HABER MERKEZİ –
Akif Yılmaz ve Şahin Kılavuz’un ilk örgütlediği kadrolardandır Şükrü Serhed Yoldaş, diğer adıyla Yasin Bulut. Şükrü Yoldaş ilk olarak bir komün evinde tanışır emek abidesi, mütevazı Akif Yılmaz ile. Ve o günden sonra da yolları hiç ayrılmaz. Birlikte altı ay geçirirler. Faşistlerle kavgaya birlikte girer, birlikte mücadele eder, birlikte halkı örgütlerler.
Kürdistan’ın üzerindeki kara bulut, uzaklarda, sömürgeci Türk devletinin başkenti Ankara’da bir araya gelen bir grup genç tarafından yavaş yavaş dağıtılıyordu. Önder Apo etrafında toplanan grup yani Apocular, adım attıkları her yeri cennete çeviriyor, dokundukları her yüreği fethediyor, zifiri karanlığı yırtıp atıyorlardı. İlk yıllar, ideolojik grup dönemi hem okuyup araştırma yapılıyor hem ihtiyaçlar için çalışılıyor hem de her alanda ve her yerde örgütleme çalışmaları yapılıyordu. Artık Apocular ilk tohuma düştükleri düşmanın kalbinden cennetin kalbine doğru, Kürdistan’a doğru adım atmış, yöre yöre, bölge bölge, aile aile örgütleniyorlardı. Takvim yaprakları 1976’yı gösterdiğinde yatağını sırtına alan Apocu grup üyeleri hiç tanımadıkları, bilmedikleri yerlere doğru yola çıkmışlardı bile. Kimi Batman, kimi Antep, kimi Riha, Çewlîg, Dersim’e gittiklerinde karşılarına önce zorluklar kalesi çıktı. Ne bir tanıdık ne kalacak bir yer ne de ceplerinde üç kuruşları vardı. Çalıştılar; bulabildikleri her işte çalıştılar. Bir kısmı inşaatta çalıştı, bir kısmı hallerde, bir kısmı sırtlarına attıkları küfelerle hamallık yaptı. Aldıkları üç beş kuruşla da akşamları kapısını çaldıkları insanların evlerine bir parça ekmek, bir lokma yemeklik götürdüler. Ve artık bu insanlar Kürdistan halkının gözünde ‘melaîket’ sayılmaktaydılar. 1977 yılının baharı geldiğinde Önder Apo Kürdistan’ın değişik bölgelerine doğru yola çıkar. Ve adım adım dolaşır Kürdistan’ı. Yıllar boyunca oluşturduğu teorik çerçeveyi ve politik-ideolojik çizgiyi seminerler halinde aktarır. Duraklardan biri de Qers’tir. Burada yaptığı toplantılara onlarca kadro ve kadro adayı katılır. Kulaklarına ilk defa fısıldanan bu tılsımlı sözler, Ağrı İsyanından beridir buza kesmiş Serhed’i adeta yeniden ısıtır, can suyu olur.
İşte Akif Yılmaz da bu toplantılarda örgütlenenlerdendir. Aynı dönemde sıkı bir çalışmaya başlayan Akif Yılmaz ve Şahin Kılavuz’un ilk örgütlediği kadrolardandır Şükrü Serhed Yoldaş, diğer adıyla Yasin Bulut. Şükrü Yoldaş ilk olarak bir komün evinde tanışır emek abidesi, mütevazı Akif Yılmaz ile. Ve o günden sonra da yolları hiç ayrılmaz. Birlikte altı ay geçirirler. Faşistlerle kavgaya birlikte girer, birlikte mücadele eder, birlikte halkı örgütlerler. Bir devrimcinin örnek alabileceği herşey vardır Heval Akif’te. Alçak gönüllü, mütevazı, arkadaş canlısı, sıcakkanlı özelliklerini Heval Akif’ten almıştı Heval Şükrü. Birlikte geçirdikleri bunca zamanda Heval Akif fırında çalışırken, Şükrü Yoldaş da sebze halinde hamallık yapıyordu. Apoculuk böyle bir gelenekti; kendi emeğiyle büyüyen, halkı için, ülkesi için her türlü fedakarlığı yapan, her türlü bedeli gözünü kırpmadan karşılayandı onlar. Aç kalmayı göze alıyordu Apocu gelenek ama boşa harcanacak tek bir kuruşları hiç olmadı. Şahin Kılavuz bir gün Şükrü arkadaşa, ‘Aç kalalım ama bir mermimiz fazla olsun’ dediği için bu bir destura dönüşmüş, yaşam kılavuzu olmuştu artık.
