HABER MERKEZİ –
Hava bulutlanırken içimi bir hüzün kapıveriyor ve bu hüzün özleme dönüşüyor. Özlem ve hüzün dur durak bilmeden beni alıp yüreğimde olmak istediğim yere götürüveriyor. Hele bir de hafif yağmur çiziliyorsa bir başka oluyor duygular. Yağmurun her damlasında, attığım her adımda, baktığım her yerde bir yoldaşımın silueti geliverir gözlerimin önüne. İçimi bir sevinç kaplayıverir. Kendimi öyle bir huzurlu hissediyorum ki, bunu sözcüklere dökmek imkansız olur. Özlemle, hasretle daralan yüreğim bir anda huzura erişi verir.
Gökyüzü kara bulutlarla kaplanmış yine. Ben yine yürüyorum. Arada bir şimşekler çakıyor, eskiden biraz ürkerdim ama şimdi sanki bir şeyleri müjdeler gibi iliklerime kadar hissederek dinliyorum. Birden öyle derinlere, geçmişe ve çok iyi bildiğim patikalardan yürüyorum. Nereye mi?
On yedi (17) yıl öncesine gidiyorum. Şuan Koyê Spi (Akdağ) deyim. Ayı Ormanı’nda yoldaşlarla oturmuşuz ve Xezal bize ‘Xezal Xezal’ parçasını söylüyor. Ayı Ormanları Koyê Spî’nin yamaçlarında bir yer. Koyê Spî farklı bir ahenk ve güzellik katmış Ayı Ormanlarına. Ayı Ormanlarının ağaçları o kadar yüksek ki gündüzleri güneşin ışınları toprağa değebilmek için adeta dansa tutulur. Geceleri de ay ışını aynı dansa devam eder. Her ne kadar ormanın dalları yüksek olsa da gücünü topraktan aldığı için toprak kadar merhametli oluyor ve hafif esen rüzgârın yardımıyla güneşin toprağa dokunmasına geçit veriyor. Toprak güneşin ışınlarıyla bir soluk alıyor ve dinleniyor, yerdeki bitkiler ise güneşe selama duruyorlar. Toprak ana bugün de Xezal’ın sesiyle dinlenmeye çekiliveriyor. Bu ses öyle bir ses ki, cıvıldayan kuşlar bile sessizlik içerisinde kulak kabartıyorlar Xezal’ın sesine. Xezal’ın sesinin huzuruyla dinlenmeye çekiliveriyorlar. Genelde geceler sessiz olur dağlarda ama bu gece ay ışığının güzelliğiyle Xezal’ın o damara hitap eden sesiyle daha da sessizleşiyor gece. Bu ses farklı bir ahenk ve ton katıyor doğaya. Xezal, kendisini doğada doğa da kendisini Xezal de ifade ediyor adeta.
Koyê Spî’de hiç Xezal’a rastlayan bir gerilla olmadı, belki de vardır diye geçiriyorum içimden. Ama her dağda bir Xezal vardır diyorum. Tıpkı bizim Xezal gibi. Xezal kadar narin, onun kadar güzel ve dikkat çekici. Sesi insanı ister istemez duygular seline bırakıyor. Adeta ‘susun da kendinizi benim ahengime bırakıverin’ diyor. Bu suskunluk öyle bir ahenk ve bütünlük sağlıyor ki adeta hak ile hakikate ulaştırıyor seni. Sen o an hakikat oluyorsun hakikat ise o an!
Koyê Spî, baharla beraber her yere, dağlara o eşsiz güzelliği katan dağ çiçeklerinin kokusuna bürünür. Burada reyhan olmaz ama bizim Reyhanla Reyhan kokusu her yeri sarıveriyor. Bu koku dağların o gizimle vadilerinden mi, yoksa heybetli zirvelerinden mi ya da Zozanlarından mı geliyor bilemiyorum. Ama şunu biliyorum nerden geliyorsa gelsin bir hoş geliyor, insanı ferahlatıyor. Burada Reyhan ekilmemiş olsa da bizim Reyhan yoldaşımız var. Güler yüzlü, ince ruhlu. Belki de onun saçlarının tellerinden gelen kokudur bu. Ya da ruhunun güzelliğini reyhan kokusuyla sarmalayan ve yoldaşlarıyla paylaşmanın adıdır. Kendisi de Reyhan ya, o dağların Reyhan’ıdır ruhunun o güzel kokusunu gittiği her yere saçar ve kalıcılaştırır. O da gözlerini Xezal’a dikmiş yürekten dinliyor yoldaşını. Bu kadar duygulu bir sese Reyhan kokusunun güzelliğiyle cevap verilir ancak. Bir ahenk olur, bir sevda, bir anı değil gerçek bir aşk olur.
