HABER MERKEZİ – Türk devletinin, Kürdistan’ın üç parçasında da bölge halkına yönelik işlediği suçlar, katmerleşerek sürüyor. Kürtlere yönelik bu saldırı politikaları ise Türkiye siyasetini ve ekonomisini adeta çökertmiş durumda.
Mısırlı siyasetçi Rami Zihdi, Türk devletinin işlediği bu suçların bedelini yakın gelecekte ağır şekilde ödeyeceğini söyleyerek, bu duruma sessiz kalan uluslararası güçlerin ise tutumlarının tek taraflı ve adil olmadığını, tutum ve yasaların her zaman çıkarlarına göre değiştiğini ifade etti.
Rami Zihdi, ANHA’nın sorularını yanıtlayarak, Arap ve Kürt halkları arasındaki işbirliğinin önemine de vurgu yaptı.
Röportajın içeriği şöyle:
*Önder Abdullah Öcalan yıllardır Kürt sorununun çözümü için mücadele etse de girişimleri reddedildi ve kendisine bir komplo kuruldu. Bu mücadeleyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sayın Abdullah Öcalan’ın mücadelesi Kürt ulusunun zulme uğramasıyla başladı. Sosyal, kültürel ve siyasi dışlanma anlaşmalarının bir sonucudur ve tarih sahnesinde Öcalan gibi şahsiyetler ortaya çıkmıştır. Öcalan, halkına hedeflerine ulaşana kadar çalışmaya devam etmeleri için bir ilham kaynağı olmuştur. Sayın Öcalan ve diğerlerinin mücadelesi, hakkını isteyenlerin ve davasını savunanların geleceğini inşa etmenin temelidir. Sayın Öcalan, Kürt kültüründe bir başarı sembolü olmaya devam edecektir.
*Türk hükümeti, birkaç yıldır Önder Öcalan’a ağır bir tecrit uyguluyor. Bu, tüm uluslararası yasalara, hatta Türkiye yasalarına bile aykırı. Sizce nedeni nedir?
Bu politikanın Türk makamları tarafından uygulanması milliyetçiliğin sonucudur. Yapılanlar ülkenin ihtiyaçlarına aykırıdır. Genel olarak Türk devletinin çıkarlarına aykırıdır. Kürtler, sayı ve nüfuz bakımından güçlü bir millettir. Kürt sorunu, Türk devleti ile Türk hükümetinin sınırlarından daha büyüktür.
*Önder Abdullah Öcalan, cezaevindeki zorlu koşullara rağmen mücadelesini sürdürerek, demokratik ulus projesini sundu. Şu anda Kuzey ve Doğu Suriye’de yürütülen demokratik ulus projesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Genel standartlara göre, bu projenin amaçlarını tartışamayız. Ama sanırım projenin Suriye, Irak, Türkiye ve İran arasındaki farklı coğrafi bölgelerde yeniden tanımlanması gerekiyor. Aynı ulusta işbirliğine ve koşulların eşitliğine rağmen, her devletin Kürtleri arasında ayrıntıların özgüllüğü farklıdır. Ayrıca siyasi, sosyal, ekonomik ve güvenlik iklimi bu bölgedeki her eyalette farklıdır.
*ABD ve Avrupa Birliği, PKK’yi hiçbir yasal dayanağı olmaksızın “terörist listesine” eklenmiş olması aynı zamanda Kürt halkının kriminalize edilmesi anlamına da geliyor. Sizce nedeni nedir?
Avrupa devletlerinin ve uluslararası güçlerin tutumları tek taraflıdır. Her zaman tutum ve görüşlerini çıkarlarına göre değiştirirler. Kürtlerin daha önce terörist olmadığını ve terörist olmayacağını söyleyebilirim. İnsanlık ve adalet pahasına da olsa kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden devletlerin hükümetleri yerine Kürtlere inanmalıyız.
*Türk devleti işgalden katliama, Kürdistan’daki demografik değişimden çete ailelerinin yeniden bölgeye yerleştirilmesine kadar büyük suçlar işliyor. Sizce Türk devleti neden eylemlerinden sorumlu tutulmuyor?
Görüyorum ki Türk devleti yakın gelecekte bu suçların bedelini ağır ödeyecek. Bazı çevreler yasalara gözlerini kapatsa da bunu daha çok sürdüremezler. Türkiye’deki tüm dosyalar, özellikle ekonomik dosya ve dış ilişkiler dosyası başta olmak üzere, geriye dönük olabilir, ancak bunlar Türk rejiminin gerçek krizlerinin işaretleridir.
*Kürt ve Arap halkları arasında güçlü tarihsel bağlar vardır. Önder Öcalan, iki halkın birliğinin ve kendilerine yönelik tüm tehditlere karşılık verme mücadelesinin önemine vurgu yapıyor. Özellikle Türk devletinin çoğu Arap devletinin içişlerine karışmasının yarattığı tehlikeler. Sizce bu süreçte Kürt ve Arap halklarından neler bekleniyor?
Yapılması gereken ülkelerin dayanışmasını ve işbirliğini artırmaktır. Coğrafi bir ulus yetiştirmek, ne iyi ne de başarılı olan ve halkın çıkarlarına uymayan bir Arap ulusu fikrine dayanır. Ülkede ve coğrafyada ortak olarak hepimizin aramızdaki işbirliği en önemlisidir bu millet, din ve dil ile ilgilidir. Güç ve birlik arasındaki farkın çatışmanın nedeni olmadığını biliyoruz.
KAYNAK – ANHA