HABER MERKEZİ –
20 Ocak 2018 yılından bu yana yaklaşık 5 yıldır Türk devletinin başlatmış olduğu işgal saldırıları, Dersim’in, Koçgiri’nin, Zilan’ın, Halepçe’nin, Roboski’nin bir devamı niteliğindedir. Türk devleti sadece hayali sınırlarının içinde değil, hayali sınırlarının dışında da Kürt halkının, kazanımlarına ve ülkesine göz koymuştur. Kasr-ı Şirin’den bu yana çalma kültürünü devam ettiren işgalci Türk devleti İttihat Terakki geleneğini sürdürmektedir. Bunu paralı çeteleri ve askerleriyle yapmaya devam ederken, Kurdistan’ın zenginliklerinden, doğasından, çalmaya devam ediyor bunu yaparken Uygarlığın ilk günden bugüne ilk çaldığı şeyi, kadının özgürlüğünü de çalmaktan kendi için kullanmaktan, kadını iradesiz bırakmaktan geri kalmıyor. Efrîn işgali tarihsel bir olaydır. Sadece günümüzle yorumlanamayacak kadar geniş bir yelpazeye sahiptir.
Türk devletinin Efrîn işgaline destek veren, yanında duranlar da hala ilk gün ki gibi aklımızdadır. Bir leş yiyici olan Rusya, KDP ihanetçiliğinin ve Türk devleti yalakacılığının uzantısı ENKS’nin desteği hala hafızamızdadır. Bunu yaparken Kürtlük adına ortalıkta cirit atan KDP-ENKS’nin Kürtlükle bir bağlantısı olmadığı bir kez daha ortaya çıkarken, Ortadoğu’nun leş yiyicilerinden olan Amerika, Rusya, İsrail… ve yine Ortadoğu’da emperyalist ağabeylerinin küçük kardeşi olan Türkiye’nin, bir piyonu olmaktan öteye gidemediği aşikardır.
Bunları anlatıyoruz çünkü nasıl ki Atatürk ve İsmet İnönü Dersim katliamından sonra asimile etmek ve kültürel soykırımı başlatmak için ilk kadınları hedef seçmişlerse, Türk devleti ve paralı çeteleri de bugün Efrîn’de bunu yapmakta. Adeta DAİŞ’in bir taklidi olan ÖSO çeteleri, kadınları hedef seçmesi bilinçlidir. Kadınların direnişi öncülüğünde nasıl ki Rojava devrimi yaratılmışsa, yine teslimiyete karşı kendini uçurumlardan atan Dersim kadınları, Koçgiri’de intikam ateşi ile yanan Zarife gerçekliği karşısında, Efrîn’de bu işgal ve imha politikalarına baş kaldıracak olanların kadınlar olduğunu biliyorlardı bu yüzdendi ilk hedeflerinin kadınlar olması. Tarihsel bir direniş mirasını omuzlarında taşıyan kadınlar bu gerçekliğin temsilcisi oldular, Avesta ve Barinlerin şahsında Efrîn’in özgür kadının meskeni olduğu bir kez daha kanıtlandı. Bu gerçeklik ile mücadele eden kadınların direniş mirası, bugün Kurdistan’ın dört parçası ve dağlarında yaşatılırken, Efrîn’den göç ettirilmek zorunda bırakılan kadınların, gerek özgürlük mücadelesine katılımı gerekse mücadelenin yorulmaz birer neferi oluşları bu mirasın zafer ile taçlandırılacağının kanıtı olmaktadır.
Efrîn’de gelişen direniş, bir kadın direnişidir. Ve yine Efrîn’i özgürleştirecek olan, bu kadınların zafer çığlığıdır!
NC// Axin Mahir Dicle