BEHDÎNAN – PKK’nin 50’nci yılına ilişkin ajansımıza değerlendirmelerde bulunan HPG Komutanlarından Hawar Suruç, “Kimsenin Kürtlük hakkında birşey söylemeye cesaretinin olmadığı bir süreçte 6-7 kişinin yaptığı bir toplantının bugün milyonlarca insana dönüştüğüne dikkat çekti.
Sürece ilişkin değerlendirmelerde bulunarak gençliğe çağrıda bulunan Hawar Suruç, “Gençler tarih sayfalarında onurlu, gururlu ve altınharflerle yer almak istiyorlarsa gerilla saflarına katılmalıdırlar. Mücadelenin 50. yılını gençlerin katılımıyla önderlik özgürlüğü yılı olarak kutlayacağımız konusunda hemfikiriz. Artık bu işgalciliği yeneceğiz. Artık gün geldi. Bugün Kürt Özgürlük Günü. Bu inançla gençlere karşı çağrımızı yineliyoruz.” dedi.
HPG Komutanlarından Hawar Suruç’un verdiği röportajın tamamı şöyle:
50. yıl için şu söylenebilir ki, Kürt tarihi açısından çok dolu ve çok ağır bedellerin verildiği bir 50 yıl oldu. Tabii Önder Apo’nun başlangıçta toplantı yaptığı gün, ilk toplantının küçük bir grupla yapıldığı gün, belki de bugüne kadar bunun için çok fazla tahminde bulunamazdı. Ama söylediğimiz gibi, üzerinden 50 yıl geçti. 6-7 arkadaşla birlikte yapılan toplantı, bugün milyonlarca insan partizanlarıyla, kadrolarıyla birçoğu artık kendini devrimin bir parçası olarak görüyor diyebiliriz. Bu anlamda söylediğimiz gibi o süreci göz önüne getirdiğimizde, Kürt halkının yoklukla karşı karşıya kaldığı bir süreçti. Kimsenin Kürtlük hakkında birşey söylemeye cesaretinin olmadığı bir süreçti. Kimse sömürüldüğünü söylemeye cesaret edemiyordu. Yani kendini sözde demokrat örgütü diye adlandıranlar vardı. Onların talepleri çoğunlukla reformist bir çerçevedeydi. Talepleri; Kürt halkının yol,elektirik,eğitim sorunu gibi taleplerdi. Bunu da alçak bir sesle seslenirlerdi. Böyle bir süreçte Önder Apo ilk çıkıp söylediği “Kürdistan Sömürgedir” esas görüşünü ilk söylediği zaman gerçektende tarihi bir gündü. Bugüne göre yorumlanamaz.
Bugün milyonlarca insan çıkıp “Kürdistan Sömürgedir”, ”Yaşasın Önder Apo”, ”Yaşasın Kürdistan”, ”Yaşasın Kürdistan’ın Özgürlüğü “ seslenebiliyor. O günün koşullarında kimse çıkıp alçak bir sesle bile böyle seslenemiyordu. Bu anlamda, ilk aşamadaki “Kürdistan Sömürgedir “ büyük bir anlam taşır. Önder Apo, ilk “Kürdistan Sömürgedir “dediğimde titredim, bilincimi kaybettim, bir süre kendime gelemedim diye anlatır. Eğer bugünün gözüyle yorumlanırsa, bu durum normal birşey gibi görülebilir. Günde on kez “Kürdistan Sömürgedir“ diyebiliriz, bugünün sloganlarından olan bu slogan milyon kez atılabilir. Ama o sürecin koşullarında bu slogan çok anlamlı, karşılığında büyük bedel verilen, kimsenin bunun sorumluluğunu üzerine alamadığı bir slogandı. Bu yüzden Önderlik bu konuşmayı yaptığında, bunun bilincindedir. Büyük bir sorumluluk üstlendiğinin bilincindedir.
YOĞUNLAŞMA, ÖRGÜTLÜLÜK VE EYLEM ÖNDERLİĞİN YANINDA AYNI ANDA YÜRÜR
Tarihi bir sorumluluğu üstleniyor. Böyle bir ciddiyetle bu acıyı yaşıyor. Birçok tespit yapabiliriz. Her insan tespit yapabilir, bunun hakkında birşey söyleyebilir ama önemli olan acaba sözü söyleyen, söylediği sözün ağırlığının ne kadar farkındadır? Bir insan sömürülüyorum, ben köleliği yaşıyorum, ben özgür olmak istiyorum diyebilir. Eğer bu sözde olursa bir ağırlığı olamaz. Birçok kişi bunu söyler ama unutur. Önder Apo öyle bir değildi. Önder Apo bunu söylediği zaman, sorumluluğunu üstlendi ve bunun için ne yapılabilir onu yorumladı.
Tespit yapılması gerekir ama bu tespitin yaşatılması için (Eğer bir yerde bir eksiklik varsa, bir sömürü varsa, ilk olarak bunun bir sömürge olduğunu tespit edip, sonrasında bunun için ne yapmalı bunun üzerine düşünmelisin). Eğer bunun üzerine bir yoğunlaşma olmazsa, kendini örgütleyemezse, bunu eyleme dönüştürmezse, hiçbir ağırlığı olmaz. Başkan Apo ile aramızdaki fark budur ya da o dönemin sol hareketlerinin kendilerini demokrasi adı altında ilan etmelerinin farklılıkları vardı. O dönem Türk solunda onlarca örgüt vardı. O dönem onlarda bunu söylemiş olabilirler. Ama Başkan Apo’nun farklı bir tarzdaydı. Söylediklerinin bilincindeydi. Herz aman böyledir, bu Önderlik’te bir tarzdır. Bir söz söylediğinde, o sözün arkasındadır. Sadece normal bir söz gibi söyleyip onu geçmez.
Ne gerekiyorsa, yoğunlaşma, örgütlülük ve eylem Önderliğin yanında aynı anda yürür. Eğer bugün bu mücadele 50 yıldır yıldan yıla şiddetleniyor ve sesi milyonlara ulaşıyorsa, hatta Kürdistan halkını geçip, dünyaya ulaşmışsa eğer, en başında söylediğim gibi bu Başkan Apo’nun “Kürdistan Sömürgedir “ sözüyle yaşadı, sömürgenin nasıl bertaraf edileceği konusunda üstüne gidildi, çaba gösterildi. Onu söylediğinde bu bir başlangıçtı. Eğer bir Özgürlük Hareketi başlatmak isteniyorsa, herşeyden önce sorun nedir bunu tespit etmeli. Kürt halkı için bu tespit yerinde bir tespittir. Yüzde yüz doğru olan bir tespittir. Bu tespit yapıldıktan sonra, Önder Apo küçük bir grupla örgütlenmeyi gerekli gördü. Bundan dolayı, az bir sayıda bir toplantı yaptı. Bu partileşmenin, parti inşa etmenin temelini oluşturdu. Bu esas üzerine, bu grup toplanıp bu belirlemeyi yaptığında, bu görüş üzerine, aslında PKK hareketi, Apocu hareket inşa edildi diyebiliriz. Bundan dolayı şunu söylüyoruz partinin 50.yılı, Önder Apo’nun başkanlığının 50. yılıdır.
