HABER MERKEZİ –
Evrenin var oluş dili, belki de kendini özgür kılmaktır. İçinde yaşadığımız evrene bakmak, onu hissetmek ve onu düşünmek, belki de anlamak ve anlamlandırmak için bir başlangıç olabilir. Evreni, doğayı, tüm canlıları tanımlayıp anlamlandırırsak belki insan doğasını ve toplumsal yapısını anlar, anlamlandırır ve anlamlı yaşarız. İlk toplumsallık bu temelde gelişim göstermiştir. Düşünen, sorgulayan, anlayan, anlamlandıran toplum, insanın doğal toplumsallığını yaratmıştır.
Düşünce insan oğlunun ve kızının ilk büyük eylemi olarak açığa çıkıyor ve henüz hiç bir sınır çizilmemiş, kalıplar yoktur ve ya ezber oluşmamıştır. Bu nedenle insanlık kendi doğasının gereğince yaşıyor. Toplum akışkan, özgür ve ahlaki politiktir. Ne insana ne doğaya ne de topluma dışardan bir şey içerilmemiştir. Doğa evrenin aklı LOGOS ile kendi bilincini oluştururken, varlığını doğa kanunlarıyla sağlarken, her şey bir denge ve döngü içinde xwebunlaşır. Böylece evren özgür varlığını sürdürür. İnsan mikro evren olarak makro evrenin bir parçası olarak kendini oluşturur. Düşünen, düşündüğünü söyleyen, söylediğini yapan ve toplumla paylaşan bir var oluştur. Belki de insan toplumu en felsefik ve bilimsel demlerini bu dönemde yaşanmıştır. Çünkü insanlık özgür düşünüyor, karar verebiliyor, ret ve kabullerini açığa çıkara biliyordu.
Bunun oluşumunda kadının rolü hayati önemdedir. Biyolojik olarak kadının doğayla özdeş oluşu, doğayı, evreni tanımlama ve yaşamsal verilere götüren düşünce gücünü açığa çıkarmada ön açıcı olmuştur. Bu nedenle toplumsal düşünce ve toplumsal iradenin gelişimi kadının hünerli bilge ellerinde açığa çıkmıştır. Sonrası erkek egemen zihniyetin kurumlaşarak yükselmesi, kadının çalınan düşünce gücünün reforme edilerek kullanılmasıyla başlamıştır. Kendini iktidarlaştırmasıyla beraber önce kadının düşünce gücüne kilit vurmuştur. Düşünce gücüne sınırlar koymuş, kalıplaştırmış, kadının düşünce gücünden yoksun olduğunu iddia ederek düşünce sadece erkeğe mahsus bir gerçeklikmiş gibi lanse etmiştir. Kadın düşünemediği içinde onun hakkında ki kararları almayı bile erkeğe hak olarak sunulmuştur.
Bu önce mitolojilerde sonra teoloji, felsefe, bilimle topluma ve kadına içerilmiştir. Kalıplar çoğaldıkça, sınırlar daraldıkça kadının düşünce formu değişmiştir. Yaşam üreten kadının düşünce gücü yaşamın dışında kalmıştır. Tüm doğaya, topluma kadına analatik düşünce tarzı hükmetmiştir. Buda toplum kırım, kadın kırım, ekolojik, çökertmenin kaynağı olmuş. Doğa, toplum ve kadın bu gerçeklikle kendini sürdüremez hale gelmiştir. Bu anlamda toplumun, doğanın, kadının yeniden yaşam bulması için kaybettiği özgür düşünce gücüne ulaşması gerekir.
Yaşama içerilmiş eril düşünce tarzını kusması gerekir. Oluşturulmuş verili düşünce formlarından çıkarak, kalıpları kırarak, yeniden xwebun olmalıdır. Ancak bu biçimde kendini özgür kıla bilir. Kadın özgür olursa toplum, doğa ve erkekte özgür olabilir. Özgür düşünce gücüyle özgür irade gücüne kavuşur. Bu nedenle Rêber Apo kadın özgürlük ilkelerini koyarken özgür düşünce ve özgür irade belirlemesi yapıyor. Özgür yaşamın kapılarını kadınlara açarak ışıklı ve aşklı yaşam felsefesini kadınlara cömertçe sunması sayısız kadının bu ışığa kavuşmasını sağlamıştır. Özgürlüğü tatmış onu uğrunda ölecek kadar sevmişlerdir. Bu gerçekliğe başka kadınları da dahil etmek için emekle çalışmış, önce kendinden başlayarak, erkeği ve toplumu yeniden yaratmışlardır.
Bu uğurda verilen kavga 44 yıldır sürerken nice güzel ve özgür kadın tarihe topluma mal olmuştur. Adı Viyan, adı Zilan, adı Sema, adı Arin, adı Avesta olmuştur. Yaşayan binlercesi ise onların ardılışı olmuş, sürüp gitmektedir. Özgür düşünce ve özgür irade gücüne kavuşmuş kadınlar bu gün devrim içinde devrim yapmaktadır. Vardık, varız, var olacağız şiyarını yaşamsal kılmaktadırlar.
Deniz Fırat/PAJK Online