HABER MERKEZİ –
“PKK soza berjewendiyên şexsî û prestîjê nedaye ti endam û dilxwazên xwe.” Rêbertî
Kendi devrim tarihine, toprağına, manevi değerlerine, kurumlarına karşı etik ve eylemci bir savunma sorumluluğunu yerine getirmeyenlerden halkın diri adalet terazisi er yada geç mutlaka hesap sorar. Devrimin yarattığı eleştirel demokratik bilince sahip toplumlar güçlü ideolojik-politik reflekslere sahip olmakla tanınırlar. En zor süreçlerde bile bu faal toplumsal refleksler nice canlar pahasına yaratılan devrim ve devrimin yarattığı kazanımları gözbebekleri gibi koruyup, kollamayı da bilirler!
TC faşizminin HDP’yi kapatıp Kürt tabanını bölme ve bölüşme stratejisinin bir parçası olan “muhafazakar Kürtlük” gibi mikro oluşumlar, Kürt toplumunda kontra alternatifler olarak örgütlendiriliyorlar. MİT’in senaristliğini yaptığı ve KDP-Hüda Par ortak ihanet yapımı sahte Kürtlük hassasiyeti ve dini değerleri manipüle etmeyi amaçlayan bu girişim Kürt soykırım konseptinin de aktif bir parçasıdır. Özellikle Kuzey Kürdistan nabzının attığı önemli kentlerden biri olan Batman’a bu oluşumlara dönük bazı gözlemleri aktarmayı devrimci bir sorumluluk olarak görüyorum. TC faşizminin özel savaş politikaları temelinde Batman özgününde ve bölgede, AKP-MHP-HÜDA PAR çete organizasyonuna hizmet eden yüzlerce çete, mafya, dergah, cemaatin yanı sıra şimdide onlarca paravan sivil örgüt görünümlü kontra yuvası dernek kurulmuş durumda. Siyasi meşruluk adına yaygın bu kontra dernekler ağını Kürt devrimci toplumsal tabanını dağıtmak işin yaygınlaştırıyorlar. Bu örgütlendirilen Daişist hücreler ağı; Önderlik Paradigmasının demokratik sivil toplum olarak önem atfettiği alanı ortadan kaldırmak adına ve bunları ele geçirip içini boşaltmak yolunda sinsice ilerliyorlar. Batman başta olmak üzere diğer Kürdistan kentlerinde de buna dönük yaygın bir devlet politikası faal olarak yürütülüyor!
12 Eylül’de Batman’da görevli TC özel savaş kurmayları olan Temel Cingöz ve uzantılarının Özgürlük Mücadelesine karşı geliştirdikleri bir proje olarak devrimci demokrat kurumlarımızda hareketin karşısına çıkarttıkları Hüseyin Veloğlu’nun kontraları güncelde onun yerini doldurma uğraşı veriyorlar. Toplumun diri ideolojik refleksleri test ediliyor. Kontra Hüda- Par’ı aklama, meşrulaştırma ve taban bulmasını sağlama üzerinden onu, DTK ve STÖ’lerde yerelde iktidara getirmek için büyük bir çaba var. Bu devlet projesi Batman kayyumu eli ile de teşvik ediliyor. Çeşitli işe almalar, ihaleler ve fonlarla bu paramiliter kontralara ekonomik alt yapı oluşturuluyor.
Sözüm ona içimizdeki kimi politik ama özünde apolitik kişiliklerde bilerek veya bilmeyerek tutum ve davranışlarıyla bu projeye destek sunuyorlar. 1980’li yıllardan başlanarak Sosyalizm karşıtı “NATO Gladio’sunun yeşil kuşak projesinin” satılmış işbirlikçi unsurları tekrar tekrar yeniden Kürt Özgürlük Mücadelesi karşısında piyasaya sürülüyorlar. Ne büyük paradoks ve acıdır ki, daha önce mücadele ile yaratılmış kurumlarda yer aldığı için o kurumların yurtseverlerini şehit eden kontralar, şimdi kimi gaflet pratikleri yüzünden ellerini sallaya sallaya o kurumlara seçimler yoluyla gelebiliyorlar. Bu sonucu ortaya çıkaran gaflet sahipleri mutlaka ama mutlaka hesap vermelidirler. Biliniyor Hizb-ül Daiş veya diğer adıyla Türk özel savaş kontra çetesi Hüda-Par Kürt halkının nefret öznesidir. Mazlum halkımızın kanında eli olan bu alçak TC özel savaş tetikçileri Kürt halkının intikam yasalarına tabidirler. Halk mahkemelerinde hesap verecekleri günler hiç de uzak bir ihtimal değildir. Maalesef kimi siyasi gafiller ve Truva atı misyonerleri yüzünden bu refleks ve toplumsal hafıza yara alıyor. Küçük bireysel hesapları için ideolojik politik handikaplar yaratanlar halk karşısında bir türlü hesap vermeden ciddi bir tehdide de dönüşüyorlar. Yılların biriken ve hesap vermekten hep kurtulan bu kangrenleşen anlayışı Kürt toplumunun vicdanında mahkum olacak ve halk mahkemelerinde hesabı mutlaka sorulacaktır. Hiç kimse kanla yaratılan devrim değerlerini kendisine borçlu görme, şahsında aşındırma ve çıkarları için kullanma hakkına sahip değildir.
Bu sistematik devlet yönelimine karşı gafilce bireysel iktidar çekişmesi içine giren sözüm ona devrimci demokrat adaylar, tabanı bölüyor ve böylece altın tepside devlete ve paramiliter güçlerine istedikleri fırsatı yaratıyorlar. Bu da tabanda ciddi bir moral kırılmalarına yol açarken, paramiliter kontralara da cesaret ve moral veriyor. Halkın on yıllardır verdikleri mücadele sonucu elde ettikleri kazanımlar ise heba edilmiş oluyor!
Yine özel savaş politikası dahilinde Batman’ın devrimci tarihi belleği ve refleksi yok edilmek isteniyor. Mücadelenin ortaya çıkardığı değerler üzerinde ciddi bir aşınma ve aşındırma stratejisi yürütülüyor. Bu hayati süreçte “Sağ işbirlikçi, liberal ve omurgasız orta yolcu çizginin aşılarak, radikal ve devrimci mücadeleci bir çizginin gelişmesi hayati bir önem kazanıyor.” Özellikle Batman Kuzey Kürdistan’da tam bir özel savaş laboratuvarına dönüştürülmüş durumda. Denilebilir ki Batman bu anlamda pilot bölge olarak seçilmiş. Yıllar önce Şehit Cihan Deniz Batman’da bir örgütsel zeminde bu hakikati ortaya koymuş ve şu çarpıcı tespite gitmişti: “burada kendisini ortaya koyan ve dayatan güncel pratik resmi ihbarcılık ve gizli tasfiyeciliktir”!
Batman bazı sorunlu kliklerin ve anlayışların çıkar çatışmalarına dönüştürdükleri bir alana çevrilmiş. Fedakar Batman halkının kaderleri üzerinde adeta tahakküm kurulmuş ve karanlık bir sınıfa dönüştürülmüş durumdalar. Kaotik iç muhalefet muhalifliği düşmanın geliştirdiği özel savaş politikalarıyla bire bir örtüşüyor. Sahte mağduriyetler anlatısıyla kendilerini konuşturanlar, gerçek toplumsal mağduriyetler yaratan düşmana karşı gösteremedikleri tepkiyi mücadeleye karşıtlık temelinde örgütlüyorlar. Aslında devrimin mağduriyet ürettiğini demeye getiriyorlar. Gençlik dinamizmini düşman yerine içe yönlendiren bu klikler ve anlayışlar düşmanla mücadeleden düşmüş edilgen, pasif bir yakınmacılıkla sorunlar yumağına dönüşmüşlerdir. Halka ait devrim kazanmılarına el koymayı kendilerinde hak gören bu yapı siyasette, yerel yönetimlerde, DKÖ ve STÖ’lerde bariz bir soruna dönüşmüş durumdalar. Adeta statü ve rant devşiren bir sektöre dönüşmüş bu klik ve anlayışlar. Devrimin adil toplumcu özünün kitlelerle buluşması önünde bir ara sınıf- katman işlevi görmektedirler. Statü ve rant devşiren, düşmanın diliyle konuşan tartıştıran, didiştiren, karalayan, yoldaşına pusu kuran ve kitledeki devrimci asil duruşu hedefleyen bu ikiyüzlü anlayışa karşı etkili bir toplumsal ideolojik-politik mücadele gerekiyor!
