HABER MERKEZİ – Kadınların eğitimle ilişkisi tarih boyunca birçok paradoksu içermiştir. İlk eğitmenler ve bilginin kaynağı olan kadınlar, erkek egemen sistem tarafından eğitimsiz bırakılma yada kölelik temelinde eğitilmeye giden bir süreci yaşamışlardır. Kadınların eğitim almasını tehlikeli gören dini, bilimsel, felsefi söylemler oluşturulmuştur. Hem bu ideolojik saldırılara karşı çıkmak hem de eğitim hakkını edinmek uzun bir mücadele sürecini gerekli kılmıştır. Kadınların eğitim almasına ve insanları eğitmesine karşı çıkan erkekler esasta bilgi ve bilimi tekellerinde tutmak istemişlerdir. Tek tanrılı dinlerin insanın cennetten kovulmasına yol açan Adem-Havva hikayesi kadının bilgiye ulaşmasını bir suç olduğunu hafızlara işler. Havva’nın suçu bilgi ağacının meyvesini yiyerek insanın kendi farkına varmasına yol açmasıydı. Atomu keşfeden Demokritos ‘Kadın düşünmeyi öğrenmemeli, çünkü o düşünürse kötüyü düşünür’ sözleri ile bunu ifade ederken, İncil’de ‘kadının öğretmesine ve erkeğe hâkim olmasına izin vermem’ ayeti ile bu suçun cezası ödetilmektedir. Kadınların öğrenmesi gereken şeyler bir erkeği nasıl mutlu edeceği, ev işlerini en iyi nasıl yapacağı, iyi bir eş ve anne olması temelinde belirlenmiştir. Aristokrat ailelerin kızları, haremlerde kadınlar mülk olarak görüldükleri için iyi bir eş olma temelinde eğitilirler. Binlerce yıl boyunca sürdürülen bu yaklaşım AKP iktidarı döneminde Türkiye’deki televizyon kanallarının kadın programlarında en incelikli biçimde sürdürülmektedir. Gelin-kaynana ilişkileri, evlilik programları, yemek ve ev dizaynı, moda programları bu çerçeveyi esas alarak yapılan programlardır.
Yaşamın kadın etrafında şekillendiği dönemlerde muhtemelen eğitim kadınların etkin oldukları alanlardandır. Doğada eşeyli üreme ile dünyaya gelen canlılar beslenme, savunma, barınma, üreme konusundaki ilk eğitimlerini anneden alır. İnsan toplumunda ise insanın anlam dünyasının oluşturduğu birikimin aktarılması da bu ilişkiye ve müfredata eklenmiş olur. Çünkü insanın yaşamsal ihtiyaçlarından biri de yaşam farkındalığını sağlayacak anlamlı cevapları bulmaktır. Öğrenilmesi gereken şeylerin çokluğu, çocukların konuşmaya başlar başlamaz sordukları sorulardan da yola çıkarak çocuğa ebeveynlik yapanların bilgilerini aşan bu aktarım faaliyeti giderek toplumsal bir çalışmayı gerekli kılar. M.Ö 50.000’e tarihlenen dil devrimi yaşam bilgisini aktarımda sıçrama yaşanan bir süreci ifade eder. Dil devrimi ile sorular çoğaldığı gibi cevap olarak paylaşacak bilgi ve deneyim de artmış olur. Yemek yapımı, barınacak yerin hazırlığı, hastalık ve yaralanmanın çareleri, yağmurdan korunmanın, ateşi saklamanın, gökyüzündeki yıldızlara, aya ve güneşe anlam verme, ölüm korkusunu aşma, iyilik ve kötülüğün kavranması gibi daha binlerce konu eğitim kapsamındadır. İlk öğretmen anne, giderek aynı evde yaşamın paylaşıldığı kardeşler, dayı-teyzeler, klanın tüm üyeleri gençlerin topluma hazırlanmasında rol sahibi olmuşlardır. Yaşamsal işlerin erkenden öğrenilmesi için çocukların, daha özelde gençlerin eğitiminin çok yönlü olması gerekir. Bu nedenle profesyonel düzeyde özellikle yaşam deneyimi güçlü olan yaşlıların sorumluluğunda erginleme yada inisiyasyon denilen törenlerle gençler yaşama hazırlanır ve topluluğun üyesi olabilmeleri bu eğitimler sonucunda gerçekleşir. Hatta bazı topluluklarda çocuğun isim alması dahi ancak böylesi bir eğitim ve onun kendisini ispat etmesi ile gerçekleşir. Ahlaki-politik bir oluşum olan topluluğun değerlerini edinmeyen birey o topluluğun üyesi olamadığı gibi toplumsal yapıya uyum sağlayamaz.
