HABER MERKEZİ –
Geliye Reş
Zagros’lardan kuşbakışı Xakurke vadisine baktığınızda etrafını çepeçevre saran dağlar görürsünüz. Her birinin heybeti diğerinden farklıdır. Sağ tarafınızda Karker dağları, küçük küçük sıradağlar gibi uzanır. Onun hemen ilerisinde tek parça halinde zirvesi hafif yana eğik Avdal Kovi görünür. Heybeti mütevazicedir, bütün dağlardan daha yüksek olmasına rağmen çok çabuk göze çarpmaz. Halkın içinde Avdal Kovi’nin hikayeleri anlatılır. Avdal çevrede tanınan yiğit bir delikanlıdır. Geyik avcısıdır. Bir gün ava gider, Avdal Kovi’nin zirvesine kadar bir geyiğin peşine takılır ve zirvedeki kayalıkların içerisine düşerek ölür. Ayalarca aranır ve cenazesi orada görülür. O yüzden dağa Avdal Kovi denir. Bazıları da dağın eğik başını Avdal’ın kofisine benzettiği için bu dağa Avdal Kofi derler. Avdal Kovi’nin eteklerinde, Körfez savaşından önce halk yaşarmış, çok büyük verimli köyler sıra sıra dizilmiştir. Halk büyük emeklerle kurdukları köylerinden göç etmek zorunda kalmıştır. Zirve ile köylerin arasında üç-dört tane büyük çeşme vardır. En üstteki çeşmenin üzerinde dört tane kavak ağacı vardır.
Xakurke güçleri eylemden dönmüş. Yeniden tabur tabur düzenlenmişti. ’91 yazında gerillaya katılımda patlama yaşanmıştı. Eskisi gibi küçük kamplar olmayacaktı. Güçler geniş bir araziye mevzilenecekti. Bu temelde Reşit arkadaşın taburu Geliye Reş’e gidecekti. Güç hem olası indirmelere karşı alan tutacak, hem de baharda “Kurtarılmış bir parça özgür vatan” hamlesi ile Kuzey sahaları için yoğunlaştırılacaktı. Beritan arkadaş bu taburdaydı. Arkadaşlar arazi keşfine gitmiş, dört tane kavak ağacının olduğu noktayı, üslenme için uygun görmüşlerdi. Bütün tabur geldi. Bir-iki gün içinde karınca gibi çalışarak, her manga yerini yapmıştı. Ağaçlardan çatallar kesilmiş, çadırların iskeleti yapılmıştı. Çatı şeklindeki çadırların üzerine naylon atılmıştı. Sonbahar güneşi günlerce yağan yağmurdan sonra açmış, Geliye Reş adeta baharı yaşıyordu. Her taraf yemyeşildi. Çeşmelerin üzerinde tuzikler kışın ortasında bile yeşilliğini koruyor, sürekli kendisini Beritan arkadaş gibi yeniliyordu. Katırlarla erzak ile sobalar geldi. Kış için bol bol kuru odun toplandı. Tabur kış eğitimi için hazırdı. Eğitim 27 Kasım da başlayacaktı. 27 Kasım kutlamaları için moral yapılacaktı. Moral hazırlıklarının tertip komisyonunu Beritan arkadaş yönlendiriyordu. Birbirinden güzel tiyatrolar, skeçler, şiirler ve folklor oyunları hazırlanmıştı. Skeçlerde genelde yaz pratiğinde, eylemlerde yaşanan komik olaylar sergileniyordu.
