BEHDÎNAN – PKK’de her şehidin, partisine ve yoldaşlarına büyük inançla şehadete yürüdüğünü, şehadetinin partide ve mücadelede gelişmelere yol açacağını bildiğini söyleyen Kürdistan Topluluklar Birliği (Koma Civakên Kurdistanê-KCK) Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, “Şehitlerin mücadelesinde en önemli özellik, partiye ölçü kazandırmalarıdır; fedailik ölçüsünü sürekli yükseltmeleridir. Başarıyı getiren ve mücadeleyi geliştiren, süreklileştiren ve yenilmez kılan da parti ölçüleridir. Şehitlerin yarattığı ölçüler var oldukça mücadelemiz mutlaka başarılı olacaktır” şeklinde konuştu.
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık ile PKK’nin kuruluşunun yıl dönümü vesilesiyle yaptığımız söyleşinin ikinci bölümü şöyle:
RÊBER APO SADECE BİR KİŞİ DEĞİLDİR
PKK ve Önder Apo arasında nasıl bir ilişki vardır? PKK’de ve yarattığı gelişmelerde Önder Abdullah Öcalan’ın rol, misyon ve önderlik pozisyonunu nasıl tanımlıyorsunuz?
PKK, ilk önce Apocular olarak bilindi, tanındı. Hareketin ilk sözcüğünden sonrasındaki tüm ideolojik, teorik ve politik çizgisine bu Önderlik damgasını vurdu. Düşünce, tarz, üslup, yöntem ve tempo olarak zihniyetini ve karakterini, Önderlik belirledi. Hepimiz bu Önderliğin düşüncesine, tarzına, üslubuna, yöntemine ve temposuna katıldık. Onun takipçisi ve izleyicisi olarak bu Hareket içinde yer aldık. Bizler üniversite öğrencileriydik. O dönemin sosyalist düşüncelerden etkileniyorduk. Bu yönlü kitaplar okuyor, pratikleri takip ediyorduk. Yine Kürt sorunu konusunda düşüncesi olan kişiler ve eğilimler vardı. Ancak bizler Önderliği dinledik, düşüncelerini doğru bulduk. Apocu grubun ve PKK’nin oluşumunda, katılımda ve büyümesinde Rêber Apo’nun etkisi ve damgası vardır. Rêber Apo bir tek kişi değildir; onda somutlaşan düşünce, tarz, üslup, yöntem ve tempodur. PKK büyüdü ve geliştiyse, etkili olduysa bunda ilk çıkışın doğruluğunun payı büyüktür, belirleyicidir. Kök önemlidir, öz önemlidir. Gövde, dal, budak artık ona göre şekillenir. Bu açıdan ilk doğuş çok önemlidir. Zaten bir kişiyi, toplumu, hareketi tanımak için onun ilk ortaya çıktığı an’a, zamana ve döneme bakılır. Bu bilimsel sosyolojik bir gerçektir. Derler ya 7’de ne ise 70’inde de oldur. Kuşkusuz değişim her zaman vardır ama o da kökleri üzerinde onun temel özelliklerini yansıtarak olabilir. Bazıları Apo niye bu kadar etkilidir, diyor. Hareketi o yarattı, düşüncesini, teorisini, stratejisini, politikasını, taktiğini ilk o belirledi. Sonradan biz katılsak da biz de bu düşüncelerle şekillendik. Bir yönüyle de Rêber Apo’nun yansımaları oluyorduk. Kuşkusuz tümüyle Rêber Apo gibi düşünüp pratikleşemiyoruz ama bizdeki olumlu ne varsa bunu yaratan ve sağlatan Rêber Apo olmuştur. Eksikliklerimiz ise Rêber Apo çizgisinde değişmeyen ve yetersiz kalan yanlarımızdır.
Rêber Apo bu Hareket içinde her zaman inisiyatifli, yaratıcı ve hamleci oldu. Biz takip edicisi ve uygulayıcısı olmaya çalıştık. Zaten her yerde bir kişi gelişkin ve etkinse o damgasını vurur. Tabi ki herkesin katkısı olur, emeği olur ama damgasını vuran o olur. Bu da insanlık tarihimizin, toplumsal siyasal mücadelelerin bir gerçeğidir.