Bu sessizlikten sonra haydi harekete geçiyoruz. Aşağılara doğru, Berçem’e gidiyoruz. Ay ışığının parlaklığı farklı bir güzellik katmış Berçem’e. Burada da suyun sesi bir hoş oluyor. Hele yerdeki bitkilerin gürlüğü farklı bir ahenk katmış Berçem’e. Berçem, her zamanki gibi güler yüzlü ve konuşkan. Bir yudum su için benden diyor, ha dikkat edin bu havada serinleyeyim deyip de suya dokunmayın. Berçem’de serinleyin hani yorulduk ya biraz dinlenin bu mevsimin güzelliğine dalın. Beni bana sorun, ben ne güzellikler gördüm, ne yoldaşlar gördüm buradan geçerken. Ben ne özlemler gördüm, ne umutlar bir de mutluluklar. Bazen de yere düşenleri gördüm kollarımda. Sardım sarmaladım, Xezal’ın sesiyle dinlendirdim onları. Reyhanın kokusuyla sardım onları. Berçem’in o yumuşak ve serin havasıyla uyuttum onları. Bağrıma bastım, onlar da beni yüreklerine.
Sonra Ronahi oldum, ya da onlar bana Ronahi oldular. Ronahi ile aydınlandım, kendimi gördüm, kendimi tanıdım, kendimi buldum. Her buluşta bir adım daha özgürlüğe yakınlaştığımı gördüm. Sonra bir baktım ki Xezal, Reyhan, Berçem ve yine Berçem bir de Ronahi büyük bir coşku ve heyecanla patikalarda yürüyorlar. Hava bulutlu, yağmur da çiziliyor ama onlar öyle bir coşkulular ki, ne şimşekler ne de karabulutlar engel olabiliyorlar. Beşi de koşuyor sanki bir şeylere geç kalacaklarmış gibi koşuyorlar. Bir sevda öyle bir sevda ki onları kendine çeken adeta nefessiz kalıyorlar. Ama öyle bir sevda ki geç kalırsan her şeyi kaybedecekmişsin gibi. Anlamak istiyorum ama anlamak için onların şu anda gittiği yollardan geçmem gerekiyor, anlamak için onların düşündüğünü düşünmek hissettiklerini hissetmem gerekiyor. Anlamak için engel tanımamam gerekiyor. Ve anlamak için bir yudum özgürlük sevdasından içmem gerekiyor.
Birden içim acıyor o anı hiç bitirmek istemiyorum. Hep orada kalmak ve onlara bakmak istiyorum. Onlarla koşmak, onlarla konuşmak, onlarla gülmek ve yürümek istiyorum. Ama onlar zamanı doğru değerlendirmek ve her ana her saniyeye bir başka anlam katmak istiyorlar ve bunu da başarıyorlar.
Zor geliyor insan onarla gitmek var iken onarın ardından yürümek onlara ulaşmak isteyip de her defasında geç kalmak… En ağırı da onların ardından yazmak. Anmak, anmakla olmuyor sadece anmak yetmiyor, her yoldaşın vasiyetini, umutlarını, gelecek hayallerini omuzlamak ve gereğini yerine getirmek biz ardıllıların görevidir. Buda yetmiyor, kendimizi özgürlüğe adamak, adamak diyorum insan kendisini bir şeye adamadan başaramaz. Yani hedefine kilitlenmek ve oraya ulaşmadan önce onu çoktan başarmak!
1998’de Amed kırsalında Murat operasyonunda şehit düşen Reyhan Batman, Berçem Batman ve Xezal Batman, yine 1999 bahar ayında Akdağ’da şehit düşen Berçem yoldaş, 2013’de Zagros’da şehit düşen Ronahi Adıyaman arkadaşların anısına.
Şehit Şevin Murat