HABER MERKEZİ –
Yeni yeni uçmaya hazırlanan bir kelebek ile karşılaştığım an, o kelebeğin gözlerindeki ışıltının parıltıları nasıl yaşama anlamlılık katarsa ben de heval Nuda ile ilk karşılaştığımda, onun gözlerindeki parıltının sevincini yaşadım. O an karanlıkta bir yaşam ışıltısı gibi aydınlık saçtı Nuda. Tıpkı yeni yeni kozasından çıkıp, yaşama kanat çırpan kelebekler gibi. Dudakları heyecanla titredi, konuşmakta güçlük çekti, dakikalarca birbirimize baka kaldık o an.
O gün heval Nuda’nın dağlara geldiği ilk gün idi. Heyecanlıydı, çok heyecanlıydı. Işıl ışıldı gözleri. Yaşam yaşamdı bakışları. Anlamlı bakıyordu, yaşam dolu bakıyordu. Gözlerindeki ışıltıda özgür yaşama olan aşk, inanç ve coşku vardı. Bu coşku her şekliyle bizlere de yansıyordu. Kendisi kadar bizleri de heyecanlandırmıştı. O bunun farkında değildi. Sadece kendi heyecanın sesini duyuyordu. Yıllardır gerillada olan bizlere, gerillaya katıldığımız ilk günü coşkusunu yaşattı. Adeta bizlere, “benim gibi birçok genç var hakikate ulaşmak isteyen. Hem de bütün yüreği ile bunu yapmak isteyenler var” diyordu. “Kanımızla, canımızla bu yolunu yolcusu olmak istiyoruz” dedi ve gülümsedi. Evet, o çok heyecanlıydı; bu heyecanla sözcükleri art arta sıraladı ve anlattı, anlattı…
Annesine göre o daha büyümemiş bir ceylandı. Hem de küçük bir ceylan. Bilmezdi yaşamın yokuşlarında yürümeyi. Oysa Nuda soluksuz bir yürüyüşe çıktı bu yokuşlarda. Biz ne zaman evlerine gitsek annesi heval Nuda’yı bizden uzak tutardı. Oysa anası bilmezdi ki, yüce yürekli ceylanı sistemin çirkeflerinden korumak istiyor kendini. Onun yüce yüreği artık gerilla ve dağ sevgisi ile dolup, taşmıştı. Annesi onu bizden uzaklaştırmaya çalışıyordu. Biz ise bu güzel insanı örgütlemek ve özlemini taşıdığı gerilla yaşamına katmak istiyorduk. Ama biz onu örgütlemeden, o kendi yüreğini dağlara nakşetmiş, nişanı da bu dağlardaki yolcular ile kesmişti bile.
O çoktan yolunu belirlemişti. Aslında Nuda’nın içinde ki fırtınayı hiç kimse durduramazdı. Yüreğine Sümbül dağlarının asiliği kök salmıştı. O gitmek istediği yeri çoktan bulmuştu. O’na artık hiç kimse “dur!” diyemezdi. Dağlar gibi sakınımsız, başı dik ve eğilmezdi heval Nuda da. Annesinin küçük meleği kanadını çoktan çırpıp Sümbül’ün asi dağlarına, zirvesine konmuştu. O artık annesin küçük meleği değil. Ülkesinin özgürlük savaşçısı idi. Uçmanın zamanı gelmişti. O da vaktin de ulaşmak istiyordu tanrıçalar diyarına. Ve yola koyuldu.
Sümbül dağı her zaman ki gibi kendi çocuklarına kucağını açamaya hazırdı. Çünkü onun başı, bu çocuklarla asi ve eğilmezdi. Ve büyük emeklerle büyümüş heval Nuda artık bu asi dağların asiliğine, asilik katacak kararı vermişti. Heval Nuda biliyordu ki büyüdüğü bu topraklar, onurlu bir gelecek için şimdiye kadar kanla, canla sulanmıştı. Tarihimizin zulümlerden kurtarılması için de bu gerekliydi. Kendisi de bu azimle, bu inançla özgürlük diyarlarına doğru yol almıştı.