KİŞİLİĞİ, DÜŞÜNCE GÜCÜ VE EMEĞİYLE
PKK, milyonlarca halkı ayağa kaldırdı, örgütledi, Kürdistan’ın dört parçası ve dünyada etkisi gelişti; gerilla mücadelesi güçlendi ve büyüdü. Daha üç kişi, 5 kişi, 10 kişi, 20 kişiyken Apocu grup ve PKK içindeki etkisi, saygınlığı, demokratik otoritesi bu düzeydeydi. Rêber Apo ile ilk tanışanlar Kemal ve Haki oluyor. Rêber Apo cezaevinden çıktıktan sonra ev sorunu ortaya çıkıyor. Kemal ve Haki’nin kaldığı ev öneriliyor. Rêber Apo oraya gidiyor. Kemal bu gidişi anlatırken ‘daha ilk günden kişiliği bizi etkiledi; bir hafta sonra evin yönetimi o oldu; bir ay içinde de düşüncelerini benimsedik’ diyerek Rêber Apo’nun temel özelliklerini ortaya koymuş oluyordu.
Rêber Apo ilk günden itibaren grup içinde düşünce gücü, liderlik özelliği, saygınlığı ve hep yaratıcı, çözümleyici rolü ve başarılı pratiğiyle öne çıkmıştır. Rêber Apo grup içindeki rolünü kişiliğiyle, düşünce gücü ve emeğiyle almıştır. Gruba katılan ve tanıyan herkes Rêber Apo gerçeğini böyle görmüştür. Rêber Apo her zaman tüm arkadaşlarının da etkili ve güçlü olması için teşvik etmiş, gereken desteği vermiştir. Zaten Rêber Apo’nun yanında kalan ve güç almayan hiçbir arkadaş olmamıştır. Zaten Rêber Apo gerçek yoldaşlık, yoldaşını güçlendiren ve alnını yıldızlara değdirendir, diyerek kendi Önderlik gerçeğini, PKK’de yönetim ve kadronun nasıl olması gerektiğini ortaya koymuştur.
AYAKTA KALMASINI SAĞLAYAN RÊBER APO’DUR
Şu açıkça söylenebilir ki; Rêber Apo olmadan ne bu Hareket gelişebilir ne de zorlu dönemleri atlatabilirdi. 12 Eylül askeri faşist darbeden sonra PKK ayakta kaldı ve 15 Ağustos’ta gerilla hamlesi başlattıysa bunu sağlatan Rêber Apo’dur. Zindandaki arkadaşlar bile Rêber Apo’ya inanarak güvenerek direnmişlerdir. Rêber Apo’nun kazandırdığı ruh onları büyük direnişçi yapmıştır. Rêber Apo, Kürdistan devrimi zordur, zorluğu göğüsleyecekler bu devrimi yürütebilir, dediği için zindanlardaki yoldaşlar en zor koşullarda direnmesini bilmişlerdir. Şehit düşmeden önce Rêber Apo’nun mutlaka örgütü toparlayıp mücadeleyi geliştireceğini söylemişlerdir. Rêber Apo’nun mücadeleyi geliştireceğine inançları tamdır.
HİÇBİR ZORLUK RÊBER APO’YU ALIKOYMADI
12 Eylül’den sonra PKK kadrolarının Ortadoğu sahasına, Lübnan’a, Filistin kamplarına çekilişi sağlandı. Filistin kamplarında gerilla eğitimi görüldü. 1980-84 arasında 12 Eylül faşizminden darbe alan PKK’nin toparlanması, yeniden örgütlendirilmesi tarihin en büyük önderlik çalışmalarından biri olmuştur. 12 Eylül askeri faşizmi, Türkiye ve Kürdistan’a tam hakim olmuştu; neredeyse cezaevleri dışında yaprak kımıldamıyordu. Türkiye’deki devrimci demokratik örgütlerin büyük çoğunluğu etkisizleşmiş, tasfiye olmuştu. Kürt gruplarının zaten 12 Eylül askeri faşist darbeyle birlikte sanki önceden böyle gruplar yokmuş gibi varlıkları hissedilmedi. PKK içinde de artık ülkeye dönülmez, mücadele edilemez, uzun yıllar mülteci olarak kalmak zorunda, gibi tasfiyeci eğilimler vardı. Bunlar Rêber Apo’nun çabalarını geriye çekseler de Rêber Apo arkadaşlarıyla birlikte partiyi toparlayıp mücadeleye hazırlamada ısrarlı ve kararlı davrandı. Hiçbir zorluk Rêber Apo’yu çalışmaktan alıkoyamadı. Tarzı, yöntemi, üslubu ve temposuyla tarihin az rastladığı bir çalışma yürüttü. Soykırımcı sömürgeciliği boşa çıkarmak; bir an önce mücadeleyi başlatmak için kendisine yüklendi, arkadaşlarına yüklendi ve en az imkanla çok iş yapma ve değer üretmeyi esas aldı.
