HABER MERKEZİ
Bu aralar gerilla çok tartışılıyor. Gerilla tartışılırken oldukça ters yerlere kayanları da görüyoruz. Yetersiz ele alanlarda az değil. Gerillalar olarak gerillayı biraz anlatmak bize düşüyor. Gelecek birkaç yazı da gerillayı ele alacağım.
Gerilla üzerine çok yazıldı çok çizildi. Gelecekte de bu böyle olacaktır. Çünkü gerilla taktiklerinin verildiği her yerde genelde ezilenlerin bir savunma aracı olarak devrede olagelmiştir. Yer yer ezenler de hiç şüphe yok ki bu ezilenlerin geliştirdiği direniş biçimini alarak ezilenlere karşı kullanmışlardır. Ancak genel olarak bu mücadele biçimi ezilenlerin direniş ve var olma biçimi olarak halen varlığını koruyor.
Gerilla kavramı üzerinden yola çıkarak Kürt Özgürlük Hareketi direnişçilerini sadece silahlı güçler olarak ele almak çok yanıltıcı sonuçlara götürür. Ve bu yanılgıyı sadece terörist devletin akıl verenleri yaşamamışlardır, aynı yanılgıyı özgürlük mücadelesi içerisinde yaşayanları da hep gördük. Özelde siyasal mücadelenin daha çok önde olduğu süreçlerde ve bu siyasal erki kendilerince elinde bulunduran gerilla ruhunda koparak geriye çark etmiş kimi birey ya da birey topluluklarında da aynı mantığı çoğu kez gördük.
Özgürlük mücadelesine katılan her birey özelde gerillaya katılır. Gerillaya katılmayı istemeyen ya da gerilla için dağa gelmeyene ender rastlanır. Yanlış katılımlar çok kısa sürede terk edilir. Çünkü dağların doruklarında biricik doğru yol gerillalaşmaktan geçer. Dediğimiz gibi özgürlük mücadelesine katılarak özgürlük dağlarına doğru yol alanlar hep biraz gerilla olmak isterler. Çünkü gerilla sıradan bir askeri çalışma değildir. Belki de Kürdistan gerillasına karşı sergilenen en büyük yanılgıda budur. Gerillanın sadece askeri bir güç olarak görülmesi çok dar ve sığ bir yaklaşımdır. Böyle yaklaşanlar her zaman feci yanılmışlardır.
Gerillaya katılan her birey-ister bilinçli ister bilinçsizce olsun-katılma gerekçeleri vardır. Katılan bireylerin ortak noktaları kapitalist sistem etkilerini her gün yaşayarak horlanmalarıdır. Sorun okumuş ya da okumamış olmanın çok uzağında bir gerçekliktir. Sorun fakir ya da zengin olmanın da ötesinde bir durumdur. Türk Kürt olmak, alevi suni olmada esas değildir. Dediğimiz gibi gerillaya gelen her bir bireyin geldiği ortama karşı bir duruşu vardır. Çok bilinçlice tercih edenden bilinçlice olmadan dağları tercih edene kadar bir geniş yelpaze elbette vardır. Ancak ortak nokta her gelenin bir kimlik kazanma istemidir. Sınıflı toplum bireyleri hiçleştiriyor. Bireylere karşı saygıyı öldürüyor. Sevginin genelleşmesini engelliyor. Her şeyden daha önemlisi ise gelen her bireyin derin ruhsal dünyasında sisteme karşı müthiş bir öfke uyandırıyor. Var olan sistem mutlaka bir şekilde bireylere hakarette bulunmuştur, bireyleri küçültmüştür, bireylerin kendilerini olmasını engellemiştir. Birde belki de daha da önem kazanan bir husus, insanın derinliklerine nüfus etmiş insani özeliklerinin yaşam bulmaması durumunda bu özelikleri pratikleştirmek istenen mekânlara kayılması şaşılacak bir durum olmamalıdır herhalde. İşte bu arayışı olanlar ilk elden alternatif yerlere gözlerini dikeler. Her insanda mutlaka bir arayış vardır, lakin sistem çoğu kez birçok gencin arayışını başka yerlere kanalize ederek içini boşaltabiliyor. İçi boşaltılmamışları dağların doruklarına ulaştırdığınızda yada böyle olanlar kendilerini dağlara attıklarında orada çok şey değişi veriyor. Bir benlik süreci derinden başlıyor.