Zagroslar’ın güzelliğine, yiğitliği ile yiğitlik katan, ömrü genç ama bilinci insanlık tarihi kadar eski olan Nuda. Nasıl da büyütmüştü içinde o özgürlük sevdasını. Özgürlüğü için yaşamayı da, ölmeyi de her şeyden üstün tutan bir Kürt kızıydı o. Bu yüzden onu anlatmak, yazmak, tanımlamak çok zor.
Bir insan örgüte ilk katıldığında gördüğü her şeye şaşkınlıkla bakar ama heval Nuda’da bu tam tersi oldu. Onu ilk gördüğümüzde biz şaşırdık. Onun bizlere bakışı, ilgisi, heyecanı hepimizi çok etkilemişti. Ve bizler de bu şaşkınlığımızı gizleyemedik ve ona söyledik. O bizim yaşamımıza ve yaşamımızın içinde ki her şeye hayrandı. Bir yücelik atfederek bakıyordu. Anlam katarak bakıyordu, heyecanında anlam geziniyordu. Ve yüreğinde öyle bir kutsallık vardı ki, o kutsallıkla dokundu hepimizin yüreğine.
Yaşamımıza renk katmıştı yeni katılmış olmasına rağmen. Sohbetlerimize ayrı bir tat katmıştı heval Nuda. Öyle ki heval Nuda yeni katılmış olduğu için moral vermemiz gerekirdi bizim. Ama yeni katılmış bir arkadaş olmasına rağmen yıllarca içimizden biriymiş gibiydi.
İlk katıldığı günün gecesi, Nuda arkadaşın uyumadığını gören bir arkadaş, “neden uyumuyorsun heval?” diye sordu. Bu soruya karşılık heval Nuda da “ben şu an hayallerime ulaştım. Bütün canlılığı ile bunu korumak istiyorum. Sanki uyusam sizler yanımdan gideceksiniz diye düşünüyorum. Bir an bile bu hayallerimden uzak düşmemek için uyumak istemiyorum. Bırakın bu anı doyasıya yaşayayım” demişti. Hem de günün vermiş olduğu yorgunluğa hiç aldırış etmeden. Arkadaşlarla geçirdiği bütün saatlerin tadını çıkarmaya çalışıyordu. O denli yaşam doluydu, yaşam aşkı işlemişti ruhuna. Ve o denli özgürlüğe vurgundu Nuda. Özgürlük aşığı bir kadındı o ve kendi topraklarında filizlenmeye gelmişti. Ve bu aşkı bizlerin yüreğine de feyiz katıyordu. Bu kadar genç bir arkadaştan hiç beklemediğimiz şeylerdi bunlar. Duruşu ve katılımı adeta bizlere de sürpriz olmuştu.
Heval Nuda böylesi bir katılım gösteriyordu fakat ailesi tepe tepe, dağ dağ heval Nuda’yı arıyordu. Onlar heval Nuda’nın belki böylesi genç yaşta katılmasın istemiyorlardı. Kızları için dağların zorlukları ağır gelebilirdi. Oysa kızları hiç ama hiç öyle değildi. Ailesinin böyle heval Nuda’yı aradığı günlerden bir gün bizim noktamızın yakınına kadar geldiler. Çıkan kimi hışırtılardan sonra bizi fark ettiler. Artık yapılacak bir şey kalmamıştı. Ailesi sesi fark ettikten sonra yanımıza geldi ve sıcak bir merhaba ile ailesini karşıladık. Sonrasında herkes yerine oturdu. Biraz sohbet sonra heval Nuda’nın ailesi konuya girdi. Kızlarının gerillaya geldiğini ama kızlarının küçük olduğunu, neyi nasıl yapacağını bilmeyecek kadar küçük olduğunu belirttiler. Ailesi bu sözleri söylediğinde, bu sözleri hiçbir şekilde kanıksamamıştım ben. Çünkü heval Nuda’yı büyüten bir aşk vardı ve aşkla ilerleyeceği için de aşamayacağı şeyin olmadığı belliydi. Ayrıca Nuda cesaretliydi, yüreği yaşam heyecanı ile doluydu. Yüreğini küçüklüklere kapıyı kapatmış, yüceliklere açmıştı. İnandığı şeylerin peşinden tereddütsüzce yürüyordu. Nihayetinde heval Nuda gerillaya katılım kararını kendisi vermişti. Kendi iradesi ile gelmişti dağlara. Ve bize düşen de bu iradesine saygı duymak kadar, heval Nuda’yı kaçıp geldiği yaşama bir daha bırakmamaktı.
