söylenmez. Ben de iki kelimeyle, bir takım sıradan duygularla bu işe girdim. O zaman ki ciddiyet neyse, şimdiki de odur. Bu, dile getirildiği gibi insanlarımıza değer vermenin, halkımızın da bağlı olmasının nasıl sağlandığını ortaya çıkaran bir tılsımdır veya açıklaması böyle olur.
Kendinle oynayamazsın, kendini böyle basit göremezsin, başarısız bir yaşamın sahibi olamazsın, çözümsüz bırakamazsın. Oldukça ölü bir yaşamın veya yaşamamışlığın içinden geliyorsunuz. Yaşama doğru bağlanmaya, yücelmeye ve biraz canlanmaya ihtiyacı olan sensin. Niye buna karşı direniyor, niye düşmanın yakıştırmalarını fazilet diye benimsiyorsun, bunun ne gereği var? Sana eşsiz, son derece saygıdeğer, güçlü ve zengin bir yaşam sunuluyor. Bu, çaba istiyormuş, emek istiyormuş! Zaten düşmana bilmem ne gibi çalışıyorsun da, niye kendin için çalışmıyorsun? Düşman sana istediği yükü bindirip taşıtıyor. Kendin için yüklen. Düşmanın emrinde papağan gibi konuşacağına, kendi gerçeklerin için konuş. Düşman için en yiğit savaşçısın ama kendine karşı da vahşi savaşıyorsun. Kendin için düşmanına karşı savaş. Tüm bunlar doğru olandır ve yaşamsaldır. Ekmeksiz, susuz belki olunur ama yaşamsız olunamaz.
Bunları dile getirmeye çalıştık. Bunlar bize yön veren en temel doğrular ve büyük gerçeklerdir. Ben bu gerçeklerle kendimi büyüttüm. Halen bu gerçeklerin içindeyim, emrindeyim. Beni de büyüten bu büyük güç, bizi bağlayan esas gerçeklerdir. Herhangi farklı bir nitelik yoktur. İyi dile getirdim, iyi takip ettim ve iyi korudum.
Sonuç bellidir: Ben büyüdüm, halk büyüdü, savaş ortamında ülkemiz açıklığa kavuştu. Bizim mücadeleyi bir bayram coşkusuyla ele aldığımızı ve halkın da böyle katıldığını görüyorsunuz. Savaşsız olunamayacağını çok çarpıcı gördünüz. Benim gibi biri kendini böyle yapabildiğine göre, siz daha fazla yapabilirsiniz. Bu temelde doğrulara daha fazla bağlanıp başarılara yol açabilirsiniz. Her zaman doğru yol budur. Doğru yolda neyle ve nasıl yürünür? Doğru için savaşılır ve amaç neyse ona ulaşılır, bunun dışında hiçbir şeye anlam verilmez. Engel teşkil eden ne varsa onunla savaşılır, yerle bir edilir ve yaşama yol açılır.
Umarım dostlar başta olmak üzere, tüm partililer ve savaşçılar da bizi böyle anlıyorlar. Böyle anlamaları büyük savaşmaktır, büyük savaşmak da büyük kazanmaktır.
Halklar Önderi Abdullah Öcalan’ın 1994 Ağustos çözümlemesinden derlenmiştir