HABER MERKEZİ –
Yeni bir yılla girerken zindanlarda ve yaşamın her alanında özgürlük ve direnişi sürdüren ve her biri bir direniş abidesi olan yolladaşlarımızın ve halkımızın yeni yılını kutlarken yeni yılın adil ve özgür bir dünyayı yaratmaya vesile olması dileğiyle.
Geride bıraktığımız yılı muazzam direnişlerle, kahramanlıklarla taçlandıran ve her gününde destan yaratan direnişçiler özgür bir ülke yaratmanın kararlılığını tüm dünyaya ispat ettiler. Özeliklede zindan alanları Önderlik sahası olma boyutuyla yeni bir anlam ve direniş kültürünü yaratmaya devam etti. Önder Apo’nun içinde bulunduğu tecrit durumunu aşmak, var olan siyasi ve toplumsal tıkanıklığı aşmak için çoğu zaman zindan direnişi öncülük yapmıştır.
Dışardakilerin yapamadığı öncülüğü içerdeki kadın ve erkek yoldaşlar bedenlerini açlığa, fedailiğe yatırarak var olan tıkanıklığın önünü açmış yeni süreçlerin başlangıcını oluşturmuşlardır. Parti tarihinde her zaman zindan direniş kültürünün yeri olmuştur. Bazı tespit ve yorumlar yapılır. PKK bir zindan direnişinden doğmuştur diye. Aslında yerinde bir tespit ve yorumdur. Direniş ve diriliş var olan ideolojik bilincini savunmakla gelişir, büyür. Bunun dışındaki bütün davranışlar oportünistçedir ve ihanetle sonuçlanır. Düşmanın tüm yönetimlerine karşı verilecek tek bir cevabın olduğu bir daha ispatlandı ki bu artık bir kimlik haline gelen direniştir.
Zindanda ki küçük imkanlardan büyük, belirleyici, etkili eylemler çıkaran direnişçilere karşı ahlaki politik görevlerimizin neler olduğunu hatırlamak gerekiyor. Garibe Gezer ve Halil Güneş şahsında ki direnişin sembolünü oluşturan, baskılara karşı büyük bir insan iradesiyle onur ve şahsiyetlerini savunan yoldaşlara çok şey borçluyuz. Dört duvar mantığının aşılarak sürecin aktif bir öncüsü haline gelen tutsaklara karşı görevimiz direnişi daha da geliştirmek olmalıdır.
Zindanlarda bir direniş hafızası var ve bu gittikçe büyük anlamlarla evrenselleşen bir form kazandı. Hasta tutsaklar ve infazı bittiği halde keyfi olarak tutulan arkadaşların durumları için nasıl görevler edinebiliriz ve demokratik kamuoyunu nasıl oluşturabiliriz? Düşmanın ciddi baskıları ve keyfi muameleleri söz konusu. Zindanlar da ciddi hak ihlalleri yaşanıyor. Uluslararası hukuk da dahil olmak üzere tüm toplumsal değer normları ve savaş esirleri hukuku bile hiçe sayılarak hergün keyfi, gayri insani tutumlarla saldırıyor. Bununla topluma verilen mesaj sizin ahlaki değerlerinize saldırırım oluyor. Bundan dolayı zindanlardan sürekli ölüm haberleri geliyor ve tabutlar çıkıyor. Bizim için direnen yoldaşların ölümünü seyretmek bilinçli ve örgütlü bir topluma düşmez. Hele ki bu hareketin önderi ve bu direnişin öncülüğünü yapıyorlarsa.
İçerdeki arkadaşlar bedenlerini ortaya koyarak gündem yaratırken bizler dışardaki yoldaşları ve yakın aile, akrabaları bir çok şey yapabiliriz. İlk başta unutmamak gerekir ki var olan geleneğe sahip çıkma adına bu mirasın geleneğini sürdüren değerli yoldaşlarımızın bizden istek ve beklentileri var. Bu beklentileri bireysel değil bizlere Özgür bir vatan yaratmanın beklentileridir. Unutmamak gerek ki düşmanın zulmü ve faşizmi bir yere kadardır. Faşizmi yıkma direniş ve savaşla olur. Bunu için “ben olmadan olmaz” bilinciyle hareket edelim. İlk önceliğimiz tecritti kırmak ve varolan baskıları sonlandırmak olmalı. Bir çok cezaevinde başlayan direnişlere cevap olmalı ve onları yalnız bırakmamalıyız. Unutmayalım ki biz örgütlendikçe büyüyoruz ve savunmamızı geliştiriyoruz.
Türk sömürgeciliği başka ülkelere benzemez mantığıyla hareket etmeliyiz. Sonumuzu getirmek, soyumuzu bitirmek isteyen soykırımcı bir düşman var. Sorun sadece zindanlar değil bunu dağda ve Rojava’da da yapıyor. Kürtlerin bütün kazanımlarını yok etmekle isteyen AKP-MHP faşizmi ile savaşıyoruz.
Biz kazanacağız onlar yok olacaklar. Biz tarih sahnesine geleceğiz onlar tarihin çöp sepetine atılacaklar.