HABER MERKEZİ – KJK Yürütme Konseyi Üyesi Zerin Ruken, 25 Kasım Kadın Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü, Halklar Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit, gerilla direnişi ve toplumsal mücadele konusunda değerlendirmelerde bulundu.
“BU ZULÜM SİSTEMİNDEN KURTULMANIN ZAMANI GELMİŞTİR”
Zerin Ruken, 25 Kasım’a ilişkin değerlendirmeleri şöyle:
“Yaşadığımız dönem itibariyle erkek egemen iktidarların yaratmış olduğu her türlü şiddet karşısında kadın her yönüyle ayaktadır.2021 Yılının başından beri ciddi bir kadın uyanışıyla ve öncülüğüyle dünyanın her yerinde kadın renginde bir değişim yaşanmaktadır. Bu uyanış ciddi bir şekilde kadın özgürlüğüne bir adım daha, yakınlaştığımızı göstermektedir. Kadınlar dünyanın, Ortadoğu’nun özgürleşmesinde, ciddi bir biçimde rol oynuyorlar. Kadınlar, Kürdistan’ın her yerinde büyük bir isyanı ruhu ile dalga, dalga demokratik Ortadoğu devrimine öncülük ediyorlar. Dünyanın birçok yerinde kadınlar, İstanbul sözleşmesine yönelik, kadını koruyan yasalara karşı, kürtaj hakkı ve kadın sünneti ise, kadına yönelik cinsel şiddet ve baskının bir diğer aracı durumuna gelmiştir. Neredeyse tüm ülkelerde artık yasaklanmış olmasına rağmen her yıl milyonlarca kadın veya kız çocuğunun kadın sünnetine maruz kaldığı bilinen bir durum. Dünya genelinde yaşayan 200 milyonun üstündedir. Kadının bu ‘gelenek’ uyarınca ‘sünnet’ edildiği de istatistiklere yansıyan bir diğer gerçek olmaya halen devam etmektedir. Yine İran da “küçük yaşta kız çocuklarının evliliklerine” karşı her yerde alanlarda oldular. Özgürlük Seslerini, erkek egemenliğine karşı dünyanın birçok yerinde ve kıtasında adeta “özgürlük çığlığı” oldular. Hiçbir egemen zihniyet bu özgürlük çığlığı karşında, ayakta kalamaz. Bu erkek mahşer çağı yıkılmayla yüz yüzedir. Bu çağ bizimdir, diyen milyonlarca kadın ulusu, özgürlüğe yürüyor. 21.yüzyılının, kadın çağının olduğunu, doğrular bir girişi yaşamaktadır. Kadın öncülüğünde ve renginde, dünya insanlığı, özgürlüğüne kavuşmaktadır. Bu zulüm sisteminden kurtulmanın zamanı geldiğinin devrim sesiyle dünya çalkalanmaktadır.
Erkek egemenliğine karşı itaat etmediklerini, çok büyük bir, Karşı duruşla ve alanlar, hınca hınç dolup taşımaktadır. En başında da Kürdistan’ın tümünde ve dünyada yürekleri özgürlük için çarpan, tüm kadınları ve demokratik ulus paradigmasıyla yeni bir özgür sistemin gelişeceğine, inan tüm kadınlar ve bu dönemde ses çıkarandır, ayakta olandır, eylem yapandır, birlik çalışandır. Erkek egemenliğine meydan okuyandır. İşte dünyanın her yerinde olan kadınlar olmaktadır. Sadece 25 Kasım kadına yönelik şiddetle mücadele gününde başlamadılar. Yılın tüm günlerinde, küresel düzeyde cinsiyetçiliğe karşı, kadınlar ayakta oldular. Sorguladılar. Dünyayı bu erkek zulmünden, cinsiyetçiliğinden, milliyetçiliğinden, erkek faşizminden kurtulmasının zamanında olduğumuzu, tüm günlerinde haykırdılar, değiştirdiler. Boyun eğmediler. İtaat etmeyeceğiz dediler. Korona ile birlikte, kadın iradesi daha fazla teslim alınmak istendi, ancak bununla da başaramadı. Erkek egemen zihniyet. Dünyanın pek çok yerinde birçok eylemde birleştiler, direndiler kadınlar. Devam eden eylemler, geliştirilen direnişler ve etkinlikler sadece kadınların değildir.
“KADINLARIN ÖZGÜRLÜK ÇAĞINDA BİRÇOK DEVRİMLER YAŞANACAKTIR”
Dünyanın pek çok kıtasında ezilen halkların ve sınıfların da sesi de oldular. Kürdistanlı kadınların, Şengal, Rojhilat, Başûr, Rojava ve Avrupa’da kadınlarının devlet ve erkek faşizmine karşı başlatmış oldukları “şimdi özgür kadını ve toplumu savunma zamanıdır” hamlesi ve şimdi özgürlük zamanıdır eylemleri tüm dünyada büyük bir ilgi ve sahiplenme ile karşılık bulmuştur. Yine özgürlük gerillasının direnişi ve Başûr işgaline dönük Kürt kadınlarının öncülüğünde gelişen eylem ve etkinlikler dünya kadınlarının büyük desteğini alarak büyümektedir.2021 yılının, 25 Kasım kadına yönelik şiddetle, mücadele eylemleri ve etkinlikleri geçen yıllara oranla daha yaygın gelişeceğine inanıyorum. Çünkü ‘Kadınlar arasında ortak bir ruh, duygu, zihin ve özgür bir dünya özlemi ve istemi çok güçlü gelişmektedir.’ Çünkü kadınların örgütlülüğü ve kadın kırımına karşı büyük bir karşı koyuş ciddi bir şekilde yıl boyunca gelişti. Birçok kıtada güne ilişkin kadınlar özgürlük tepkilerini açığa çıkartacaktır. Alanlarda olacağına inanıyorum. Hayatın her alanında ve gününde, dünyanın birçok yerinde yapılacak eylem ve etkinliklerde kadınların büyük bir devrimsel çıkışını geliştireceğine dair umudum çok büyüktür. Kesinlikle bundan sonra hiçbir egemen zihniyet, kadın düşmanlıklarını sürdüremeyecektir. Bunlara son vermek zorundalar, yaşamın yarısını oluşturan ve yaşamın anlamını taşıyan kadın gerçeğine karşı, tepkilerini, şiddet ve tecavüzlerini durdurmak zorundadır. Kadının özgürlük çizgisi artık görünürdür ve devrimler çağındayız. Dünyamızı gri renge kaplayan rengin, soluduğunu görüyoruz. Kadınların özgürlük çağında, birçok devrimler yaşanacaktır. Bu çağ özgürlük çağıdır.