İşte gerillaya katılımlar biraz da kendi benliğini arama temelinde olmaktadır. Kendi benliğini genelin benliğiyle birleştirmek ve buluşturmak başlıca bir amaç ve ulaşılmak istenen hedeftir. Bu ise çok az askeri çalışmayla ilintili bir gerçekliktir. Denilecek ki madem öyledir neden gerilla silahlı bir güçtür? Bende size bunun sadece bir görüntü olduğunu söyleyeceğim. Gerillanın ağırlıklı zamanı silahla geçmemektedir. Gerillanın ağırlıklı zamanı kendini yapmayla geçmektedir. İnsanın kendisi olabilmesi için müthiş kendisine yüklenmesi gerekiyor. Öyle sanıldığı gibi dağa çıktın mı hemen gerilla olunmuyor. Gerillaya gelmek sadece ve sadece lele meselesidir. Bunun çok uzun bir lolosu vardır. Lolosunun ağırlıklı bölümü eğitimdir. Kişilik oluşturmadır. Zayıf düşmüş, yenilmiş, dumura uğratılmış, kirletilmiş, bitirilmiş, sistemin çarkları arasında ezilmiş, kendine güvensiz, kendini beğenmiş, gerçeklerden uzak, yapay, hayali bir kişiliği aşarak kendisine güvenerek kendi karakter hatlarını oluşturmaktır. Kendi ayakları üzerinde yürüyen, herkese kafa tutabilecek, özgüven dolu, korkulardan uzak, hatta kendi kaderini eline alacak bir coşku seliyle haykıran bir kişilik yaratımıdır.
İşte gerillanın temel çalışması budur. Bu ise tümden ideolojik bir çalışmadır. Bu tümden felsefik bir çalışmadır. Bu tümden politik bir çalışmadır. Tümden sosyal bir çalışmadır ve tabiatı gereği bir kültür çalışmasıdır. Sonuç itibariyle kişilik oluşturma işidir. Ha denilecek ki askerlik nereden kaldı? Evet, askeri çalışmayla ki biz buna gerilla çalışması diyelim birey bu yukarıda sıralananları gerçekleştirmek için kendisini savunuyor. Bu bağlamda kendini savunan mekanizma olmazsa bir günde yok edilmek için her şey yapılmak istenir. Unutmayalım ilk günden beri gerillaya katılanların kandırıldıkları söyleniyor. Yani demek isteniyor ki siz bu gençleri elimizde alarak sömürme imkânı bırakmadınız. Ve bize geri verin ki bunları koyunlar gibi sağalım deniliyor. Yine unutmayalım Başkan Apo’ya en büyük suçlama gençlerin beyinlerini yıkaması olarak dile getiriliyor.
Evet, başkan Apo gençlerin beyinlerini yıkamıştır. Ve sadece beyinlerini değil, yüreklerini de, vicdanlarını da ve bir gencin neyi varsa her şeyini yıkamıştır. O kadar kirden kurtulmak isteniyorsa önce yıkanmak gerekir. İşte en büyük yıkamaya başkan Apo ideolojik doğrularla yaptı. Dağa çıkan her genci bir silahlı güç yapmadan önce ideolojik kimlik sahibi yapmaya çalıştı. Ve bunu yapamadığı yerlerde her zaman örgüte, halka, insanlığa zarar veren tipler çıkmıştır. İşte Şemdin Sakık, Şahin Baliç, Kör Cemal, Hogir ve tabii ki birkaç yıl önce Kürt halkına zarar veren ihanetçi işbirlikçi çete ekibi.
Özcesi gerilla bir ideolojik kimlik bildirimidir. Bir kendi olma mücadelesidir. Dik durarak insan olma onurunu taşıma kimliğidir. Ve böylesi bir güce ikiden bir gelin teslim olun çağrılarını yapmak Karayılan yoldaşın dediği gibi havaya, boşa sıkılmış kurşunlardan öteye bir anlam ifade etmez.
Kasım Engin