HABER MERKEZİ –
Bir gün ışık ülkemin görkemli günlerini yazacağımı hayal etmemiştim aslında. Birçoğumuzda olduğu gibi cennete konu olan huriler ve çocukluk hayallerimizde benzemek istediğimiz birçok güzelliklerle-melekler vs. gibi simgesel olsa da- bugün PKK’de yaşayarak karşılaştığımızda, farklılıklar az da olsa benzer yanlar daha çok… Hele bir de taktığımız isimlerde bu gizemli hayallerimiz gerçekleşiyorsa ve isimlerimizin görkemine göre bir yaşam hikayemiz ekleniyorsa, o zaman saklı kalan hiçbir hayalimiz geride kalmıyor.
Bunu yaşayan, adı gibi kendisi de özgürlük yürüyüşünde melekleşen ve eski adıyla CENNET yeni adıyla NUCAN yoldaş bunu bir tarih sayfasında yeniden canlandırıyor. İşte o zaman yaşamı yaratan, somutlaştıran tüm öğeler bu sayfada yerlerini alarak, karşıt güçlerin çatışmasından, savaşımından çıkmış erdemli bireyler olarak filizleniyor yeryüzünde. Yani bir taraftan ışık ülkesine konu olacak serüvenlerden birinin görkemliliğini, parlaklılığını, mutluluğunu ve iyiliği zaferle buluşturanın Kürt kadını olacağını belki de hayal etmeyen insanlık; diğer taraftan bunun sessizliğini yaşarken çocukluk hayallerimizi süsleyen cennetin hurilerinden olmayı düşleyen bizler! Ve böylece düşlerimiz ulusal kurtuluş mücadelesi ile bir biçim, bir tarz kazanırken zafer serüveninin doğmasına yardımcı olan ve sonsuz mutluluğa ulaşan erdemli insanların hikayeleri de PKK’de başlamış oluyordu.
İşte Nucan yoldaş da ön yargıya, tabuya, tutuculuğa ve güdülerine yenik düşen insana karşı büyük bir savaş iddiasıyla çıkıp geldiği PKK’de, arayışlara süreklilik kazandırmak istiyordu. İçindeki dağ hasreti Nurhaklarla zirveleşirken, yürüyüşünde hep bir tırmanış hakimdi. Bunu hissettirmese de zaman zaman sohbetlerinde usulca ifadesini buluyordu hep. Yolu nereden giderse gitsin Nurhaklar, özgürlükle özdeşleştirdiği zirveydi onun için. Hepimizde öyle ya da böyle dağların farklı farklı tarifleri vardır mutlaka.
Kimimize göre, ufkun ötesinde ulaşılmaz bir yelken,
Kimimize göre, sadece hayvanlar aleminin hüküm sürdüğü vahşi bir mekan,
Kimimize göre, çıkılamaz, geçilemez bir yol,
Kimimize göre, bir taş parçasından ibaretken yine de ona ulaşmanın korku ve heyecanını barındırırız içimizde.
Bütün bunları bize yaşatan, dağların binyıllarca tanıklık ettiği direnişin ve o direnişe ulaşmadaki onurun ve cesaretin simgesi olmasında yatan yüksekliğin onu ulaşılmaz kılmasıdır. Göğsüne yaslanan binlerce şehidin yüceliğinden olsa gerek ki, geçit vermez sıradanlığa dağlar. Bu yüzden olacak ki, tarih boyunca susmadan, usanmadan özgürlüğe haykıranları besledi ve onlara kucak açtı. Böylesi binlerce tarifle, tanımlara sığdıramadığımız dağların tanımsızlığını anlatırken, diğer taraftan sığdırılamaz tanımlarla dolu olduğunu hepimiz biliriz.
Nucan yoldaşta da bir dönemler sadece tariflerle varolan dağlar, içindeki özgürlük tutkusu büyüdükçe somutlaşan bir güce dönüşmüştü. Yüzündeki güleç ifadesi bu tutkunun, aşkın görünmezliğini sergilerken, gözlerindeki ısrarlı bakışlar bunu açığa veriyordu gizliden. Yani içinde dağların tüm görkemliliği varken, o da dağların tüm görkemliliğinde gizliydi.