Dünya, Ortadoğu ve Kürdistan genelinde yıl boyunca, eylemlerde öne çıkan taleplerin bireysel olmaktan öte daha toplumsal, politik ve iktidara karşı olduğunu gördük. Özellikle iktidar yapılanmalarının (devlet vb.) erkek şiddetiyle olan bağının taleplere yansıması kadın mücadelesinin geldiği düzeyi ve niteliği açısından oldukça güzel ve umut verici bir gelişme olarak görüyorum. Biden’ın iktidara geliş ile birlikte daha yumuşak bir dünya gerçeği, göstermeye çalışılsa da tersi bir durum dünya gerçeğimiz açısında, kadınlar açsında cinsiyetçi, milliyetçi, iktidarcı, bir politika bu yılda da çok belirgin bir şekilde gelişti. Faşist, kadın düşmanı olan yapıların devlet yönetimlerinde iktidar olmaları, kadınlarında talepleri politik ve toplumsal özgürlük odaklı olmasında önemli oranda etkili olmuştur. Diğer yandan kadın haklarının korunmasına dair dünyanın pek çok devletlerinden, yasaların değiştirilmesine ilişkin talepler çok sıkça dile gelmiş ve mücadele konusu yapılmıştır. Örnek İstanbul sözleşmesi gibi. Kadınların tüm haklarının yasalarla korunması önemli olmakla birlikte, mücadelenin ve taleplerin buna odaklanması ve devletten talep eden bir düzeyde bu yıl yaşanmadı. Bu yönüyle halen aşmamız gereken eksik, yetersiz ve yanılgılı kimi yönlerimiz bulunmaktadır. Yasal değişimlerde daha da belirleyici bir konuma kadınlar geldiklerini, duruşlarıyla bu zihniyetle mücadele ediyor. Değiştiriyor. Bu yönüyle kadın özgürlüğü-eşitliği boyutuyla mücadele konusu yaptığı, talep ettiği hiçbir isyanı sonuçsuz değildir. Ancak bunlarla sınırlı olmadığını belirtmek istiyorum. Kesinlikle esas olanın devletten talep etmek değildir. Tüm bunların yerine, öz gücümüzü kürevi ve evrensel çapta daha güçlü ve büyük birleştirme çağında olduğumuzu belirtmek istiyorum. 2021 yılın temmuz ayının sonunda Beyrut’ta gerçekleşen 2. Ortadoğu kadın konferansı, bunun için somut bir adımdı. Ve yine erkek aklın savaşlarda kullandığı yöntemlerden biride sistematik tecavüzler olmaktadır. İşgal edilen toprakları tüm varlıklarıyla ganimet olarak gören güç odakları için kadın bedeni de bir ganimet hep oldu. 21. yüzyılda Şengalli kadınlar IŞİD tarafından pazarlarda, internet sitelerinde fotoğraflarının üzerine Kürtçe ve Arapça fiyat yazıldığını hiç hafızamızda çıkmamıştır. Tüm bunları, insanlık dışılığı, asla unutmayacağız. Unutmadık.
“KADIN YAŞAM OLMUŞ ÖZGÜRLEŞMİŞTİR”
Tüm kadınlar için öz savunma ve öz örgütlülüğümüzün geliştirilmesinin çok hayatı bir durum olarak önümüzde duruyor. Kadınlar olarak, kadın mücadelemizin rotasını daha fazla, devlet dışı çözümlerde aramak ve bu yönlü çözümümüzü daha çok açığa çıkartabilmenin vakti geldiğini büyük bir haykırışla söylüyorum.
Küresel düzeyde kendini örgütlemiş bir kadın gerçeği bu çirkin iktidarlardan ve yapılanmasını değiştirebilecektir. Hegemon erkeklik sistemi olan bu baş belası sisteminin uyguladığı şiddetten, tecavüzden, tacizden ve kadın bedenin her gün bir parçası üzerinden kurnaz erkek bir politika geliştirmektedir. Bu planıyla her şeyi ile oynamaya çalışan bu çirkin zorba erkekten, hesap sormayı, tarihsel nitelikte olduğunu ve geliştiğini söyleyebiliriz.
