HABER MERKEZİ –
Bizim için yaşam, gerçekten başarıda seyretmektir. Başarıya koşmayan bir ilişki, başarıyı kesinleştirmeyen bir ilişki benim nazarımda yenilgidir. Ve yenilenin de ne aşkı olur ne özgürlüğü olur, ne şerefi ne de onuru olur.
Özgürlüğü nasıl anlıyorum. Bana göre bazı doğrular diyorum. Kimine göre ‘siyasi çizgidir’, kimisine göre ‘bu çizgi şöyle demokrasi özelliğidir, şöyle sosyalist özelliğidir, şu ekonomik şu kültür özelliğidir’ filan. Bunlarda şimdi o kadar önemli değil. Özgürlük, kendini gerçekleştirme olayıdır, kendini bu alışagelmiş yüzyıllardan beridir kurumsallasmış anlayışlardan, özelliklerden kendini arındırmaktır. Kırk yıldır üzerinde yoğunlaşma yürütüyorum. Bana göre herkes kadın erkek birbirleri karşısında birer zavallı gibidir. Bunları böyle oturtmanın anlamı şudur ; ‘acaba’diyorum, ‘birbirinize bakabilirmisiniz?’ birbirine bakmak çok önemli. Esit ve özgürlüğe yatkın olarak çok önemli anlayarak bakmak çok önemli. Ama bu yok. Açık söyleyeyim size, yine daha iyi anlayabilmeniz için kimse birbirlerinde bir cidiyet olabileceğine inanmak istemiyor. Mesela varsa bir güdüsü, egemenliği işte bu çok tehlikelidir. Tek taraf biçiminde. Teori de uydurmuş, haktır, yetkidir, gelenektir. Anti demokratlığın en temel özelliği, bunu kırmadan bu erkeği demokratlaştıramazsın. İmtihan diyorum. Hem ‘bu kadar demokratım’ diyorsun, hem ‘olmadan olsun’ diyorsun. Demokrasi ilkesini o erkekte biraz geliştirmezsen demokrasiye ihanet ediyorsun. Vazgeçer misin demokrasiden? En temel demokraside kadın gibi, kadın erkek ilişkisi gibi ifadeleniş, gittikçe eşitliğe yakın, alt yapısı sağlam, amacı sağlam, ilkesi kısaca olan ve inanarak, birbirini ciddiye alarak karşılıklı tavrı yaratmak kadar değerli bir ilişkiden bahsedebilirsiniz. Biz bu ilişkiyi bu kadar değerli yaratırsak, birlikteliği kesin bu ilkeye göre ayarlarsak bu, müthiş bir güç olmayacak mı? Bütün bu yalnışlıkların aşılmasında dev bir adım olmayacak mı? Tutarlı demokrasinin en sağlam zemini bu olmayacak mı?
Kadın-erkek ilişkisi, aile zemini bu olmayacak mı ve bu barışa giden en temel bir adım olmayacak mı ? İlişki demek ki bu kadar önemli. Bizimki hazırlıksız. Hiç ayıp değil kıza da, erkeğe de söylüyorum, doğru temelde ilişkilerinizi görürsem en büyük alkışı ben tutarım. Köle veya küçük ağa, küçük ağanın örgüt içinde kadını kullanmasına ben nasıl rıza göstereyim ? Bu bir cinayet olur. O zaman ben tüm kadınları toprağa gömerim. Çünkü hakarete uğrayacak, çirkinleşecek, nefret edilecek bir duruma gelecek. İşte imtihan veya savaş gerçeği burada. Kadın-erkek açısından bir çelişkidir.
Bir yönde YAJK diye bir ordulaşma ortaya koyuyoruz canına okuyor. Bütün savaş, kadını ele geçirme oluyor. Savaş alanlarında kolaydır, gücü kullanarak kocaman bir kitleyi kendine bağlamak istiyor. Bu çok hoşuna da gidebilir. Bu nedenle terbiye yerle bir ediliyor, siyaset, kadın gücü yerle bir ediliyor. Adamın hoşuna gidiyor. Hepsi sisteme ve ilkeye göredir. Anlamayanlar yanıyor .
Bir kadını buraya getirmek benim kırk yıllık yaşamıma mal olmuştur. Ve ben erkekliğimi günde bin defa boğmuşum. Senin gibi kof erkeğe ben kadın verir miyim? Senin kadının da olsa elinden alırım. Bunu açıkça diyorum. Sevgilin olsa kalmaz. Tabii bu benim için de geçerli. İşte dediğim özgürlük ilişkisi böyle gelişir. Bir çokları numara yaparak, kadını bağlamış. Kadın kadınlığını kullanmış erkeği elde etmiş, ben bunları ciddiye almıyorum. Çünkü güzellik yok, eşitlik yok, içtenlik yok hepsi kandırmaca. Birisi çok boyun eğmiş, çok boyun eğdirmiş, birisi parasına güvenmiş, bir diğeri de zoruna güvenmiş, birisi kaba cinselliğine güvenmiş. Bütün bunları nasıl ciddiye alacağım, nasıl eleştirmeyeceğim. Eğer bu ilişkide sen sistemi kuramazsan militanı değil yıllarca savaştırmak, bir gün bile savaştıramazsın. Kızı değil böyle ayakta tutmak, bir gün ayakta tutamazsın. İlke, sistem burada çok çok önemli. Bunun üzerine tartışma yürütülmelidir diyorum. Evet , kolay kabul niye görür biliyormusun? Hakkın olmadan savaşımını vermeden bir şeye el koymaya benzer.
