HABER MERKEZİ
“Önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığın süre içerisinde ne yaptığındır.” demişti sosyalist gençliğin cesur devrimcisi Deniz Gezmiş.
Devrimci çizginin büyük önderi Önder Apo “Ey zaman ya seni doğru yaşayacağım ya da seni yaşanmamış sayacağım” dedi.
Dünyanın neresinde olursa olsun tüm devrimcilerin zaman mefhumu için belirttikleri aynı minvaldedir. Neden?
Yaşam konusu elbette ki felsefi bir konu. Felsefe, tükenmez arayış tutkusu olduğuna göre, İnsanlık serüveninin başlangıcından günümüze, yaşamın ne olduğu, nasıl yaşanması gerektiği üzerine arayışlar olmuştur. Bu arayış tarihin hiçbir dönemi demeyeceğiz, anında bile kesintiye uğramamıştır.
Bu arayışa hakikat arayışı demek daha doğru olur. Hakikat, öz-cevher demektir en kısa haliyle. Dolayısıyla insanlık özlü, aynı anlama gelmek üzere, anlamlı arayışın ne olduğu ve nasıl yaşanacağı konusunda kafa yormuş, emek ve çaba sarf etmiş, bunun için mücadele içerisinde olmuştur.
Kapitalist sistemin insanları robotlaştırmaya çalıştığı bu zamanlarda bu arayış birçok kişiye anlamsız gelebilir. Fakat biz de hemen şunu söyleriz; arayış insan olma arayışıdır ve bu en anlamlı arayıştır. Zira doğru veya hakiki veya özlü veya anlamlı, artık nasıl tanımlarsınız, yaşam insanca yaşamdır.
Evrende yaşayan tüm canlılar sadece ve sadece kendi özüne göre yaşamak ister. Bu bir doğa kanunudur. Çünkü başkası gibi yaşarsan o zaman kendin olmaktan çıkarsın ki bu canlılar alemindeki en onursuz durumu ifade eder.
Tüm canlıların son halkası olması hasebiyle, canlılığın tüm özelliklerinin toplamı olan insan için bu hakikat geçerlidir. Onurlu, özgür, anlamlı yaşam, insanın ve insan toplumsallığının kendi özüne ve özelliklerine göre yaşamasından geçer.
Bu genel doğru ile şuraya gelmek istiyoruz, uzatmadan. Özgür ve onurlu yaşam özüne göre yaşam olduğuna göre Kürt halkının en temel varlık özelliklerinden vazgeçmesini dayatmak faşizm anlamına gelir. Bu dayatmayı kabul etmek ise açıkça kendine ve üyesi olduğun toplumsallığa ihanet anlamına gelir. Onurlu ve anlamlı yaşam ise bu dayatmayı kabul etmemek, buna karşı direnmektir. Bu kadar açık ve net…
Dolayısıyla nasıl yaşamalı sorusuna cevap, eğer özgür yaşam isteniyorsa, ihanet dayatmalarına karşı tek kelimeyle direniştir. Nitekim yer kürede, tarihten bu yana en onurlu ve özgür insanlar direnen insanlar olmuştur. Ve direnen insanlar asla tükenmemiştir.
Kürdistan’ın kutsal dağlarında direnen gerilla işte özgür yaşamda karar kılmış, anlamlı yaşam aşıklarıdır. Basit yaşam alışkanlıklarına tenezzül etmeyip özgür yaşam direnişçileri tarihinde iz bırakmak isteyen, dahası çoktan bu şekilde etkide bulunmuş yılmaz devrimcilerdir gerillalar.
Gerillalar yüreği büyük, düşüncesi derin, insan, doğa, halk ve ülke sevgisini tutku düzeyinde yaşayan ve yaşatan hakikat savaşçılarıdır.
Ama aynı zamanda intikam duygusu ile insanlık düşmanlarına amansız düşmandır gerilla. Bir dönemin değil her anın devrimcileridirler. Dolayısıyla gerillalar yeryüzünün en onurlu insanlarıdır. Zaten gerillanın Kürt halkı ve tüm halklar içerisinde bu denli saygı ve sevgi görmesi bundandır.
Büyük direnişçi Mazlum Doğan bu nedenle, Amed Zından’ı işkencehanesinde, zalimin yüzüne
“Yaşamak direnmektir” şamarını indirdi.
Şimdi soru şu; karakteri gereği arayışçı olan, bu dünyada bir fark yaratmak isteyen gençlik sıradan, en anlamsız yaşamımı tercih edecek veya uzun ve anlamsız yaşamaktansa anlamlı yaşamakta mı ısrar edecek. Bu sorunun daha açık şekli şu; kölece yaşamaya mı razı olacak yoksa özgür yaşamda mı ısrar edecek. Cevap ikincisi ise o halde eyleme geçme zamanıdır. Zira özgürlük eylem gerektirir.
Direnen geçliğin sıloganı ile ifade etmek gerekirse; hemen, her yerde düşmana karşı gerilla tarzı ile savaşmak için; WERIN CENGA AZADIYÊ.
Roni Baz