BUGÜNE KOLAY GELİNMEDİ
Bu güne kadar kolay gelinmedi. Binlerce şehid düşen arkadaşımız, verilen bedel var, binlerce insanımız cezaevlerinde. Dört parça Kürdistan’da binlerce talan edilen köy var. Ağır bir bedeli oldu ama eğer konu özgürleşmek ise, bunun bedeli ne olursa olsun anlamlıdır. Önderlik başladığı zaman, bunun farkındaydı. Bu yüzden insan bunu bugünle yorumlayamıyor. İyi bir yorumlama için, geçmişteki günleri şimdiye kadar gözlemlemeli. Söylediğimiz gibi o günlerde başlangıç kimse Kürtlükten bahsedemiyordu. O zamanlar buna karşı çıkan çok az Türk solu vardı. Binlerce hatta milyonlarca solcu yürüyüş yapıyordu, açıklama yapıp, eylem yapıyordu. Özellikle öncü olarak Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya, Deniz Gezmiş’i faşist Türk devleti öncü solcuları dar ağacında astı. Sonrasında Türk solunda kırılmalar yaşandı. Başkan Apo bu süreçte ortaya çıktı. Başkan Apo, Türk solunun mirasından geldik diyor. Yerde kalan bayrağı Başkan Apo kaldırdı. Bu bayrak, Kürdistan Devrimi’nin öncülüğünü geliştirdi. Bundan dolayı şunu söylüyoruz ki, biz yalnızca Kürt halkının devrimcileri değiliz. Biz Türk ve dünyanın da devrimcileriyiz.
Bu durum kadrolarımızda da ispat edildi ki, biz enternasyonalistiz. Felsefemiz ve perspektifimizde de ortaya çıktığı gibi hareketimiz ulusal bir hareket değil, sadece Kürt halkının hareketi değiliz. Başlangıçtan bugüne kadar, yani PKK alana çıktığı gün, bütün insanların özgürleşmesi için ortaya çıkan harekettir. Sömürge altındaki halka,özgürlük isteyen bütün insanlara, kapısınız açmıştır ve bunu ispat etmiştir. Kürdistan’da ve bütün dünyada, sömürüldüğünü düşünenleri hissediyoruz ve bu ruhu paylaşıyoruz. Başkan Apo’nun faşizme ve düşmana karşı felsefesi mücadele ediyor ve bayrağı yükseltiyor. Herkes bunu bilmeli ve bunu esas alması gerekiyor. Bugün bütün dünyada da ispat edildi, arkadaşlar bugünde takip ediyorlar, avrupa devletleri, Amerika, Kürdistan dışındaki farklı devletler de Önderliği destekliyor. Özellikle bugüne baktığımızda, yüzlerce aydın insan Başkan Apo’nun özgürlüğü için imza atıyorlar, açıklamalarda bulunuyorlar. Bu durum ispatlıyorki biz dünyanın hareketiyiz.
Biz yanlızca Kürt halkına bağlı bir hareket değiliz. Başkan Apo başlangıç yaptığı konuşmasında, bu felsefeyi de içeriyor. Belki “Kürdistan Sömürgedir “denildi ama Başkan Apo, Kürt halkının özgürlüğünün, Türk halkının özgürlüğünden geçtiğini biliyordu. Tüm dünyanın mazlum halklarının özgürlüğü de bu felsefede yerini alabilir. Bunun nedeni dünyevi bir felsefedir. Bu noktada sadece “Kürt halkı sömürü altındadır, Kürt halkı’nı özgürleştirin” söylemek değildir. Bu şekilde olsaydı, silahlı bir savaşta, dar bir stratejiyle, dar bir felsefeyle, bir savaş yürütebilirdi. Ama bu yetmez. Çünkü Başkan Apo’nun felsefesinde ne vardır? Eğer komşun özgür değilse, özgürlük anlamsızdır. Eğer dünya özgürleşmezse, Kürdistan’ın özgürlüğünün bir anlamı yoktur. Bu yüzden hiçkimsenin özgürlüğünün bir anlamı yoktur. İlk başta da söyledik, Başkan Apo bu felsefeyle hareket etti. Böyle geniş, derin ve bütün dünyayı kucaklayan bir felsefeyle 50 yılı geride bıraktık. Özgürlük Hareketi çıktığı zaman tabiki başlangıçta silahlanma arayışı yoktur diyebiliriz. Ama bu sürecin şartlarını, özellikle 21. yüzyılı yorumladığımız zaman, sömürge altındaki bir halk için tabiki içinde bulunduğumuz süreçte silahsız olunamayacağını söyleyebiliriz.