Savaşla, emekle yaratmadıkça hiçbir şeye hakimdir diyemezsin. Başka emekler üzerine konan ki bu delikanlılar içinde aynı şey söylenebilir. Düzen başkaları yetiştirmiş bunlar başkalarının çocuklarının düzenidir ben onları alıp savaştırmak istedim. Beni mahfettiler. Sonradan şunu öğrendim; eğer tepeden tırmağa bunları yaratmazsan bunlar savaşçı olmaz. Senin istediğin savaşçıların olmaz ve kabul ettim. Müthiş büyük bir emekle analarının, babalarının, geleneklerin savaşan oğulları değil de, PKK’nin ideolojik siyasi çizgilerinin savaşçıları olmak için işte bu inanılmaz savaşı gösterdim. Nefes alamaz durumda.
Kadına saygı, kadına sevgi, kadının kurtuluşu uğruna ben ne yapıyorum? Ne yapmalıyım? Bunları biraz ögreneceksin, mümkünse sen de biraz yapacaksın. Kadını bu kadar düşmüş erkek kendini namuslu görmez. Kadını gelişkin olmayan erkeğin gururu olmaz. Çok net konuştum. Kadının dili yoksa, kadının her türlü düşüncesi, fiziği, ruhu bilmem güzelliği yoksa o erkek huzur bulamaz. Bütün kadınların bu yönlü gücü olmazsa erkek huzur duyamaz. Bazıları kadın geliştikçe korkuyor. Şimdi bunlar size belki çok anlamsız, yetersiz gibi gelebilir, ama başka çaresi yok.
Bizdekiler yetkiye dayanarak bu sanatı döndürüyorlar, kurutuyorlar. ‘Ağa geldi, paşa geldi’ diğeri de ‘tamam’ diyor. Oldu gitti. Onda hiçbir şey kalmadı ki! İncelik, sanat, gönül. vs. Şu anda büyük bir kesimi bana yatkın bunu benden istiyorlar. ‘Hayır. Sizin ilkel duygularınıza, yaklaşımlarınıza alet olmayacağım’ diyorum. ‘Gizli yaparım’ diyorlar. Yapsınlar! Mühim olan benim göz yummamam. Mühim olan benim kendimi ilkede ve savaşta böyle korumamdır. Kaçarlarsa kaçsınlar hiç umrumda değil. İftira ederler, ne yaparlarsa yapsınlar. Güçlü kadından korkuyorlar. Korkmayın diyorum. Kadın -ben de dahil diyorum, bana da ters düşsünler- yeterki gelişsinler, güçlensinler güzelleşsinler, iyi olan budur. Toplumumuzda etrafımızda iradesi olan düşüncesi olan, gücü olan kadından niye korkalım? ‘İlla ayaklarımıza kapansın’. Neden bundan zevk alalım? Alçaklık bu değil mi? Gücü olan kadın seni korumasını da bilir. Gücü olan kadın seni sevmesini de bilir. Değilmi?
Erkeği öldürmek sosyalizmin temel ilkesi. Orada iktidarı öldürmektir, orada tek taraflı hakimiyeti, eşitsizliği öldürmektir, orada hoşgörüsüzlüğü öldürmektir. Hatta giderek faşizmi, diktatörlüğü, despotizmi öldürmektir. Neyi öldürme? Yaşamaması gerekenleri öldürme. Ben deli olsaydım sorumluluk duygum fazla gelişmemiş olsaydı, biliyorsun bu işler yürütülemezdi. Geliştirebilir miydim savaşı? Öyle bir darbe yerdim ki çoktan bitmiş olurdum. Demek istediğim insanlar hakkında karar verirken olağanüstü zorlanıyorum. Sorumluluğumun bilincindeyim. Bir kararım buydu. Böyle yaşamaktansa bunlar ölmeli. Eğer yaşayacaklarsa nasıl? Orada işte bunları yavaş yavaş savaşa kaldırdım. Niçin? Eğer yaşayacaklarsa ölümden beter bir yaşam, savaşmayacaklarsa mutlaka öldürmek gerekir.
