HABER MERKEZİ –
Simbiyoz beslenme hayvan-hayvan ya da hayvan-bitki arasında var olan bir beslenme biçimidir. Bu beslenmede, hayvan-hayvan ya da hayvan-bitki ilişkisinde biri diğerindeki eksikliği tamamlar. Örneğin hayvanın biri topraktan su alma özelliğine sahip olsun. Biri de protein. Su alan protein, protein alan da su alacak özellikte olmadığı için, ikisi birlik kurup yaşamaya çalışır. Yaşamları birbirine bağlı iki canlı ortaya çıkmış olur.
Biyoloji diliyle belirtirsek KDP ve TC ikilisi arasında ‘hayvan’ ilişkisi vardır. Şunun için. İkisi de sistem olarak birbirine benziyor. İkisi de iktidar güçleridir. İkisi de diktatör, hırsız ve yalancıdır. İkisinin de toplum üzerinde egemenlik kurma hayali vardır. İkisi de bir aile ve bu aile etrafında kümelenmiş çıkar guruplarınca yönetiliyor. Aralarında açık gizli birçok, askeri, siyasi ve ekonomik anlaşma var. İkisi de dış güçler için çalışırlar. Bu iki eksik ‘hayvan’ birbirini beslerken gıdasını Kürt ‘kanından’ almakla da özgünleşmiş bir simbiyoz beslenme biçimi yaşıyorlar.
Türk devleti, Kürt düşmanı, çete ve terörist bir devlettir. Yüz yıldır halklara katliamlar yaptığı için de soykırımcı ve katildir. Türkçede tüm kötü, çirkin durumları anlamlandıran kelime ve kavramlarla nitelendirilmeyi daha çok AKP-MHP faşist döneminde hak ediyor olsa da, gerçekte mayası kötülük ve çirkinlik olan bir devlettir. Bu devleti en az doksan yıldır batılı emperyalistler modernist adı altında halklara pazarlıyorlar. Fakat, Kürtler PKK öncülüğündeki mücadelesiyle bu devletin gerçek yüzünü deşifre etti. Başını Almanya ve ABD’nin çektiği güçler, yalanlarını, sahte modern devletlerinin gerçeğini açığa çıkardığı için, Türk devleti ise deşifre ettiği için PKK ve PKK çizgisinde düşünen, siyaset yapan, kimliklerini yaşamak isteyen Kürtlere düşmanlık yapıyor.
Türk devletinin Kürtlere karşı savaşında en büyük silahı, ‘Kürt yoktur, hepimiz kardeşiz, devlet ayrımcı değil, Kürtler ve Türkler iç içe geçmiştir’ benzeri argümanlar üzerine kurulu zihniyeti, söylemi ve siyasetidir. PKK öncülüğünde bu aldatması deşifre edilince, Kürtlere karşı kullandığı en büyük meşruiyet silahı elinden alınmış oldu. Artık dünyada birçok çevre, ‘Türk devleti Kürtlere zülüm yapıyor, baskı yapıyor, Kürtleri öldürüyor’ benzeri cümleler kuruyor. Yine biyoloji dili kullanırsak, Türk devleti organlarının işlevli olmasını Kürt yoktur üzerine kurmuştur. PKK öncülüğündeki mücadele ile Kürt, Kürt oldu. Böylece organlar bir bir çürümeye başladı. Örneğin Türk ordusu, polisi ve MİT’i dünyanın en kirli örgütleri olmuştur. Peker’den aldığımız bilgeler aynı zamanda içerden yayılan kokulardır; Kara para aklama, eroin ticareti, mülteci ticareti (yani insan ticaretti), şantaj, cinayet vb…
Kürt Kürt olunca, Türk devleti Kürtlere karşı savaşını itiraf etmek zorunda kaldı. Ancak varlığını ‘Kürt yoktur herkes Türk’tür’ üzerine kurduğu için de Kürtlere karşı değil, teröristlere karşı savaşıyorum demeye başladı. Fakat ne gariptir ki bu bölücülerin kimi, nerde ve nasıl bölmek istediğini son yıllara kadar da dilendiremiyordu. Çünkü söylese Kürt var olacaktı. İşte organları iflas eden bu devlet, yine biyolojik olarak belirttirsek yaşamak için simbiyoz beslemek zorunda kaldı. İşte bu eksik hayvanı besleyerek kedini de besleyecek ikinci hayvan olarak KDP (gerçekte Barzani ailesinden bir takım) böyle bir rol oynamaya başladı. Ve Barzanilerle TC, simbiyoz beslenmek zorunda kalan iki hayvan olarak ortaya çıkmış oldular. KDP, Barzaniler, TC’ye Kürtlerle savaşta kaybettiği ‘Kürt yoktur’ organı oldular. Oluyorlar. KDP ve Barzaniler, TC ile birlikte olunca, Kürt düşmanı Türkler, dünya aleme bakın biz Kürt düşmanı değiliz argümanını çok rahat sunabiliyorlar. Bu TC’nin Kürt inkar ve imhasını dışarıdan destek alarak sürdürmesine olanak sağlıyor.
