HABER MERKEZİ – Halk Önderi Abdullah Öcalan şahsında Kürt Özgürlük Hareketi ve Kürdistan halkına yönelik uluslararası komplo, 9 Ekim 1998’de start aldı. Halklar Önderi’nin 9 Ekim’de Ortadoğu’dan çıkmak zorunda bırakıldı.
Halklar Önderi bu sürece kadar gittiği her evde dokunduğu her kişide büyük bir etki yaratarak etrafında topladı. Halklar Önderi Abdullah Öcalan ile tanışan herkes ona büyük bir bağlılık ile bağlandı ve yıllarca bu bağlılıklarını korudular ve büyüttüler.
Bizler de Nûçe Ciwan Ajansı olarak ailelerden Halklar Önderi Abdullah Öcalan ile ilk karşılaşmalarını, 9 Ekim komplosunu ve bugüne kadar devam eden süreci dinledik.
Aileler ile yaptığımız röportajın tamamı şöyle:
1991 ve 1994 yıllarında Halklar Önderi Abdullah Öcalan ile kalan Kamûran Hecî Ebbulezîz, Halklar Önderi’nin insanların beynine ve yüreğine etki ederek kazandığını vurgulayarak şöyle devam etti:
Şehid Doktor Kendal ve Şehid Sozdar’ın kardeşiyim. Her ikisi de 1991’de şehid düştüler. Aynı zamana de Şehid Zinar Ava Mezin’ın kuzeniyim. Hareketi 80 li yıllarda tanıdık. Kız ve erkeklerimiz katıldılar. Bu harekete inandılar. Bundan önce rehmetli barzaniyi savunuyorduk. Sonra Özgürük Hareketi çıktı ve ona katıldık. Yeni bir itibar ve yeni bir yöntemdi. Bilimseldi. Bütün aydın gençler katıldı. Örneğin Şehid Doktor Kendal 1988 de doktorluğu bitirmişti. Akademiye gitti. Şehid Zinar Fizik okuyordu. Katıldı. Şehid Sozdar yüksek okul okuyordu o da öyle katıldı. Hepsi okuyan gençlikti. Yani bir bilinç ile katıldılar bu harekete. Biz de o zamandan bu güne kadar çalışmalarda yer alıyoruz. Kapımız harekete her zaman açıktı. Bir çok arkadaş gelip geçti evimizden. Biz şehidlerimize söz vermişiz, sonuna kadar onların yolundan yürüyüp amaçlarını gerçekleştireceğiz.
“İNSANLARIN ÖNDERLİĞE BAĞLILIĞI İNANÇ ÜZERİNEDİR, İMAN GÜCÜ VARDIR”
Ben Önderliği iki defa gördüm. 1991 ve 1994 yıllarında. Tarif edemiyoruz tabi o anı. Hem heyecan hem de manevi yönü çok farklı. İlk gördüğümüzde gözlerimize inanamadık. Önderlik gelip içeri girdi. Biz ayağa kalktık. Önderliği görünce dona kaldık. Önderlik gelip tek tek hepimizle tokalaştı. ‘’Arkadaşlarımızı tanımamız lazım tabi’’ dedi. Biz de kendimizi tanıttık. Bir önderliğe bir fotoğrafa bakıp acaba gerçekten o mu diye şaşkınlık içindeydik. Bir çok arkadaş da hazırdı. Her kes kalkıp raporunu sundu. Önderlik bize ‘’Halk ne diyor?’’ diye sordu. Biz de ‘’Başkanım halk çizgisine bağlıdır’’ dedik. Kardeşim Önderliğe dedi ki Türkler diyor ‘’Bu Apo bu insanlara ne veriyor da insalar gidip ona katılıyorlar.‘’ Önderliğin elinde de bir kaset vardı. Kaseti göstererek ‘’Ben fikirlerimi bu kasete atıyorum ve halka dağıtıyorum.’’ Yani şunu anlatmak istedi, aslında insanların beynine ve yüreğine etki ederek kazanıyor. Beşbin yılın kiri ve tozunu Önderlik bu kasetlerle temizliyor. Yani insanların Önderliğe bağlılığı inanç üzerinedir. İman gücü vardır. Beyinleri özgürleştiriyor. Yani sen yolunu tanıyorsun artık. Özgürleşme önce düşünce de başlar. Düşünce özgürleşmeden başka hiçbir özgürleşme olamaz. Tabi bu söylediklerimiz de hepsi Önderliğin sözleridir.
Elinde iki radyo tutuyordu. Bir kulağıyla BBC radyosunu dinliyordu, diğer taraftan türk haberlerini dinliyordu. Arada da bizim durumumuzu sorup diyalog geliştiriyordu. Yani aynı anada kulağı ve dikkati her yerdeydi. Bir iş yaparken bitireyim de sonra diğerini yapayım diyen bir tarz yoktu. Ben o güne kadar hiç böyle bir şey görmemiştim. Çok şaşırdım. Önderlik kendisine karşı yürütülen bu savaşa, Körfez savaşına, Başûr’daki serhildanlara, arkadaşların içinde olduğu ve şehadetlerin yaşandığı bu savaşlara rağmen, türk devletinin yürüttüğü planlara rağmen O bizim durumumuzu, halkın durumunu ve ailelerin durumunu bile merak edip soruyordu. Ben Önderlik böyle şeylerden hiç haberdar değil, sormuyor sanıyordum; ama bakıyorsun Önderlik her şey hakkında bilgi sahibiydi ve ilgileniyordu.
“ÖNDERLİK İDEOLOJİK BİR DEVRİMİN TEMELLERİNİ OLUŞTURMUŞTUR”
Önderlik Ortadoğu’da yeni bir tarz, yeni felsefe, yeni bir ideoloji yarattı. Önderliğin en çok istediği ve halkın etrafında toplanmasını istediği şey halkın kendi öz yönetimini kurması ve özgürlüğünü sağlamasıydı. Önderlik Kürt toplumu üzerindeki bu beş bin yıllık zulmü bitirmek ve toplumu özgürlüğüne kavuşturmak istiyor. Önderliğin geliştirdiği felsefe kapitalist sistemin temellerini, dar aşiretçi sistemin temellerini, şovenizm ve faşizm sisteminin temellerini yıkan bir felsefedir. Tabi bu felsefe onların çıkarlarına göre değil. Yani görülüyor ki bu felsefe kapitalist dünyanın önündeki en temel diken rolündedir. Bu yüzdendir ki kapitalist devletler topluluğu hatta Sovyet Rusya’ ya kadar Önderliğe sahip çıkılmaması için harekete geçtiler. Yani bir çok devletin işbirliği yaparak Önderliği yakakadıkları bir plan olarak işledi. Önderliği Türk Devleti tek başına yakalamamıştır. Dünya emperyalizmi yakalamıştır. İçinde Gladio var, Nato var. Bu güçler Önderliğin içinde olduğu uçağın yere inmesine dahi müsade etmediler. Hatta Amerika Sovyet Rusya’ya Önderliğin orada kalmaması için 10 milyar dolar ödeyerek buna engel olmuştur.
Onlar eğer Önderliği yakalarsak hareket üzerine hakimiyet kurabilir, denetime alabiliriz diye düşünüyorlardı. Tabi bu komployu gerçekleştiren bu güçler nasıl ki daha önce bütün devrim önderlerini yakalayarak devrimleri tasfiye ettiysek bunu da öyle yaparız diye düşünüyordular. Ama Önderlik ideolojik bir devrimin temellerini oluşturmuştur. Felsefe ile oluşturmuştur. Savunma ve felsefesi İmralı zindanında hapis kalmamış, İmralı’nın duvarlarını parçalamıştır. Önderlik felsefesinin aydınlığını Afrikalılara kadar ulaştırmıştır. Yani eğer bu gün Erdoğan Afrika’ya gittiğinde bir çocuk “Ben sana gül vermem, çünkü sen Kürt halkına zulüm ediyorsun” diyebilliyorsa bu Önder Apo’nun oraya kadar yaydığı felsefe sayesindedir. Bu devrim Önderliğin yakalanmasından sonra 22 yıldır halen devam ediyor ve devam edecek. Çünkü bilimsel ve felsefik bir temele dayanmaktadır.
