HABER MERKEZİ – Halklar Önderi Abdullah Öcalan 15 Şubat 1999 günü Uluslararası bir komplo ile esaret altına alındı. Geliştirilen bu komplo ile Kürt halkı yokedilmek istense de emperyalist devletler bunu başaramadı. Halklar Önderi ve etrafında Ateşten Çember olan şehitler bu komployu boşa çıkardı.
Bu yılda her yerde uluslararası komploya karşı öfkelerini dile getiren Kürt halkı alanlara çıkarak Halklar Önderi’ne bağlılıklarını ortaya koyuyor. Bizlerde yıllar önce Hallklar Önderi ile yan yana kalan kişilerden ilk karşılaşmalarını, duygularını ve komploya karşı öfkelerini dinledik.
Yaptığımız röportajların tamamı şöyle:
Cirnikêli olduğunu belirterek konuşmasına başlayan Celal Mele Ezedîn 1991’de haber gönderildiğini ve kutlamaya çağrıldıklarını belirterek Halklar Önderi ile ilk karşılaşmasını ve sonraki süreci şöyle anlattı:
“Biz 7-8 kişilik bir gruptuk ve bazıları buralıydı, bazıları yabancıydı. Kaçak yollarla Şam’a eğitim yerine gittik. Öneride bulunduk her birimiz için yeni bir yer açılmasını istedik. Ben geniş kıyafetlilerin olduğu gruptaydım ve sağlığım iyiydi. Arkadaşlar bize yemek verdiler daha sonra bizi toplanma yerine götürdüler. Gittiğimiz yer güzeldi. Yarım saat sonra iki arkadaş geldi “Gazeteciler geldi yabancıdırlar, Önderlik ile görüşecekler bu yüzden sizi başka yere götürmemiz gerekiyor” dediler. Bizde kalkıp başka yere geçtik.
Derik’ten bazı kişiler ile birlikte oturuyorduk. Saat 9 olmuştu, yarım saat geçmişti ki çadırın kapısı açıldı, Önderlik içeri girdi. Doğrusu o zamana kadar hiç kimseden korkmamıştım ama o zaman kafamdan aşağı soğuk su dökülmüş gibi hissettim. Hepimiz ayağa kalktık, Önderlik oturun dedi. Fakat biz sen oturmayana kadar oturmayacağız dedik. Önderlik çadırın sonuna geldi oturdu. Hepimizi sordu, ailelerimizi, çocuklarımızı, halkı sordu. Daha sonra yaklaşık bir, bir buçuk saat partiye ilişkin konuştu ve gitti. Beş gün boyunca orada kaldık sonra geri döndük. Çünkü biz yabancıydık ve gözaltına alınmayı falan hesaplıyorduk bu yüzden halktan önce biz geri döndük. Bazı arkadaşlar izinsiz gitmişlerdi bu yüzden önce Lübnan’a gittiler oradan geldiler.
Son gün gelmeden önce saat 10 gibi Önderlik yanımıza geldi. Saat 15:00’a kadar bizle konuştu. Sonra arkdaşlar dedi gelin kahvaltı yapın. Biz dedik uyuyacağız. Arkadaşlar tekrar dedi gelin kahvaltı yapın. Sonra Önderlik gitmek isteyen gitsin dedi. Biz döndük ben daha sonra tekrar Önderliğin yanına gittim, eğitim yerine. 13 gün kaldım ama Önderliği göremedim. Benle bir arkadaşım, şu an yaşıyor mu bilmiyorum, yeni eğitim yeri için malzemeleri götürdük. Diğerleri yabancıydı, Efrîn’den, Kobanê’den ve başka yerlerden kişilerde vardı. Burada çalışanlar bine yapıyorduk. Önderlik için de bir yer hazırlayacaktık. Alt yapısını yaptık ve bu yüzden ben 13 gün kaldım, çok aradım. 1992’de Tirbespîyê’de halk toplanmıştı, çok kalabalıktı ben ve heval Nejbîr’de halkın içine girip geçtik baktık bir tane araç ve bir an da arabadan Önderlik ve bir arkadaş indi. Durmadılar ve yönlerini köye verdiler. Bail öldüğü zamanda Qerdaha’ya taziyeye gittiğimde de Önderliği gördüm. Yine çok kalabalıktı 80’e yakın araç vardı. Önderlik herkese selam verdi. Bizzde merasim bittikten sonra döndük.
Öyle hissediyorum ki babamı zindana atmışlar ve düşmanın elinde, öyle acı çekiyoruz. Sadece ben değil bütün halk böyle hissediyor. Bir gece bile dua etmeden geçirmiyoruz. Yaşlandık ama şimdi bile Önderliğin fedaisi olmak için hazırız.”
Partiyi 1990’da tanıdığını vurgulayan Rênas çalışmalara da o tarihte başladığına dikkat çekerek şunları belirtti:
O dönem örgütsel çalışmalara dahil oldum. Enteriye ve Meyselun taraflarında. 1994 yılında arkadaşlar bizi Önderlik ile görüşmeye davet ettiler. 45 kişiydik, Qamişlodan Şam’a gittik. Orada arkadaşlar bizi karşıladı ve noktalara dağıttılar. Bir eve gittik ve akşama kadar orada kaldık, sonra gelip ordan başka bir yere götürdüler, Önderliği orda gördük. O gün 14 Temmuzdu ve günün önemine dair toplantı vardı. Zindan direnişlerinin yıldönümü. Önderlik de bu minvalde konuşmalar yapıyordu, bazı tartışmalar yürütüldü. iki saatten fazla kaldık orada. Gerçekten, görmek ve anlatmak aynı olmuyor. Önderliği görmek beni çok etkiledi.
Tarihte yapılanları unutmamamız gerekiyor. Bizler inanıyoruz ve söz vermişiz, bu yoldan ayrılmayacağız son nefesimize kadar. Önderliğe yönelik geliştirilen komploya Uluslararası bir komploydu. Türkler biz tek başımıza bunu yaptık demesinler. Ayrıca, Önderlik istese Şam’da kalabilirdi ama o davasını uluslararasılaştırmak istedi, gerçekleştirilen komplo bütün devletlerin eli ile oldu. Önder APO Kenya’da yakalandı ve Türklere teslim edildi.