İNANILMAZ ÇABA GÖSTERDİ
Rêber Apo’nun öğretmenlerinin ‘sen cıva gibisin’ sözü en çok da 1980-84 arası temposunda görüldü. Rêber Apo gerçekten önderlik etkisini ve ağırlığını bu dönemde öyle ortaya koydu ki, önderlik rüştünün ispatı en fazla da bu dönemde gerçekleşti. Çünkü Rêber Apo’nun tarzı dışında o dönemde örgütü toparlayıp mücadeleye hazırlamak mümkün değildir. Böyle inanılmaz çaba gösteren bir önderlik tabii ki etkili olur. Rêber Apo emek verin, çaba yürütün, sonuç alın siz de etkili olun diyerek önderlik gerçeğinin ve yönetim olmanın esasını ortaya koymuştur.
ETKİSİNİN SİLİNEMEYECEĞİ ÖNDERLİK GERÇEĞİ
Rêber Apo, 50 yıldır etkili olmuşsa; 23 yıldır cezaevinde olmasına rağmen etkisi hiç zayıflamamış aksine her gün daha da artmışsa; kadrodan halka ve dostlara kadar herkes Bijî Serok Apo, Önderliksiz yaşam olmaz diyorsa, en fazla kadınlar bağlıysa, dünyada en fazla karalanan, aleyhinde çalışılan, tarihin en büyük uluslararası komplosuyla karşılaşan bu Öndelik olmasına rağmen hiçbir biçimde etkisi sarsılmıyorsa, bu birilerinin bu Önderliğe verdiği destek ya da planlı bir propaganda çalışması ve birilerinin öne çıkarmasıyla olmuyor. Tamamen Önderliğin düşünce gücü, çabası ve emeğiyle oluyor. İğne ile kuyu kazarak, zorlukları aşarak gelişmeleri yarattığı gibi hiçbir gücün etkisini silemeyeceği Önderlik gerçeğini de böyle yaratmıştır. Bu Öndelikte engel diye bir şey yoktur, zorluklar diye bir şey yoktur, imkansızlıklar diye bir şey yoktur; bunların hepsi aşılmak ve amaca ulaşmak için vardır. Rêber Apo önderlik gerçeğinde yeni bir aşamadır, zirvedir. Devrimci olanlar da kadro olanlar da bir topluma, bir halka, bir mücadeleye önderlik etmek isteyenler de bu Önderlikte aradıkları her şeyi bulabilirler. Rêber Apo bir liderlik abidesidir, bir öncülük abidesidir. Tüm yaşamı okunup öğrenilecek bir önderlik kitabıdır.
RÊBER APO’NUN ŞEHİTLERE BÜYÜK BAĞLILIĞI
Bu gelişmeleri yaratan bir gerçeklik de şehitlerin emeği, mücadelesi ve bıraktıkları kahramanlık mirası. Bu gelişmelerin yaşanmasında ve PKK’de şehitler gerçeği nedir? PKK’de şehitler nasıl bir rol oynuyor, günümüze ve geleceğe neler katıyor?