Kadınlar, şiddete ilişkin oluşturdukları, her slogan, dünya kadınlarını daha fazla buluşturmaktadır. Yaşadıklarının ne kadar ortak olduklarını göstermektedir. Cinsiyetçi tüm duruşlara karşı, kadınlar kendi talep ve sloganlarını, bu kadın düşmanı sisteme karşı kendilerinin ortaya koydukları bir mücadele ruhu ve birliğini bu çağda daha fazla görmekteyiz. Bugün, Dünya kadınlarının istekleri çoğunlukla ortaklaşmıştır. Yine, küresel düzeyde örgütlenmenin daha güçlü olmasının anındayız. Bunu daha fazla geliştirebilmeliyiz. Her yer de , özgünlükleriyle ve küresel düzeydeki taleplerimizle ortak bir konseptte ulaştığını belirtmek yanlış olmayacaktır. Birçok kadına yönelik gelişen şiddet, her gün tüm kadınların yüreğinde bir parça eksiltilmektedir. Bu ortak yönümüzü daha fazla görerek, el ele vererek, özgürlüğümüze yönelen bu barbar erkek sistemine karşı, büyük mücadele edebileceğimizi ve işleyebileceğimizi ifade edeceğim bir yön olmaktadır. Küresel çaptaki örgütlenmemizi doğru örgütlediğimiz oran da hem Ortadoğu da hem de dünyadaki tepkilerimiz daha güçlü bir şekilde görünür kılınmış olacaktır. Yine hem dünya kadın hareketlerinin ve Ortadoğu kadın gücü, açığa çıkacaktır. Devlet ve erkek şiddetiyle katledilen kadınların. İnsanlığın yaşadığı toplumsal krizler, Dünyada yaşanan iklim krizleri, savaşlar, göçler, kadının yoksullaştırılması, kadınların sömürge altına alınması ile birlikte geliştiği bir gerçektir. Kadınların sömürülmesi temelinde egemen erkek bir dünya ve sistemi inşa edilmiştir. Kadına yönelik baskı, şiddet ve cinayetler, katliamlar durdurulmadan hiç kimsenin, hiçbirimizin başarılı olduğunu ifade edemeyiz. Yine doğru, özgür yaşadığımızı ve iyi yaşıyoruz denilemez. Bu katliamların acısı bir biçimde herkesi vurmaktadır. Ataerkil sistemin bir aygıtı olan devletler sürekliliklerini kadına yönelik şiddet, baskı ve sömürü politikaları sağlamaktadırlar. Bu nedenle Kadına yönelik şiddet, katliamlar, işkenceler durdurulmadan ne iklim krizleri ne de savaşlar durdurulabilecektir. Nede Afganistan’da yaşayan 5 yaşındaki küçük kız çocuğun, 55 yaşındaki bir zorba erkekle evlendirilmesini durdurabileceğiz. Ne de demokratik, eşitlikçi ve adaletli bir yaşam gelişecektir.
Kadınların kırım politikalarından ve katliamlara uğratıldığı toplumlar diktatörlerin, faşizmin çok güçlü geliştiği toplumlar olmaktadır. Kesinlikle bugün başta Türk devletinin kadınlara yönelik her boyutlu geliştirdiği katliamcı kadın politikaları da faşizmin, diktatörlüğün en zirvede olduğunu göstermektedir. İşte, İstanbul sözleşmesine yaklaşımda bu faşist iktidarın kadın düşmanlığını bir kez daha ortaya koyduğu kadar, kurmak istediği rejimin de bir karakterini göstermektedir. Faşist diktatörlük köle kadına dayandıracağı bir toplumsal yapı oluşturmak temel hedefleri olmaktadır. İstanbul sözleşmesine saldırısı, diktatörlük rejiminin, egemen zihniyetin bir sonucu ve kadın düşmanlığında kendi rüştünü bir kez daha gözler önüne sermiş oldu. Bu faşist, işgalci, kadın düşmanı politikalar, Dünyanın hegemonik güçleri olan ABD, Rusya ve sömürgeci İran rejimi yine Avrupa’nın, kimi devletleri tarafından desteklendiği de bilinen bir hakikat olmaktadır.
Dünya devletlerinin kadın düşmanı katliamcı politikaları son yıllarda vahşet düzeyinde seyretmektedir. Dünya genelinde, 25 Kasım kadına yönelik şiddetle mücadele günü vesilesi ile yılın sonuna neredeyse gelinmiş bulunmaktayız. Bu yıl içerisinde dünyanın pek çok yerinde bu süre içerisin de binlerce kadının erkekler tarafından öldürüldüğünü hepimizi biliyoruz. Resmi rakamlar hakikati gizlemektedir. Bu verilen rakamlarla çok sıradan bir yaklaşım ortaya konularak, kadın katliamlarını normalleştirilme durumudur. Yaşanmaktadır.
Bir daha ifade edebilirim ki dünyanın dört bir yanında kadınların öldürülmediği tek bir gün bile yoktur. Nerede ise her gün birkaç kadın katledilmektedir. Ve kadın katliamları, çocuk tecavüzleri, İran’da küçük kız çocukların evlendirilmesi gibi ve istismarları rakamlarla ifade edilmesi asla gerçeği göstermez. Kesinlikle verilenden çok daha fazla olduğunu rahatlıkla belirtmek istiyorum. Üstü örtülüyor. Gizleniyor.
Ve Türkiye cezaevlerinde, İran cezaevlerinde Kürt kadınlarına ve siyasi tutuklulara karşı uyguladıkları şiddetle kadın tutuklulara karşı geliştirilen insanlık dışı uygulamalarda bir biçimiyle gizlenmektedir. Örnek Türkiye’de Binlerce kadın düşünce suçlusu olarak içerdedir. Örnek İran cezaevinde tutulan Zeynep celali yan arkadaşın ve İran zindanlarında en ağır, insanlık dışı koşullarda yaşam mücadelesi vermekte olduğunu hepimiz biliyoruz. Tüm bunlar dünyanın gözü önünde yaşanmaktadır.
