HABER MERKEZİ –
Bize zoruda uyguladılar doğrudur ama bizim de oyunları bilmemiz, onların zoruna kendi zorumuzu dayatmamız gerekirdi. Şuan demiyorum ki ayrı olarak tek tek niye siz böyle yapmadınız. Buna gücümüz de yoktu, imkanımız da yoktu. Belki şimdi anlıyorsunuz. Ülkeye dönüş derken, ruhunuzu dönüştürün, beyninizi dönüştürün derken bir çırpıda ülkeye koşun, dağlara koşun demiyor. Yüzyılların işini biz bir günde bir yerde yapamayız ama ruhumuzu bir günde dönüştürebiliriz veya bir günde yapacaklarımız var. Beynimizi ülkeye bağlayabiliriz. Söylediklerimi doğru anlamak zorundayız. Şimdi ayıp olan kendi geriliklerini yaşamak değil, nasıl geri olduğunuzu söylemek değil. Ayıp olan imkan eldeyken onlar da vazgeçmemek, onlardan kurtulamamak.
Çürümüşüz, oyuna getirilmişiz. Başkaları bunu yapmış. Lanetli bir tarih buraya ulaşmış. Bunu söylemek, görmek ayıp değil ama görüp gidermemek. İmkan eldeyken yerle bir ederecesine geriliklerimiz ile savaşmamak. Nedir bunlar? Işte bilinçsizliğimiz, örgütsüzlüğümüz. Şimdi biz dedik ya düşmandan daha fazla bununla kendimizle savaşıyoruz. Bir yerde sizlerle savaşıyorum. Zaten bir devrim eğer güçlü olacaksa, o devrim önce nefsi ile savaşacaktır. Islam devrimi de böyleydi, Fransız devrimi de böyleydi, Rus devrimi de böyleydi. Onlar önce kendi geri düzenleri ile savaştılar. Geri ruhlarıyla, bilinçsizlikleri ile savaştılar, örgütlendiler önderlerini yarattılar böyle kazandılar. Her ulusun devrimi böyledir. Bizim de böyle olacağa benziyor. Kendi geriliklerimiz ile savaşacağız.
Neden örgütlenemedik, neden bilimçlenemiyoruz, neden çok basit nedenlerle birbirimize taş atıyoruz, birbirimizi vuruyoruz bunu anlayacağız. Anlamakla yetinmeyeceğiz, nasıl birleşeceğiz, ordulaşacağız. Karşıda özel savaş bu kadar saldırıyor. Biz nasıl saldırı gücü haline geleceğiz bunu bileceğiz. Bunu görmemek görüpte gidermemek ayıptır diyorum ve kabul et dediğimiz de budur. Sizlere gerçekleri gösteriyorum. Ne kadar ayıp olduğunu söylüyorum ama kurtuluş yolunu da gösteriyorum. Ona nasıl girileceğini, nasıl hakkını vereceğini de çok açıkça belirtiyorum. Güvenebileceğinizi sadece umudu değil, adım adım onu gerçekleştirebileceğiniz çok açık ortaya koyun. Hiçbir vicdan sahibi onur sahibi, namus, şeref sahibi bir kişi diyemez ben göremiyorum görüpte umutlanamıyorum, umutlanıpta mücadele edemiyorum, benim yerim yok diyemez. Hemen herkes için 7’den 70’e kadın-erken, fakir-zengin, ülke içi-dışında köyde, kentte, dağda kısaca olduğu her yerde savaşma imkanı vardır.
Dua edebilir, sopa taş tutup atabilir, silah tutabilir, para yardımı yapabilir yani durumuna göre, imkanına göre mutlaka bir biçimde kendini bu işe verebilir. Hiçbir şey yapmıyorsa temiz bir vicdanın sahibi olarak evinde köşesinde oturabilir. Bu da bir yardımdır. Bu da bir savaşa katılımdır. Bütün bunlar iştir hepimizin elinden geleceği bir iş. Dolayısıyla biz şu on yılın savaş gerçekliğini doğru anlayalım derken aslında kendi eksikliğimizi görüp giderip ve tam kurtuluş yoluna çıkmayacaksına, tam zaferi kesinleştirecek kadar emin adımlarla yaklaşabilecek iken bunu boşa harcamak, bunu basit, hafif ele almak diyoruz ki kendimize yapabileceğimiz en büyük kötülük. Şimdi ulusal cephe içinde ermek için de bunlar var, toplum içinde bunlar var partimiz içinde bunlar var. Buna kader gözüyle bakamayız. Şimdi kendi gerçeğimi her zaman size söyledim.
Benim gibi bir güçsüz, hiç imkanı olmayan tek bir inananı olmayan bir kuruş parası bile olmayan, bir kelimelik bilgi imkanı bile olmayan nasıl bu işe başladıda buraya kadar gelebildi. Bütün dünyanın birleşerek boşa çıkarmak istediği ve hatta etkisizleştirmek istediği bir ben varım. Nasıl yapamıyor başaramıyor ve hatta her gün biz daha fazla başarıyorsak siz bu imkanlarla, bu savaşım olanaklarıyla benden daha fazla yapabilirsiniz. Mübalağasız söylüyorum hemen herkes bizden daha fazla işler becerebilir. Yeterki yapma isteğiniz, inadınız, kararınız olsun. Basit işlere kendini sağa sola yatırmalara bir son verin gözünüz hedefte olsun, çabanız doğru sağlam işler de olsun, göreceksiniz ki yapıyor Hepimizin elinden örgüt işi savaş işi geliyor