Rêber Apo, PKK şehitler partisidir, dedi. Bunun anlamı; PKK’de yaratılan her değerin şehitlere ait olduğudur. Rêber Apo, ben şehitlerin sözcüsüyüm, takipçisiyim, onların emeğini kimseye ezdirmem, yedirmem, dedi. Onların mücadele kimliği, yaşam anlayışları, ölçüleri, bağlılıkları, amaçları ne ise PKK’ninki de odur. Ondan gerisini hiç kimse bizlere dayatamaz, kabul ettiremez, diyerek PKK’ye nasıl bakılacağını, PKK’nin nasıl görüleceğini çok açık bir biçimde ifade etmiştir. Rêber Apo’yu büyük çalıştıran, büyük mücadele ettiren, büyük değerler yaratmaya sevk eden diğer bir temel etken de şehitlere olan büyük bağlılığıdır. Haki Karer’in şehadetiyle artık bu düşünce bir dava haline gelmiştir; bizlere düşen sorumluluk bu davayı başarıya götürmektir, diyerek şehide nasıl yaklaşılması gerektiğini ilk büyük şehidimiz olan Haki Karer’e bağlılıkta, onun şehadetine verdiği karşılıkta görebiliriz. Partileşme başta Haki arkadaş olmak üzere verilen emekler ve bu temelde yaratılan gelişmelere cevap olmak için geliştirilmiştir. Bu açıdan partileşme ve PKK’nin ortaya çıkarılışı da şehitlerin özlemlerini, amaçlarını gerçekleştirme olarak ortaya konulmuştur. Kuşkusuz Kürdistan’ın özgürlüğü ve Kürt halkını soykırımdan kurtarmak için bu parti kurulmuştur. Ancak bu amaçları da net ve açık ortaya koyan ve mutlaka gerçekleştirilmesini isteyenler de şehitlerdir. Şehadet, zorluklar ne olursa olsun bu amaçtan vazgeçmeme ve mutlaka gerçekleştirmek için sonsuz bir çabayı vermedir. İşte Rêber Apo şehitlerin emri olarak partiyi kurmuş, büyütmüş ve mutlaka başarıya ulaştırma çabası ve mücadelesi içinde olmuştur.
TÜM ŞEHİTLERİN TEMEL ÖZELLİKLERİNİN TOPLAMI
Haki Karer şehadetiyle sadece partinin kuruluşunun temeli ve sütunu olmamış, parti kültürünü yaratan ve ruhunu oluşturan bir şehadet olarak mücadelemizdeki yerini almıştır. PKK’nin kültürü, yaşam anlayışı ve çizgisi Haki Karer’den başlayarak tüm şehitlerimizin en temel özelliklerinin toplamıdır. PKK böyle bir parti gerçeğidir.
Rêber Apo’nun PKK’ye kazandırdığı en temel değer şehitlere nasıl yaklaşılacağı ve karşılık verileceği konusudur. Şehitlere sıradan yaklaşılamaz. Rêber Apo ve tüm PKK’liler açısından her şehadet bir devrimci hamle yapma gerekçesidir. Her şehadet yeni gelişmeler yaratmanın zemini, temeli ve gerekçesi yapılmak durumundadır. Şehadete sadece böyle yaklaşılır. Şehadete böyle yaklaşmamak Rêber Apo gerçeğinde, tabii ki PKK gerçeğinde şehide yapılacak en büyük saygısızlıktır. Her şehadet amaca bağlılığı zirveleştirmiyorsa bu, şehadete anlam vermemektir; PKK’de şehadetin ne olduğunu anlamamaktır. PKK’de şehadetler yönetimden kadroya ve halka kadar bir emir makamıdır. PKK’de her şehit, partisine ve yoldaşlarına büyük inançla şehadete yürümüştür. Çünkü partisinin ve yoldaşlarının kendi amacını gerçekleştireceğini bilir; bu nedenle gözü arkada kalmadan her türlü fedailiği yapar ve şehadete yürür. Şehadetinin partide ve mücadelede gelişmelere yol açacağını bilir; kendisini de mücadelesini de eylemini de böyle anlamlandırır. Her saniyesi, son nefesi de bu anlamla yüklüdür. Şehitler şehadete giderken, böyle düşünürken PKK kadroları da şehitlere bu anlamı verdiklerinde onların anısına mücadeleyi geliştirebilirler.