Ulus devlet sistemleri, dış politikaların da işgalci ve katliamcıdırlar. Kadın yönelik cinsiyetçi yönelimlerinde ve politikalarında birdirler. Böylelikle de Rojava’ya karşı, Şengal’e karşı, Bakûr Kürdistanı’na karşı, geliştirilen işgal saldırılarında özellikle kadınları, çocukları özel hedeflemektedir. Ve böylelikle Kürdistan’da her gün sayısı beli olmayan kadınlar katledilmektedir
Dünyada ve Ortadoğu da devlet ve erkek şiddeti paralel bir biçimde birbirini destekleyerek, birbirini gözeterek her geçen gün şiddetlerini yükselterek, artırmışlardır. Devlet ve Erkeklerin kadınlara yönelik geliştirdikleri şiddet biçimleri birbirinden kopartamayız. Dünyanın hiçbir yerinde, Kadınların devletlerden koruma beklemesi en büyük gaflet olur. Başta Türk Devleti, İran rejimi ve dünya devletlerinin çoğu ve Egemen erkeklik kadınlara karşı büyük terör politikası ile suç işlemekte ve uygulamaktadır. Kadına karşı uygulanan şiddet ve cinayetler, devletlerin tüm toplumu denetleme, korkutma mekanizması olarak kullanılmaktadır. Ancak bu politikalarla kadınların direniş duruşları karşısında durulamayacağını gördük. Görüyoruz. Çünkü kadın yaşam olmuş özgürleşmiştir. Bilinçlenmiştir. Kölelik zincirini çoktan kırmıştır. Asla köleliği kabul etmemektedir.
ÖZGÜRLEŞEN KADINLAR KAZANACAKTIR
Ulus devletler ve faşist, erkek egemen yüzü olan tüm devletler, milyonlarca, kadının katliamından sorumludurlar. Tüm diktatörlerin iktidarı faşisttir, işgalcidir. Katliamcıdır. Toplum, özgürlük ve kadın düşmanı politikalarında birdirler. Bu yönü ile Ortadoğu da devletlerin, iktidarların baskı, şiddet ve savaş politikalarının baş öncülüğünü Türk devleti ve AKP ve MHP iktidarı geliştirmektedir.
Bugün dünyada bu kadın düşmanı politikalarına karşı her yerde, Ortadoğu da Türkiye de İran da, Rojhılat Kürdistanı’nda, kadın hareketlerinin ortak mücadelesi ve birliklerini daha da güçlendirmenin kesinlikle zamanındayız. Bu bakımdan Rojhılat Kürdistanı’nda KJAR’ın geliştirdiği kadın hamlesi ve “küçük yaşta kız çocuklarının evlendirilmesi kadın kırımıdır” kampanyası oldukça önemli olmaktadır. Tüm İranlı halkları ve demokratik mücadele veren tüm halklar yine Azeri, Beluci, Arap, Fars, Türkmen ve Kürt kadınlar seslerini daha güçlü birleştirmelidir. Demokratik-muhalif duyarlı kadınlarında bu kampanyaya, kadın birliğimiz ve örgütlülüğümüz için güçlü bir mücadele zeminine dönüştürmektir. Ve bu anlam da kadın hareketleri olarak daha güçlü bir kadın özgürlük mücadelesini geliştirmeliyiz.
Bu anlamda, Kadına yönelik geliştirilen bu savaş politikalarına karşı daha örgütlü ve güçlü bir karşı duruşun gerekliliğine ihtiyaç vardır. Kadın katliamlarına, kadın cinayetlerine karşı bir örgütlenme ile eylemsel, hukuki alanda ciddi bir refleks, duruş gösterebilmeliyiz. Dünyanın herhangi bir köşesinde öldürülen, haksızlığa uğrayan bir kadın, çocuk için tüm kadınlar olarak, demokrasi ve özgürlük güçleri olarak eylemler geliştirebilmeliyiz. Kadın katliamlarına karşı duruşunu ortaya koyabilmelidir.
Türkiye ve İran cezaevinde kadınlara karşı geliştirilen insanlık dışı uygulamaları teşhir edebilmeliyiz. ‘Zeynep celali yan özgürlüğüne kavuşmalıdır’. Özellikle zindanlardaki kadınlar için yüzlerce yürüyüşler ve çok yönlü mücadele etmeliyiz. Özgürlük kampanyaları ve Kadınca sahiplenmeler gerçekleştirebilmeliyiz. Özellikle Kadınlar, tüm toplum, kadınlara yönelik geliştirilen bu baskı politikası ve katliamlara karşı ciddi bir tavır, geliştirildiğinde devlet ve egemen erkek sistemi bu denli pervasız davranma cesaretini asla gösteremeyecektir.
Egemen erkek sistemi, faşizm Kadın özgürlük mücadeleleri yükseldikçe şiddet- savaş -yoksulluk, politikaları ile kadınlara pes ettirilmek, kölelik koşullarında bir yaşam içinde kalmaları sağlanmak temel yaklaşımlarıdır. Tüm kadınlar oldukları her yer de bu tür politikalara karşı daha örgütlü, ortak bir şekilde karşılık verildikçe erkek akıl kaybedecektir. Kadın katliamlarına, Doğa katliamlarına ve Kürdistan’ın işgaline karşı sonuna kadar direneceğimizi ve kadınlar olarak hep birlikte çalışarak, mücadeleyi büyüterek başarıyı mutlaka kazanacağımızın iddia ve kararlılığın, inancın, güvenin çok güçlü olduğunu belirtmek yerinde olur. Faşist Türk devleti kaybedecek. Özgürleşen kadınlar kazanacaktır. Kadın öz savunmasını geliştirdikçe, kaba şiddet karşılığını alır diye düşünüyorum. Önemli olan zihniyet olarak var ola gelmiş erkek egemenlikli savaş ve iktidar yine devlet ve iktidar anlayışının yarattığı şiddet olgusunun toplumsal travma gerçeği olmaktadır.
