HABER MERKEZİ –
Belki tarihimizde ilk defa böyle bir çalışmayla karşı karşıyayız. Herhalde Amerika’dan, Rusya’dan isteyecek değiliz; Araplardan, Farslardan isteyecek değiliz. Bunu kendimiz oluşturacağız. Türklerden de öğrenecek değiliz, kendimizden öğreneceğiz. Özgür yaşamayı kendimiz bileceğiz. Bunun için kendimizi zorlayacağız, yontacağız ve keskinleştireceğiz. Aklın var; çok düşünüp ince yapacaksın.
Delikanlısın, bu sende hovardalığa, kestirmeciliğe, düşkünlüğe yol açmasın; seni işleri çok enerjik, çok inatçı, gençliğin verdiği enerjiyle çözüm konusunda ilerletsin. Gençliğini böyle kullan. Gençliğinizi müthiş kullanabilirsiniz. Hangi görevleri şimdiye kadar başarmışsınız? Vatana, halka karşı hangi borcu ödemişsiniz? Düşmana karşı şeref ve onurun neresinden geçiyorsunuz? Bunlar olmadan, nasıl “insanız” diyeceksiniz? Ben, insan olmanın biricik tanımını da yaptım. Buna ulaşmanın neresindeyiz? Ülkemiz, özgürlüğümüz, onurumuz, her şeyimiz elimizden alınmış. Biz tekrar ona ulaşmak istiyoruz, bu utanılacak bir şey değildir. Bunların gereklerini yerine getirmek için kendini dönüştürmek ayıp değil. Ayıp olan; tam tersine vatansız, özgürlüksüz, şerefsiz, onursuz bir yaşamdır; kader deyip onda çakılıp kalmaktır. Zaten düşmanın da istediği tip, böyle çakılıp kalan, özgürlük, namuslu yaşam istemeyen, üretemeyen, kendi başına bela olan; sokakta gördüğünüz köle insan yığınlarımızdır. Bu durum çok büyük öfke yaratıyor, lanet yağdırıyor. “Biz bundan kurtulmak istiyoruz” diyeceksiniz. Bütün bunlar işin abecesidir. Fakat bunların gereklerini dirayetle ne kadar yerine getiriyorsunuz?
Bize çok söz verdiler; kaç tanesi sözünün sahibi oldu? Ben de söz verdim; imkansızlıklardan neleri yarattığımı görüyorsunuz. Hata, eksiklik nerede, onu kendiniz bulacaksınız, bulmalısınız. Hepinizin devrimci adayı, komutan adayı olduğuna da inanıyorum. İddialı olduğunuza da eminim. Onun nasılına açıklık getiriyor ve deneme, sınama imkanı veriyoruz. Bunu aşmasını bileceksiniz. Kimse size yaşamayın demiyor, kimse sizi zora sokmak istemiyor. Bu mesleğin içine girdiniz, bunun gereklerini yerine getireceksiniz. Onun için aldanmayın, düşman affetmez. Yaşam, yetersizliği ve kuralsızlığı affetmiyor; müthiş ordulaşmayı, askerleşmeyi dayatıyor.
Sizin gibi gençlerin mutlaka sorunları halletmesi gerekiyor. Çünkü enerjiyle dopdolusunuz, en iyi anlayabilecek yaştasınız. Soracağınız her soruya cevap verebiliyorum. Bu konuda da hazırlıklıyım. Sizi her türlü silahla donatacak kadar sorumluluğuma malikim ve gereklerini yerine getiriyorum. Düşünün; düşmanınızla sözle istiyorsanız sözle, örgütle istiyorsanız örgütle, silahla istiyorsanız silahla; neyle savaşmak istiyorsanız hepsinin imkanı bizde var. Burada biraz da kendinize soracaksınız; “ben hakkını verebiliyor muyum, hakkını vermem için ne gerekir?” Bunlar, adınız gibi bellemeniz gereken hususlardır. Yapmazsanız ne olur? İlk başta size söylenecek olan saygısızlık ettiğiniz, çok ayıplı birisi olduğunuzdur ve bunun da fazla taktir görmeyeceği açıktır.
Bir mezar kadar kurtulmuş yerimiz dahi yok. Her gün düşman bu kadar genç kız ve delikanlıyı vuruyor, toprağı açıp üst üste atıyor. Gerçek buyken, sen hangi rahatlıktan bahsedebilirsin? Hangi dağları “ben yarattım, üzerine kurulayım” diyebilirsin? Senin yoldaşların böyle gidiyor. Bütün bu durumların sizin tarafınızdan idrak edilmemesi düşündürücüdür. İster zorda kalın, ister rahatlık içinde, ama bunları düşünmeliydiniz. Benim PKK için tehlike olarak gördüğüm bu idrak, vicdan noksanlığı ve sağduyu eksikliğidir. Buna rağmen acı duyduğum, zor yaşama nasıl geldiğinizdir. Bu büyük çelişkiyi uzun süre nasıl yaşadığınızı çözün. O zaman sanıyorum birbirimizi daha iyi anlayacağız. Ben de kendi yolumda yürüyeceğim. Oldukça açık ortaya koymaya çalıştığımız tarzı, bütün ufkuyla ve başlangıçla birlikte götüreceğiz.
“Anlamadık, kavramadık, duymadık” demeyin. Bu işin kanunu, kuralı böyledir. Hesabınızı iyi yapın, anlayışınızı geliştirin, tutabileceğiniz yerden tutun beraber yürüyelim.
Halklar Önderi Abdullah Öcalan