“RUHUMUZ VE KANIMIZLA YAŞATACAĞIZ”
Halk olarak bizler de gece gündüz hareket halinde olmalıyız. Önderliğin söylediklerini yaparsak zaten Önderlik özgürleşir. Önderlik şuan fiziki olarak tutsak edilmiştir; ama düşünceleri özgürdür ve dağılıyor. Önderliğin demokrasi için söyledikleri bu gün Rojava Devriminde yaşamaktadır. Bu gerçeklik Ortadoğu Konfederalizmine de dönüşecektir. Bu gün bütün Ortadoğu halkları da bu felsefeye inanmakta ve desteklemektedir. 22 yıldır zindanda olan bu Önderlik kendini halk için feda etmiştir. Bizden de istenen her an ayakta olmak ve her an Önderliğin özgürlüğü için çalışmaktır. Önderliğin özgürleşme zamanıdır, özgürleşmelidir. Kürdistan işgali kaldırılmalıdır. Bütün Kürt Halkı bir olmalıdır ki bu yüz yılı Kürt Halkının Yüz yılı yapabilelim. Önderlik bizden bunu istemektedir. Bizim bütün gücümüzü Önderliğin özgürlüğüne seferber etmemiz lazım.
Biz Önderliğe selam ve saygılarımızı gönderiyoruz. Ruhumuz ve kanımızla yaşatacağız. Tek bir günümüz kalana kadar bu felsefeyi kendimizden sonraki kuşaklara taşıyacağız. Dağdaki gerilaya, zindan direnişçilerine, şehid ailelerine ve tüm çalışanlara selamlarımızı gönderiyoruz.
Biz Önderliğimizin yanına gittik. Başkan bizimle selamlaştı daha sonra çadıra geçip oturduk. Başkan gelip içimizde oturdu. Saat dörtden saat sekize kadar bizimle kalıp konuştu. Ogün orada kaldık. Sabahına bize eğitim var dediler. Arkadaşlar gidip eğitim yapacak. Halk da arkadaşlarla beraber eğitim yerine gelsin dediler. Biz de arkadaşlarla beraber eğitim yerine geçtik. Arkadaşlar silahlarını alıp eğitime başladılar. Benim oğlum Xişman da içlerindeydi. O da gidip bir yeri ateşe verip bayrağı bıraktı. Sonra arkadaşlar mermi atmaya başladılar. Ben de ozman korktum dedim oğlum vurulacak. Sonra yanımdakiler rahat olmamı bunun eğitim olduğunu söylediler. Daha sonra eğitimlerini bitirdiler.
Önderlik bizimle tam sekiz saat ayakta bekler halde konuştu diyen Yadê Nazê Halklar Önderi ile karşılaşmalarını şöyle anlattı:
“ÖNDERLİĞİMİZ ÖZGÜR OLMAYANA KADAR BİZ DE KENDİMİZE ÖZGÜR DEMEYECEĞİZ”
Konuşma bittikten sonra biz oradan ayrıldık. Ama biz gelmeden önce Önderlik bize şöyle dedî “Sizin gidip barış anneleri örgütlenmesini oluşturmanız lazım. Cephe çalışmaları yürütmeniz lazım.’’ Biz de barış annesi olduk, cephe çalışmaşarı yürütük bu güne kadar da çalışıyoruz. Köy köy gezip toplantılar yapıyorduk, çalışma yürütüp öyle dönüyorduk evimize. Çalışmalara başladığım günden bu güne kadar da devam ediyorum. Toplantılar yaptık, arkadaş ve dost kazandık hatta bunları yaparken bazen kovulduğumuz yerler dahi oldu; ama çalışmaya devam ettik. Önderlik bize dedi “Ben sizin yanınızda olmaya bilirim ya da arkadaşlar yanınızda olmayabilir; ama sizin kendi kendinize çalışma yürütebilmeniz lazım.’’
