HABER MERKEZİ –
Bir güzelliği tanımlamak için yapılması gerekilen en temel şey, onu bir bütün olarak kavramak, ona ait tüm ayrıntıları bilmek ve bu bilmeleri hakikate kavuşturmakla mümkündür. Yoksa bir şeyi güzel olarak tanımlamanın hiçbir anlamı yoktur. Bu yüzden Zîlan yoldaşı tanımlamaya çalışırken ona “güzel insan” deme cesaretini göstermenin tek yolunun onu tanımaktan geçtiğini biliyordum. Çünkü yaşamın güzelliklerinde büyüyen, güzellikler diyarında kök salan ve bu güzelliklere hak ettiği değeri veren Zîlan yoldaş, tanımsız güzelliğini kendi toprağından almıştı. Zaten bu kutsal topraklarda can bulanların tanrıların bahşedeceği güzelliğe ihtiyaçları yoktur. Kim bilir belki de tanrılar bu toprağın evlatlarından güzelliği çalmıştır. Dedim ya tanımlamak ve anlama varmak o kadar kolay bir şey değildir, bunun tek yolu vardır; o da anlam bütünlüğünü yaratmak.
Bu yüzden “Zîlan kimdir?” diye sorulsa benim cevabı şu olur: Zîlan hakikattir. O hakikati yaşamsallaştırmanın peşindeydi ve bunu gerçekleştirerek zirveleşti. O bir halkın yitirilmişliğinin hakikatiydi. Yaşamın tüm nimetlerinden yararlanması gereken bir halkın, yitirilen değerlerinin hakikatiydi. Bu halk emekle ürüne kavuşturduğu toprakları hak ediyordu, onu yitirdi. İnsanlığa yol gösteren dilini kullanmayı hak ediyordu, dilini yitirdi. Kanını-canını verdiği çocuklarını hak ediyordu, onları da yitirdi.
Zîlan yoldaş halkının hakikatini tez elden kavramıştı. Ve onları lanetleyenleri yüreğinde bin defa, milyon defa lanetlemişti. Yüzünü özgürlüğe, güneşe dönerek kendini bu haksız lanetten arındırmanın peşine düşmüştü.
Roboski artık kimsenin hafızasından silinmeyecek kadar bilinen bir hakikat…
Roboski’nin kutsallaşan kızı Zîlan, yüreklerde silinemeyecek kadar büyük bir yücelik…
Çocukluk yıllarından itibaren doğrunun peşinde olan heval Zîlan, sistemin bir kadın ve Kürt olarak ona dayattıklarını asla kabul etmemiş, sistemin bu kirli yaklaşımları karşısında her zaman mücadele etmişti. Daha çocukluk yıllarında bile ailesinin, çevresinin ve arkadaşlarının gönlünde taht kurmayı başarmıştı. Her zaman yeniyi yaratmanın peşindeydi. Arayışlar içerisinde olduğu zamanlarda okul ortamında zorlanmıştı. Kendi özünü temsil etmek istediği için okul yetkilileriyle birçok defa çatışmıştı. Sistemin okullarında kazanacağı bir şey olmadığını anlayan Zîlan yoldaş hiçbir şekilde geri adım atmamış, tersine kendi özüne dönmenin heyecanı onu daha fazla sarıp sarmalamıştı. Halkına umut olma, onların hayallerini gerçekleştirmek onda artık bir tutku haline gelmişti.
Bu tutku onu yavaş yavaş dağlara doğru yönlendirdi. Artık şunu çok iyi biliyordu; insanı kör, sağır ve dilsiz kılan sistemden intikam alınacaksa, bu ancak ve ancak özgür dağlarda olur. Savaşarak, mücadele ederek, kan ve ter dökerek olur. Bu nedenle dağlarla kucaklaştığı ilk an onun için hakikatle kucaklaşma anıydı. Her şey ona olağanüstü geliyordu. Kendisi için Zîlan ismini tercih etti. Onun için şehit düşen her arkadaşın ismi çok anlamlıydı fakat Zîlan parçalanarak bütünleşmenin bir ifadesiydi. Kendisini en çok bu isimde ifade edebileceğini düşünerek hiç tereddütsüz bu ismi aldı. Zîlan, ismine layık olmanın tüm yol ve yöntemlerini en kısa zamanda kavrayarak bunları yaşamında bir bir pratikleştirdi. Sıcak duruşuyla çevresini kendisine çeken ve çevresiyle bütünleşmeyi başaran biriydi.
Zîlan arkadaş Önder Apo’nun yaşam felsefesinin insanları sevmekten geçtiğini çok iyi biliyordu. Bu yüzden kendisini Önderlik felsefesinde geliştirmeyi bir görev olarak görüyordu. Yeni ve genç bir arkadaş olmasına rağmen merakı ve arayışlarıyla çok kısa zamanda PKK yaşamına adapte oldu ve yaşamda öncü olmanın arayışı içerisine girmişti.
Gerilla yaşamında onu en çok etkileyen olay ise Roboski katliamı oldu. Zîlan o katliamda birçok yakınını kaybetti, çocukluk arkadaşlarını yitirdi. Bu onun genç yüreğinde öyle bir yara açtı ki, kendisi bile bu acıyı tarif edemiyordu. Düşman ondan ve sevdiklerinden intikam almak istiyordu. Özgürlüğe kucak açan, köleliği kabul etmek istemeyen kim varsa düşman anları dirençsiz kılmak, yok etmek istiyordu. Ama düşman Roboskili çocuklar ve Zîlan yoldaş şahsında bir kere daha yanıldı. Çünkü Kürt halkı ve çocukları artık ölüme doymuştu. Ölüm onların hakikatini asla yok etmiyordu. Tam tersine bu hakikate saldıranları tarihin lanetli sayfalarına yazıyordu ki, geleceğin çocukları laneti ve kutsalı ayırt edebilsin. İşte Zîlan yoldaş bu hakikatin farkındaydı. Düşmandan alınacak en büyük intikamın çocuklara bırakılacak özgür yarınlar olduğunu çok iyi biliyordu. Bu yüzden yüreğindeki tarifsiz acıya rağmen kendisini direngen kıldı ve yaşama daha sıkı sarıldı.
Çünkü O Zîlanların, Nudaların, Gulanların, Vîyanların ardılıydı. O baş eğen değil baş kaldırandı. Köleliğe değil özgürlüğe kucak açandı. Çocukluk arkadaşlarına bağlılığını hiçbir zaman yitirmeyen, çocukluk hayallerine kıyılmasına fırsat vermeyendi. Roboski halkının yiğit, cesur, fedakar çocuklarından yalnızca bir tanesiydi. O ölümde yaşamı yaratan, yaşam uğruna ölüme yol alandı. Zîlan ve Roboskîli çocukların hatıralarına sahip çıkmak ancak onların hayallerini gerçeğe kavuşturmakla mümkündür. Bizlere düşen bu hayalleri gerçekleştirmek için mücadele etmektir.
Cudî Roboskî