Bu ortam ve koşullarda şekillenen Şükrü Yoldaş aradan çok geçmeden, 12 Eylül darbesinin hemen ardından tıpkı ilk komutanı Akif Yılmaz gibi tutuklandı ve Amed Zindanı’na götürüldü. Buradaki görev ise direnmekti. Düşman, PKK kadroları şahsında Kürdistan halkının iradesini bir kez daha kırmaya niyetliydi ama bu defa Apocular vardı karşısında. Mazlumlar, Ferhatlar, Kemaller, Hayriler, Akifler ve Aliler özgürlüğe giden yolun taşlarını döşedi Amed Zindanında. Saralar, Mustafa Gezgörler, M. Sait Üçlüler, İrfan Gülerler ve daha niceleri ise bu direnişçi gelenekten aldıkları ateşi taşıdılar Kürdistan’ın her karış toprağına, dağlarına, şehirlerine, köylerine. Her yürekte bir ışık oldular.
Aşk ile sarıldı hayatın her an’ına
Şükrü Yoldaş ise 1991’de zindandan çıktığında, bu direnişçi gelenekten aldığı mirası Kürdistan dağlarına taşıdı. Onlarca çatışmadan geçti, kurşun sıktı, karanlığı aydınlığa çeviren savaşların bir parçası oldu ve şehit yoldaşlarının intikamını aldı düşmandan. Amed’e ayak bastığında ARGK komutanlarından Şehit Cemal’in komutasında cephe çalışmalarında yer aldı. Ordan Serhed’e uzandı. Karış karış gezdi Kürdistan’ı, zomlara gitti, çocukların ellerinden tutup onlara hikayeler anlattı. Kışın o soğuğunda bir köyde evin kapısını çaldığında ona açılmayan kapı yoktu. Her girdiği evde etrafına toplanan genç yaşlı, kadın erkek herkesle sanki yıllardır tanışıyormuş gibi kaynaştı ve iz bıraktı yüreklerinde. Bu izi, yıllar yılı taşıyan onlarca, yüzlerce genç katıldı Özgürlük Mücadelesine ve kavgada yerlerini aldılar. Başûrê Kurdistan’a geçtikten sonra ise ağırlıklı olarak şehitlere adadı ömrünü. 20 yıla yakındır köy köy gezdi, şehitlerin ailelerine ulaştı, o ailelerin bir parçası oldu. Kimseyi incitmedi Şükrü Yoldaş. Öylesine içten bir sesi, öyle sade bir duruşu, öyle güzel bir yüreği vardı ki, kırk yılı aşkın zamandır sürdürdüğü mücadelenin adeta yaşayan abidesiydi. Şehitleri anlattığı her anısında, şehitleri tanıdığı her evde Apocu felsefeden, Önder Apo’dan izler bıraktı. Apocu felsefenin hakikatine erenler bilir devrimciliğin sırrını. Duru bir su gibidir Apocular, ne bir ikircik ne bir tereddüt ne bir engel tanıdı ömrü boyunca. Aşk ile yaşadı, aşk ile sarıldı her an’ına hayatın. Bu öyle bir aşk ki, tek saniye bile kararsızlık, tek bir an bile kuşku düşmedi yüreğine. Aşk ile bağlandı Kürdistan’a; özgürlüğü kendinde inşa etti önce. Böylece yarınlarımızın da özgür olacağını biliyordu. Ve şehitlerden aldığı güçle, onların mirasını ve Apocu kültürü bizlere emanet bıraktı Şükrü Yoldaş. Bize düşen ise 40 yılı aşan bir devrim yolcusu olan Şükrü Yoldaşın o dervişane yaşamını örnek almak, onun izinde en sade militanlar olarak yürümek ve Önder Apo ile buluşacağımız o görkemli devrim gününde, onun en çok sevdiği çocukların mutlu gülüşlerini seyretmek olacaktır.
Mücadele arkadaşı