ŞEHİTLER ÖLÇÜ KAZANDIRIR VE YÜKSELTİR
Şehitlerin mücadelesinde en önemli özellik partiye ölçü kazandırmalarıdır; fedailik ölçüsünü sürekli yükseltmeleridir. Şehitlerin en büyük rolü ölçü kazandırma ve ölçüleri yükseltme olmaktadır. Çünkü başarıyı getiren ve mücadeleyi geliştiren, süreklileştiren ve yenilmez kılan da parti ölçüleridir. Şehitlerin yarattığı ölçüler var oldukça mücadelemiz mutlaka başarılı olacaktır. Öte yandan birçok eylemin ve çalışmanın başarısında da şehitlerin rolü belirleyicidir. Halkımızın mücadelesinde de en önemli güç kaynağı şehitlerimizdir. 1990’lı yıllardaki ilk serhildanlar da, sonraki birçok serhildan da şehitlere sahiplenme temelinde gelişmiştir. Halkımız her şehadeti serhildanlarla karşılamıştır. Mart 2006’daki büyük Amed serhildanı da şehitlere sahiplenme temelinde gerçekleşmiştir. Şehitler mücadelemizin gelişmesinde hep ateşleyici rol oynamıştır. Her şehadet, mücadelenin daha fazla gelişmesini ve kökleşmesini sağlamıştır.
Kürdistan’da neredeyse her ailenin bir şehidi vardır; ya da yakın akrabalarından şehit düşenler olmuştur. Her köyde, her sokakta PKK’nin öncülük ettiği mücadelenin bir ya da birkaç şehadeti vardır. Bu gerçeklik bile şehitlerin mücadeledeki rolünü açıklar. Bizim şehitlerimiz zorunlu askerlik ya da para ile askerlik yaparken değil, fedai olmak için mücadeleye katılanların şehadetidir. PKK şehitler partisidir; şehitlerin ölçüleri de inançları da mutlaka Kürt halkının özgürlüğünü sağlatacaktır.
YARIM ASIRDIR ÇOK BÜYÜK İŞLER BAŞARILDI
İdeolojik grup olarak tanımladığınız çekirdek kadronuz Türkiye’de bir araya geldi. Ardından Kürdistan’a açıldınız. Rojava Devrimi deneyimi ve Şengal direnişi ile birlikte Kürdistan’dan bölgeye, dünyaya taşıyor. Bu gelişmeleri o günlerden öngörebiliyor muydunuz? Böylesi muazzam bir gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?. Bu durum size ne hissettiriyor?
PKK daha ilk sözden itibaren farklı bir düşünce gücü ve grup olarak ortaya çıktı. Daha 10-15 kişilik bir grupken iddiası büyüktü. Bu nedenle diğer örgütler, gruplar Apocu grubun bu iddiasını abartılı buluyorlardı. Hatta daha küçük bir grupken Türk devletine karşı mücadele edip Kürdistan’ı özgürleştireceğiz, denildiğinde gülüp geçenler bile oluyordu. Kimileri bunlar çılgın mı, deli mi bile diyebiliyordu. Bu açıdan dışımızdaki hiçbir kimse bu grubun büyüyeceğine, böyle bir mücadele vereceğine, büyük gelişmeler yaratacağına inanmıyordu. Birçok grup gibi Apocuların da kısa sürede etkisiz kalacağını düşünüyordu. Zaten devletin de ilk başlarda bu grubu ciddiye almadığı açıktır. Dikkatleri daha fazla diğer gruplar üzerindeydi.
Biz grup olarak bu iddiadaydık. Ancak hepimiz Rêber Apo gibi bu gelişmeleri kısa sürede yapabileceğimiz inancı içinde miydik; buna tam olarak evet, diyemem. İddiamız vardı; bizim grubun devrimci bir grup olarak gelişeceğine inanıyorduk. Diğer grupların gelişmesine bizim grubun varlığı ortamında fazla bir şans vermiyorduk. İddiamız, coşkumuz ve heyecanımız vardı. Grubu geliştirme ve güçlendirme isteğimiz çok fazlaydı. Bu yönüyle daha küçük bir grupken tam anlamıyla devrimci özellikler taşıyorduk. Önderliğin cıva gibi olma özelliği bir yönüyle gruba da yansımıştı. Devrimci bir grup olduğumuzun en önemli kanıtı, normal insanların, başkalarının inanmadığına inanmamızdı. Bu yönüyle diğer grupların inanmadığına inanarak onlarla olan farkımızı ortaya koyuyorduk. Bu açıdan söylediklerimize inanarak pratik yapıyorduk. Grubun canlı, coşkulu, heyecanlı ve kıpır kıpır olma özelliği vardı; ancak yine de Önderlikle aramızda mesafe vardı. Bu nedenle Önderlik bu büyük iddiamızın, bu büyük hedefimizin, bu büyük ve zorlu mücadelenin bu grupla verilip verilemeyeceği kuşkusu taşıdığını bile söyler. Rêber Apo bizden daha fazla düşman gerçeğinin, zorluklarının farkındadır. Kürdistan devriminin başka devrimlerden farkını ve çok zorlu olduğunun bilincindedir. Bize bu bilinci ne kadar kavrattığını; acaba bu bilincin ve bunun gerektirdiği ciddiyetin ne kadar farkındadırlar diye düşündüğü olmuştur.