Biz Önderliğimiz üzerindeki bu tecrit ve komployu kabul etmiyoruz. Biz var olduğumuz sürece Önderliğize bağlı yaşayacağız. Biz çocuklarımızla, ailemizle beraber Önderliğe bağlıyız. Önderliğimiz özgür olmayana kadar biz de kendimize özgür demeyeceğiz. Önderliğimiz ne zaman özgür olursa biz de o zaman özgür olacağız. Ne başka güç ne de KDP, ne yaparlarsa yapsınlar bizimle baş edemezler. Biz örgütlü bir gücüz. Kimse bizimle başedemez. Çalışmalarımızı yürüteceğiz. Bizler şehidlerimize bağlıyız. Onların izinde yürüyoruz. Başka kimsenin ne dediği bizi ilgilendirmez.
Tüm halkımızı birlik olmaya ve başkaldırmaya çağırıyorum. Tüm Kurdistan ve ülke dışındaki halkımız ayağa kalkmalıdır. Birlikte olmalıdır.
Halklar Önderi Abdullah Öcalan’ın bütün gençleri etrafında topladığına dikkat çeken İsa İsmail, “Önderlik bizim için bir özlem, bir hasret oldu” diyerek sözlerine şöyle devam etti:
1983’te Şam’a taşındık o zaman partiyi tanıdık. Biz işçiydik, ailemle beraber bir ailenin işini yapıyorduk. 83’te Şam’a gittik. 1984’te Başkanı tanıdık. Kaldığımız ev yurtsever bir ailenin eviydi. Başkanda yanımızda ki evde kalıyordu. Tabi o zaman Başkanı tanımıyorduk. Onlarca kez Önderliği gördük ama Başkan olduğunu bilmiyorduk. Beraber yiyip içtik ama birbirimizi tanımıyorduk. Ama orada Ebu Ahmed olarak biliniyordu. Başkan’ın kaldığı ev yurtsever bir evdi, şehitleri olan ve çalışan bir aileydi. Başkan orada kalıyordu. Başkanı ilk kez tanıma fırsatı bulduk. Bir hareketlilik vardı. Gençler vardı, çok sayıda öğrenci Başkanın etrafında toplanıyordu. Birçoğu şehit düştü. Heval Medeni gibi, heval Hereqol gibi birçok arkadaşımız vardı, bir çoğu öğrenciydi. Yine heval İsmail ve heval Necah gibi.
İlk o zaman görmüştüm Başkanı. İkinci olarak ise 1990’lar da Lübnan’daki Bekaa Kampı’nda görme imkanım oldu. Başkan orada halkın davasından bahsetti, halk davası hakkında konuştuğu zaman Lübnan’daki Bekaa kampında yaklaşık onbeş bin kişi vardı.