Biyolojik olarak bu iki gerici, aileci, çete yapısına dönüşmüşlere biyoloji üzerinden bakınca, KDP hayvanı hayvan Türk’ten ne alıyor? Bir kere şunu söyleyelim, KDP’yi simbiyoz beslenmek zorunda kalan bir hayvan yapanların başında Türk devleti geliyor. KDP de, Barzanilerden siyaset adı altında ortaya çıkanlar da başlarda simbiyoz beslenen hayvan değildir. KDP’nin de Barzanilerden bahsettiğimiz takımın da hayvanlaştırılması daha çok Mesut ile başlar. Yani hayvanlaşma, hayvanlaştırma esasta Mesut’un işidir. KDP ve Barzanilerin bu takımı, Kürt halkıyla yurtsever çizgide ilişki kurup, varlığını sürdürebilirdi. Çünkü 1900’lerden 1960’a kadar biraz böyledir. Yani başlarda simbiyoz beslenme özelliğine sahip değildi. Onu bu hale sokanları ve öykülerini biliyoruz. Ancak bunda en çok rol oynayanın Türk devletinin son yirmi yılık politikaları olduğu da aşikardır. Mesut ile birlikte KDP Kürt olmaktan çıkmıştır. Kürt düşmanıdır. Kürt kanı dökmektedir. Kürt düşmanları için çetecilik, koruculuk ve cahşcılık yapmaktadır. Örneğin İran devleti için, İran KDP’sini bitirdi. Saddam için YNK’yi bitirmek istemişti. 1983’ten beri de Türkler için PKK’yi bitirmek istiyor. Bu tutumlarıyla Kürtler içinde bitmiş KDP ve siyasi Barzaniler tam da bu nokta da Türk hayvanı, tarafından eksikliği tamamlanarak beslenmesi sağlanıyor. Türk hayvanı, KDP’nin çürümüş, bitmiş Kürt partisi organı oluyor. Onun için propaganda aracı oluyor. Siyasi ve diplomatik ortam sağlayarak nefes almasına ortam hazırlıyor. Simbiyoz beslenen hayvan Türkler Barzanilerden malum takımı Kürt liderliği olarak tanıtıyor.
Kısacası bu simbiyoz beslenme işinde KDP, Türklerin Kürt düşmanı olmadığını, Türklerde Kürtler içinden bitmiş KDP ve Barzani takımını siyasi parti olarak tanıtıyor. Ve böylece birbirini besleyen iki eksik hayvan gerçekliği ortay çıkmış oluyor. Bu hayvanlar gıdasını özgür Kürt insanının kanını vampir gibi emerek alıyor.
Her iki hayvan arasındaki bu simbiyoz beslenme haline güncelden iki örnek vererek nasıl işlediğine bakalım.
Birinci örneğimiz Medya Savunma Alanlarına dönük her iki çete ‘hayvanın’ saldırısıdır. TC, PKK’yi tasfiye etmeyi, bunu başaramazsa da güçten düşürüp Kürt siyasetinin dışına çıkarmayı hayat memat meselesi olarak biliyor. Her iki amaç da hayal ürünüdür. Buna rağmen adeta kendini satarak saldırıyor. Son günlerde yaşandığı gibi çok zorlandığında gerillaya kimyasal silahlarla saldırmaktan da çekinmiyor. KDP ise, PKK’yi kendine alternatif görüyor. Yok olmasını istiyor. İkincisi PKK’ye karşı tutumuyla kendini daha pahalıya satabiliyor. KDP’lilikte siyaset demek kendini satmak demek olduğunu 1975’ten beri her Kürt biliyor. Mevcut durumda KDP ‘yi satın almaya en yatkın devlet ise Kürt düşmanı TC olduğu için KDP ile TC arasında simbiyoz beslenmenin yeni bir düzeyi, biçimi siyasal ve askeri olarak devreye girmiştir.
İkinci örneğimiz Şengal Êzîdîlerine dönük saldırıdır.
Şengal’e TC ve KDP ortak saldırıyor. İkisi birbirini kışkırtıyor. Birbirini kullanıyor. TC’nin Şengal siyaseti sadece Kürtler ile alakalı bir siyaset değil. İran’ı çevreleme, Arapları bölme ve yanına aldığı Sünni Araplarla, Arap dünyasında etkili olmak istiyor. ABD ile pazarlık kartlarına bir yenisini eklemek istiyor. TC ile simbiyoz beslenme ilişkisi içindeki KDP, Şengal meselesiyle Türk hayvanından çok fazla besin alabileceğini ve verebileceğini hesaplayarak burayı çok önemsiyor. KDP için Şengal aynı zamanda Irak içinde güç olma yeri oluyor. Burayı Sünni Araplarla birlikte Türkler için kontrol etmek istiyor. Rojavayı kuşatarak da pazarlık kozunu artırmak istiyor. Haşti Şaabi’yi gündeme getirerek de İran karşıtlığını gündemde tutum, ABD’ye mesajlar veriyor. Yani hem TC’nin politik amaçlarına hem ABD’nin hem de Iraklı eski Baasçılara yem sunuyor. Sonuçta her iki hayvan arasındaki simbiyoz beslenme siyasi ve askeri alana geçince işin ebadı çok daha fazla büyüyor. Bunlardan beslenen daha başka ‘hayvanlarda sahaya girmiş oluyor.
Mehmet Gören/Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi