HABER MERKEZİ –
“Yol yürümeye başladığın yere geri dönersen, yolu yürümemişsindir demektir” der kamerasıyla adını tarihe kazıyan Halil Dağ yoldaş. Belki de hakikati tanımlayan en özlü cümlelerden biri budur, Nitekim bu bir fizik kuralıdır da aynı zamanda. Bir devrimcinin ve bu yaşamla sorunu olanın asıl özelliği yürüyebilmektir. Durmadan, emekle, zorlukla yürümek. Durduğu an geriler devrimci, çünkü akışkan olan madde ve durmaya başlayan şey kokmaya başlar. Su gibi mesela ve insan hakikati gibi. Bu yüzden akışkan olan her ne ise durmamalı ve özüne ulaşana, yaratana, çoğalana kadar akmalıdır durmaksızın.
Şehitler bu hakikatin içinde anlam bulan akışkan maddedirler. Özlerine varana dek koşarlar, çoğalana ve amacına ulaşana dek, bulana dek. Bu yüzden onlar ulaştıklarında duraklarına, çiçeklenirler ve güzelleşirler. Hele ki anlam deryasına ulaşmış ise insan, nasıl güzelleşmez ki…
Bu çağ çirkinliğin yanında güzelliği yarattı. Ahlaksızlaştırılan, hergün defalarca düşen yaşam gerçeği ve insanlığa rağmen onurunu taşıyan insan gerçeğini de yarattı. Hergün yeniden yenilenen Andok Özgür’ler, saç telinden ayak parmaklarına kadar arınmak gerektiğini söyleyen Serhildan Zeynep Garzan’ları, düşmana ve erkek egemenliğe boyun eğmeyen Nuda Elefterya’lar ve niceleri… Bu yüzyılı karanlık kılmaya yeminli maskeli tanrıları yanılttılar onlar.. Kimi dağlarda, kimi zindanlarda, kimi bodrumlarda ve tankların arkasında. Ama yılmadılar ve direnişi yarattılar.
Bu süreçlerde, yani çocuk, kadın ve gençlerin çoğunlukta olarak Cizre bodrumlarında yandığı bir zaman diliminde gördüm Heval Botan’ı. Günler sonra ulaştığımız sınır boyundan geçtikten hemen sonra, sürekli adını duyduğum bu arkadaşı çok merak ediyordum. Üzerimizde ulaşmış olmanın sevinci, yine o yorgunluğa rağmen olan heyecanıma ‘‘Heval Botan seni bekliyor‘‘ dediklerinde merakla kaldığım odadan çıkıp, onu görmek istemiştim. İlk gördüğümüz anda gerilla duruşunu gerçekten yansıttığı kanısını birbirimize söylemesekte, hemen hemen her arkadaş farketmişti. Kimi insanlar düşünce ve duygularını yaşamazlar, yada zaman alır onu kişiliğine yedirmesi. Bunun yanında kimi de yaşar ama hisettirmekte eksik kalabilir. Ancak Heval Botan’da farkedilen şey, hem bir militan duruşu, hemde bir komutan edasıydı. Zamanla tanıdıkça da o olgunluğun yanında, her konuda kendini ifade edebileceğin bir arkadaş olması dikkat çekiyordu. Devrimcinin bir hırka, bir lokma felsefesini doğalında uyguluyor olması yaşamda ayrıca göze çarpıyordu. Genellikle bizler en güzelin, en değerli olanın şehid yoldaşlar olduğunu biliriz, ona göre de en güzel cümleleri onlara layık görürüz. Bu ifadeler onun şehit gerçeğinin yanında somut olarak onu yansıtan şeylerdi. Onunla kaldığımız zamanlarda onun maddiyata olan uzaklığı birçok şervan arkadaşa örnek olmuştur. En rahat koşullarda bile Heval Botan, kurduğu ilişkilerle hem kendini doyuruyor, hemde karşıdaki arkadaşları moral ve motivasyon ile maneviyata yönlendiriyordu. Nitekim onu gören yurtsever arkadaşların da mücadele saflarına akın ettiğini gözlemleme şansım olmuştu.
Bildiğini ve olduğun şeyi yaşamak önemlidir. Heval Botan, giydiği elbiseyi yaşıyordu. Öfkesinin yanında, sevgisi, gülüşü, tavrı, eleştirisi, yoğunlaştırması kendisi gibiydi. Akif Kurtuluş ‘‘Dağa Çıkan,Dağa Benzer. İnsede Dağdır‘‘ der bir şiirinde. Bu sözleri okurken gözümde canlanan Heval Botan oluyor her seferinde. Çünkü dağa benziyordu, Heval Botan…
Heval Botan Cilo’nun, Zagros’un soğuğunda yaptığı gerillacılıktan, Kobane’de girdiği evlerden ve ettiği sohbetlerden, Daiş Kerkük’e saldırdığında o cepheye grubunu alıp savaşa gitmesinden bilinir. İnsan anlam verdiği ve yaşamıyla bellidir dedikleri, onun omzunda taşıdığı PKK rozetli silahından bellidir. Bugün Daiş saldırdığında, onları kurtaran Botan ve yoldaşlarının emeğine karşılık, KDP’nin verdiği koordinat ile , TC faşizmine destek vererek ihaneti perçinlemektedir. Ancak Ş.Botan ve yoldaşları hiç bir zaman bu mücadelenin güzelliklerinden vazgeçmeyecek, Berfin çiçeği gibi Zagros’lardan Toros’lara açmaya yemin etmişlerdir. Nitekim Heval Botan 2019’un Ağustos’un da Zap suyuna sesini bırakarak ve hayallerini biz yoldaşlarının omuzlarına devrederek şehit düşmüştür. 28 Ekim 2019 yılında Botan Başkale yoldaşın şehadetini açıklayan HPG, Botan Başkale komutanı şu sözlerle dile getirmişti;
“Botan Başkale yoldaşımız, 1984 yılında Van’ın Başkale ilçesinde yurtsever bir ailede dünyaya gelmiştir. Yurtsever duygular ile büyüyen Botan yoldaşımız, genç yaşta Kürt Özgürlük Mücadelesi için çalışmalara başlamıştır. Aile çevresinde birçok katılım ve şehidi olan Botan yoldaş, işgalci TC devletinin Kürt halkına karşı uyguladığı soykırım politikalarına karşı gençlik yıllarında aktif bir şekilde yerel çalışmalara katılmıştır. Uzun bir süre çalışma yürüten Botan yoldaş, 2008 yılında yönünü Kürdistan dağlarına vermiş ve gerilla saflarına katılmıştır. Katıldığı ilk günden itibaren büyük bir özveri ile dönem görevlerine sarılan Botan yoldaş, kısa bir süre içerisinde yetkin bir gerilla olmuştur. Gerillada emekçi ve fedakâr bir duruşun sahibi olmuş ve bulunduğu her ortamda öncülük düzeyinde rol oynamıştır. Xakurkê, Zagros, Zap ve Kerkük başta olmak üzere birçok alanda aktif mücadele yürütmüştür. Kürt halkına karşı yürütülen saldırılara cevap olabilmek için cepheden cepheye koşan Botan yoldaşımız, fedai militan gerçekliğini en çarpıcı bir şekilde biz yoldaşlarına ve Kürt halkına göstermiştir. Sahip olduğu fedai duruşu ile çevresindeki tüm yoldaşları derinden etkilemiş ve tüm yoldaşlara güç vermiştir. Önder APO’ya olan bağlılığı ile tanınan Botan yoldaş, her adımını Kürt halkının özgürlüğü için atmış ve bunun için büyük mücadele vermiştir. Kendisine verilen her göreve büyük bir sorumluluk bilinci ile yaklaşmış ve fedai militan ölçülerine göre bu görevleri en başarılı bir şekilde yerine getirmiştir. Genç ve dinamik yapısı ile örgütün verdiği eğitimlerle kendisini geliştirmiş ve yetkin bir gerilla komutanı olmuştur. Botan yoldaş, soykırımcı düşmana karşı yürüttüğümüz özgürlük savaşında bir an bile durmadan çalışmış ve son ana kadar da fedaice savaşmıştır.”
Bize düşenin bu dağları Botan’laştırmak olduğunu her geçen gün daha bir farkedişle, mücadele etmenin olduğunu biliyoruz. Çünkü çirkinleştirilen bu çağın, bundan arınabilmesi için en başta ihanetten arınması gerektiğini ve Botan’laşması, Beritan’laşması gerektiğini sadece duymadık, yaşadık, yaşıyoruz. Bu yüzden bu çağın Botanca olması için, Botanca savaşmanın gerektiğinin anlam bilinci her geçen gün kendini daha çok gösterecek ve gerçekleşecektir. Gerçekleştirme sözüyle…
Feride Tolhildan