HABER MERKEZİ –
Yıl M.Ö. 550’dir. Med kralı Astiyeges’in başkomutanı olan Harpagos’a -çok yakın akraba bağı da cabası- hakaret etmiştir. İncitmiştir. Belki de giderek iyi bir yönetim tarzına da sahip değildir. Öyle anlaşılıyor ki, Medlerin saraylıları ondan rahatsızdırlar. Harpagos Akamenit’lerle ilişkilenir. Öyle bir komplo düzenler ki–Harpagos ordunun başkomutanıdır-tek bir çatışma çıkmadan Astiyages’i esir düşürür.
Esareti ardından Harpagos, Astiyages’e “bak dün kraldın, bugün kölesin” der. Astiyages’in verdiği yanıt hala kulaklarda yankılanıyor: “Madem yapacaktın, kendin için yapsaydın, artık nijadımız hep köle olarak kalacaktır” sözleri sanki bir tarihi öngörüdür. Burada da görüldüğü gibi adeta altın tepside iktidar Perslere sunulmuştur. Bunun yorumlanışı şudur: “Biz buna layık değiliz, biz dağlarımıza çekiliriz, biz iktidarda yokuz!” Özünde Kürt gen dokusunda bu gerçeklik çok çarpıcı bir biçimde hep göze çarpar.
Akamenit’lerin öncülüğünde Kürtler yani Medler, sistemin içerisinde ikinci güç olarak yerlerini alırlar. Medlere özel statü hep kalır. Medler de kendilerini çok ayrı görmezler. Ne de olsa aynı soydandırlar.
Heredot’tan öğrendiğimiz kadarıyla Kambyses’in Mısır işgali sırasında ölmesi, Med Mag’larının –ki bunlar etkilidirler-büyük bir hareketlenmesi görülmektedir. İktidarı ele geçirme çabaları Pers üst sınıfının direnciyle sert karşılaşır. Olup biten krallık içerisinde çok etkin olan Magların-ismi ne olursa olsun-en etkili Mag’ın önderliğinde direnişe geçerek tekrardan kendilerinin olan iktidarı ele geçirmek istemeleridir.
Darius’un öncülüğünde Farsların etkili aileleri bir araya gelerek sarayda başat olan Mag etkisini kırmak için harekete geçerler. M. Ö. 521 ya da 522 yılında Darius öncülüğünde Perslerin ileri gelenleri, acımasız bir katliam başlatırlar. Medlerin kâhinleri, Magları, aydınları, aristokratları ve ne kadar umut vaat eden birey varsa hepsini katliamdan geçirirler. Tüm Maglar katliamdan geçirilir. Denilebilir ki Medlik bilinci ya da Kürtlük bilinci ve ona öncülük edebilecek tüm entelektüel ve aydın zihin katledilir. Bu Magamoni ya da Mogofoniya’yla birlikte-bu katliamı her zaman zihinlerde diri tutmak için özenle kutlanan bir bayram, bir gün olarak ele almaktadırlar Persler. Medler düşünsel olarak tarih sahnesinden silinmiş gibi olacaklardır. Bir halkın zihinsel, tecrübesel gelişmesi bir anda kesilip atılacaktır. Bir nevi bellekleri alınacaktır. Bellekleri alınanları bir daha bellek sahibi olmamaları için askerlik çalışmalarında Farsların vurucu gücü olan Ölümsüzlere alınacaklardır. Ve Kürt o gün bugündür beyin çalışmasında kaçar. O pratik işlere koşmaya hazırdır, ancak eğitmeye, yazmaya, çizmeye, okumaya yoktur. Bu durum esasta kültürel olarak bir soykırımı da ifade eder.
Ve Newrozlaşan halkın trajedik öyküsü böyle başlar. Artık Newroz yaratan halk yoktur, Newroz’u olan halk da yoktur. Artık başkalarının yanında, başkalarının hizmetçisi olarak çalışan ve savaşan bir halk vardır. Bir nevi lanet bulaşmıştır. Öyle bir lanet ki bin yıllar da geçse sökülemeyen bir lanet. Astiyages’in söylediği ‘artık nijadımız hep köle olarak kalacaktır’ laneti.
Bireysel tepkiler, hırs, kin, çekememezlik, aç gözlülük derken başkalarının önüne geçerek direnen onurlu halk kesimi olan aşiretlere karşı işgalcilerinin yanında savaşma lanetidir.
Başka bir lanet ise Arapların Kürdistan’a açılmalarıyla gerçekleştirilecektir. Kendi kimliğini terk ederek başkasının kimliğiyle kendini izah etme bir devşirmelik durumdur. Kendinden kaçmadır. Kendinden utanmadır. Erimedir. Bitip yitmektir. Araplar neredeyse Kürdistan’ın her alanına nüfus ederek kimyalarını değiştirmişlerdir. Müthiş bir işbirlikçi tabaka oluşmuştur. Kürt kültürü müthiş tahrip olmuştur. Kürt dili horlanmıştır, isimleri değiştirilmiştir, Zerdüşti gelenek yerine İslamiyet’in tutuculaşan dogmatik karakteri edinilmiştir. Bunun içinde birey kendisi olmaktan çıkmış olsa da farkına varmamıştır. Birey bireyden çalınmıştır. Duyan olmamıştır. Buna gelmeyenler de farklı adlar altında bir yolunu bulunup yaşamaya-aleviler gibi-çalışmışlardır.