İç içe geçerek bir sevda seli olmuş dağların gücü onda ısrarlı ve kararlı bir duruşu her geçen gün daha da geliştirmişti. Çünkü o, dağlardaki yüksekliği aşmayı ve yüceliğe ulaşmayı istiyordu. Bunu ülkede yaşadığı süreçlerde oldukça derinleştirmişti ki; “dağlar bana yaşamayı, direnmeyi ve mücadele etmeyi öğretti” diyerek dağlara olan bağlılığını ifade ediyordu.
Özgürlük mücadelesinde yaşam kültürümüzün kök saldığı dağlara, artık ihtiyaç olmadığı yönündeki yanlış yaklaşımların dayatıldığı bir süreçte, gerilla yaşamının varlığımızı koruma gerekçesi olduğunu belirterek, özgürlüğün dağlarda gizli olduğuna inanan bir duruşun simgesi olmuştu.
Önderlik ve Kürt halkı üzerindeki tehlikeleri, komploları her zaman yüreğinde hissediyordu. Özgürlüğe ulaşılmaz tariflerle değil, güçlü bir öncülük ve örgütlü duruşla ulaşılacağına inanıyordu. Özgürlüğün irade, umut, sezgi olduğunu ve bunun da hiçbir yüreğe sığdırılmayacak kadar yücelik taşıyan dağlarda gizli olduğuna inanıyordu. Bunun içindir ki Nucan yoldaştaki coğrafya tanımı, birçoğumuzda varolan tanım değildi. Tam tersi özgürlüğün kökleştiği mekanlardı. Özgürlüğün, en temel ilkesi olan toprağa bağlılığın, yurtseverliğin kök salması ve Önderliğin, “Herkes dağlardan inse bile, onlar (kadınlar) kendilerinin onurlu barışını sağlayıncaya kadar mücadele edecek, inmeyecekler” sözlerine bağlılığın ifadesiydi. Her yürüyüşünün sonunda “Benim ülkemin dağları anlatılmaz, yaşanır” diyordu.
Nucan yoldaşın olduğu her yerde bir kadın topluluğunu görmek mümkündü. Onu en mutlu eden şeylerden biri de, kadın yoldaşlarıyla beraber olduğu anlardı. Kendisinde özgürlük ilkelerini somutlaştırmak istemesi, onu cinsine karşı sorumlu kılmış, o da bu sorumluluğuna cinsini sevmedeki kararı ve ısrarıyla cevap vermişti. Mücadele yaşamı boyunca kadınını ezilmişliğine, ikincil ve zayıf cins olarak görülmesine karşı çıkmıştı. Bu adımları evdeyken başlamış ve dağlarda zirveleşmişti.
Bunun için kadının özgün örgütlenmesine büyük önem veriyordu. Tarif edilmezliğiyle, sığındığımız dağların cennet yollarında yürürken hep önde yürümek istediğini belirtmiştir. Şahadetinden bir süre önce, yürüdüğü uzun yol yürüyüşünde fiziki zorlanmalarına rağmen zorlukları yıkarak, kendi istemi ve gücüyle aşarak özgürlükte ısrarın adı olmayı, en büyük istemlerinden biri olan Dersim’e ulaşıp kadının saflara katılımını sağlamayı istiyordu.
Bizler özgürlük savaşçıları olarak özgürlük savaşında buluştuk. Yürüyüşümüz ve ısrarımız her zamankinden daha güçlü devam ediyor. Çünkü özgürlük, güçlerin ortaklaşmasıysa kendini güç yapan, irade yapan kadın öncülerimiz bizi aydınlatmıştır. Özgürlük güneşinden aldığı formülü toprağa ekme azmini yaratmış, öncülüğünü de yapmıştır. Özgürlüğe giden yolda yaşayacağımız zorlukları aşmada onların ısrarını ve kararlılığını örnek alacağız.
Güneş karşısındaki tüm çıplaklığıyla yarattığın öze dönüş eylemini selamlıyor, şahadetinin dokuzuncu yıldönümünde seni bir kez daha saygıyla anıyoruz.
Selam sana,
Güneşin önünde tüm çıplaklığıyla duran kadın!
Selam sana,
Cennete ulaşan kadın
Selam sana,
Dağların ceylanı, Herekol güzeli kadın.
Nisan Amara