Kürt Özgürlük Mücadelesinin kalbinin attığı bir kenttir Batman. Bu kentin onur tarihi kolay kolay kimseye nasip olmayacak büyüklüktedir. Acıları ve yaralı hafızası da o boyutta derinliklidir. Bu hayati sahada siyaset boşluk kaldırmaz! Önderliğin bizlere ısrarlı uyarısı şuydu; “müzakere ve mücadele iç içedir. Ciddi olacaksınız kendinize ve düşmana çok ciddi yaklaşacaksınız”! Bugün onurlu devrimci tarih yazımının kenti Batman’da, iç çelişkilerden ve erken iktidar hastalığından kaynağını alan tasfiyeciliğin yol açtığı tehdit azımsanmayacak boyuttadır. Örgütsüzlüğü örgüt diye yutturma girişmeleri düşmana alan açıyor. Agitlerin, Mizginlerin diyarında kaos yaratan dedikoduyu, devrimci mücadele sanan ihanetten beter tuhaf bir gaflet almış başını gidiyor. Mücadeleden düşmüş ve kendisini mücadeleden alacaklı olarak topluma sunan bir kesimin ısrarla güncele dayattığı yakınmacı dil aşılmak durumundadır. Kahvehanelerdeki okey masalarında kurumları ve çalışanlarını eleştiren, didiştiren bu gafiller tayfasından hesap sorulmayacağı sanılıyorsa büyük yanılgıdır. Yeri gelince ama ”ben bedel ödedim” diyerek kendini dayatanlar öncelikle Şehitlere ve 50 yıldır her türlü bedeli ödeyen Kürt toplumu karşısında bir suç pratiği içindedirler. Bedel rantçılığı en ağır şekilde halkımızın vicdanında defalarca mahkum edilmiştir. Son on yıldır faşizme karşı destansı bir mücadele veren devrime kattığınız somut emek nedir diye bir sorgulama halkın huzurunda mutlaka yaşanacaktır!
Reberti “eksik temsil sansürdür diyor.” bununla Devrimci mücadeleden düşmüş bu çapsız ve ideasız temsilin sahiplerine zafere kilitlenmiş devrimci zeminin önünden çekilmesi talimatı veriyor. Bu klikler örgüt temsiliyetini aşındırıyorlar ve kabul ret ölçülerini muğlaklaştırıyorlar. Buda reelde ki devrimci pratik karşısında titreyen kontralara cesaret veriyor. Halk yıllardır üstte çelişkileri olan ama altta çıkar birliğine giden bu örgütlü ahbap-çavuş ilişkilerine sahip kliklere isyan ediyor ama hesap soracak doğru dürüst bir muhatap da bulamıyor. Hesap sorma mekanizmaları bu kendi içinde örgütlü kliklere karşı bir türlü işletilmiyor. Bu anlayış devrimin mücadele gündemi yerine adete tasfiyeciliğe hizmet eden tali gündemler manipülasyonlarıyla toplumu yönlendirme pratiğine sahiptirler. Pasif radikalizmin tüm dilbaz hünerlerini kusursuz sergiliyorlar. Dilsel doğmatizmi devrimci radikalizm diye yutturmaya çalışıyorlar. Amaçladıkları negativizm ve yarattıkları algılarla toplumda iç güven ve inanç kırılması yaratıyorlar. Tali gündemler, çelişkiler ve polemiklerin ana kaynağını bu ideolojik sapma yaşayan anlayışlar oluşturuyor. Bu zeminde Devrimsel süreçle tezat bir diyalektik işliyor!