Rêber Apo devrimci bir önderdir. Kendini koşullarla sınırlamayan ya da en az imkanla büyük gelişmeler yaratılacağına inanan bir önderdir. Kendi tarzına, yöntemine, üslubuna, temposuna fazlasıyla güvenen bir önderdir. Zaten bu özellikte olmasaydı o günkü siyasal toplumsal gerçeklik ortamında böyle iddialı düşünceler ortaya atmazdı. Rêber Apo bu mücadelenin kısa sürede geliştirileceğine inanıyordu. Bu nedenle Ankara ortamında, üniversite gençliği ortamında 10-15 arası kadroya ulaşınca çalışmaların tamamen Kürdistan’a kaydırılması kararına ulaşmıştır. Bir yere tek bir kadronun gitmesinin bile orada gelişme yaratacağına inanmıştır. Kürdistan’da gerilla mücadelesinin geciktirilmeden yapılması gerektiğini düşünmektedir. PKK’nin kuruluş gerekçelerinde toplumsal alandaki gelişmeler ve bunun artık profesyonel bir örgüt, yani parti ile yürütülmesi gerektiği kararı yanında olası bir gerilla savaşını da partinin yönetmesi gerektiği düşüncesi de vardır. Zaten Haki’nin şehadeti ile birlikte partinin kuruluş çalışmalarına başlandığı gibi örgütleme önündeki ajan kişi, yapı ve kurumlara karşı da devrimci mücadele sürecine girilmiştir.
Kuşkusuz PKK’nin mücadelesiyle gelişmeler yaratılacağına inanıyorduk. Ancak bu gelişmelerin tümüyle nasıl olacağını o zamanlar düşünemezdik. Şu bir gerçektir ki, gelişmelerin olacağını düşünmekle bizzat bu gelişmeleri görmek ve yaşamak farklıdır. Devrimci bir hareketin tabi ki hedefi büyük olacaktır. Rêber Apo hedefi büyük olanların çabası da temposu da mücadelesi de büyük olur, demiştir. Ancak her iddianın gerçekleşebileceği diye bir kural da yoktur. İddiaya denk bir tarz, tempo, üslup ve mücadele gücü gerekir. Bunu yapamayan örgütler olmuştur. Bu açıdan bugün bu gelişmeleri yaratmak bizim için özlemlerimizin, duygularımızın, hedeflerimizin, programımızın gerçekleşmesini ifade etmektedir. Bu bizim için onurdur, gurur kaynağıdır. Sözümüzde durmak, iddiamızın peşinden koşmak, mücadeleyi yarım asırdır kesintisiz bugünlere taşımak büyük bir başarıdır. Ancak şu kesindir ki, daha büyük başarılar elde edebilirdik. Bunun imkanları da fırsatları da oluşmuştu. Bu da bizlerin eksikliği ve eleştirilecek yanımızdır. Eksiklik ve yetersizliklere rağmen PKK çok büyük işler başarmıştır. Kürt halkını Kürdistan’ın dört parçasında bu düzeye taşımıştır. PKK’nin mücadelesi olmasaydı bırakalım bu gelişmelerin ortaya çıkması şu anda var olan siyasi hareketlerin varlığı bile söz konusu olamazdı. Bugün PKK’nin yarım asırlık mücadelesinin yarattığı gelişmeler ve siyasi iklim ortamında birçok Kürt hareketi varlığını sürdürmektedir.
Devam edecek…