Ailesinin bu istemine karşı heval Nuda kendi cevabın kendisi verdi; “ben kendi irademle geldim. Hiç kimse beni zorla getirmedi. Ben kendim PKK’ye katılmak istiyorum” dedi. Bu sözcükler heval Nuda’nın ağzından arka arkaya döküldü. Ailesinin PKK gerçekliğine uzak olmadığını söyledi. Ailesi ikna olmuştu. Abisi ile vedalaştığı an hepimiz hüzünlenmiştik. Çünkü kendi duruşu ile hem bizi ailesini mest etmişti. Bize söylenecek tek bir söz bırakmamış, duruşu ve tavrıyla her şeyi kendisi dile getirmişti. Ve abisi heval Nuda ile vedalaşırken “bize düşen sorumluluğu biz yapamadık, sen bu sorumluluğu aldın omuzlarına. Biz affet, senin yolun açık olusun” dedi.
Heval Nuda böylesi bir ailenin çocuğu olmakla gurur duymalıydı ve yapmış olduğu çıkış onu daha büyüttü. Böylelikle heval Nuda ailesinden kaçıp gerilla saflarına gelmiş ama en son vedalaşma ile ailesinin de rızasını almıştı. Devrimci olmanın bütün coşkusu ile o ortamdan ayrılmanın mutluluğu ile O’nu bekleyen yeni yaşama doğru yol aldı.
Bu vedalaşmadan sonra Sümbül dağına doğru yol aldık. Ve heval Nuda öyle iyi yürüyordu ki yüreğindeki sevinç O’nu adeta koşturuyordu. O yüksek yüksek tepeleri aşarken kuşlarla adeta yarışa girmişti.
Kim sana yetişebilir heval Nuda?
Sümbül’ün çocuğuna yetişilir mi?
Öyle kolay mı bu?
Özgürlük koşusuna sadeliğini ve özünün rengini vermiş bir yolcuydu Nuda. Gülerek, koşarcasına adımladı o iki günlük yolu. Ve bu iki günlük yolun sonunda diğer arkadaşlara ulaşmanın sevincini tüm içtenliği ile yaşıyordu. O, dağlara yaşam dolu bakışlarını çivilemişti. O dağlardaki aşkı nefes nefese çekti içine. Aşka susamışlığını gidermek için, özgürlüğün erdemine sarıldı.
Nuda arkadaş gittiği ortamlarda arkadaşların gözdesi oluyordu. Çok kısa bir zaman içerisinde güçlendi ve eğitime gitti. Güçlü katılımından dolayı zor ve önemli bir cephe olan Zap’a düzenlendi. Ve burada şahadete ulaştı. Şehit düştüğü bu alanda da yaşama çok güçlü bir şekilde katılmıştır. Çok yönlü katılımı ve büyük isteminden dolayı çabuk pratikleşen ve eylemlere katılan heval Nuda arkadaşlarının gönlünde taht kuran bir yoldaş olmayı her zaman başarmıştır. Heval Nuda, Devrimci Halk Savaşı’na güçlü katılmak için kendini dayatarak ön mevzilere gitmiş ve her ne olursa olsun başarma bilinci ile katılmıştır. Düşmanın pervasızca saldırılarına rağmen gözünü kırpmadan, güçlüce, kahramanca savaşır.
Heval Nuda genç ömrüne, halkının özgürlüğü için yüce destanlar sığdırdı. Bu halk ve bu halkın savunmasını her şeyiyle üstlenmiş yoldaşların seni asla ve asla unutmayacaktır. Bir nebzede olsa seni anlatmak istedim. Ama anlatmak kolay değil. Senin gibi yoldaşları anlatmaya sözcükler yetmiyor.
Zagroslar kadar engin yaşadın, derin baktın geleceğe ve özgürlüğü yudumladın dağlarında. Ve ana tanrıçaların diyarında şehit düştün. Nice Nudalar filizlensin diye bu diyarda…
Şilan Ezgi