HABER MERKEZİ-Kurdistan’dan başlayarak giderek Ortadoğu’yu ve dünyayı etkileyerek benimseme ve yaşamsal haline gelen ve aynı zamanda Ulus Devlet Sistemine alternatif olan Önder APO Paradigması ve Demokratik Ulus Sistemi, başta Ulus Devletin faşist çete hükumeti olan AKP-MHP çöküşünü hızlandırdığı gibi, Kurdistan’nın Jeopolitik konumundan kaynaklı ve bu sisteme alternatif olması hegemonik güçleri korkutmuş, ayrıca kendilerine karşı bir tehdit olarak da görmektedirler. Önder APO’ya karşı İmralı cezaevinde geliştirilen insanlık dışı tecrit uygulamaları bundan kopuk ele alınamaz. Önder APO şahsından geliştirilen bu tecrit ve imha konsepti giderek Kurdistan’a yayılmış durumdadır. Özgürlük Mücadelesinin yaratmış olduğu tüm kazanımlara karşı imha ve tasfiye konsepti devam etmektedir. Faşist Çete hükumeti AKP-MHP, Hegemonik güçlerin onayı ve teknik desteğiyle ve bunun yanında işbirlikçi Barzani ailesini de yanına alarak Başur Kürdistan’a yeni bir işgal saldırısına başladılar. 17 Nisan’da başlayan işgal saldırısı (sözde Pençe Kilit operasyonu) mevcut durumda Gerillanın tarihi direnişi karşısında kilitlenmiş ve çakılı kalmıştır. Günde bazen 50’yi aşan uçak saldırıları ve bunun yanında alçakça kimyasal bombaların kullanılmasına rağmen halen sonuç alamadığı gibi, TC devleti gerilla direniş karşısında çok ağır kayıplar vermektedir.
Gerillanın yeni savaş taktiği, bunun yanında fedai APO’cu ruhuna sahip olmasıyla işgale geçit vermediği gibi şimdiye kadar bu işgal saldırısının T.C’nin istediği düzeyde gelişmemesine neden olmuştur . Gerilla tüm yetenek ve gücünü aşarak direnme ve işgalcileri bu kutsal topraklarda barındırmayacağına dair kahramanca savaş tarzı ve iradesiyle ve almış olduğu sonuçlarla göstermektedir. Yaklaşık iki yıldır Kürt Özgürlük hareketinin geliştirmiş olduğu ‘Dem Dema Azadiye’ hamlesine hareket olarak kendisini Önder APO’nun fiziki özgürlüğü amacına kilitlemiş durumdadır. Ve bu temelde de Stratejisi olan Devrimci Halk Savaşına tüm Halkımızın katılımı ile görev ve sorumluklarına sahip çıkmaya çağırmıştır. Faşist Çete hükumetine son darbeyi vurabilmek için Devrimci Halk Savaşını doğru anlayıp ona göre sorumluk ve duruş içerisinde olmak gerekiyor. Bu noktada halen toplumsal alanda eksik ve süreklileşen bir eylemsellik hareketinin açığa çıkmadığı gibi, uygulamada tereddütlerin-yetersizliklerin olduğu görülmektedir. Devrimci Halk Savaşının doğru anlaşılmaması ve sorumluklarına sahip çıkmamaya götürün etkenler nedir, düşmanın kullanmış olduğu savaş yöntem ve araçları nedir, her yerde tepkinin aynı düzeyde olmaması, aynı duyguların ve iradenin açığa çıkmaması faktörü nedir gibi birçok sor sorula bilir. Bu noktada AKP-MHP gibi Faşist Çete olan Ulus Devlet yapılanmaları, kullanmış oldukları Özel Savaş yöntemi nedir diye üzerinde durmak gerekiyor. Kavram olarak yabancı olduğumuz veya ilk defa duymamış olsak da, Özel Savaş yöntemleriyle yaratılmak istenilen nedir, neyi amaçlıyor, birey ve toplumu ne hale getirmek istiyor diye sürekli sorgulamak gerekiyor. Özel Savaş bildiğimiz klasik savaş 21.yy’da daha modern biçimidir diye izah etsek, bu izah eksik ve yanılgılı olacağı kadar bizim ona karşı doğru mücadele edemememizi de beraberinde getirecektir. Her ne kadar Özel Savaş kavramı içinde Savaş kavramını barındırıyorsa da, bunun salt askeri olarak bildiğimiz klasik sömürge savaşını aşan bir durum olduğunu bilmek gerekiyor. Klasik savaşlar, belirlenmiş olan düşmanı fiziki olarak imha etme ve iradesini kırma-hükmetme, bunun olabilmesi için kaba ve açık bir şekilde uygulama yöntemi olarak ifade edilmektedir. Özel savaş ise topluma karşı hegemonik güçlerin sömürü düzenlerini sürdürebilmeleri için oluşturdukları savaş tarzı olarak ifade edilebilir. Yani hedef bir bütün toplum ve toplumla ilgili hangi alan varsa ona karşı çeşitli yöntem ve araçlarla savaş yürütme biçimi olmaktadır. Yöntemi kaba veya şiddet araçlarını bir bütün olarak devreye koyma değilse de bunları hiç uygulamayacağı anlamına gelmiyor.
