HABER MERKEZİ
Dağlar özgürlüğün, sınırsızlığın, mekânıdır. Özgürlük arayışı olan her kadın doğayla iç içe bir yaşamı hayal eder. En büyük özlemleri özgürlük dağlarına ulaşmak ve orada gerilla olmaktır. Gerilla elbisesini giymek, dağlarda Kürdistan coğrafyasının zenginliklerini, güzel doğanın hırçın çığlıklarını, o güzel kokusunu duymak, soğuğunda, karın da ve yağmurunda sevmektir…
İşte bu kadınlardan birisi olan Sıla dağlara özgürlük hayallerinin peşinde koşarak ona ulaşma isteğiyle geldi… En büyük hayali gerilla olmak, dağların doruklarında düşmana inat halaya durmak ve direniş ateşini hiç sönmemesine yakmaktı. Sıla halkının acılarını daha on altısındayken en derinden hissetmiş ve acılarını bir nevide olsa azaltabileceği düşüncesiyle dağlara gelmişti… Devrim ateşini dağların doruklarında yakan kadın gerillalardan birisiydi SILA…
Dağlarda olmak, dağlı olmak yaşamın her anını paylaşabilmek, her dakikasını silinmeyecek fotoğraf karelerinde sığdırabilmek gibi bir şeydir. Her fotoğraf karesi bitip tükenmeyecek bir bellek oluşturur yüreklerimizde ve beynimizde… Her kareyi yeniden çizmek ve anlatabilmek oldukça zordur. İşte burada yaşanan anılarımız girer devreye, bizi biz yapan güç aldığımız, kendimizi var edebildiğimiz gerçekliklerimizle karşı karşıya kalırız…
Anılar geçmişimizi ve geleceğimizi diri tutar. Anılarımız doğruya ulaşmada ve geçmişimizi sorgularken nereden geldiğimizi ve ne için mücadele verdiğimizi bizlere öğreten öğretmenlerdir. Yaşadığımızı bizi biz eden anılarımızdan öğreniriz. Belki bir ağacın altında gerilla yoldaşlarla yaşadığımız güzel anılar, gerilla yürüyüşünde aynı patikalardan geçişlerde mola verdiğimiz yerler, beraberce kara çaydanlıktan yudumladığımız çaylar, yaşanan mutluluk anları ya da sevincin yarattığı gözyaşlarımız…
Yıllarda geçse yaşadığımız güzel anlar, patikalarda yollarda kalan izleri tekrar hatırlarız ve tarih bu gün olur ve unutamayacağımız canlı bir varlık haline gelir.
O yüzden tarih günümüzdedir biz de tarihin başlangıcında gizliyizdir.
Her taşın,
Her ağacın,
Her suyun,
Bir tarihi vardır belleklerimizde…
Güzel olan, anlamlı olan unutulmaz. Hep büyütülmek, bir çiçek gibi sürekli sulanmak ister.
O da bir gerilla…
Yüreğiyle sonsuz bağlılık kurabilen, dağlarda özgürlüğü arayan bir kadın… Öyle bir yürek ki 16’sında dağlarda, elinde silah özgürlüğünü arar ve gerilla olmak için gelir dağlara… Öyle bir yürek ki sade, temiz duygularının ve bağlı olduğu değerleri takip ederek ulaşır özgürlük diyarlarına… Hislerinin takibinde onda yarattığı duygu yoğunlunu nasıl hissetmişse öyle yol almış ve ona kulak vermiş, onu takip etmiş hiç sorgulamadan… Öyle bir yürek ki çocuk ruhuna dokunulmasına hiçbir zaman izin vermez. Öyle bir yürek ki onunla yoldaş olmak tarif edilemez güzelliklere ulaşmak gibidir… Emekle iğneyle kuyu kazarcasına yaratmış kendini, emek ve sevginin yaratmış olduğu birliktenlikle güzelleşmiş…
Adı Sıla… Kadın olarak özgürlük meşalesini kaldırmanın gururu ve onuruyla bütünleşir dağlarla…
Hevalim, yoldaşım, dostum, arkadaşım. Dağlarda yeşeren yeni yaşamın tomurcukları olan hevaller… En güzeli seni sen yapan hevallerin vardır. Yaşamımızın bir parçası olan ve bizden hiç kopmayacak olan paylaşımlarımız. Arkadaşlarla aynı ortamda olmak özgürlüğe en yakın olduğumuz anlardır.
Kavgada tanıdım yoldaşlarımı, mutluluklar, özlemler, tebessümler ve acılarıyla…
Her bir arkadaş aklıma geldiğinde yüzlerine bakıyorum yılların yarattığı çizgilere ve derinliklerine inmeye çalışıyorum.
