İZMİR – Baskı işkence, kötü muamele, tecavüz, tecrit ve ölümlere karşı İzmir Buca Kırıklar 2 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde 8 tutsak, 26 gündür açlık grevinde. Tutsak İbrahim Tikan, Ege Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ne (EGE TUHAYDER) gönderdiği mektupta, 28 Kasım’dan beri 8 tutsağın süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde olduğunu aktardı.
‘DÜŞMANCA UYGULAMALAR GÖRÜYORUZ’
İbrahim Tikan’ın gönderdiği mektup şöyle:
“İzmir Buca 2 Nolu F Tipi Kapalı Hapishanesi’nde kalmaktayım. Bulunduğumuz cezaevinde çok ciddi hak ihlalleri yaşanmaktadır. Yaşam hakkımız ortadan kaldırılmaya çalışıldığından dolayı bu hapishanedeki siyasi tutsaklar olarak, 28 Kasım gününden itibaren grup grup süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemine başlatmış bulunmaktayız. Hak, hukuk alanında toplumsal sorumluluğumuzdan dolayı sorunlarımızı sizinle paylaşmak, duyarlılığınız beklemekteyiz. Zira sorunların çözümüne dönük tüm çabalarımız karşılıksız bırakılmaktadır. Adalet Bakanlığı’na, Savcılığa ve İnfaz Hâkimliği vb. ilgili kurumlar nezdinde yaptığımız tüm girişimler ‘Kanun ve mevzuata uygun’ adı altında cevapsız bırakılmakta ya da ret edilmektedir.
Yaşananlar zalimane ve keyfi uygulamalardır. Mevzuat uygundur, adı altında uygulanan rejim tüm yönleriyle bizi derin bir tecride sokmakta olan zalimane ve keyfi uygulamalardır. Mevzuatta aleyhimize olan tüm genelge ve yasalar bize kinci ve düşmanca yaklaşımlar uygulanmaktadır. Tüm kararlar müdür tarafından uygulamaya sokulurken; lehimize dönük tüm uygulamalar da ortadan kaldırılmaktadır. İlgili şahıs atandığı günden beri hem tutuklulara hem de personellere karşı baskılama, sindirme, eziyet çektirme ve ortamı germek için her şeyi yapmaktadır. Yönetim politikası insani değildir, vicdansızdır, tüm yaklaşımları yıkıcılık, zorbalık, sömürü ve gerginlik üzerinde kuruludur.
‘YAŞAMIMIZ TEHLİKEDE’
Yeni atanan cezaevi müdürü daha önce görev yaptığı yerde benzer uygulamalar yaptı. Bilindiği üzere daha önce kaldığı tüm cezaevlerinde tutsaklara dönük hak ihlali ve faşizan uygulamaları ile kamuoyunun gündemine girmiş politikalarıyla tanınmaktadır. Herkes tarafından baskıcı namı bilinmektedir. İnternetten bir defa isminin tıklanması durumunda; yaptığı zalimane uygulamaların boy boy karşınıza çıktığı söylenmektedir. Gerçekten böyle önemli bir göreve atanması, görevinin devam ettirilmesi kendi başına manidardır. Ne hukuken ne de ahlaken doğrudur. Ki böyle bir görevi yapacak ehliyetinin olmasından kuşkuluyuz. Özelde biz tutsaklara dönük düşmanlık hukuku uygulamaktadır. Kürt düşmanı ve bireysel kinci duygularla devlet kurumu yönetilmektedir. Tüm karar ve uygulamalarında bu açık ve nettir. İdeolojik yaklaşım içerisindedir. Kürt tutsaklara dönük topyekûn tasfiye girişimi içerisindedir. Can güvenliğimiz tehlikededir. Yarın öbür gün arkadaşlarımızın başına ne getirecek bilmiyoruz, tedirginiz. Adeta zindanda kendi özel zindanını dayatmakta ve hayat hakkımızı çiğnemektedir. ‘Mevzuatlar’ adı altında zorbalık ve psikolojik şiddet uygulamaktadır. Bu da bir çeşit işkence yöntemidir. Bunun önü alınmaz ise, fiziki işkenceler de yapacağı muhakkaktır. Daha dün bir adli yaşanan baskı ve şiddeti protesto etmek için yanı başımızda hücresini ateşe verdi. Kaos ve gerginliğin geldiği durumu bu örnek somut ortaya koymaktadır. Gerçekten durumun ruhuna adapte edilmiş Esat Oktay karakteriyle karşı karşıyayız.”