SİHİRLİ FORMÜL: JIN JIYAN AZADÎ
Dolayısıyla, hayatın her alanında, tüm şiddet biçimleri ve olgularıyla nasıl savaşacağız? Bu Oldukça anlamlı olmaktadır. Elbette değerlendirmelerimizin başında da olduğu gibi şiddet ve kadın kavramlarını ciddi anlamda ele alıp sorgulayıp, çözüm üretmekle olacaktır. Çözümün aynı zamanda sorunun kendisinde olduğunu görmek ve buna göre çözümü doğru okumak önemli olmaktadır. Nedir çözüm? Herkesin ne dediğini az çok tahmin edebiliyoruz. Çözüm; KADIN olmakta, kadınca yaşamakta, kadınca hissetmekte, kadınca düşünmekte, kadınca sevmekte, kadınca bakabilmektedir. İşte çözümün sihirli formülü. “JIN JIYAN AZADΔ …
Bir çığlığa ve yaşamın sihirli anahtarına dönüşen “JIN JIYAN AZADΔnin aslında kadınların zamanı ve değişimin zamanında olduğumuzu ifade ediyor. Yaşam paradigmamız olduğunu doğru okumamız gerektiğidir. JININ anlamında yaşamı ve yaşamında kadın etrafında örüldüğünü ve bu örülen ilk yaşamın aslında toplumsallığın olduğu hakikati bizi özgürlükle buluşturacaktır. Onun için jin- jiyan -azadi başta kadınları ve tüm toplumu kölelikten, şiddetin her türlüsünden, devlet ve iktidar aklından kurtulmamızın önemli yaşam ve özgürlük formülüdür. Kadının tarihten köklü olarak silinmesi için kadının yarattığı toplumun yanına egemen erkek neyi geliştirdi? Tabi ki, devlet toplumunu geliştirdi. Kadının özgür toplumsallığı içinde var olan özgür düşünce ve iradenin yanına erkek neyi inşa etti? Devletli toplumu ve onun köleleştirilmiş, karılaştırılmış, düşünmeyen, itaat eden kadın ve erkeği yarattı. Kadının özgür ve eşit toplumsallığı karşısında erkek neyi oluşturdu? Savaşı, şiddeti, eşitsizliği, yoksulluğu ve köleliği geliştirdi.
“KAZANACAK ÖZGÜR BİR GELECEĞE YÜRÜYORUZ”
Demek ki, kadınlar olarak ne yapacağız? Bu tersine çevrilmiş, doğruluğu yalanlanmış, toplumsallığımızı yeniden yaratacağız. Zor mu? Evet, oldukça zor. Peki, İmkânsız mı? İmkânsız diye bir şey yoktur. Kadınların nazarında. Kesinlikle özgür bir dünyanın mümkün olduğunu biliyoruz. Yeter ki istemesini ve örgütlemesi için varız diyelim. Çünkü eril zihniyet tarafından örülmüş toplum, gerçek anlamda 12 bin yıllık ana kadın, ana tanrıça kadının toplumsal değerleri tarafından oluşturulmuş toplumsallığın tüm değerlerinin çalıntılarıyla yaratılmış bir toplumdur. Ama gerçek ve özgür bir toplum değildir. Çünkü kaynağı ve esas hakikati olan bir gerçeğin bu şekilde çarpıtılmış bir doğrultuda yaşanması ya da daimi olması imkânsızdır. Onun için biz ana tanrıçalarımızın bize miras bıraktığı toplumsal hafızamızı zorlayarak, çalınmış değerlerimizi tekrardan geri alarak kendi toplumsallığımızı, 21.yy. paradigması olan demokratik modernite paradigmasını halkların ve kadınların özgür yaşam inşasını gerçekleştirelim. Ve inşa edilmiş beş bin yıllık erkek aklının kötülüklerini, şiddetini, iktidarını ve devletini tarihin çöp sepetine atalım. Bunun için var mıyız güzel kadınlar? Varız, alanlardayız, güçlüyüz, güzeliz ve savaşmaya hazırız dediğinizi duyuyor, hissediyor ve birlikteyiz. Özgürlük için çarpan kadın yüreklerimiz birdir. O zaman hadi bakalım sokaklara, isyan ruhuyla çıkalım. Başta haykıralım ve sonra da yeni yaşamımızın inşası için kolları sıvayalım. Elimizde bulunan imkânlarımız dünden daha fazla, mirasımız yeni bir dünya yaratacak kadar fazla ve değerli ve en önemlisi de kaybedecek bir şeyimiz yok ama kazanacak özgür bir geleceğe yürüyoruz.
“ŞİDDETSİZ TOPLUM ÖZGÜR EŞ YAŞAMIN ÖRGÜTLENMESİ İLE GERÇEKLEŞİR”
Dolayısıyla, Özgür bir toplumda, özgür kadınlar olarak demokratik yaşam koşullarımızı inşa etmenin zamanı içerisindeyiz. Bizler herkesle, her canlı varlıkla ve tüm kadınlarla yaşayabilecek kabiliyette ve güçteyiz. Kadınlar olarak bizler demokratik ulus zihniyetini zaten yaşamış topluluklarız. Onun için “Kadın Kırımına Karşı Özgür Kadını ve Toplumu Savunma Zamanıdır” diyoruz. Kadınların örgütlü mücadelesi faşizmi yıkacaktır.
