HABER MERKEZİ –
Demirci Kawa’dan Mazlum’a kadar çok soylu özgürlük savaşçıları vardır. Hallacı Mansurlardan tutalım Pir Sultanlara, Sivas’ta yakılan Nesimilere kadar, hepsi bu toprakların özgürlük savaşçılarıdır. Ama gerçekten TC’nin şahsında en son kendini dile getiren
egemenlerin acımasız yasaları da vardır. Bunlar büyük bir savaş içindeler. Biz bu savaşta yerimizi iyi tayin ettik.
İnsanlığa, burada başlayan özgür yaşama ve özgürlük tarihinin bu beşiğine bir kez daha şahitlik etmek, bağlı kalabilmektir. Bize çok çekici geldi ve bugün bizi buraya getirdi. Mutluyum, gerçek kutlamanın içindeyiz.
Başlarken bir söz söylemiştik, “bundan sonra bütün günler Newroz’dur” dedik. Bu yirmi beş yılda bütün yıllar gerçekten Newroz’lu günlerdir dedik. Sözümüz buydu, çiğnetmedik. Fakat zalimlerin dayattıkları acılar, işkenceler ve kasıp kavurmalar da var. Nice insanları her türlü teknikle, silahla, işkenceyle yaktılar. İşte bu yapılanların anısına nasıl sahip çıkılacak? PKK’nin intikam gücü Zekiyeler, Zilanlar, Ronahiler bugünlerin büyük şehitleri olurken, aslında şu anda ‘özgür yaşam nasıldır’ sorusuna ulaşmak için bunu yaptıklarını bizzat sözlerinden, vasiyetlerinden biliyoruz.
Mezopotamya, Zagrosların eteklerindeki yaşamın belirişi, bütün kutsal kitapların anlatmak istedikleri cennet ülkesi, Nuh’un tufan sonrası yeni yaşam alanıdır. Bu topraklarda insanlar özgürlük tutkuları ile yaşamışlardır.
Belki de hiçbir ülkedekine benzemez. Belki yazılan hiçbir kitaptakine de benzemez. Belki kitaplarda bile yazılmamıştır. Ama bir özgürlük savaşı vardır. Belki de kitabı yazılmamışsa kurtuluşu tam olmadığı içindir. Yazılan kitaplarda daha çok, yarım kalan kitaplarsa o da kurtuluşun tam olmamasındandır.
PKK sonu gelmemiş bir roman, bir şiir, bir türkü…
…Olacaksa yendiğe bir diriliş tarihi nasıl olacak? İşte, heyecanın kaynağı burası. Hazineler kaybedildiği yerde aranır. İnsanlık doğduğu yerde, kökleri üzerinde araştırılır ve bulunacaksa orada bulunur. Amerika’da, Rusya’da, Sibirya’da bulunmaz. Merkezi burada. PKK yirmi beş yıldır insanı arıyor, kendi insanını. Bu insan ilk insandı. Belki de son insan da olacak.
Eğer yaşama selam duracaksa, Newroz gibi her şey yaşamla gülüşecekse onun dilini yakalamak gerekecek. Onun için yaşam kolay değil.
Her şeyi durdurduk. Hiçbir ön yargıya saplanmadan, hiçbir kalıba girmeden, kesin yargıya da gitmeden hep anlamak, daha derin anlamak. Ne nedir, ne olmalıdır, ne değildir, nasıl olmalıdır? İşte, yoğunlaşma denilen olay. Kendimi kolay tanımlamamak, hele binlerce yılı bulan bu özgür insanı tanınmaz hale getiren uygarlığı kendimde tanımlamamak, kendimde tanımamak, kendimde yaşatmamak. Verilen bütün isimleri kendi ismim olarak almamak. Dayatılan bütün iradelerden kuşku duymak. Ve hala yaşamaya tam karar vermemek, verdirmemek. En doğrusu, en güzeli ve buranın kök tarihine, beşikliğine uygun olacak. Tıpkı Gılgamış’ta başlayan yaşam arayışçılarının, ölümsüzlük peşinden koşanların gerçeğine sadık bir yaşam tanımı gibi. Bu tam da özgür insana yaraşan oluyor.
İşte 25 yılda PKK’ de Newroz’ların hepsi bir arayış ve biraz da buluş yılları derken, bunları kastediyoruz. Şunları çok çarpıcı gördüm ve hala hepinizin şahsında okuyorum. Yaşadıklarını sanıyorlar. Taze bir filizin yaşama duruşunu bile kavramış değiller ve yaşadıklarını sanıyorlar. Nasıl öfkeli olmayayım buna? Her şey çirkince. Nasıl kabul edeceğim bu yaşam dayatmasını?
İlkin kendimi kilitledim. Kutsal bir mabedin en dokunulmaz tanrı ve ya tanrıçası gibi. Bütün kötülük anlayışlarına karşı olacaksa bir saf temiz ruhum, bir köşemde kalsın dedim. İşte, PKK ve şehitleri hep bu; güzel olan bu.
Ne kadar bu toprağa çok şehit düşüp ekilseler, o kadar temiz yenileri boy atacak.
PKK bu, heyecanlandıran bu. İşte, bunu egemen kılmak istiyorum. Beni bu daha fazla ilgilendiriyor. Bu bir insanlık görevi. Bu topraklara, bu sayısız insanlık şehitlerine bir saygı, insanlık tarihine bir saygıdır. Varsın bu iğrençliği yaşamamış olayım. Şehitlerimiz, Mazlum, Zekiyeler, Ronahiler varsın hiç yaşamasınlar.
Zilanlar neyi kül etmişlerdi? İğrenç sınıf, ulus, cins ve her türlü doğruluğun, güzelliğin, emeğin düşmanlarının kendilerinde yarattığı ne varsa, kendilerinde gerçekleştirdikleri ne varsa ilkin hepsini bu bedenlerinde yaktılar, kül ettiler. Pir Sultanlar da, Hallacı-ı Mansurlar da böyleydi. Ne mutluk ki, bu geleneği temsil ettik.
PKK’yi bugünlere getirebilmek, özgür insana dayatılan bütün suçları PKK’nin bedeninde yakmak, yok etmek ve mümkünse temizlenip yeniden yaşama koyulmak… PKK belki de hiçbir örgütte olmayacak kadar canlı büyüyor. Diğer bir tanımı da budur yirmi beş yılın. Kesinlikle bu canlar yanarken ve o egemenlerin elindeki en son teknikle yakılan PKK şehitleri aslında öldüklerine hiçbir zaman inanmadılar. Son nefeslerinde hepsi yaşamla kucaklaştığını adı gibi biliyorlardı.