Beritan arkadaş kış eğitiminde de aktif bir şekilde rolünü oynadı. Komisyonlarda yerini alıyordu. Beritan arkadaş hiç Kürtçe bilmediği halde, kısa bir süreç içinde arkadaşlarla kurduğu yoğun diyalog ve üstün çaba ile Kürtçe öğrenmişti. Bütün talimatları çok seri bir şekilde tercüme ediyordu. Bu konuda çok hırslıydı. Öğrenmek istediği bir şeyi mutlaka en iyi şekilde başarma azmindeydi. Bir takım kadın arkadaşlar vardı. Şehit Dersim arkadaş, Beritan arkadaşın teyzesinin kızıydı. Aynı zamanda birlikte partiye katılmışlardı. Dersim arkadaş takım komutanı, Beritan ve Sakine arkadaşlar manga komutanıydı. Kışın bütün mangasına okuma-yazma öğretmeyi, kendisine hedef olarak belirlemişti. Sadece geceleri iki saat etüt yapabiliyorlardı. Bu etütlerde daha çok arkadaşlar fanus ışığında bireysel çalışma yapmaları gerekiyordu. Beritan arkadaş bireysel çalışma saatini de arkadaşların okuma-yazmasına adamıştı.
—
Çok yetenekliydi. Hep birlikte mutfakçı olurduk. Yapı genelde Beritan arkadaşla birlikte görevlere gitmek istiyordu. Çünkü ne iş olursa olsun doğal çalışma disiplini ile kolektivizmi oturturdu. Çalışma temposu çok hızlıydı ve yaptığı işi severek, sevdirerek, zorlukları sevdirerek yaptırırdı. Mesela mutfakçı olduğunda bir tane ekmeğin bile yanmasına fırsat vermezdi, çok hızlı bir şekilde ekmekleri nar gibi kızartırdı. Ekmek açtığı zaman kimse ona yetişemezdi. Akrobatik hareketlerle sacın üzerine ekmek attığında arkadaşlar hayretle izler, katıla katıla gülerlerdi.
Önderliği görmediği halde her gün Önderliği yaşıyordu. Hepimiz Önderliğe duygusal bağlıydık. İdeolojik olarak Önderliğin felsefesini çok anlayamıyorduk. Beritan arkadaş, mücadele tarzı, yaşam tarzı, değerlere bağlığı ile Önderliği anlamış bitmek tükenmek bilmeyen bir enerji ile uygulamaya çalışıyordu. Parti Önderliğinin çözümlemelerini sürekli okuyup inceliyordu. Şehit düşmeden bir iki ay önce Parti Önderliğine yazdığı bir raporda “Önderlik çözümlemelerini romana dönüştürmek istiyorum” diyordu.
Beritan arkadaş ateşi, rengi ve kokusuyla çok severdi. Bu özelliği ile romantik bir gerillaydı. Saatlerce ateşin kıvılcımlarını, korlarını, alevlerini izler, sürekli değişim ve dönüşümü üzerine yorumlar yapardı.
Ateşte canlılık var derdi. Biz daha çok ısınmak için ateşi severdik. Fakat Beritan arkadaş ateşi o kadar anlatıp yorumlamıştı ki, bizim için ateş bir eğitim olmuştu. Bazen:
-Haydi ateşin kişiliğini çözelim diyordu. Bazen biz çok fazla düşünmeden hemen sonucu ortaya koyuyorduk.
-Ne kadar yanarsa yansın kül olmuyor mu diyorduk. Beritan arkadaş:
-Hayır, neden ilk baştaki halini düşünmüyorsunuz. Yanmadan önce ruhsuz bir odundu. Ateşin yanması aslında odunun güzelleşme mücadelesidir. Kül olması ise toprakla bütünleşmesidir. Neden acaba bir odunu hepimiz ilgiyle heyecanla izlemiyoruz, etkilenmiyoruz da ateşten etkileniyoruz? diye soruyordu.
-Bazen sanki bir bilmece gibi sorar, herkesten cevabını bulmasını isterdi.
Ateş ile insan temposunun benzer yanlarını sorardı. Ateş yakmayı çok severdi ve çok güzel becerirdi. Yeni katılan arkadaşlara dumansız ateşin nasıl yakıldığını öğretme fırsatını kimseye kaptırmazdı.
“-Ateş yakmayı seven, ateşe bağlanan gerillayı sever, gerilladan bir daha kopmak istemez. Çünkü ateş ister yazın, ister kışın mutlaka gerillanın yoldaşıdır. Sıcaktır, güven verir. Ama gerilla gibidir. Kendisini tanımayanı, onun yöntemlerini bilmeyeni de korkutur, yakar” derdi.
Şehit Nuda KARKER