Demokratik ulus paradigmasını örgütleyen kadınlara yönelik olarak, işte ‘Faşizm örgütlü kadına saldırıyor.’ Çünkü kadınlar için, ulus olabilmek, özgür olabilmek, özgür yaşayabilmek için sadece aynı kanı taşımak, aynı dili konuşmak, aynı coğrafyada yaşamak olmadığını biliyoruz ve kadın olduğumuz için bilmeyenlere ve bilmek istemeyenlere de öğretmeye hazırız deyip görünmenin zamanı belki de geçmek üzeredir. Zamanı daha fazla harcamayalım. Şiddetsiz bir toplum ancak özgür zihinlerin, özgür eş yaşamların, oluşumuyla gerçekleşir. Bu yeni zihniyetin oluşması içinde kadının ahlaki ve vicdani toplumsallığının tüm değerlerini güncelleştirmesiyle olacak bir hakikattir. Ve dünya kadınlarının büyük bir hayranlıkla öğrenmeye çalıştığı, Jineoloji biliminin örgütlendirildiği tüm yaşam alanlarını geliştirmekten geçiyor.
“ÖZGÜRLEŞMEYİ ADIM ADIM GELİŞTİRECEĞİZ”
Evet, güzel ve yürekli kadınlar, demokratik ulusa özgür kadınlar olarak yürüyelim ve peşimizde yürümek isteyenlere de doğru yolda olduğumuzu ve bu yolda devam etmek istediğimizi, onun için yol boyunca önümüze çıkacak tüm engelleri silmeye ve kaldırmaya hazır olduğumuzu anlatalım, öğretelim ve gösterelim. Dünya şiddetsiz yaşamaya hazır ama yeter ki, bunun öncülüğünü yapabilecek öncüler olan biz kadınlar hazır olduğumuzu örgütlülüğümüzle, özgür irade ve düşüncemizle ortaya koymasını bilelim. Yolumuza çıkacak çok fazla enki’lerin, şamanların ve devlet düşünceli erkeklerin olacağını bilerek kendimizi örgütlü ve savunmalı bir hale getirerek yolumuza durakları koymadan, devam diyelim. Savaşan kadın güzelleşen kadındır, güzelleşen kadın da özgürleşen kadındır. İradeli ve cesaretli ve kendisi olabilen kadınlar olarak savaşmaya, güzelleşmeye ve özgürleşmeye doğru yol alalım. Savaşsız ve Şiddetsiz özgür toplumlara doğru JIN JIYAN AZADÎ diyelim.
Ve Kadına yönelik şiddet sürekli ve kapsamlı kısa ve uzun vadeli strateji, programlar ve politikalar ile geriletilebilir ve aşılabilir. Bu nedenle mücadelemiz her gündür. Her andır. Biz kadınlar ekonomik, siyasi, sosyal ve öz savunma alanlarında kendi öz örgütlülüklerimizi yaratarak, kendi kendimizi yöneterek, sistem içinde sisteme karşı kendi rengimiz, örgütlülüklerimizle mücadele vererek, bunun tüm yaratıcı yöntemlerini geliştirmeyi başararak özgürleşmeyi adım adım geliştireceğiz.”
“21’İNCİ YÜZYIL ÖNDER APO’NUN FİZİKİ OLARAK ÖZGÜR OLMA YILIDIR”
Zerin Ruken, Halklar Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit ve özgürlüğü için yürütülen mücadele konusunda şunları ifade etti:
“Önder Apo’ya yönelik tecrit ve izolasyon politikalarını bir soykırım saldırısı olarak AKP faşist iktidarı tarafından Kürdistan’ın tümüne yönelik olarak bir işgal savaşı geliştirerek yönelmektedir. Son derece pragmatik yaklaşan faşist hükümet ve şefi Erdoğan Kürt halkını ve demokratik kamuoyunu oyalama-kandırma, ayak oyunları ile kendi kirli icraatlarına karşı sessizleştirmek istiyor. Hukukun kişiselleştirildiği, bir diktatörün iki dudağı arasına sıkıştırılan bir ortamda, Önder Apo ve siyasi tutsaklara rehine politikası uygulanmaktadır. Önder Apo da devletin bu karakterini iyi çözdüğünden ötürü dönemsel yumuşama veya sertleşme gibi yansıyan politikalara hiçbir zaman itibar etmemiştir.