Erkeksilik, iktidarcılık demektir aynı zamanda. Bakıyorum buna özeniyorlar. İşte tam bu noktada mekanizmayı güçlendirmeye çalısıyorum. Özellikle bu bastırılan toplumlarda diktatöryal özelliği olan yerlerde erkek idaresi kadın üzerindeki cinsel hakimiyetle çok bağlantılı. Mesela bizim gerçekliğimizde bu çok daha çarpıcı. Bizim erkek için o bitirilmişliğini, iktidarsızlığını, güçsüzlüğünü, kadın karşısındaki gücüyle dengeler. Erkeksiliğini burada konuşturur, telafi ediyor. Orada muştuluyor, orada yiğitleşiyor. Sadece zavallı bir kadın var. O kadın karşısında senin erkekliğin kaç para eder? Bunu erken yaşta tespit ettim, iste bu erkeklik çok kötü. Fukara kadının durumu belli. Zaten öyle bir erkek olmaya çekindim. Kadın da hazır. Kadının da zavallılığı veya kurnazlığı şurada. ‘erkeğim’ diyor başka bir şey demiyor. Hiç bilmeden ‘erkeğim!’ diyor. Onun nazarında erkeği tanrıdır, ağasıdır, paşasıdır, beyidir, efendisidir, her şeyidir. Ama senin erkeğin bitik cephe gerisinde bak hiçbir şey yok. Kesin görmek istemez. Kocaman ömrünü bir erkeksi ideolojiyle kapatmıştır. Ve kadın orada bitti kapaklandı, gitti. Bütün yeteneklerini öldürüyor. Ben bunu genç kızlarda gördüm. Hele biraz yaşlı erkekler nasıl kaybettirdiklerinin, kaybolduklarının farkında değiller. Bunlar benim tarzımda bir insan için çok öfkelendirici bazıları geleneklere göredir, toplumda olur böyle şeyler denilebilir ama benim ruhum biraz hassas olduğu için bir mim koydum.
Erkek, sen erkek mi olmak istiyorsun? Eğer sen gerçekten erkek olmak istiyorsan sana şartlarım olacak. Öyle zavallı kadın karşısında böbürlenmeye hiç gerek yok. Biliyorsunuz kaba cinsellik kendini tam iktidar sahibi görme anlamına geliyor. Kadın üzerinden hesap yapmayacaksın bir defa. Mal gibi birbirini elde etmeden kullanmayacaksın. Birisi, ‘sana hakim oluyorum’ diyor; diğeri ‘seni bununla kendime bağlıyorum, satın alıyorum’ diyor. Böyle yaklaşmayacaksın. Malesef toplum tümüyle böyle kilitlenmiş birbirine. Ki, bunun üzerine müthiş ikiyüzlülükler, mallı mülklü yaklaşımlar, sevgisizlikler, her türlü ahlaksızlıklar, yalancılıklar yapılıyor. Erkek değildir erkek gibi görünür. Kadın değil, kadın gibi görünür. Bunlar beni küçük yaşta etkiledi. Benim isyanım bunadır. Bunu çok iyi bilmek gerekir.En önemliside hem gördüm hem de bu günahları kendime yaklaştırmadım. Herkesin biraz becermediği veya benim PKK içinde geliştirmek istediğim; PKK’nin savaşçılığı ile bu erkeğin öldürülmesiyle bağlantılıdır .
İşte Zeynep Kınacı olayı budur. Müthiş bir olay yaptı kendisini. Çağrıya verdiği cevaba bak ! Bu en büyük sembol diyelim. Daha başka örnekleri de var. Bundan çıkarmanız gereken önemli tarihi sonuçlar var. Zaten Zeynep’in deyişinde var. Lanetlediği şeyler, karşı koyduğu şeyler, istediği şeyler çok nettir. Bunlar öyle ciddiye alınmayacak sözler de değil. Çünkü tarihin en büyük eylemini ortaya koydu. En başta sizler de bunun gereklerini iliklerinize kadar hissetmek zorundasınız. Tabii ben de saygılı olduğum için gereklerini yerine getirmek zorundayım. Her sözü benim için bir emir. Bunu bana inkar ettiremezsiniz. Uygulamazlık da ettiremezsiniz, çünkü benim adımı kullanarak böylesine bir yiğitliği gösteren, eğer ben insan isem son nefesime kadar gerekeni yapacağım. Hem düşüneceğim, zaten gerekeni yapar derken, diyor ki, ‘sen hem iyi düşüneceksin, iyi uygulayacaksın, hem de bizi kadın ordusu yapacaksın, bizi savaştıracaksın.Ben böyle yapıyorum, ama sen de gerisini böyle tamamlayacaksın. ‘Anlamadık, duymadık’ demeyeceksiniz. Derseniz çarpılırsınız. ‘Vay bize bu yapılır mı, vay sizi böyle tanımadık!’ demeyeceksiniz. Hayır! Her şey yapılır ve siz bizi tanıyın.Tanımaya muhtaç olan sizsiniz. Zaten dünyanızda yazılacak bir dünya değil, pis bir dünya. Çok aldatılmış ve kendinizi çok kandırmışsınız. Zor bela yüzünüze bakabiliyorum. Kadın savaşımı, kadın uğruna savaşım öyle kolay bir iş değil.
Halklar Önderi Abdullah Öcalan