“PKK ŞEHİTLERİN EMEĞİ ÜZERİNE İNŞA EDİLMİŞTİR”
3 gün orada kalındı. Başkan orada bir konuşma yaptı. Yaklaşık 400 arkadaşın da eğitimi tamamlanmıştı. İşte o zaman heval Cuma’da sonlara doğru Avrupa’dan gelip yetişmişti. Başkan partinin tarihi hakkında konuştu. “Parti nasıl kuruldu, kurulurken yaşanılan zorluklar, çekilen zahmetler, yokluktan şimdiki duruma kadar yaşananlar” üzerine konuştu. Önderlik bizim için bir özlem, bir hasret oldu. O kadar yıldan sonra acaba Önderliği görsek ne der? ben bu konuda yoğunlaşıyorum. Sonra 90’larda halk davasından dolayı Başkanı görmek üzerine tekrar görüştük. O evin sahibi oradaydı. Başkan o arkadaşa “Gel, biz seninle arkadaş değil miyiz. Beraber yiyip içmedik mi, senin evinde kalmadık mı” dedi. O arkadaş da ben senin Başkan olduğunu nereden bilecektim dedi. O
arkadaşın adı Hacı Hamza’ydı. 3 gün orada Başkan’ın yanında kaldım. Dediğim gibi yaklaşık 500 kişiydik. Bu öyle kalabalık bir sayı değildi. Gelenler de Önderliğin heyecanı vardı, toplu olarak oturduk. Yine dediğim gibi başkan parti tarihine, Kürtlerin tarihine değindi, bizim takip ettiğimiz konular üzerinde durdu. Orada bir çok kişi soru sordu, içlerinden biri “başkanım bize yardım edecek kimse var mı?” dedi. Başkan bu soruya sinirlendi. “Bu noktada kararlıyız, kimsenin yardımına ihtiyacımız yok” dedi. Bunun yanında önderlik Rusya üzerinde de durdu. Rusya’da savaş çıkmıştı. Devrim oldu. Rusya’nın bize yardım edeceği söylendi ama Başkan daha çok kendi halkına, Kürt halkına odaklandı, yoğunlaşması daha çok Kürt halkınaydı. Biraz konuştuk, arkadaşlarda söz hakkı alıp tartışıyorlardı. Başkanı, “Parti ve Kürdistan tarihinden kim söz edebilir?” diye sordu.
Tabi Başkan’ın olduğu yerde genelde kimsenin konuşmadığı bir gerçekti. Bu sorudan sonra bir arkadaş elini kaldırdı ve ben biliyorum dedi. Bir kaç kelimeden sonra Başkan, “otur sen PKK hakkında hiç birşey anlamamışsın. PKK şehitlerin emeği üzerine inşa edilmiştir, kanları üzerine inşa edilmiştir. PKK’nin her bir şehidi tarihe geçmiştir.” dedi. Önderlik bu konu üzerinde epey durdu. Önderlik bir kişiyi bir kere gördü mü, onu ikinci görüşünde hemen tanırdı. Bazı aileler vardı, Önderlik onların da gelmesini istiyordu, onların durumu üzerinde durmayı istiyordu. Gerçekten de Önderlik her zaman halkın içindeydi, kendi halkı ile beraberdi. Biz Önderliği bu şekliyle tanıdık, Önderlik sadece bir kişilik değildi.
“ÖNDERLİK DÜŞÜNCEDİR, BEYİNDİR, AHLAKTIR”
Önderlik, düşüncedir, beyindir, ahlaktır. Yoldaşlığı Başkan’ın şahsında görebiliyor insan. Eğer önderliğin yanın da on kadro kalsaydı, o on arkadaşın her biri bir ülkeyi yönetebilirdi. Çünkü Önderliğin yanında bulunanlar hemen yönetici olurlardı. Başkan derdi ki hepiniz PKK’siniz. Bizi uyarırdı. Eğer arkadaşlar iyi değilse gelin bana söyleyin derdi. Açık konuşalım hangi başkan bu sözleri halkına söyler ve halkının arasında kalır. Bu yönüyle Başkan’ın kendine has heybetli bir duruşu vardı. Tabi silaha ve siyasete de hakimdi.