PKK’dir direnişi yaratan, direnişin tarihini yazan.
Öyle bir tarih ki, içerisinde her zaman kahramanları yaratan…
Tarih yazmak,
Tarih olmak,
Ateşten bir gömlek giyercesine tarihte kendini yeniden yaratabilmek…
Yüreklerimiz birleşti kenetlendi birbirine ve yüreğinde okuduk sevgiyi ve bağlılığı
Onu anlatmak, onu hissetmek ya da onu dizelere dökmek yürek ister.
Yoldaş olmanın onu tanımanın bir ayrıcalığı vardır.
Yoldaş olunanı anlatabilmek sonsuz güzelliklere anlam verebilmekle eşdeğerdir.
Sıla pratik duruşuyla kendisini tanımladı ve kendisini yazmayı başardı.
Sıla dendiğinde ilk akla gelen çocuksuluğu, güler yüzlülüğü ve yoldaşlarına olan sonsuz bağlılığıdır…
İçimizdeki çocuksuluğu saf ve temiz yanlarımızı buluruz Sıla’da
Adı Sıla…
Yaşamın ağır sorumlulukları altında küçük yaşına rağmen bu sorumlulukları kaldırmak ve ona kendini aday görmek büyük bir yürek ister. Yürekleri büyük olanlar ancak böylesi bir sorumluluğu göze alıp halkının özgürlük mücadelesinde en ön saflarda kanının son damlasına kadar savaşarak, şehitler kervanına katılırlar.
Gürpınar’da dünyaya gelir…
Sıla ( Aliye Timur) 1986 yılında ailenin beşinci çocuğu olarak Van Gürpınar’a bağlı Tuzeki köyünde dünyaya gelir. Tuzeki köyü Hakkâri, Şırnak ve Van arasında bir köydür. İlk çocukluk oyunlarını bu köy ortamında oynar. PKK’ye bağlı ve yurtsever bir köy olması itibariyle Sıla Gerillaların kucağında büyür. Çocukluk oyunlarında disiplinli ve örgütleyicidir. Beraber oynadığı çocukları bir araya toplar ve oyunların şeklini kendisi belirler. Daha çocuk yaşlardayken bile akıllı davranışlarıyla köy sakinlerinin dikkatini üzerine çekmeyi başarmıştır. Sıla özgür büyüyen bir kızdır.
Gerillalara hayranlık duyar…
Ailesi yurtsever olduğundan dolayı çocukluğunda köylerine dönem dönem gerillalar gelir. Sıla Gerillalara büyük bir hayranlık duyar. Bir gün gerilla olma hayalini hep içinde taşır. Bir Gece uykudan uyandığında saçlarını birisinin okşadığını hisseder başını kaldırdığında bir arkadaşın onun saçlarını okşadığını görür ve ilk defa gerillalarla o gece tanışır. Her gece yatağına uzanıp kapının çalınmasını bekler. Birçok şeye istenilen düzeyde anlam veremese de gerillalara olan bağlığı gittikçe derinleşir. Onun için gerillalar ulaşılamaz kutsal insanlardır ve hep onlar gibi olmayı hayal eder. Oldukça zeki, akıllı yaşananlara yaşıtlarından daha fazla anlam verebilen ve çözümleyebilen bir yapısı vardır.
Küçük yaşta köyleri askerler tarafından basılır. Ailesi ve köylülerin hepsi işkenceden geçirilir. O dönem küçük kardeşini devlet katleder. O günden itibaren devlete olan kini ve öfkesi daha fazla artar. Canından bir parça olan kardeşini vururlar. Ayrılığı, acıyı, baskıyı, işkenceyi, nefreti, özlemi vb. birçok şeyi küçük yaşta öğrenir. Sıla’nın Annesi hastalanır ve onun sevgisini içinde soluyamadan annesi göçüp gider. Bu gidiş onu çok zorlasa da kendisinden küçük kız kardeşleri ve babasına destek olması gerektiğini bilir. Çünkü kendisini bu konuda sorumlu görür. Yaşamın zorluklarını daha küçük yaşta tadar.
Köyleri ateşe verilir…
1994 yılında düşman köylerini ateşe verir ve ailesiyle bu nedenlerden dolayı şehir merkezine göç etmek zorunda kalırlar. Köyden uzaklaşma ve şehir merkezine gitmeleriyle Gerillalardan uzak kalırlar. PKK’ ye Gerillalara büyük bir bağlılık ve özlem duyan Sıla ilk dönemlerde Gerillalarla bir bağlantı kuramaz. Bu durum Sıla’yı çok üzer. Bir taraftan büyüdüğü topraklardan koptuğu ve diğer taraftan da gerillalarla ilişkiye geçemediği için düşmana olan öfkesi daha fazla artar.
