HABER MERKEZİ –
Yine söyleyeyim; bu işler öyle gelip geçici, çok uzağınızda olan işler değil. Bütün işler özünde sizin işlerinizdir ve partiden daha önce sizin işlerinizdir. Parti bir araçtır, parti bir köprüdür. Halkı, üzerinde bir yerden diğer bir yere taşırmak için, kölelikten özgürlüğe taşırmak içindir. Bundan sonra parti biter. Dolayısıyla uzağınızda, çok tali işler olarak görmemelisiniz. Benim bile varlığım halk içindir. Yani bugün biraz değerim varsa, halk için bir şeyler yaptığım içindir. Benim gibi birisi nasıl bu kadar etkin olabilir? Halk adına doğru işler yaptığı, doğru yolu ve doğru çalışma tarzını esas aldığı için şimdi etkilidir. Yani halkın hizmetinde bir araç olduğu için, iyi bir köprü teşkil ettiği için güçlüdür. Yeterli ilgiyi görüyor, dolayısıyla kendisini büyütüyor. Şimdi halkı temsil ediyor.
Eğer bugün bu halk beni bu kadar tutuyorsa veya ben en az bir halk kadar etkiliysem bunun sebebi şu: Halk zayıf, örgütsüz ve düşüncesiz ama ben kendimi çok örgütlü, bilinçli ve bir halkı tam da kendi kişiliğinde güçlendirecek kadar güçlendirdim. Benim varlığım işte budur. Bana gökten yardım yağdıran yok. Arkamda herhangi bir devlet de yok. Tüm gücüm ve yetkinliğim halkı temsil ettiğim, halkı örgütlü ve bir halkla da kendimi güçlü tuttuğum içindir. Yarın bu gücün tümünü halka vereceğiz, zaten kendimi en yetkin halk haline getirmeyi, bir halkı güçlendirmek için yapıyorum. Kendimi güçlendirmezsem veya kendimi son derece bilinç, köprü ve örgüt çarkı haline getiremezsem, tabii bir halkı da bu temelde bilinçlendirip, örgütlendiremeyiz.
Zayıf bir adam zayıflık yansıtır. Örgütsüz bir adam örgütsüzlük yansıtır. Çaresiz bir adam çaresizliği üretir ve yayar. Ama güçlü adam gücü yayar. Bilinçli adam bilinçlendirir. Bu yüzden böyleyiz. Tutarlılık budur. Kendimi güçlendirmem, tamamen bu halkı güçlendirmek içindir. Nitekim bu, sözle de, eylemle de kanıtlanmıştır. Güçlenen ben, güçlenen halktır. Kendini kanıtlayan ve kendini kimlik sahibi yapan ben, kendini kanıtlayan ülkedir, halktır. Ve bu konuda da tutarlılık olacak. Böyle laf söyleyip, işi yapmama olmaz. İddian kadar işin, işin kadar gerçekleşme olacak. Ve bütün bunları da ayarlayıp biraz da işi dosta ve düşmana gösterdiğim için; kendimi işleri biraz yaptım diye bağışlayabiliyorum, kabul edebiliyorum. Bunun dışında mümkün değil.
Görüyorsunuz, Önderlik tanımını doğru yapmak ve doğru değerlendirmek zorundasınız. Ne göktedir, ne de -çok anladığınız gibi- sülale, aşiret başkanıdır veya diğer siyasi önderlikler gibi değildir. Aslında değişik bir biçimde kendini geliştiren ve örgütlendiren bir halk olayıdır. Ama çok yüce, çok üretken, çok işini bilen bir halk olayı veya çok yeni, çok işini bilmez, başkaları için olan bir halkın gerçeğine veya kimliksizliğine, kişiliksizliğine karşı tepkidir. Önderlik, kendisi için olan, kendisi için çalışan ve bunu öncelikle kendisinde başlatan ve giderek bu çelişkiyi halk lehine çözen kişi demektir. Biraz öyle olmaya çalışıyoruz. Bunu belirtmem gerekli. Diğer bütün tanımlamalar, değerlendirmeler yanlış.
Benim adıma kimi ağa gibi, kimi bey, paşa gibi hareket ediyor ama öyle olamaz, tam tersine ben bunlarla savaşıyorum. Benim durumum gerçekleşen ve özgür kimlikli bir halk olayıdır. Bizim adımıza hareket edenler bütünüyle böyle davranmak zorundalar. Böyle olmadılar mı bizden değillerdir. O bir hırsız, o bir ajan, -objektif veya subjektif olur- o bir haindir. Bizi bizden çalmak istiyor, gücümüzü ve ülkemizi kötü kullanmak istiyor. Tabii bunların da amansızca peşindeyiz. Bizim ne olduğumuz, ne yaptığımız ve nasıl yaptığımız bellidir, gözlerinizin önündedir. Size bunları açıkça da söylüyorum. Görmedik, duymadık demeyin. Ve iki de bir de bana mektup yazıp cevap istemeyin. Bunlar bütün sorunlara cevaptır. Gördüğünüz gibi ve ortaya konulduğu gibidir. Ben de gördüğünüz gibiyim.