15 Şubat uluslararası komplosu, 24 yılına girdi. 24 yıldır Önder Apo, yoğun bir tecrit altında tutuluyor. Gerçeklik bu iken her döneme has özel uygulamalarla cezalandırma, intikamcı karakterinden kaynağını almaktadır. Aile ve avukat görüşleri tümden yasaklanmıştır. En son yine 3 aylık hücre cezası verildiğine yönelik basın aracılığa yansımıştır. Önder Apo bütün bu uygulamaları ve politikaları çok güçlü çözümlemiştir. Buna karşın Tanrısal yalnızlıkta derinleştiğini, iradesini, bilincini özgürlük aşkı ile donattığını, yoğunlaşarak üretimini çoğalttığını çoğu kez dile getirmiştir. O sebeple İmralı cezaevi koşullarının kendi şahsında dışarıya uygulandığını esas da dışarının bir tecrit içinde olduğunu yıllar önce bizleri uyarmıştı. Bu nedenle devletin insanlık onuruna yönelttiği tüm uygulamalara karşı kendini çoğaltarak, üreterek ve kendine yüklenerek insanlığa büyük bir özgürlük umudu olmuştur. O bakımdan bugün halklar Önder Apo’nun özgürlüğü için ayaktadır. Özgür olmalıdır demektedir. Kadınlar ayaktadır. Mücadelesini büyütmektedir. 21’inci yüzyılda Önder Apo’nun fiziki olarak özgür olmanın zamanıdır. Kesinlikle bu doğrudur. Özgürlük anındayız
ÖNDER APO KADININ ERKEK ZULMÜNDEN VE ŞİDDETİNE KARŞI EN BÜYÜK SAVUNMA BİLİNCİNİ GELİŞTİRMİŞTİR
İşte Önder APO İnsanlık onurunu özgür irade, halklara mal olmuş paradigması ile savunmuştur. Ve dışarda kendisini özgür düşünen topluma, Kürdistani halklara ve kadınlar için de ifade etmiştir. Bunun Bilincinde olanın kendini koruma şansı artar ve kendisini tehlikelere karşı ayakta tutarak özgürlük için mücadelesini yükseltir. Maalesef bu esaretin farkında ve bilincinde olmayan milyonların yitip gideceği, kaybolacağı ve teslim alınacağı hakikat gerçeği karşısında çok daha fazla kaygılanmıştır. Bu nedenle beni kurtaracağınıza kendinizi kurtarın, beni özgürleştireceğinize kendinizi özgürleştirin demiştir. O sebeple 25 Kasım kadına yönelik mücadele günü vesilesiyle, Önder Apo’nun kadına yönelik geliştirdiği stratejik çalışmalarının daha fazla pratikleştirilmesinde ve kadınlar için geliştirdiği, özgürlük paradigmasına daha fazla sahip çıkacağımız bir dönemden geçiyoruz. Sadece Kürt kadınları için mücadele etmediği, bilinmektedir. Bu çerçevede “Şimdi özgürlük zamanı” hamlesi için halkların özgürlük eylemleri, giderek yaygınlık kazanmaktadır. İnsanlık Önder Apo’nun özgürlüğü için, mücadele duruşlarını çok daha yaygınlık kazandırdıkça etkili olacağını belirtmek istiyorum. İşte, Önder Apo en ağır koşullara karşı başta dört parça Kürdistan halkımızı, toplumu ve kadınları düşünerek ve direnişiyle, mücadelesiyle cevap vermiştir. Bu direnişi vermektedir. Halkın, toplumun ve kadınların da eğer kendisini düşünüyor, seviyor ve hissediyorlarsa aynısını yapmasını hep istemiştir. İnsanlık onuru işkence koşullarına karşı özgür bir düşünce, ruh ve his ile yanıt olabilir demiştir.
Önder Apo sürekli fedakârlık yaptı. Tüm yoğunlaşmanın kendi koşullarının düzeltilmesi yerine, dört parça Kürdistan’daki halkımızın kendi yaşamını örgütlemesi ve özgürlük alanlarını geliştirmesi olarak ifade etmiştir. Bugün için çok daha fazla geçerlidir. Bu nedenle her türlü erkek ve devlet şiddetine ve zorbalığına karşın, içinde bulunduğu tecrit ve işkence koşullarına karşı, kadınların daha fazla mücadele etmesidir. Tüm anlarını doğru bir yaşam ve özgürlük temelinde geliştirerek mücadeleyi büyütmektedir
Önder Apo işkencenin sistematikleştirildiği koşullarda tutuluyor. Sağlığı, güvenliği büyük riskler ve tehdit altındadır. Karşımızda ne ahlak ne vicdan ne adalet ne de hukuk tanıyan bir devlet yapılanması bulunmaktadır. Kürt kadınları, dostları, demokratik toplum vicdanı bu durumu kabul etmediklerine dair tavırları, şimdi özgürlük hamlesinde somutluk bulmaktadır. Halklar, Kürt kadınları, Rêber Apo’nun özgürlüğü bizim özgürlüğümüzdür, Rêber Apo’nun yaşamı bizim varlık gerekçemizdir demektedir. Bu çok büyük bir umut ve heyecan yaratmaktadır. KJK’nin, kadın hamlesi ve Önder APO’nun özgürlüğü temelindeki hamle 2.yılında daha güçlü geçeceğini şimdiden nitelikli eylemlerinde görüyoruz. Önder APO üzerindeki tecrit, halkın ve zindanlardaki saldırılar, soykırım saldırılarıdır. O sebeple Komplonun 24. Mücadele yılında daha fazla özgürlük için çalışmalıyız.
“Kadın Kırımına Karşı, Özgür Kadını ve Toplumu Savunma Zamanı” hamlemiz ise ortak hamle hedeflerimiz yanında 21. yüzyılın bir kadın yüzyılı olması, cins çelişkisinin insanlığın temel çelişkisi olması vesilesi ile kadının yaşamış olduğu özgün sorunları ele alarak yaygınlaşmaktadır. Her yerde çeşitli kadın gündemleri çerçevesinde gelişmektedir. Örnek; Rojhilat Kürdistanı’ndaki kadın hamlesi, şimdi yürütülen küçük yaşta kız çocuklarının evlendirilmesi bir kırımdır. Faşist İran rejimi bu hamleye karşılık kadın köleliğini derinleştirecek yasalarda ısrar ederek. Kadın ve aileden sorumlu kadın danışmanı olan Enise Heç elinin ifade ettiği sözler tüyler ürpertmektedir. Bende 16 yaşında evlendim demesi neyi ifade etmektedir. Meşrudur evlendirebilirsiniz demektir. Bu yaklaşımı sizlerin yorumlarına bırakıyorum. Tüm kadınlar buna en güçlü tavır alabilmeliyiz. Başta da İran da yaşayan demokratik kesimleri ve toplumsal kesimleri ve Rojhilat Kürdistanı’ndaki kadınlar mücadelesini ve birliğini geliştirmek ve büyüterek bu baskısı, kadın katliamlarını meşrulaştıran erkek zihniyetine dur demelidir. Kadınların yaşamış olduğu cins kırımı özünde toplumsal, ekolojik kırımları da kapsamaktadır. Tarihsel olarak şiddet, zor, baskı, yalan ve sömürü önce erkek tarafından kadına uygulanmıştır. Topluma, doğaya yaklaşımdaki sömürü, talan, gasp bununla birlikte gelişmiştir. Dolayısı ile kadınların özgürleşmesi, toplumun özgürleşmesi, doğanın özgürleşmesini de birlikte sağlayacaktır. Dolayısıyla; 25 Kasım vesilesiyle bir kez daha, kadın projesi ve görüşleriyle, kadınların özgürlüğü için büyük bir emek veren, Önder Apo,’yu da sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bugün dünya kadınlarının özgürlüğü için çok büyük çaba ve emek verdi. Kadının erkek zulmünden ve şiddetinden en büyük savunma bilincini geliştirmiştir.