Kim ne yapıyorsa yanına kar kalıyor anlayışı almış başını gidiyor! Kirli ve kokuşmuş uzlaşılar adına ne kadar kirli ilişki ağları varsa bir bir ortaya çıkıyor. Truva atları, tasfiyeci eğilimler kol kola örgüte ve halka kayıp ettirmek için ortalıkta cirit atıyor. Halk ise bu olup biten konusunda durmaksızın bellek oluşturuyor hesap sorulacak umuduyla. Kene gibi değerlere yapışmış bu siyasi simsarlar bedel rantçılığını sahte mağduriyet edebiyatıyla sunuyorlar. Benim çıkarım lehine olmasa bozarım, devrim bana borçlu ben olmasam kayıp ettiririm anlayışı kendisini mücadele değerlerine dayatıyor. Çoğunluğu tenzih ederek yazıyorum dar bir kesimin ben şu kadar yattım bunu, şunu hakettim diyen müzmin alacaklılarda cabası. Kimsede sen bu hakkı kendinde nereden buluyorsun diye hesap sorup karşısına dikilmiyor. Halbuki Mevlana nede güzel söylemiş “Sütten çıkınca bütün kaşıklar aktır. Önemli olan içinden çıktığın sütü ak bırakmaktır.”!
AKP-Hüda Par kontra adaylarının Batman’da iki odayı bu gaflet pratiğiyle ele geçirmeleri yerel seçimler öncesi S.O.S veriyor. Mesele iki oda seçimi değildir, bunun arkasındaki düşmanın kirli projesini görmek ve buna zemin olan sorunlu ve sorumlu politik mevta ve klikleri doğru teşhis etmektir. Mücadeleyi kendine borçlu gören bu rantçı kliklerin mutlaka içte temizlenmesi lazım. Mücadelenin kriterlerini esas alan ve kendisini mücadele değerlerine borçlu görenlerin öne çıkması gerekiyor. TC ırk faşizmi Kürdistan illerinde nüfuz alanını kurumlaştırma stratejini yerel işbirlikçi kliklerin desteğiyle hayata geçirme uğraşını veriyor. Buna karşı çok güçlü bir iradenin kendisini görünür kılmasının zamanı geldi de geçiyor!
Özcesi; Kürdistan Özgürlük Devriminin yarattığı değerler halka aittir, bedel rantçılarının ve fırsatçılarının değildir. Bu süreçte Devrimciliğin ölçüsü düşmana karşı verilen pratik mücadelede belli olur. Bunun için ilkin insanın ruhunda ve zihninde düşman gerçekliliğiyle netleşmeyi ve yüzleşmeyi gerektirir. Kaderini devrimle birleştiren toplumcu pratik adanmışlık, hesap sorucu bir bilince sahip olmayı gerektirir. Amacı araçsallaştıranlara karşı ideolojik politik diri refleksleri yerinde ve zamanında göstermeyi bilmek gerekir. Devrimin zaferler silsilesinin toplumla buluşmasını ve morale dönüşmesini engelleme pratikleri dikkatlerden kaçmıyor. Kendine bunu hak gören ve değerler üzerinde yaşatan çok tehlikeli bir anlayış türemiş. Oysa en büyük borç devrim borcudur, halka hizmet etme borcudur, değer yaratma borcudur, Şehitlerin bıraktığı yerden devam etme borcudur. Ve Önderliği özgürleştirme borcudur. Faşizm karşısında pratik duruş gösterme ve toplumu savunma borcudur. Halkın değerleri üzerinde kendini yaşatma ve değerleri, mevzileri dağıtma bozgunculuğu değildir. Apocu devrimin yarattığı politize olmuş halk gerçekliği birilerine öyle bir ders verecek ki buda halkın biriken devrimci öfkesinin adalet yasalarını yaratacak!
Serdem Amed