Simdi gelelim Kürt Halk Önderi üzerinde ki uluslararası komplo ya; komplo şimdi turk devletine bulaşmış kendini bundan kurtaramıyor. O zaman bu savaşı Başkan’a karşı kız olarak kullanacak. Kırk yıldır gerilla savasini ve özgürlük mücadelesini bitiremiyorlar . Zaten Önderlikte Kürt sorunu üzerine konuştuğu zaman “her zaman yanınızda olmayabilirim, o yüzden kendinizi yönetmesini bilmelisiniz” derdi. Bu söylemi defarlarca kez söylerdi. Yapılan komplo, dünya devletleri ve Kürt partileri isim vermek gerekirse KDP, o kadar zamana rağmen komplonun içindedir hala. Halkının Özgürlük davasını yürüten bir kişi, dünyaya tanıttığı fikirleri ve felsefesi onun özgür olmasına izin vermiyor. Yapılan bu ihanet Başkan APO’ya karşı yapıldı, tabi sadece Başkan APO’ya karşı yapılmadı, Kürt halkına karşıda yapıldı. Bu komployu yapanlar şöyle düşündüler Başkanlarını alırız , halkını da nefessiz bırakırız. Önceden de Önderlik ve arkadaşlar KDP üzerinde konuşurdu. “KDP Kürtlerin boğazına takılan bir lokma gibi Kürt devrimlerinin gelişmesine engeldir.” diye. Bu Komploda KDP’nin de eli vardı, KDP kendini yıkasın, kendini temizlemesin.
“KDP KÜRT HALKINA NASIL HESAP VERECEK”
KDP 40 yıldır Türkiye’ye yardımda bulunuyor, onlarca öncü devrimcimizi şehit etti. PKK daha yeni yeni ortaya çıkınca KDP karşı çıktı. Başından beri sehidlerimizi kanında KDP’nin eli var. Şimdi diyorlar basurda ne işleri var. Kurdistan 4 parçadır. Kürdistan ne sizin ne de babanızın mülküdür. Dört parçada birdir. Yunanistan, İsrail ve Amerika dahil olmak üzere birçok devletin bu savaşa yardım etmesi ve asker göndermesi utanç verici. Eğer diyorlarsa biz insanız, insanlık mücadelesi veriyoruz, insan haklarından yanayız, demokratikleşmeden yanayız. Bu nasıl olur böyle. Yarın Kürt halkına nasıl hesap verecekler. Kürt halkına onderlerini yakaladığını zindana attığını nasıl anlatacaksin. Bu bir kara lekedir ve tüm devletler sorumludur bundan. Biz insan haklarıni savunuyoruz diyenler. Bunların hepsi yalan ve doğru değil.
Önderlik ile partiyi birbirinden ayırmak için uluslararası komplo hazırlandı. Neden şimdiye kadar avukatların Önderlikle görüşmesine izin verilmiyor? Neden bırakmıyorlar önderliğin durumunu öğrensinler? Arkadaşların durumunu öğrensin, durumları ne aşamada neden izin verilmiyor? İnanın ki yaşamda özgür olan biri varsa o da Önderliktir. Önderlik yanında hiçbir şey bırakmadı ki halkına vermesin. Gerçekte özgür olanlar şimdi zindandalar. Önderlik bize herşeyi verdi, yaşamını ve ailesini verdi, beynini verdi.
O zaman 10 kişiydi şimdi ise Önderliğin fikirleri Afrika’da bile tanınıyor. Herkes Önderliği ve düşüncelerini kabul ediyor. Biz özgür düşünce istiyoruz, özgür düşünceyi de ancak Önderlik yaratabilir. Çünkü özgür olan Önder APO’dur.
Yine dediğim gibi komployu kınıyor, lanetliyoruz. Suçlular Kürt halkından ve Önderlikten af dilemelidirler. Önderliğin bu zamana kadar zindan da olması bir utançtır. İmralı zindanı dünyaya örnek olmuştur. Önderlik nasıl ki boş yerleri askeri yerlere çevirdiyse, İmralı cezaevinide felsefe okuluna çevirdi. Peygamberler zamanında bile bir düşünce bu kadar yayılmamış ve kabul görmemiştir.