GERİLLA ÖZGÜRLÜK KAYNAĞIDIR
Gerilla direnişi ve toplumsal mücadeleyi de değerlendiren Zerin Ruken, şunları belirtti:
“YJA-Star Kadın gerilla gücünü, direnişlerinde dolayı öncelikle saygı sevgi ile selamlıyorum. Kadın gerillalar, tarihsel temelde bir direnişle, toplum ve kadınlar için, öz savunmasıyla büyük bir fedailik ruhu ve direnişiyle, soykırım savaşına karşı, Özgürlük çizgisiyle ve savunmasıyla fedailik temelinde bir zirveleşmeyi yaşamaktadır. “Bu tarihi direnişte, YJA-Star ‘ın öncülüğü, özgürlük mücadelesi faşizme ve erkek egemen zihniyete kök ve diz çöktürüyor”. Başta da Başûrê Kurdistan’da ve tüm Kürdistan parçaları için özgürlük kapısını aralamıştır. Toplumsal alanlarda bu nitelikte bir mücadele duruşu ve kesintisiz bir eylemsel çizgiye ihtiyaç vardır. Tüm kimliğine büyük bir saldırı vardır. Toplumsal bir hafızanın yok edilmek istenmektedir. Gerilla özgürlük kaynağıdır. Gerillanın tavrına denk bir toplumsal refleks kazandıracaktır. Halkımızın, kadınların mücadelesiyle ihanetçi çizgi ve işgalci -soykırımcı zihniyet daha fazla kaybedecektir. Kazanan Önder Apo’nun özgürlük gerillası olacaktır.
“KADIN GERİLLALAR ERKEK EGEMEN FAŞİST UYGARLIKTAN İNTİKAM ALIYOR”
Türk devletinin işgaline karşı HPG ve YJA STAR gerillaları 21 yy. da özgürlük ruhu ve karakteriyle kahramanca bir direnişi geliştiriyorlar. Toplumsal alanların bu yönlü bir direniş ve mücadele stratejiyle, gerillanın yanında daha, sıkı saf tutmanın anındayız. Kimyasal silahlarla insanlık namına kendi ahlakını ve vicdanını kaybetmiş, ceberut bir devlet gerçeği bulunmaktadır. O sebeple direnişi büyüterek hesap sorulmalıdır. Toplum odaklı direnişimizde, reflekslerimizde sömürgeci işgalci devleti daha fazla geriletmelidir. Sallantı da olan iktidarı, tümden bozguna uğratacak nitelikle toplumsal direniş geliştirilmelidir. Onlarca güzel yürekli yoldaş fedaice direnerek şehit düştü. Metina, Avaşin ve Zap’ta Türk işgal saldırılarına karşı kahramanca direnerek şehadete ulaşan yoldaşların anıları önünde saygıyla eğiliyorum. Özgürlük için emekleri asla kaybolmayacaktır. Başarı şimdiden bizimdir.
YJA STAR gerillaları tıpkı Heftanin’de olduğu gibi Metina, Avaşin ve Zap’ta da gerilla direnişinin başını çeken en fedai güç olmaya devam etmektedir. Her biri bir Zilan’dır, Sema’dır, Beritan’dır, Delal’dır. Tolhıldandır, Şilan guyidir. İşte bu ruh, direnişin ruhudur. Belirleyici rol oynamaktadır. Ondandır faşizm örgütlü kadına düşmanca saldırmaktadır. Toplumsal alanların direnişi de ancak örgütlü mücadeledir. YJA STAR gerillası Kürt kadınının cesaretli, iradeli onuru olmaktadır. Yine özgürlük duruşunda ısrardır. Demokratik modernitenin öz gücü-ve çizgisini temsil ediyor. Kürt kadınının sömürgeci işgalciliğe karşı asla boyun eğmeyen çizgisidir. YJA STAR gerillalarının direnişçiliği ile çok daha büyük bir anlam kazanıyor. Kadının öz savunması. Bir halkın kadınları onurluca direniyor ve özgürlük uğruna şehit düşüyorsa o halkın özgürlük mücadelesi asla yenilmez, denilir. Bu söz tam da yerini bulmaktadır. Kürt kadın gerçeğini ifade ediyor. Direnen ve mücadele eden kadın, özgürlüğe yürüyen bir halkın kazanma garantisidir. Faşist sömürgeciliğin Kürt kadınına her yerde; dağda, ovada, şehirde vahşi saldırılarının temel bir nedeni de bu hakikatin farkında olmalarından kaynağını alıyor olmasıdır.
2021 yılın son aylarındayız, Kürt kadını, kadını ve toplumuna soykırım savaşıyla saldıran, egemen faşist zihniyet ve sistemle tarihsel bir biçimde daha derin bir hesaplaşma yaşanmaktadır. Kadın gerillalar, tarihi hakikatine uygun yeniden yazıyor ve erkek egemen faşist uygarlıktan intikam alıyor.”