Hepsi hiç şüphe yoktur ki bu kadar değildir; tarihi bir anda Kürtleri bir araya getirecek, Kürtlerin birliğini sağlayarak tarihe önemli bir damga vuracakken, önceleri Akkoyunların saraylarında ve Osmanlıların yanında kalmış onlara çalışmış olan İdrisi Bitlisi Kürtlerin bir olamayacaklarını söyleyerek Osmanlıların imparatoru olan Yavuz Sultan Selim’den kendilerini yönetecek bir beylerbeyi istemektedir. Yani Kürdü yürütecek bir beylerbeyi. Bu esasta şu demektir; Kürde güven olmaz, Kürt’ten bir şey çıkmaz, Kürt olsa olsa başkalarının adamı olur yaklaşımıdır. Ayrıca da burada işgal edilmiş bir beynin, bir toplumun ne hale getirildiğini çok açık görmekteyiz.
Kürtlerin tarihinde önemli başka bir lanet 19. yy. daki lanettir. Boydan boya gelişen isyanlarda bir olamama, iç ihanet, geniş ufka sahip olamama Kürt isyanlarının bastırılışına yol açmıştır. Kürtlerin tarihinde önemli bir kesit olan Nakşîlik ve suni olarak oluşturulan Ağacıklar Kürt toplumsal yapısına bulaştırılmış büyük lanetlerdir. Bir nevi Kürtlerin kimyasını değiştirecek düzeyde alt üst oluşlara yol açacaktır. Nakşîlik İngiliz ve Osmanlıların desteğiyle yayılacaktır. Kürdistan’a boydan boya yayılacak olan Nakşîliğin temel özelliği öncellikle birlikteliği engellemektir. Nakşîliğin bulunduğu yerde birlik olmaz. Nakşîliğin olduğu yerde İngiliz işbirlikçiliği vardır. İngiliz siyaseti diye bilinen parçalanmış yapılar vardır. Ne kadar çok parçalanmışlık varsa o kadar rahat yürütme ve yönlendirme olacaktır.
Osmanlıların Yeniçerileri nasıl devşirdiklerini biliyoruz. Mangurtlaştırmayla insanların nasıl kendilerinde uzaklaştırıldıkları biliniyor. Babıâli de Kürtlerin geleceklerinin ipotek altına alınmasında çalışması yürütülecektir. Kürtlerin sözde liderlerinin arta kalan çocuklarını rehin alarak geleceğe hazırlanacaklardır. Böylece bir toplum özenle hazırlanmış işbirlikçi zihinlerle fethedilecektir. Belirli ailelerin aracılığıyla bir toplum denetim altına alınarak kontrol edilecektir. İpotek altına almak budur.
Bu Mangurtlaştırmayı biz yeniden yeniden göreceğiz. Dersim katliamı ardından Beyaz Katliamla yeniden göreceğiz. Kürdistan özgürlük mücadelesi geliştiğinde belirli ailelerin şişirilerek pazara sürülmeleri hep bu belleksizleştirilen, Mangurtlaştırılan ailelerin evlatlarıdır. Yine dönemine denk suni olarak yetiştirilen ağacıklarıdır. Yetiştirmelerdir, tohumluklardır, bir topluma zoraki dayatmalardır.
Bir taraftan inkâr ve imha, diğer taraftan ihanet ve işbirlikçilik.
Bir taraftan katliam ve soykırım diğer taraftan teslimiyet ve devşirme.
Newrozlaşan halk artık bırakalım Newrozlar yaratmayı, Newrozlaşan halkın dili yasaklanır, kendisi olmaktan çıkarılması için her şey yapılır, kendisinden kaçar, belleği zehirlenmesi için her şey yapılır. Newrozlaşan halk çok değerli Şehit Serbest yoldaşımızın deyimiyle cin misali şişeye konulmuştur.
‘Çıkmaması gereken cin misali şişeye koyarak kapağı üzerine kapatılır. Artık görmedik, duymadık misali inkâr ve imhaya itiverilir. Gün geçer zaman aşıp gider. Şişenin kapağı aşınır, gevşer ve bir avuç genç cinler kapak arıklarından dışarı sızmayı başarırlar. Ve bütün cin topluluğunu şişeden kurtarma çabasına girişirler. Şişe nerededir? Dipsiz bir kuyuya mı atılmış? Yedi demir kapının ardında mı? Bilinmez… Şişeden firar eden genç cinler geceyi gündüze katarak şişeyi bulmaya koyulurlar. ’Bu gençler dağ kuytularına dalarak bulurlar şişeyi ve 21 Mart 1982’de Diyarbakır zindanlarında üç kibrit çöpüyle yakacakları Newroz ateşiyle yeniden cinleri şişeden çıkması için tahrik edeceklerdir. Ve zaman çok geçmeden şişe kırılacak ve sıkılacak ilk kurşunlarla cinler şişeden çıkacak ve Ortadoğu’ya yeniden Newrozlar yani yeni günler gelecektir.
Ve Newrozlaşan halk kendi diriliş destanını daha görkemli yazmaya başlayacaktır.
Mazlum Rahşan/PAJK Online