YAŞAMAK İÇİN SAVAŞIYORUZ
Bu da bizim tercihimiz değildi, biz mecbur kaldığımız için silahlı bir savaş başlattık. Başkan Apo için bu bir tercih değildi, mecbur kaldı. Başkan Apo’nun, PKK’nin, Kürt halkının davasını başka bir şekilde dile getireceği, ifade edeceği başka bir koşulu yoktu. Siyasi koşul ve Kültür koşulları açısından bir fırsat yoktu. Bu noktada silahlı savaş Agit arkadaşın öncülüğünde ARGK adı altında 1984 yılında başladı. Bu Kürt halkının özgürlük yöntemi gibiydi. Türk devleti imkan verseydi, Kürt halkının hak, hukukunu tanısaydı, belki de bu silahlı yöntem hiç başlamayacaktı. Ama o günden bugüne kadar devlet Kürt halkının yok edilmesi için yürüdü. Savaşı sevmiyoruz, savaş sadece yok etmek için değildir. Yaşam içindir. Felsefemiz budur. Yaşamak için savaşıyoruz. Keşke Türk devleti faşist olmasaydı, demokrat olsaydı, keşke insanlığın hakkını savunsaydı, keşke kendimizi ifade edecek koşulumuz olsaydı. O zaman biz silahlı savaşı başlatmazdık. Bu yapılan savaşın sorumlusu Türk devletidir. Bu bizim isteğimiz doğrultuda olmadı, bize hiçbir yol ve yöntem bırakmadıkları için biz de silahlandık. O zamanki savaş, şimdiki savaşla aynı değildir. Savaş da kendi içinde yöntem değiştirebilir. Askeri ve tekniki gelişmelere göre ve askeri teknik kendi içinde değişime uğrar. Biz 1984 savaşının, şimdiki savaşla aynı olduğunu söyleyemeyiz. O zamanlar yöntem ve taktiğimiz farklıydı. Yani baktığımızda, 2010’da devrimci halk savaşı başlatıldı. Değişim bütün herşeyiyle her zaman vardır. Belki nihai bir başarı olmadı ama sonuç olarak mücadele bugüne kadar devam ediyor, direniş devam ediyor ve sonunda devrimci halk savaşının stratejisiyle sonuç, zaferle sonuçlanacak.
GENÇLİK DEVRİME SAHİP ÇIKMALI
Şimdi her zamankinden daha güçlüyüz. Felsefede, örgütlülükte, ideolojide, disiplinde, askeri ve taktik olarak her zamandan daha güçlüyüz. Arazi ve Tünel Savaşları 2021 savaşının tamamı bizim için güçlü bir deneyim yarattı.
Özellikle Kürdistan Gençliğine bir çağrım var. Devrime sahip çıkın. 50 yıllık bir mücadele mirası var. Kürt halkının tarihinde bir direniş mirası vardır. Artık özgürce yaşayabileceğimiz zaman geldi. Düşmanın kirli propagandasına kimse aldanmasın. Gençler özgür yaşamak istiyorsa özgür dağlara gelsin. Faşizmin saldırılarına karşı topyekün bir direniş olmalıdır.
Zindanlardaki tutsaklara, îmralı direnişine ve özellikle Önder Aponun mücadelesine sahip çıkmak tarihi bir sorumluluktur. Gençler tarih sayfalarında onurlu, gururlu ve altın harflerle yer almak istiyorlarsa gerilla saflarına katılmalıdırlar. Mücadelenin 50. yılını gençlerin katılımıyla önderlik özgürlüğü yılı olarak kutlayacağımız konusunda hemfikiriz. Artık bu işgalciliği yeneceğiz. Artık gün geldi. Bugün Kürt Özgürlük Günü. Bu inançla gençlere karşı çağrımızı yineliyoruz.