Bu kadar hizmet, bu kadar çözüm, bu kadar çare açıktır. Gücüm bu kadarına elveriyor veya elvermediği daha ne kalmıştır. Siz de, biraz bunu yapmayı becerseydiniz başarırdınız. Başarılanlara biraz saygılı olalım. Başarılı kişiliğe, başarılı çalışmaya, başarılı tempoya, başarılı üsluba saygılı olalım ve mümkünse onunla biraz kendimizi geliştirelim. Çözüm geliştiriyor ve kendinizi yetiştiriyorsunuz, şimdi bu temelde biraz doğru yetiştirin. Her zaman söylediğim gibi, gücünüz sağa-sola yetmiyorsa kendinize yetsin. Ben gücümü öncelikle kendime karşı kullandım, kendimi iyi yetiştirdim ve daha sonra gücüm herkese yeterli olmaya başladı. Ve bu önemlidir. Önce bakarım, bunlarla bu kadar konuşuyorum ama gücüm yetmiyorsa, neden yetmiyor diye kendime yüklenirim. Sende eksiklikler var derim ve orada kendimi güçlendiririm, gelirim bir kez daha yüklenirim ve hep üste çıkarım. Sizin de kendinizi böyle güçlendirmeye ihtiyacınız var. Yani halkın hizmetindeki adam kendini böyle yetiştirir, böyle büyütür ve böyle egemen kılar, kendini halk adamı yapar.
Umarım bir şeyler anlıyorsunuz. Sizlerin şahsında halkımızla 15 Ağustos Atılımı’nın da onuncu yılını tamamlıyoruz. Bu önemli bir savaş sürecidir ve bunu güçlü tamamlamak istiyoruz. Zaten bunun doğru ifadesi içerisindeyiz. Ve bir on yıl savaşı yaşamak öyle bildiğiniz gibi değil, tarihimizde ilk defa gerçekleşen çok ilginç, ilginç olduğu kadar çok anlamlıdır. Ve denilebilir ki; ilk ve son özgürlük adımıdır. İlk defa böyle bir özgürlük adımı atıldı. Başarılırsa nihai başarıdır, başarılamazsa da bu son olur. Bu, iki kere iki dört eder gibi bir gerçektir. Bu savaşım yılını derslerle dolu karşılıyoruz veya bu on yıllık savaşımın bizde gerçekleştirdiği kişilikle bugün karşınızdayız. Bu konuşmayı da bu temelde yapıyoruz. Dersleri hayli çok olan, çözüm yolu çok olan on yıllık bir süreçtir. Tarihimizde ilk defa gerçekleşen bir savaşım sürecidir. Bu halkı hiç kimse bu kadar genişlikte, derinlikte savaştıramadığı gibi, en çok ‘benim’ diyenler bir kaç günlük bir isyan düzenlediler ve geriye, daha da kötüye ve bitirişe götürdüler. Bizse bunu, tam tersine en kötü, en bitiriş koşullarında aldık, halen büyük üretkenlikle bu savaşı götürüyoruz.
Halk hizmetindeki önderlik, halk hizmetindeki parti adına yürütülen faaliyetleri geldiniz, gördünüz. Garip duygular veya yeni gelişmiş düşünceler içinde olabilirsiniz. Kafanızda birçok soru uyanmıştır ve belki cevabı da şimdiden bulunuyordur. Düşmanı istediğimiz gibi vuramasak da, henüz boyun eğilmiş değil veya onun acımasız iradesi sonuca gitmiş de değildir. Düşmanın Genelkurmayı her ne kadar acımasızsa ve kesin bitirmek istiyorsa da biz, ona başarı şansını vermedik. Bu da bizim açımızdan son derece önemli.
O, mutlaka başarmak, geçen yaz bizi bitirmek istiyordu. Sonra da güzün olmadı kışın, bilemedin bu baharda, Mart’ta dedi, daha sonra işte bu yaz da bitirmek istiyordu. Bu şansı onlara vermemek bizim açımızdan çok önemliydi ve bunu kısmen de başardık diyebiliriz. Ama tam istediğimiz gibi vurmaktan uzağız. Lanetli bir tarihin sayfaları altında kalıp gitmememiz için de şu andaki durumumuz çok önemli. Hatta bu çalışmaları bu haliyle bile götürmemiz, sizleri böyle karşılamamız yine çok önemli. Ve tarihe bakmayı bilmeniz lazım. İmha tarihi, ihanet tarihi ve düşmüşlük tarihine bakmanız gerekir.
Bunu biraz anlarsanız bugündeki duruşu, bugün böyle düşmanın karşısında konuşmanın, düşmanıyla böyle savaşmanın ne kadar büyük bir olay olduğunu rahatlıkla değerlendirip, tespit edersiniz. Ve kendinizi de çok mutlu, öfkeli ve intikamcı kılabilirsiniz. Ben bunun nedenlerini çok yönlü olarak yine anlatacağım. Bin defa anlattım, gerekirse bin defa daha anlatırım. Ben, öyle sandığınız gibi bir adam değilim. İşimi bilirim, bildiğim kadar da inadım var. Ve sen de bunun içindesin.
Halklar Önderi Abdullah Öcalan