İbrahim Tikan yaşadıkları sorunları maddeler halinde şöyle sıraladı:
” *Bu cezaevi açıldığı 20 yıldan beri siyasi tutsaklar toplu olarak A Blok’ta tutulmaktaydı. Müdür gelir gelmez tüm arkadaşlarımızı zorla üç bloka her birini cezaevinin bir ucuna dağıtarak tecrit ve izolasyona aldı. Arkadaşlarımızdan haber alamadığımızdan başlarına ne getirildiğini bilmiyoruz.
* Arkadaşlarımızın bulunduğu bazı havalandırmalar gökyüzünü göremeyecek biçimde iki katlı tel örgülerle kapatılmış bulunmaktadır. Güneş ışıklarından yararlanamıyorlar, temiz hava alıp, nefes alamamaktadırlar.
* Havalandırmalarımız, sosyal alanlarımız; güvenlikte ve F tipi sistemi yeri olmayan kameralarla 24 saat kontrol edilmek istenmektedir. Bunun hukuki bir dayanağı da yoktur. Bizim mahrem alanlarımızı gözetleyen bu kameraları önünü kapattığımızda ise odalarımız basılmakta, sayısız disiplin cezaları verilmektedir.
* Arkadaşlarımızın talepleri olmamasına rağmen gardiyan ordusu ve kameralarla zorla odalarımız değiştirilmekte, eşyalarımızı dahi toparlamamıza izin verilmemektedir. Biz bunun sonucunda DAİŞ, FETÖ ve çetelerin olduğu koridorlara dağıtılarak provokasyon zemini hazırlanmaktadır. Arkadaşlarımıza küfür, hakaret edilmektedir.
* Personeller bilinçli bir biçimde bize karşı kışkırtmaktadır.
* Yıllardır kantinden alıp kullandığımız eşyalarımıza el konulmakta, tek tip bir yaşam dayatılmaktadır.
* Kurum müdürü ağırlaştırılmış müebbet arkadaşlarımıza özel politika uygulamaktadır. Yıllardır kullandıkları tüm hakları ellerinden alınmış. Havalandırmaya çıkma sürelerini kısıtlamış. 8 yıldır yararlandıkları spor ve sosyal faaliyetleri yasaklanmıştır. Havalandırmaya çıkma süre ve zamanları keyfi bir biçimde düzenlemekte, talepleri göz önünde bulundurmamaktadır. Bunu altında daha çok nasıl mağdur edip, eziyet çektiririm anlayışı yatmaktadır.
* Günlük su ihtiyacımız 100 litre ile sınırlandırılmış bulunmaktadır. Ayrıca haftada üç defa da belli saatlerde 10 litre sıcak su verilmektedir. Günlük olarak susuz kalıyoruz, sularımız otomatikmen kesildiğinden hiçbir ihtiyacımızı gideremiyoruz, temizlik yapamıyoruz. Bu yöntemle de sağlığımız tehlikeye düşürülmektedir. Bu eziyet ve işkence değil de nedir?
* Son üç ayda neredeyse onlarca disiplin cezası verilmiş bulunmaktadır. Her itirazımıza ve tepkimize boy boy soruşturmalarla karşılık verilmektedir. Şu anda yılları bulan ziyaret, sosyal faaliyet, iletişim ve hücre cezaları verilmiş bulunmaktadır.
* Dolayısıyla yaşananlar kabul edilebilirlik sınırını aşmıştır. Listesini daha da uzatabileceğimiz bu sorunlara karşı sessiz kalmamız mümkün değildir. Sorunlar sonlandırılıncaya kadar bedenimizi ölüme yatırıyoruz. Kamuoyuna çağrımız, sesimizin duyulmasıdır.
* Süresiz-dönüşümsüz açlık grevlerinde tutukluların isimleri şöyle; Sinan Durmaz, Onur Yılmaz, Abdullah Günay, Sabah Dayan, Ozan Alpkaya, Halis Dağhan, Sertaç Kılıçarsalan ve Kenan Yıldızbakan.”