HABER MERKEZİ
KURTULUŞUNUZU, SANAT VE ÖZYAŞAM ANLAYIŞINIZI AKADEMİLERDE GELİŞTİRİN
Ahlâki ve politik toplum birimlerinin yeniden yapılanma ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli olan entelektüel ve bilimsel desteği akademiler sağlayabilir. Resmi ve özel tekel kurumlarını kendileri için örnek almak yerine, orijinal çıkışlar olarak yapılanmaları daha uygundur. Modernite kurumlarını taklit etmek, başarısızlıkla sonuçlanmalarını beraberinde getirebilir. Özerk ve demokratik olmaları, kendi program ve kadrolarını kendileri oluşturmaları, gönüllü öğrenciliği ve öğretmenliği esas almaları gerekir. Başlangıç itibariyle öğrencinin öğretmen, öğretmenin öğrenci pozisyonuna sık sık geçebileceği, dağdaki çobandan kentteki profesöre kadar ideası ve amacı olan herkesin katılım gösterebileceği öngörülebilir. Kadın ağırlıklı akademilerin de aynı içerikle birlikte kadın gerçeğinin özgün yanlarını bilimsel kılmaları için oluşturulması uygun olabilir. Kendi kurtuluşlarını, sanat ve öz yaşam anlayışlarını kuracakları akademilerle geliştirmeliler. Bir nevi kendi eğitimlerini kendilerinin yapmaları lazım. Kendi ideolojik eğitimlerini kuracakları okullarda akademide yapmalılar. Sadece teorik kalmamaları için pratiğe çok yönlü katılım sağlamaları da aranan niteliklerden biridir. Akademiler yer ve zaman bakımından pratik ihtiyaçlar göz önünde bulundurularak kurulur ve çalıştırılır. Tarihte örneklerine çokça rastlandığı gibi (Zerdüşt’ün dağ başlarındaki ateşgedeleri, Eflatun ve Aristo’nun bahçeleri, Sokrates ve Stoacıların cadde kaldırımları, ortaçağın manastır ve tekkeleri vb.) sade ve gönüllü kuruluşlardır. Dağ başından tutalım mahalle köşelerine dek her yer mekân olarak seçilebilir. Şüphesiz iktidarların azametini kanıtlayan binalar aranmaz. Manastırlar ve sivil medreselerde görüldüğü gibi eğitimin süresi katılanların durumuna ve öğrenci akışlarının yoğunluğuna göre belirlenebilir. Resmi kurumlar gibi eğitim için kesin süreler belirlemek gerekli değildir. Tümüyle şekil ve kuraldan yoksun olmaları da düşünülemez. Etik ve estetik kuralları mutlaka olmalıdır.
Kadınların onlarca binlerce sorunu var. Bunu ancak akademiyle çözebilirler. Bir kahvehaneyi, bir binayı, bir alanı alıp burada günlerce tartışabilmeli ve çözüm üretebilmeliler. Buralarda işte “namus cinayetleri var, dövülüyoruz, sövülüyoruz, buna çözüm geliştirmeliyiz demelidirler.
Bu akademide spordan siyasete, hukuktan felsefeye, atölye çalışmalarına, kültür sanat çalışmaları dâhil her türlü çalışmalarını yapabilirler. Yine bu akademi çalışması tüm kesimleri kapsamalı. Örneğin bir üniversite öğrencisi de, bir ev hanımı da bu çalışmalarda yerini alabilmeli. Bir dönem Köy Enstitüleri vardı. Benzer çalışmalar yapmaya çalışıyorlardı. Ama benim önerdiğim Akademi, Enstitüleri de aşıyor. İsim önemli değil, Akademi, Enstitü de denebilir. Aile, kadın etrafında oluşur. Kadınlar üreticidirler. Ürettikleriyle kendi ekonomik sorunlarını çözebilirler. Mesela bir tarla kiralayarak organik tarım yapabilirler. Böylece işsizlik sorununun çözümünde katkıları olur. Kadın çalışması bana heyecan veriyor. Kadınlar kendilerine güvenebilirler. Özgürlüğe yoğunlaşmaları halinde başaramayacakları şey yoktur.
Bilimsel tezleriyle yürekli çalışmaları yürütecek inançlı kadrolara ihtiyaç var. İnsanlar bilimsel olarak sürekli ileriye doğru çalışmalar yürütmeli. Her bir insan bir araştırmacı olmalıdır. Duygusal bağımlılıkların çok fazla anlamı yoktur. Fonksiyonel olmak lazım, kurumsal çalışmalar yapmak gerekir. Kurumlaşmayı sonuna kadar yapmak lazım. Öyle kendilerini boş, iyot gibi tutmak olmaz. Bilim, kültür ve dil kurumları önemlidir. Bilgisi olmayanlar tehlikelidirler. Bilgi için de akademik düzey gereklidir. Bilgisi olmayanın mücadelesi tehlikelidir. Akademi bilimsel kurumlaşmadır, siyasi değil.
Güneyde, Beyrut ve Şam’da, Türkiye’de, Ortadoğu’nun tümünde akademi ve enstitü biçiminde çalışmalar yürütülmeli. Attığınız adımın, yaşadığınız bölgede neolitik devrimin çağdaş anlamda yeniden gerçekleşmesi anlamına geldiğini düşünüyorum. Yalnız Kürt kadınları olarak değil, Türk, Fars, Arap ve Avrupalı kadınlarla birlikte bu devrimi tüm dünyaya yayabilirsiniz. Bu bir din değil, bir kültür, bir düşüncedir. Ordulaşmadan başlayarak dalga dalga yayılacağınıza inanıyorum. Değişik ülkelerin yasa ve kültürlerine uygun bir örgütlenmeyi yaratmalısınız.
Halklar Önderi Abdullah Öcalan