Demecinde yaşadığı o dönemi anlatan babası Sıla arkadaş için “Sıla o dönem solmuştu. Ancak arkadaşlarla ilişkiye geçtikten sonra yine gül gibi açılmıştı” diyordu. Sıla annesine çok bağlıydı. Benden daha fazla annesine bağlıydı. Annesini hiçbir zaman kırdığını hatırlamıyorum. Annesi de aynı şekilde sılaya bağlıydı. Dağa çıkmadan önce annesini kaybedince çok fazla etkilenmişti ve içine kapanmıştı. Ancak örgüt çalışmalarına girmesi onu biraz da olsa toparlamıştı. Zaten Sıla parti çalışmalarında aktif olarak katılıyordu. Üzerine gittiği tüm örgüt çalışmalarını başarıyla yerine getirirdi. Aile çevresi parti çalışmalarında yer almasına tepki göstermelerine karşılık sıla ara vermeden çalışmalara katılımı, bıkmadan, yorulmadan sürdürüyor ve arkadaşların takdirini de kazanıyordu. Bundan dolayı annesinin ölümünden dolayı boğucu ve yalnızlık hissettiren etkisinden çabuk kurtulmayı başardı. Benim sılayla ilişkim bir babadan öte bir arkadaş gibiydi. Benim hayatımın sabrıydı ve onu çok severdim. Tüm çocuklarımdan en farklı olan oydu. Bir baba olarak çocuklarımın arasına fark koyamam fakat akıllılık ve pratikçi yön beni özelliğimden taviz vermeme götürüyordu. Her eve geldiğimde onu görmeseydim deli olacağım hissine kapılırdım. İsmini kısaltarak kendi kendime sayıklardım. “ nerede benim alakum, nerede babasının aloku” çoğu zaman bu durumdan diğer çocuklarım şikâyet ederlerdi. Sen bizden daha fazla Sıla’yı seviyorsun diye. Ona çok bağlıydım. Sıla her şeyiyle benim gururumdu. Annesi ani bir kalp krizi sonucunda öldü. Onun ölümünden kısa bir süre sonra evlendim ya da evlenmek zorunda kaldım. Maddi anlamda çok iyi bir durumda değildik. Dolayısıyla çalışmam gerekiyordu. Yani çocukların bir anneye ihtiyacı vardı. İkinci eşim çocuklarımı her zaman severdi. Sılayı da severdi. Aralarında çok güçlü sevgi saygıya dayalı bir ilişki vardı.
Kendi çabasıyla okumayı öğrenir…
Köy koşullarından dolayı Sıla okul okuyamadı. Van’a geldiğimizde de yaşı tutmuyordu artık. Ancak sıla kendi emeği ve çabasıyla okuma yazmayı öğrendi. Bilinç düzeyiyle bir üniversiteliye taş çıkartabilirdi. Önder Apo’yu çok okurdu. Bazen Önder Apo’nun yaptığı kişilik çözümlemelerini bize aktarırdı. Okumayla ilgili bir anısını sizinle paylaşmak isterim. Üniversiteye giden ağabeyiyle arasında aniden çok hararetli bir tartışma başlamıştı. Bu tartışma da Sıla” sistemin okullarını okumayın okuyanlar ne oldu ve ne yaptı ki siz de ne yapacaksınız” dedi. Ağabeyi buna karşı çıkınca tepkisini şu kelimelerle ifade etti. “ Hayatı öğrenmek istiyorsan, insan olmak istiyorsan Önder Apo’yu oku. Bak Önder Apo hayatın zorluklarını, güzelliklerini, özgürlüğü ve mücadelesini bize sunuyor. Eğer kendine gerçekten kürdüm diyorsan o zaman oku” deyip ağabeyinin eline bir kitap verdi. Ağabeyi kitabı okudu. Belli bir süre sonra Önder Apo’dan bir söz söyledi. O süreçte dağa çıkmayı düşündüğü için yoğunlaşmaları genel de gerillacılık üzerineydi. Önder Apo diyor ki “ PKK’li bir yerde aç kaldı mı kurbağa bile yer “ hepimiz Sılanın söyledikleri karşısında şok olmuştuk. Yine ağabeyiyle arasında hararetli bir tartışma gelişmişti. Ama en sonunda ağabeyi tartışmayı şu kelimelerle sonlandırmıştı. “Aliye can kabul ediyorum, ben okul okuduğum halde senden çok geri olduğumu görebiliyorum. Hayret ediyorum sana sen bu kadar şeyi nasıl öğrendin” Sıla da “PKK işte cahili bilimci yapıyor” dedi.
Rojda Siverek