Kürtçedeki perwerde kelimesi bunu ifade edecek biçimde uçmak, kanat vermek, sevmek anlamları taşır. Öğrenmek, bilmek, olmak arasında bağ kuran fêrbûn, hebûn, hînbûn kelimeleri de öğrenmek ile oluşumun yani xwebun’un bağını kurar. Eğitim esasta birini eğmek, bükmek, terbiye etmek, ıslah etmenin ötesinde onun uçmasını sağlayacak, kanatlara sahip olmasını yani özgürlükle, kendisi olmakla ilgili olduğunu ifade eder. Xwebun ancak toplumsallık içinde anlam bulabilir. ‘Eğitim toplumun deneyimlerinin teorik ve pratik bilgiler halinde mensuplarına, özellikle gençlerine özümsetme çabası olarak tanımlanabilir. Çocukların toplumsallaşması toplumun eğitim etkinliği ile yürütülür. Çocukların eğitimi iktidar ve devletin değil, toplumun en önemli görevidir. Çünkü çocuklar ve gençler kendisinindir.’ (Önderlik)
Erginleme törenleri üzerine araştırmalar yapan J. E. Lips bu törenlerin topluluğun bağımlı olduğu etik entelektüel ve dinsel değerlerin genç erkek ve kızlara aktarılmasını sağladığını belirtir. Zerdüştlük’te 7 ile 15 yaş arası çocukların katıldığı bu törenlere navjot yada novzudi adı verilir. Erginleme törenlerinin amacına dair Mircea Elieda şunları belirtir; Erginleme törenleri sırasında metafizik doğanın tümüyle ortaya konuluşu (insan ırkının kökeni, tanrıların ve ataların kutsal tarihi, başkalaşımlar, simgelerin anlamı, gizli adlar vb) yalnızca yeni erginlenmiş birisinin bilgiye susamışlığını gidermeye yönelik değildir, aynı zamanda öncelikle onun varoluşunun pekiştirilmesini, yaşamın ve bolluğun sürekliliğinin sağlanmasını, ölümden sonra mutlu bir yaşam güvencesini vb amaçlarlar. Erginleme törenlerine dair araştırmalarda daha çok erkeklerin eğitildiği vurgusu öne çıksa da bu yöntemlerin kızlara ve erkeklere uygulandığına dair örneklere birçok toplulukta rastlanmıştır. Yunan mitolojisindeki anne kızı ifade eden Demeter-Kore hikayesine dayanan ve hala sırlarının bilinmediği ifade edilen Demeter mystraları bunun örneklerindendir. Afrika ve Kuzey Amerika’daki topluluklarda, özellikle Apaçilerde kız çocuklarına dönük erginleme törenleri yapılmaktadır. Ancak muhtemelen bu konuda araştırma yapanların büyük bölümünün erkek oluşu kadınlara dönük erginleme törenlerinin sırlarını öğrenmelerini engellemiş olabilir. Çünkü bu eğitimlerin önemli bir özelliği de topluluğun sırları olarak saklanmalarıdır. Bu sırlar yabancılarla paylaşılmaz. Bireyin o sırları algılayabilecek idraka sahip olması, o bilgiyi iyilik, güzellik ve doğruluk yolunda kullanacak ahlaki yetkinlikte, o bilgiye göre yaşama tutarlılığı ve cesareti göstermesi gerekirdi.
Erginleme törenleri bilgiyi taşıyacak kişiliği yaratmayı hedefleyen sınavlardır. Bu yetkinliğe ulaşanlar topluluğa kabul edilir, aşama aşama sırları öğrenir, onları öğretecek kişiliği ve bilgiyi aynı anda edinirdi. Bilginin iktidara bağlanması egemen erkeğin ve devletin tekeline girmesinden itibaren artık bilgi-yaşam-kişilik arasındaki bağlar koparken kadın da eğitim alanından ve kurumlarından dışlanır. Tanrıça tapınaklarında eğitim görerek topluma öncülük eden tanrıça rahibeleri fahişelere dönüştürülür. Bu kadınlardan biri ve Afrodit rahibesi olan Diotima Sokrates’e hocalık yapmış olmasına rağmen felsefe tarihi anlatımlarında bir hayal kahramanı gibi lanse edilirken, Aspasia fahişeye dönüştürülür. Hypatia ise cadı olarak paramparça edilir. Tıp okumak isteyen Agnodice erkek kılığına girerek okuma imkanı bulur. Kitaplarını yayınlatmak isteyen Metrodora erkek ismi ile kitap yazar. Rabia Adewiye’nin yaşamı çarpıtılarak anlatılır, 13. Yüzyılda İslam coğrafyasında kurulan tekkelerde hocalık yaptığı düşünülen 300 kadından ancak birkaç tanesinin ismi bilinir. Kadınlara has eğitim sistemleri kurdukları düşünülen kadın tarikatları ise erkenden gerici saldırılarla bertaraf edilmişlerdir. Öğrenmesine ve öğretmesine izin verilmeyen kadınlar farklı yol ve yöntemlerle eğitim alanındaki mücadelelerini sürdürmüşlerdir.
Kaynak: PAJK
Zozan Koçgiri