Bizler Önder APO’nun özgürlüğünü istiyoruz, komployu lanetliyoruz ve bütün devletler bilsin ki Kürt halkına borçludurlar. Bizler de halk olarak, yurtseverler olarak özellikle de şehit aileleri olarak intikamımızı alalım, partimize ve Önderliğimize sahip çıkalım. Kim ne derse desin ve kim özel savaş yürütmeye çalışırsa çalışsın onlara asla kulak asmayalım. İçimizde yürütülen oyunlara karşı duralım. Birlik olalım ve şehitlerimizin izinden gidelim. Önderlik her zaman şehitler bizim öncülerimizdir demiştir ve gerçekten de öyledir. Şehitlerimizin emeği, şehitlerimizin kanı üzerinden kötü oyunlar oynamayın. Yanlış siyaset yapan, halk içerisinde yanlış hareket edenlere karşı duralım. Özellikle şehit aileleri için geçerlidir. Bu parti onların partisi, emeklerinin ve çocuklarının partisidir.
Halklar Önderi ile ilk karşılaştıklarında çok büyük bir heyecen yaşadıklarını söyleyerek duygularını anlatan Yadê Xanê konuşmasına şöyle devam etti:
“BU ZULÜM BİN YILLARIN ZULMÜDÜR”
Hepimiz sahada bekledîk. Sonra Önderlik geldi. Nasıl geldiğini anlamadık. Geldi yanımıza bizimle sohbet etti. Uzun uzun konuştu daha sonra gitti. Daha sonra akşam olunca bizi tekrardan çağırdılar ve toplandık. Yine bize konuştu. Biz o gece orada kaldık. Sabah olunca tekrar sahada toplandık. Önderlik tekrar gelip bizimle konuştu. Qamişlo’dan, Kobanê’den halk gelmişti. O zaman yeğenim de bizimle beraber gelmişti. Bize siz gidin ben dönmeyeceğim burada kalacağım dedi. Biz de sen dönmezsen biz de gitmeyiz dedik. Tekrar bize siz dönün ve çalışmalarınızı yürütün ben burada kalacağım dedi.
Ertesi gün sabah çıkacağımız zaman sıraya girdik. Benim yeğenim de sırada bizimle vedalaşmak için bekliyordu. Onunla da vedalaştık ve öyle ayrıldık oradan. Biz oradan çıkmadan önce heval Sakîne de gelmişti oraya, onunla da tanışıp vedalaşıp öyle ayrıldık. Önce Lübnan’a geldik, sonra da Şam’a geçip öyle geldik.
Biz bu komployu lanetliyoruz. Bütün büyük devletler bir olup Önderliğimizin üzerine geldiler. Çünkü Önderlik Kürd halkının zaferini ve özgürlüğünü istiyordu. Bu sebepten ona komplo yapıp zindana attılar. Devletler topluluğu olmasaydı hiçbir devlet tek başına Önderliğimizi yakalayamazdı ve zındana atamazdı.
Önderlik Suriye’den çıktı. Türk devleti o zaman Suriye’ye saldıracağını söylemişti. Önderlik de büyük bir savaş çıkmasın diye çıktı buradan. Şimdi 22 senedir Önderliğimiz zindandadır. Bu kadar kalmamalıydı. Eğer biz Kürt halkı olarak güçlü bir birliktelik oluştursaydık şimdiye kadar Önderliğimizi çıkarmış olacaktık. Hapiste kalmamalıydı Önderliğimiz. Verdiğimiz tüm şehidler ve bedelleri Kürdistanın zaferi için verdik. Çocuklarımızı feda ettik.
Var olan ihanet bir çok şeye engel oluyor. Kürt halkı olarak bir birimize dayanıp bu zulme son vermeliyiz. Bu zulüm bin yılların zulmüdür. Dün veya bu günün değil. Biz her dönemden daha fazla önderliğimize sahip çıkmalıyız ve bu zulmü bitirmeliyiz. Yıllardır bu kadar kızlarımız, oğullarımız şehid düştü. Özgür bir yurd sahibi olmak Bizim de hakkımız değil mi dir.
Tüm dünyaya sesleniyorum Önderliğimizi o zindandan çıkarsınlar. Yeter artık. Bizim de bir olmamız lazım ki ülkemizi özgürleştirebilelim, Önderliğimizi özgürleştirebilelim ve şehidlerimizin intikamını alabilelim. Hiç bir şey şehidlerimizin kanından daha değerli değildir.