Esas burada hedef olan birey ve toplum olmaktadır. Birey ve toplumun düşünce ve duygularına hükmetme-yönlendirme hedefi esas alınıyor. Bunun uygulanabilmesi için hiçbir kural önünde engel değildir daha doğrusu tanımamaktadır. Zaten Özel Savaş içinde başka bir isim olarak da Kuralsız Savaş denilmektedir. 2. Dünya Savaşı sonrası ABD tarafından geliştirilen bu savaş tarzı giderek tüm Sömürgeci güçler tarafından benimsenerek, bununla Halkların Kurtuluş mücadelelerine karşı çağa göre uyarlanıp yürütülen savaş tarzı olmaktadır. Toplumun Psikolojik, Ekonomik, Siyasal, Sosyal ve Kültürel alanlarda hâkimiyetini sürdürebilmesi için her yolu kendisine reva görmektedir.
Özel Savaşın temel amacı toplumun düşünce ve duygularına hükmetme olduğuna göre, her alanı kendisine göre tekrar uyarlayarak uzun vadeli stratejileri belirlenmektedir. Bu anlamda yalanı doğru, siyahı beyaz, kötüyü de iyi gösterme, toplum bütünlüğünü parçalayarak köle ve sömürmeye razı haline getirme savaşı olmaktadır. İstenildiği gibi kontrol edilen, yönlendirilen, sorgulamayan, sömürgeci güçle çatışmayan, öz iradesinden yoksun, umudu kırılan, düşmanı düşman olarak görmeyen, cesareti ve inancı olmayan, devlete başkaldırmayan toplum ve bireyler yaratılmak istenmektedir. Kaba anlamda bildiğimiz Savaş fiziki imhayı hedefliyorsa, Özel Savaş da toplumun ruhsal ölümünü hedefleyerek sömürü düzenini koruma ve garantiye esas hedef alınmaktadır. Egemen Güçler Özel Savaşın hayat bulabilmesi için her anlamda imkân ve olanak tanıyarak kendisine göre oluşturmuş olduğu uyduruk bazı yasalarla korumaya çalışmaktadır. Bu anlamda bir bütün bu Savaş her ne kadar gizli yönleri bulunsa da, açık ve yasal olarak çeşitli toplumsal alanlarda başka isimler adı altında çalışmalarını sürdürüyor. Özel Savaşın bir yöntemi de Psikolojik Savaş olmaktadır. Psikoloji insan davranışlarını inceleyen bilim dalıdır, yani insanın neden, niçin ve nasıl davrandığını araştırır. Psikolojik Savaş ise bu araştırmaları yaparak birey ve toplumun düşünce, duygu ve davranışlarına hükmetme, yine kendi çıkarlarına göre yönlendirme ve hakikati ters yüz etme olaydır. Sömürgeci güçler işgali sürdürebilmek için birey ve toplumun duygu ve düşüncesini sürekli farklı algılarla denetim altında tutarak ömrünü uzatabiliyorlar. Bireyin nasıl yaşaması, düşünmesi ve nasıl davranması gerektiğine, olay ve olguları nasıl ele alması gerektiğini ona hissettirmeyerek yönlendirirler. Bu noktada Psikolojik Savaşın esas rolü bu olmaktadır. Araç olarak Basın-Medya, sanal medya, akademiler, çeşitli toplum örgütleri, araştırma- inceleme kuruluşları, diziler, üniversiteler, kısacası toplumla ilgili tüm alanlara sızarak birey ahlak ve politikadan yoksun kılınarak onu sömürmeye razı haline getirmektedir. Diğer taraftan Basın-Medya araçlarıyla bireyin duygu dünyasına girerek belirli duyguları (kaygı, korku, küsme, kendinden memnunluk, hayalcilik, güvensizlik, kabullenme, pişmanlık, teslim olma vb.) duyguları tahrik ederek, bazı duygularda (cesaret, empati, güven, nefret, coşku, intikam, kin vb.) açığa çıkmaması için buna göre dizi, müzik medya ve basın kuruluşları üzerinde yönlendirme yapmaktadır. Kurdistan’da bireylerin bazı olaylar karşısında tepki, kin, intikam duygusu yaşarken, bazıları da aynı olayın karşısında korku, kaygı ve teslim olma duygusu yaşıyorsa bunun topluma karşı yürütülen Psikolojik savaşla alakası olduğunu bilmek gerekir. Bu anlamda bir bütün olarak Özel Savaş İdeolojik bir yönelim olarak ele alınması gerekmektedir.
Özel Savaş yukarda belirtmiş olduğumuz gibi birey ve toplumun tüm yaşamını hedefleyerek toplumu sindirmeye çalışmaktadır. Düşmanın yürütmüş olduğu bu Özel Savaşa karşı, tüm alanlarda halk örgütlüğü esas alınmalıdır. Birey ve toplum ancak ahlak ve doğru politik duruşla varlığını koruyabileceğini bilerek sürekli bunu esas almalıdır. Özel savaş yöntemleri ve uygulamalarını teşhir ederek, toplumun her alanda örgütlüğü güçlendirilmelidir. Ve bu mücadele tarzı sürekli kılınmalıdır. Özgürlük Mücadelemizin başlatmış olduğu ‘Dem Dema Azadiyê’ hamlesini yaşamın her alanında en güçlü şekilde katılım sağlayarak, böylelikle bu Özel savaş politikaları boşa çıkartılarak Faşist Çete Hükümeti olan AKP-MHP rejimini bitirmiş oluruz.
Doğan İsyan
Kaynak-Lêkolîn